ABD, Libya'daki son durumu eleştirirken Başkanlık Konseyi çatışmadan uzak duruyor

Halife Hafter, ülkenin güneyinde ‘bir ulusal uzlaşı girişimi’ başlatıyor

LUO’nun takviyede bulunduğu 128. Tugay tarafından ülkenin güneyinde düzenlenen devriyelerden bir kare (128. Tugay)
LUO’nun takviyede bulunduğu 128. Tugay tarafından ülkenin güneyinde düzenlenen devriyelerden bir kare (128. Tugay)
TT

ABD, Libya'daki son durumu eleştirirken Başkanlık Konseyi çatışmadan uzak duruyor

LUO’nun takviyede bulunduğu 128. Tugay tarafından ülkenin güneyinde düzenlenen devriyelerden bir kare (128. Tugay)
LUO’nun takviyede bulunduğu 128. Tugay tarafından ülkenin güneyinde düzenlenen devriyelerden bir kare (128. Tugay)

Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Libya Başkanlık Konseyi, başkent Trablus'ta, geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abudlhamid ed-Dibeybe ile paralel İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa arasında devam eden iktidar mücadelesinden uzak durma politikasını sürdürüyor. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Trablus'ta son zamanlarda meydana gelen çatışmaların, ‘sürdürülemez’ olarak tanımladığı Libya’daki mevcut durumu vurguladığını belirtti.
Blinken, Trablus’taki son çatışmaların ‘tüm tarafların iyi niyetle ve seçimlerin anayasal temeli ve yapılacağı takvim üzerinde anlaşmaya varma konusunda acele etme duygusuyla hareket etmelerine ihtiyaç olduğunu gösterdiğini’ söyledi.
ABD Dışişleri Bakanı dün yaptığı açıklamada, ülkesinin Libyalıların liderliğindeki siyasi sürece arabuluculuk yapan ve uluslararası toplumu kendisiyle yakın iş birliği içinde çalışmaya çağıran Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) yeni başkanı Abdoulaye Bathiliy’e tam destek verdiğini söyledi. Blinken, Libya halkının, yeni bir hükümete güvenoyu verilmesi ve hesap verebilirliğin sağlanması için gerekli olan özgür ve adil seçimler yoluyla liderlerini seçme fırsatı verilmesini istediklerinin altını çizdi.
Blinken, ABD'nin Abdoulaye Bathiliy’i Libya’daki devlet kurumlarında şeffaflığı ve hesap verebilirliği sağlamaya öncelik vermesinin yanı sıra BM’nin Ateşkesi İzleme Misyonu'nun, 5+5 Ortak Askeri Komitesi’ne ülkedeki tüm yabancı güçlerin, savaşçıların ve paralı askerlerin derhal sınır dışı edilmelerini denetlemede yardımcı olacak şekilde çalışması için teşvik ettiğini söyledi.
ABD’nin Trablus Büyükelçisi ve Libya Özel Temsilcisi Richard Norland da Abdoulaye Bathiliy’in UNSMIL başkanı ve BM Genel Sekreteri'nin yeni Libya Özel Temsilcisi seçilmesiyle ilgili iyi dileklerini dile getirdi. Büyükelçi Norland, ülkesinin Bathiliy’in Libyalıların liderliğindeki siyasi sürece arabuluculuk etme çabalarına tam destek verdiğini belirtti.
Öte yandan paralel İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa, Büyükelçi Norland ile yaptığı telefon görüşmesinde, ‘uluslararası toplumun ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamak için Libya'ya desteğini sürdürmesinin önemini’ ele aldı. Başağa Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin bir an önce yapılması için BM Libya Destek Misyonu’nu (UNSMIL) desteklemenin ve bir yol haritası çizmenin önemini vurguladık” ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de AB’nin BM’nin uzun süreli krize, Libyalıların liderliğinde ve tüm Libyalıların çıkarına olacak şekilde siyasi bir çözüm bulma çabalarına tam destek vermeye devam edeceği taahhüdünde bulundu.
Diğer taraftan UBH Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş, bu ay Almanya’da Libya krizindeki gelişmelerin ele alınacağı uluslararası bir toplantı düzenleneceğini duyurdu. Bakan Menguş, İtalya'nın Trablus Büyükelçisi Giuseppe Puccini ile geçtiğimiz Pazar günü başkent Trablus’ta yaptığı görüşme sırasında hükümetin seçimlere hazırlık için yaptığı çalışmaları baltalayacak her türlü girişim ve eylemin reddedildiğini vurgulayarak, siyasi sürecin üzerinde uzlaşılan anayasal bir temel çerçevesinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine ulaşılmasının hızlandırılması gerektiğinin altını çizdi.
İtalyan Büyükelçi Puccini ise ülkesinin, Libya’da üzerinde uzlaşılan anayasal bir temel ve Libyalı tüm siyasi partilerle varılan bir anlaşma çerçevesinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için güvenliğin ve istikrarın korunmasını istediğini ifade etti. Büyükelçi,  Libya'nın istikrarının Akdeniz bölgesinin istikrarı için önemli olduğunu vurguladı.
Öte yandan Başkanlık Konseyi Sözcüsü Necva Vehibe, Başkanlık Konseyi’nin Libya’daki siyasi ve idari krizin bir parçası olmadığını ve bu yüzden de Dibeybe ve Başağa arasında kısa bir süre önce Türkiye'de yapılan müzakerelere taraf olmadığını söyledi. Vehibe, Başkanlık Konseyi’nden bazı isimlerin söz konusu müzakerelere katıldığına dair iddiaları da reddetti.
Başkanlık Konseyi Sözcüsü, Pazar günü bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, “Trablus'ta bazı güvenlik ihlalleri yaşandı. Bunun sorumlularından hesap sorulacak” dedi. Vehibe, Başkanlık Konseyi'nin ‘Başkomutanlık’ sıfatıyla, Libya'nın tüm şehirlerini savunmak için, UBH’ye bağlı güçlerin Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Haddad'ın liderliğinde ihtiyati bir tedbir olarak bir ‘Güvenlik ve Savunma Konseyi’ oluşturduğunu açıkladı.
Diğer yandan Libya Yüksek Seçim Komisyonu, geçtiğimiz yılın sonlarında yapılması planlanan seçim sürecinin yeniden başlamasının mücbir sebep unsurlarıyla mücadeleye yardımcı olmayan bir atmosfer oluşturduğu açıklamasında bulundu. Komisyondan dün yapılan açıklamada, “Yürütme yetkisini etkileyen bölünmenin yanı sıra seçimlerin yapılmasını onaylayacak siyasi taraflar arasındaki uçurum genişledi. Ortaya çıkan güvenlik gerilimleri, çoğu seçim bölgesinde güvenlik durumunu olumsuz etkiledi” denildi.
Seçim sürecini yeniden başlatma kararının, ancak Libyalıların iradesini ve güvenilir sonuçların elde edileceği, ülkenin içinde bulunduğu krizinden çıkmasına katkıda bulunacak özgür ve adil bir seçim süreci arzuladıklarını gösteren egemen bir karar olacağına işaret eden Komisyon, mücbir sebepleri ortadan kaldırmak için Temsilciler Meclisi (TM) ile birlikte çalışma sözü verdi.
Yüksek Seçim Komisyonu, seçim sürecinin uygulanmasını askıya alan yürürlükteki yargı kararlarıyla başa çıkmak için yasal bir formül bulunması ihtiyacının yanı sıra seçim itirazlarını ve anlaşmazlıklarını değerlendirme mekanizmasıyla ilgili olarak nihai gözlemlerini adli makamla koordinasyon halinde sunacağını belirtti.  Komisyon açıklamasında, ilgili seçim yasalarının uygulanması sırasında ortaya çıkan birçok teknik ve zaman engelinin önlenmesine etkin bir şekilde katkıda bulunacak seçim sürecinin teknik yönlerinin ve mekanizmalarının geliştirilmesi yönünde çeşitli adımlar attığını belirtti. Açıklamada, Yüksek Seçim Komisyonu’nun, uzlaşının hakim olduğu siyasi bir atmosfer mevcut olur olmaz ve güvenlik durumu sağlanır sağlanmaz seçim sürecini yeniden başlatmaya, mücbir sebep halinin sona erdirilmesinde taraflarla doğrudan temas kurmaya ve uygulamaya devam etmeye tamamen hazır olduğu vurgulandı.
Bu arada başkent Trablus’taki Libya Yüksek Mahkemesi Anayasa Dairesi, 10. ve 11. anayasa değişiklikleri ve 2018 tarihli 6 sayılı kanun taslağıyla ilgili referanduma ilişkin itirazın değerlendirilmesini ertelediğini duyurdu. Yüksek Mahkeme Başkanı Muhammed el-Hafi, temyizin, önümüzdeki Ekim ayına kadar ertelenme kararı aldığını açıkladı.
Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Yüksek Seçim Komisyonu ve Yüksek Mahkeme’nin açıklamalarından sadece birkaç saat sonra TM, Yüksek Mahkeme Başkanı Hafi’nin adaylığını görüşmek ve Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid el-Mişri'nin mesajına yanıt vermek üzere Bingazi şehrinde bir oturum düzenledi.
Bir başka gelişmede Güvenlik Operasyonları Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kolluk Kuvvetleri İdaresi, başkent Trablus'ta, diğer güvenlik birimleriyle birlikte, güvenliği sağlamak, durumu kontrol etmek ve resmi ve özel mülkleri korumak için güvenlik devriyeleri gerçekleştirildiğini duyurdu. Kolluk Kuvvetleri İdaresi, duyurusuyla ilgili olarak Ayn Zara’da düzenlenen devriyelerden görüntüler yayınladı.
Öte yandan Libya basını tarafından yayınlanan sızdırılmış bir listeye göre, başkent Trablus'ta son zamanlarda meydana gelen silahlı çatışmalarda çoğu sivil olmak üzere ölenlerin sayısı 44'e yükseldi. UBH Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan resmi rakamlarda ise çatışmalarda 32 kişinin hayatını kaybettiği ve 159 kişinin yaralandığı belirtilmişti.
Diğer taraftan Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter, kısa bir süre önce ziyaret ettiği, ülkenin güneyinde yer alan Kufra şehrinin ileri gelenlerinin ve halkının toplumsal barışın ve istikrarın sağlanması, gelişme, kalkınma ve yeniden yapılanma yönüne ilerleme kaydedilmesi için ulusal uzlaşıya varılması taleplerini yerine getirmek üzere özel bir komite kurulması talimatını verdi.
LUO Ahlaki Rehberlik Dairesi Başkanı Tuğgeneral Halid el-Mahcub, Hafter'in Ofis Müdürü Korgeneral Hayri et-Temimi’den alıntı yaparak, Hafter'in 2014 yılında ülkedeki terörist ve radikal gruplara karşı başlattığı ‘Onur Operasyonu’nun sekizinci yıl dönümü kutlamalarına katılmak üzere ziyaret ettiği Kufra’da Kufralılardan gördüğü konukseverlik için minnettarlığını ve takdirini ifade ettiğini söyledi.
Bir diğer gelişmede, LUO tarafından takviyelerde bulunulan 128. Tugay Komutanı Tuğgeneral Hasan ez-Zademe, ülkenin güneyindeki tüm askeri birimleri ziyaret etmek üzere Cufra askeri bölgesinden Sabha şehrine doğru ilerleyen askeri devriyenin yürütüldüğünü duyurdu. Tuğgeneral Zademe, devriyenin rotasının, sınır şeridi boyunca hayati öneme sahip yerlerde ve bölgelerde askeri devriyelerin ve güvenlik kontrol noktalarının çalışmalarını yerinde görmek amacıyla Libya çölünün derinliklerine kadar uzandığını da sözlerine ekledi.



Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.


Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.