Tunus'ta parlamento seçimleriyle ilgili tartışma sürüyor

Tartışmaya seçimlerin ertelenmesi ve boykot edilmesi çağrıları eşlik ediyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz anayasa referandumunda oy kullandıktan sonra açıklama yaparken (DPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz anayasa referandumunda oy kullandıktan sonra açıklama yaparken (DPA)
TT

Tunus'ta parlamento seçimleriyle ilgili tartışma sürüyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz anayasa referandumunda oy kullandıktan sonra açıklama yaparken (DPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz anayasa referandumunda oy kullandıktan sonra açıklama yaparken (DPA)

Tunus’ta bir grup siyasi partinin geçtiğimiz günlerde 17 Aralık'ta yapılması planlanan seçimlerin ertelenebileceğine dair bilgileri sızdırması ve bazı sol görüşlü partilerin söz konusu tarihte seçimlerin yapılmasını boykot etmesi nedeniyle Tunus'ta yaklaşan parlamento seçimleriyle ilgili tartışmalar alevlendi. Abir Musa liderliğindeki Özgür Anayasa Partisi, seçimlere katılımı engellenebilecek olan Nahda Hareketi’nin liderliğindeki eski iktidardaki partilerin yer aldığı boykot listesine de katıldı. Böylece, seçimlere katılacak taraflar, Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz 2021 tarihli olağanüstü kararlarını ve siyasi projesini destekleyen partilerle sınırlı hale getirebilir. Bununla birlikte Tunus basınında çıkan haberlerde, Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimleri belirlenen tarihte yapmak için maddi ve lojistik imkanlara sahip olmadığına ve yeni seçim yasasının 2022 Anayasası’nın iki meclisli ve seçim listelerinin bölgelere göre dağıldığı yasama yapısına ilişkin hükümlere uygun olması gerektiğine işaret edildi.
Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahir el-Cedidi, yaklaşan parlamento seçimlerinin ertelenmesiyle ilgili açıklamasında, yasama seçimlerinin resmi tarihinin kesin olarak belirlenmediğini söyledi. Cedidi, 17 Aralık tarihinin sadece ‘söz konusu seçimlerin düzenlenmesine ilişkin siyasi bir duyuru’ olduğuna dikkati çekti. Cedidi, düzenlediği basın toplantısında,  17 Aralık tarihinin, seçmenleri sandık başına çağırmak için 17 Eylül'den önce, yani seçim tarihinden üç ay önce bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılıncaya kadar resmileşmeyeceğini ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu üyelerinin yaklaşmakta olan parlamento seçimlerinin ertelenmesiyle ilgili herhangi bir bilgiden haberdar olmadığını vurguladı.
Bu siyasi tartışmanın çözülmesi beklenirken, birçok siyasi parti seçimler konusunda farklı tutumlar sergiliyor. Muhalefet kanadındaki sol görüşlü İşçi Partisi'nin başkanı Hamma Hammami’nin lideri olduğu ve Demokratik Akım, Cumhuriyetçi Parti, Tekettul Partisi ve Kutup Partisi gibi sosyal partilerin bir araya geldiği ittifak, seçimleri boykot ediyor. İttifak, ‘darbeci sistemi devirmek ve demokrasiyi yeniden inşa etmek’ için çalışmaya devam ettiğini açıkladı.
Hammami, bu ilkeli yaklaşımın, yukarıda geçen partilerin referandum sürecinin ve yeni anayasanın yanı sıra yaklaşık bir yıl önce Cumhurbaşkanı Kays Said'in ‘dayattığı tüm yolları’ reddettiklerini belirtti. Hammami, yıl sonunda yapılması planlanan parlamento seçimlerinin ‘darbenin yeni bir aşaması olacağı ve Cumhurbaşkanı Said’in vizyonuna görüşüne göre olacağını’ değerlendirdi. Nahda Hareketi tarafından desteklenen Ulusal Kurtuluş Cephesi de dahil olmak üzere genel olarak birçok muhalefet partisi, siyasi gidişatı ve Cumhurbaşkanı Said tarafından seçilen ve atanan komisyon üyelerinin bağımsızlığına yönelik şüphelerini dile getiriyorlar.
Cumhurbaşkanı Said’in aldığı 25 Temmuz kararlarını destekleyen İleri Tunus Partisi Lideri Ubeyd el-Beriki, yaptığı açıklamada, “Bugün ülkedeki ıslah sürecine eşi benzeri görülmemiş desteğimize ve başarısı için umutsuzca savunmamıza rağmen Tunus'ta işlerin istikrarlı yürümediğini gördüğümüzü açıkça söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. Beriki, yeni seçim yasasında siyasi partilerin statüsüne saygı gösterilmesi, eski seçim yasasıyla engellendikten sonra güçlü bir siyasi katılım fırsatı sunulması ve öne çıkamayan bazı partilerin önünü açarak daha önceki siyaset sahnesinin aynısını oluşturmayan bir seçim iklimi oluşturulması çağrısında bulundu.
ATIDE adlı insan hakları derneği de yeni seçim yasasıyla ilgili özellikle yeni bir oylama sisteminin onaylanması ve farklı seçim bölgelerinin kabul edilmesi konularında istişarelerin yapılmadığını belirterek yasanın içeriğinin tartışılması ve yasa üzerinde kapsamlı istişareler yapılması gerektiğini vurguladı. ATIDE tarafından yapılan açıklamada, parlamento seçimleri tarihi ile yeni seçim yasasının yürürlüğe girdiği tarihin arasındaki sürenin kısa olduğunu, oysa uluslararası normlara göre aralarında en az altı ay olması gerektiğini kaydetti.



Hamas, anarşi ve casuslukla suçlanan kişilerle savaşıyor

 Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
TT

Hamas, anarşi ve casuslukla suçlanan kişilerle savaşıyor

 Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)

Hamas, dün şafak vakti Gazze Şeridi'nin orta kesiminde büyük bir aşiretin üyelerini, diğer suçlamaların yanı sıra anarşi ve yardım tırlarının yağmalanması olaylarına karıştıkları iddiasıyla öldürdü. Olay, İsrail'in, Hamas ile El Fetih'e bağlı bazı aktivistler ya da bazı Filistinli aileler arasındaki farklılıkları istismar etmeye ve onları Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimini zayıflatmak için ordusuyla koordineli çalışan silahlı milisler haline gelmiş gibi göstererek kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmaya çalıştığı bir dönemde meydana geldi.

İsrail, Gazze Şeridi'nde 20 aydır sürdürdüğü savaşın başından bu yana, El Fetih aktivistlerinin ya da Gazze Şeridi'ndeki bazı aşiret üyelerinin Hamas'a yönelik düşmanlıklarını istismar ederek, Hamas'a karşı silahlı gruplar oluşturmaya çalıştı. Ekim 2023'ten bu yana savaşta yaşadığı gerilemelere rağmen Gazze Şeridi'ni yönetmeye devam eden Hamas ise bu yaklaşıma, İsrail'le bağlantısı olduğundan şüphelenilen bir dizi kişiyi infaz ederek karşılık verdi.

Hamas'ın son operasyonunda dün şafak vakti Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta büyük bir aşirete mensup yaklaşık 12 Filistinli öldürüldü. Söz konusu aşiretin üyeleri, Deyr el-Balah'ın doğusunda İsrail güçlerinin konuşlandığı bölgelerde ya da yakınlarında bulunuyordu.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, öldürülenlerin bir kısmının son zamanlarda yaşanan anarşinin ve yardım tırlarını yağmalama girişimlerinin arkasında olduklarından şüphelenildiğini bildirdi. Bazılarının ise İsrail için casusluk faaliyeti yürüttüklerini iddia eden kaynaklar, bunun da Hamas kaynakları tarafından doğrulandığını söyledi.

İsrail'in Hamas'la mücadele etmek için desteklemeye çalıştığı, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın bazı bölgelerinde, İsrail'in tamamen işgal ettiği ve sakinlerini yerinden ettiği bölgelerde bulunan Yaser Ebu Şebab silahlı grubu gibi pek çok benzer vaka olduğu açık. Filistin Yönetimi, Ebu Şebab'ın kendisiyle olan ilişkisini reddetmiş olsa da Ebu Şebab, Filistin Yönetimi'ne atıfta bulunarak defalarca ‘Filistin meşruiyeti’ altında faaliyet gösterdiğini iddia etti.

Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınlanan bir habere göre İsrail ordusu, Gazze ve Han Yunus'ta faaliyet gösteren ve üyeleri El Fetih üyesi ya da Filistin Yönetimi güvenlik servisleri mensubu olan iki silahlı grupla koordinasyon kurmaya başladı. Bu gruplar Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimini zayıflatmak amacıyla mali destek alıyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yiyecek almaya çalışan Filistinli çocuklar, 30 Haziran (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yiyecek almaya çalışan Filistinli çocuklar, 30 Haziran (AFP)

Haberde Rami Halas adlı bir kişinin liderliğindeki silahlı grubun, Gazze şehrinin Şucaiye mahallesinde faaliyet gösterdiği ve mahalle içindeki Hamas mensuplarına karşı operasyonlar düzenlediği, ikinci grubun ise Yaser Hanidek tarafından yönetildiği ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta faaliyet gösterdiği belirtildi.

Haberde bu iki grubun İsrail'den silah ve insani yardım desteği aldığı, üyelerinin ise Filistin Yönetimi'nden maaş aldığı iddia edildi.

Söz konusu haber üzerine Yaser Hanidek bir video yayınlayarak, İsrail'in iddialarını yalanladı ve kendisine yöneltilen suçlamaları reddettiğini vurgulayarak halen Han Yunus'ta olduğunu, normal bir şekilde çalıştığını, anarşiyi reddettiğini, direnişin yanında yer aldığını ve direnişin sırtında bir hançer olmayacağını söyledi. Bununla birlikte, iki kardeşinin ölümüne neden olan ailevi anlaşmazlıkların kendisini silahlanmaya ittiğini belirterek, İsrail, El Fetih ya da Filistin Yönetimi'nin herhangi bir kurumuyla hiçbir bağı olmadığını açıkladı.

Öte yandan, tanınmış Halas ailesi vatanseverlik dışı her türlü eylemi reddeden bir açıklama yayınlayarak, Filistinlilerin genel tutumunun dışındaki her türlü davranışı reddettiklerini vurguladı.

Bu ailenin mensuplarınn çoğu El Fetih'e mensup, ancak aralarında Hamas ve İslami Cihad Hareketi üyeleri de var.

Gazze Şeridi’ndeki İçişleri ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı Ebu Şebab'a teslim olması için 10 gün süre vermiş, ‘vatana ihanet’, ‘casusluk’, ‘silahlı hücre kurmak’ ve ‘silahlı isyan’ ile suçlamış, teslim olmaması halinde gıyabında yargılamakla tehdit etmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bir aydan uzun bir süre önce İsrail'in Hamas'a muhalif silahlı grupları desteklediğini itiraf etmişti.

Hamas sık sık kamuoyu önünde İsrail'i Gazze Şeridi'ndeki kaosun arkasında olmakla suçluyor ve daha önceki açıklamalarına göre ‘vatandaşların güvenliğine müdahale etmeye cesaret eden herkese karşı demir yumrukla saldıracağını’ vurguluyor.

Hamas, Gazze Şeridi'ndeki büyük kaos ortamında güvenlik durumunun kontrolünü yeniden ele geçirmek için ateşkesten faydalanıyor ki bunu, iki aydan fazla süren bir önceki ateşkes sırasında da yapmıştı. Hareket son zamanlarda silahlı adamlara, tüccarlara, çetelere, hırsızlara ve İsrail'le iş birliği yapanlara karşı daha kapsamlı güvenlik operasyonları düzenlemeye ve bu kişileri infaz etmeye ya da yaralamaya başladı.