Yemen'deki su kıtlığına yönelik uyarılar artıyor

Hudeyde’nin güneyindeki Al-Khawkhah bölgesinde,  su ihtiyacını kuyudan gidermeye çalışan Yemenli bir aile. (AFP)
Hudeyde’nin güneyindeki Al-Khawkhah bölgesinde, su ihtiyacını kuyudan gidermeye çalışan Yemenli bir aile. (AFP)
TT

Yemen'deki su kıtlığına yönelik uyarılar artıyor

Hudeyde’nin güneyindeki Al-Khawkhah bölgesinde,  su ihtiyacını kuyudan gidermeye çalışan Yemenli bir aile. (AFP)
Hudeyde’nin güneyindeki Al-Khawkhah bölgesinde, su ihtiyacını kuyudan gidermeye çalışan Yemenli bir aile. (AFP)

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Yemen’de asliye mahkemelerinde görülen davaların yüzde 85’inin arazi ve su mülkiyeti anlaşmazlıklarıyla ilgili olduğunu bildirdi. Yemen’i dünyanın en ciddi su kıtlığı yaşanan ülkelerinden biri olarak sınıflandıran Dünya Bankası, da çatışmalar yüzünden yaklaşık 18 milyon kişinin güvenli içme suyuna ve sanitasyona erişim sağlayamamaktan muzdarip olduğunu vurguladı.
Dünya Bankası geçtiğimiz günlerde yayınlanan raporunda, Yemenlilerin önümüzdeki yıllarda karşılaşacakları en büyük sorunlardan birinin içme suyuna ulaşım olduğunu belirtti. Dünya Bankası ortakları ile birlikte, Yemen’in dört bir yanında temel hizmetlerden yoksun olan birçok köyde, yağmur suyu toplama sistemleri, iş fırsatları ve güvenli içme suyuna erişim sağlamak üzere yerel topluluklarla birlikte çalıştığını bildirdi. Raporda ayrıca güvenli içme suyuna erişimin, bu savunmasız topluluklardaki birçok kişi için en büyük zorluğu teşkil ettiği, içme suyuna ulaşmanın günlük bir iş olduğu ve su getirmede neredeyse her zaman kadınlar ve çocukların sorumlu olduğu kaydedildi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), söz konusu değerlendirme ile eş zamanlı olarak hidrolojik değerlendirmelerine dikkat çekti. Söz konusu değerlendirmelerde, 1980’lerde Yemen’de su ihtiyacı miktarının yılda yaklaşık 2,1-2,4 milyar metreküp iken son zamanlarda tahmini su talebinin yılda 3,4 milyar metreküpe ulaştığı ve bu durumun artan talebin arz edilen miktarı aştığını açıkça gösterdiği vurgulandı.
UNDP, Yemen nüfusunun büyük ölçüde yeraltı suyuna bağlı olduğunu, tatlı suyun yaklaşık yüzde 70'inin yeraltı suyundan elde edildiğini ancak bu suyun çoğunun tarımsal üretim için kullanıldığını belirtti. Yeraltı suyu çıkarma seviyeleri mevcut hızda devam ederse, ‘ülkenin rezervlerinin 20 ila 30 yıl içinde tükenmesinin’ beklendiği de kaydetti. Bu durum ‘Yemen’in uzun vadede kendi kendini besleyebilme yeteneğinin önündeki bir engel’ olarak değerlendirildi.
UNDP, Yeterli suyun olmamasının, suya erişim ve su kaynaklı göç konularının kabileler ve topluluklar arasında yerel gerilimler ve anlaşmazlıklara yol açabileceği konusunda uyardı. Ayrıca mevcut gıda güvensizliğini daha şiddetli bir hale getireceği ve insani dramı derinleştireceği konusunda da uyardı.
UNDP, 2011 yılı itibari ile Yemen asliye mahkemelerinde arazi ve su uyuşmazlıklarına ilişkin davaların, tüm davaların yüzde 50 ila 85’ine ulaştığını açıkladı. Ülkede 2019 yılında su ile ilgili çatışmalar nedeniyle 25 kişi yaşamını yitirmişti..
UNDP, Yemen’de iklim değişikliğiyle mücadele için kahve ağaçlarının dikilen arazi alanlarını artırmak için İsveç Ajansı tarafından finanse edilen bir pilot hibe programını uyguladığını bildirdi. UNDP’nin raporuna göre söz konusu pilot hibe programı yeraltı suyu kullanımını azaltmak için yüksek değerli bir alternatif çözüm olarak sürdürülebilir kahve üretim zincirlerini desteklemeyi, geçim imkanlarının artırılmasını ve kadınları güçlendirmeyi hedefliyor. Program, İsveç Sürdürülebilir Kalkınma Ajansı tarafından 6 Arap ülkesinde finanse edilen bölgesel projeler kapsamında 7’nci başlangıç ​​hibesinin pilot projesini oluşturuyor.
Rapora göre proje Yemen’in kahveyi uluslararası pazara ihraç etme kabiliyetini artırmaya yardımcı olmayı amaçladığı için ilk aşamada, Yemen’in kahve üretimi ve elde edilen gelirin nasıl geliştirileceğine dair somut programlama önerileri geliştirildi.
Raporda aynı zamanda Yemen’deki kahve ağaçların sarp dağ kenarlarına dikildiği için ortalama dikim hacminin küçük olduğuna dikkat çekildi. Eski çeşitler ve zor yetiştirme koşulları sebebiyle Yemen kahvesinin ayırt edici özelliği olduğu ancak kahve üretiminde dünya liderlerine kıyasla verimin düşük olduğu belirtildi. Ayrıca Yemen kahvesinin uluslararası pazarda çok iyi bir fiyat aldığı da kaydedildi. 
Söz konusu proje kapsamında Lahic şehri, Yafa bölgesindeki 16 çiftçi kahve üretimi eğitimi, ağaç fidelerinin sağlanması, yağmur suyu hasadı gibi küçük altyapı yardımı ve kahve temizleme ve sınıflandırma ekipmanları ile desteklenecek.
Kahve uzmanları ve yerel halk tarafından sağlanacak özel ekipmanlar da belirlenecek. Zira proje, geleneksel olarak izole edilmiş kalkınma yardımlarını takip etmek yerine birden fazla sürdürülebilir kalkınma hedefini desteklemek, aynı zamanda kahve üretiminde genişletilmesi ile kadınları güçlendirmek için bütünleştirici bir şekilde tasarlandı. Pilot proje aynı zamanda, proje faaliyetleri sırasında kadınların kahve üretmesini sağlamaya odaklanarak, kadın çiftçi birliklerinin kurulması fikrini test etmeye ve değerlendirmeye de çalışacak.
Rapora göre artan yoksulluk oranları, iş fırsatlarının olmaması, eşitsizlik, adaletsizlik, siyasi katılım ve kıt doğal kaynaklar üzerindeki rekabet, Yemen’in yüzleştiği zorlukların artmasına katkıda bulundu. Raporda konuya dair şu ifadelere yer verildi:
“Yemen dünyanın en şiddetli insani krizlerinden birini yaşıyor. Aynı zamanda akut ve kalıcı gıda güvensizliğinin yanı sıra doğal kaynaklarla ilgili çatışmaların da artma tehdidi ile karşı karşıya. Aynı zamanda iklim değişikliği de savaşın etkisini şiddetlendiriyor ve halihazırda zor olan durumun daha da kötüleşmesine neden oluyor.”
Birleşmiş Milletler verilerine göre Yemen’de 31,9 milyonluk nüfusunun yüzde 61’i kırsal alanlarda yaşıyor. Güvensizliğin arttığı dönemlerde birçok çiftçi, daha yüksek bir ​yatırım gerektiren veya kahve gibi ancak birkaç yıl sonra mahsul veren ürünlerden uzaklaşıyor. Çiftçiler, birkaç yıl yerine kısa sürece mahsul veren, oldukça düşük bir yatırım gerektiren ‘daha az riskli’ olarak gördükleri ürünlere yöneliyorlar. Bu ürünler aynı zamanda düşük gelir sağlıyor.



Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)

Zayed Hediyye

Libya'da Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik krizler devam ederken UBH ile ABD yönetimi arasında yapılan anlaşmalara ilişkin uluslararası basında art arda çıkan haberler UBH’nin sıkıntılarını daha da arttırdı. Bu anlaşmalar arasında Washington'da dondurulan Libya fonlarının, ABD'ye bu fonların bir kısmının verilmesi karşılığında çözülmesini amaçlayan bir anlaşma da yer alıyor.

Bu anlaşmanın onaylanması halinde bu hamle, Temsilciler Meclisi'nin (TM) yeni bir bütçe vermeyi reddetmesi ve Libya’nın doğu kampının ABD ve Türkiye gibi Libya sahnesindeki önde gelen ve etkili olan uluslararası tarafların teveccühünü kazanmayı başarması sonucu UBH’nin son dönemde rakiplerine karşı gerilediği ekonomik ve siyasi düzeylerdeki konumunu iyileştirmesine katkı sağlayacak.

Washington için cazip bir anlaşma

Anlaşmanın ayrıntıları, İngiltere merkezli Middle East Eye haber sitesi ve diğer uluslararası basın kaynakları tarafından hazırlanan ve UBH ile Trump yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan ve 30 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen fonlarına ilişkin gizli müzakerelerden bahseden bir haberde ortaya çıktı.

Söz konusu habere göre taraflar arasındaki görüşmeler geçtiğimiz nisan ayı sonlarında Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleşti. ABD Başkanı Trump'ın Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ile UBH Başbakanı Dibeybe’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve kuzeni İbrahim ed-Dibeybe’nin bir araya geldiği görüşmede, Libya'nın, Washington'ın dondurulan fonların çözülmesinde rol oynaması karşılığında, dondurulan fonların bir kısmını belirli ABD kuruluşlarına verme planı ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Middle East Eye'den aktardığı kaynaklara göre plan Trump'ın ekibinin ciddi ilgisini çekmiş ve planın uygulanmasına yönelik mekanizmaların takibi için iç görüşmeler çoktan başladı. Ancak bu durum, bazı tarafların dondurulmuş Libya fonlarını bir sonraki aşamada siyasi olarak değerlendirme niyetleri hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Libyalı yetkililerden yalanlama

Öte yandan Libya Yatırım Otoritesi (LIA), fonların serbest bırakılmasına ilişkin olarak basında yer alan haberleri yalanladı. Bu iddiaların doğruluktan yoksun olduğunu ve güvenilir kaynaklara ya da yetkili makamlar tarafından yayınlanan resmi raporlara dayanmadığını vurgulayan LIA, tüm yatırım portföylerinin ve egemen fonlarının Denetim Bürosu ve İdari Kontrol Dairesi gibi yerel kuruluşların yanı sıra akredite sahibi uluslararası denetçiler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından periyodik izlemeye tabi tutulduğunu ve hesaplarının uluslararası kabul görmüş yönetişim, açıklama ve şeffaflık standartlarına uygun olarak düzenli olarak gözden geçirildiğini kaydetti.

Libya’dan hamleler

ABD son zamanlarda Libyalı kurumların ve önde gelen resmi şahsiyetlerin Libya’nin ABD bankalarında dondurulmuş fonlarının serbest bırakılmasına yönelik hamleleri için aktif bir arena haline geldi. Libyalı resmi kaynakların tahminlerine göre bu fonlar Libya'nın yurtdışındaki toplam fonlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu hamlelerden en öne çıkanı, birkaç gün önce İngiltere merkezli Africa Confidential dergisinin sayfalarında yayınlanan ve Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) eski Başkanı Muhammed el-Menseli'nin ‘çalıntı’ olarak nitelendirilen ve 50 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen Libya’nın yurtdışındaki fonlarını kurtarmaya yönelik hamlelerinin ardından ABD makamları tarafından tutuklanmasının hangi koşullarda gerçekleştiğinden bahseden tartışmalı bir haberde ortaya çıktı.

Africa Confidential haberinde, Muhammed el-Menseli'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Washington'da Dışişleri, Adalet ve Hazine bakanlıkları yetkilileriyle bir araya geldiğini ve Muammer Kaddafi rejimi tarafından ABD’deki gizli hesaplara kaçırılan paraları Libya'nın geri alma niyetini kendilerine bildirdiğini aktardı. Habere göre Menseli bundan sadece birkaç hafta sonra 7 Ocak'ta izinsiz eylemlerde bulunduğu ve çifte vatandaşlığa sahip olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Libya’nın fonları onlarca yıldır dondurulmuş durumda

Libya'nın yurtdışında dondurulan fonları, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en çetrefilli konulardan biri. Zira o tarihten bu yana göreve gelen hiçbir hükümet bu dosyayı yerinden oynatmayı başaramadı. Libya’nın yurtdışındaki fonları, 17 Şubat 2011'deki halk ayaklanmasını bastırmakla suçlanmasının ardından Kaddafi rejimine yaptırım uygulanmasını öngören 1973 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı kapsamında dondurulmuştu.

Libya’nın dondurulmuş fonları, eski rejimin yurtdışında doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu tüm finansal varlıkları, fonları ve ekonomik kaynakları kapsıyor. Resmi verilere göre yurt dışındaki bankalarda bulunan dondurulmuş fonlar, varlıklar ve tahviller de dahil olmak üzere 200 milyar dolar tutarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu fonların yüzde 37’si Avrupa’da, yüzde 33’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 23’ü Afrika’da, yüzde 6’sı Ortadoğu’da ve yüzde 1’i Güney Amerika bulunuyor.

Devasa yatırımlar

Dondurulan fonlar arasında şimdiki adı Libya Yatırım Otoritesi olan Libya Yatırım Fonu'na ait yatırımlar da yer alıyor. Libya'nın egemen varlık fonu, ülkenin fazla petrol gelirlerini yönetmek ve yatırım yapmak için 2006 yılında kuruldu. Kaddafi döneminde 100 milyar dolardan fazla kaynak tahsis edilen fon, tarım, emlak, finans, petrol ve gaz gibi çeşitli alanlardaki yatırımları yönetiyor ve gelirlerinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bazı ülkeler geçtiğimiz yıllar boyunca, Libya'nın dondurulmuş fonlarına, bu fonlardan faydalanmak amacıyla göz dikti. Bazıları yasadışı yollardan ve Libya'ya karşı tazminat davaları açarak bu fonları elde etmeye çalıştı, ancak tüm bu girişimler başarısız oldu.

LIA Direktörü Ali Mahmud Reuters'a yaptığı açıklamada, LIA’nın 70 milyar dolarlık fonlarının aktif yönetiminin on yılı aşkın bir süre sonra ilk kez BMGK tarafından bu yılın sonlarına kadar onaylanmasını beklediğini söyledi. Mahmud, LIA'nın mart ayında sunduğu yatırım planının kasım ya da aralık ayında BMGK tarafından onaylanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

LIA’nın dört bölümden oluşan planının ilk bölümünün oldukça basit olduğunu belirten Mahmud, bu bölümde fonların dondurulduğu yıllar boyunca biriken fonların tahvil ödemeleri olarak yeniden yatırılmasının planladığını ifade etti.

Birçok hedef

Bingazi Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü olan Ali Cuma, UBH’nin bu olası anlaşmayla sadece bir değil, birkaç hedefe ulaşmayı amaçladığını düşünüyor.

Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin Libya'nın yurtdışındaki fonlarının kontrolünü yeniden ele geçirme çabasının öncelikle ekonomik sıkıntısını çözmeyi ya da hafifletmeyi amaçladığını, zira hükümetin şu anda TM başta olmak üzere çeşitli taraflarca kendisine dayatılan iç siyasi ve mali baskı nedeniyle kamu harcamalarını karşılayamadığını söyledi.

Prof. Cuma, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bu teklif aynı zamanda ABD ve pragmatik tutumlarıyla tanınan yeni başkanı Donald Trump ile ilişkileri geliştirmeyi ve Libya'nın doğu kampının son haftalarda nispeten başarılı olduğu Washington'a karşı üstünlük sağlama çabalarının önünü kesmeyi amaçlıyor.”

Ancak birçok tarafın bu sızıntıları mali kazançlar karşılığında ulusal egemenliğin bir kısmının teslim edilmesi olarak istismar etmeye çalışacağı için anlaşmanın Dibeybe ve UBH üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyaran Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin bu hamlesinin, dondurulmuş fonların geri alınması ile ulusal egemenliğin korunması arasında bir denge kurma becerisi açısından gerçek bir sınav niteliği taşıdığını, fakat mevcut aşamada bu iki zıt kutbu bir araya getirmenin oldukça zor olduğunu vurguladı.