İsrail, Batı Şeria’daki tartışmalı kısıtlamalardan geri adım attı

İsrail, yabancıların Batı Şeria'ya girişindeki ‘tartışmalı kısıtlamalar’ konusunda geri adım attı

Morgan Cooper ve Salih Toteh, Batı Şeria'da yer alan Ramallah'taki restoranlarının önünde (AP)
Morgan Cooper ve Salih Toteh, Batı Şeria'da yer alan Ramallah'taki restoranlarının önünde (AP)
TT

İsrail, Batı Şeria’daki tartışmalı kısıtlamalardan geri adım attı

Morgan Cooper ve Salih Toteh, Batı Şeria'da yer alan Ramallah'taki restoranlarının önünde (AP)
Morgan Cooper ve Salih Toteh, Batı Şeria'da yer alan Ramallah'taki restoranlarının önünde (AP)

İsrail, yabancı ziyaretçilerin Batı Şeria'ya girişlerine ilişkin tartışmalı kurallardan bazılarını kaldırdı. Kaldırılanlar arasında ziyaretçilerin İsrail’i Filistinlilerle ilişkileri hakkında önceden bilgilendirmelerini gerektiren madde de yer alıyor.
Herhangi bir ziyaretçinin bir Filistinli ile evlilik sürecine gireceği taktirde bunu İsrail'e önceden haber vermesi kuralı, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ve Avrupa hükümetlerinin bu yöndeki baskısı ardından kaldırıldı.
İsrail hükümetinin Filistin topraklarındaki faaliyetlerinden sorumlu Koordinasyon Ofisi (COGAT), yabancıların Batı Şeria'ya girişleri ve ikametleri yönündeki prosedürler için yeni ve güncel bir belge yayınlamıştı. Söz konusu belgede, Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli ile resmi bir ilişkiye girecek yabancı pasaport sahiplerinin nişan veya düğünleri itibariyle 30 gün içerisinde İsrailli yetkililere haber vermeleri şart koşulmuştu.
Plana göre, 20 Ekim'de yürürlüğe girecek yeni prosedürün, iki yıllık bir deneme süresi olacak ve bunun sonunda durum değerlendirmesi yapılarak prosedürün yürürlükte kalıp kalmayacağına karar verilecek. COGAT’ın Şubat ayında yayınladığı talimatların temmuz ayında başlatılması planlanmış, ancak Yüksek Mahkeme’ye sunulan dilekçeler dolayısıyla önce Eylül ayına, ardından ise 20 Ekim'e ertelenmişti.
COGAT Şubat ayında taslağı web sitesinden kaldırmış, 4 Eylül 2022 tarihli 90 sayfalık yeni versiyon ile değiştirmişti. Yeni taslak, yabancı vizelerinin 90 günden 180 güne uzatılmasına imkan sağlıyor.
COGAT, Filistin üniversitelerindeki yabancı öğretim üyelerine ve öğrencilere ayrılan, başlangıçta 100 öğretmen ve 150 öğrenci ile kısıtlı tutulan kontenjanları da iptal etti. Aynı zamanda yeni metinde yabancıların yeni bir izin almadan önce Batı Şeria'yı altı ay süre ile terk etmeleri zorunluluğundan bahsedilmedi.
Bireysel hakları savunan İsrail merkezli HaMoked derneği, yeniden düzenlenmiş metnin de insanların hayatlarında büyük aksamalara neden olmaya devam edeceğini vurguladı. Derneğin yönetici direktörü Jessica Montell, “En şaşırtıcı bazı maddeleri çıkardılar. Asıl sorun şu: İsrail, eşlerden biri yabancı olduğu taktirde demografik durumla ilgili bariz siyasi nedenlerle binlerce ailenin bir arada yaşamasını hala engelliyor” vurgusunda bulundu.
İsrail, ABD ve Avrupa ülkelerinden yetkililerin eleştirileri ardından böyle bir değişikliğe gitmişti. Yayınlanan protokoller hakkında hala endişelerinin olduğunu söyleyen ABD’nin İsrail Büyükelçisi Tom Nides, şu açıklamalarda bulundu:
“Kudüs'teki ABD Büyükelçiliği ve ABD Filistin Meseleleri Ofisi, Şubat ayından bu yana bu hususta İsrail hükümeti ile yoğun bir iletişim içerisinde. Uygulamaya kadar olan 45 günlük süreçte ve deneme sürecinde bunu yapmaya devam edeceğiz. COGAT'ın Filistin akademik kurumları tarafından davet edilen bireylerin Batı Şeria'ya girmeye uygun olup olmadığını belirlemedeki rolü ve (Filistinlilerin)aile birliği üzerindeki olası olumsuz etkisi hususundaki protokollerle ilgili endişelerim sürüyor.”
ABD Büyükelçisi, tüm bu düzenlemelerin Filistin Yönetimi de dahil kilit paydaşlarla koordineli olarak geliştirilmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Filistin Yönetimi de İsrail’in yayınladığı belgeyi ve yapılan değişikleri reddetmişti. İsrail’in söz konusu planını “ırkçı uygulamalar” olarak nitelendiren Filistin Başbakanı Muhammed İştiyye, İsrail’in bu uygulama ile ABD ve Avrupa vatandaşları başta olmak üzere yabancı uyruklu Filistinlileri, Filistin'le dayanışma içinde olanları, gönüllü faaliyetler için Filistin'de ikamet eden yabancıları, yabancı şirket çalışanlarını ve Filistin üniversitelerindeki öğretim görevlilerini taciz etmeyi amaçladığını ifade etmişti. İsrail bu protokolleri uyguladığı taktirde ABD'nin İsraillilere ABD'ye ‘vizesiz’ giriş hakkı vermemesini talep eden İştiyye, Avrupa'nın İsrail'e Filistin'e ulaşmak isteyen hiçbir Avrupa vatandaşını engellemeyecek şartlar dayatmasını istemişti.
ABD, İsrail ile yaptığı görüşmelerde söz konusu belgeyi İsraillilerin vize almadan Washington'a gelişiyle ilişkilendirdi. İsrail medyasına yaptığı açıklamada Washington'un talimatların etkisini yakından izlediğini aktaran ABD'li bir yetkili, Washington’un iki yıllık deneme süresi boyunca İsraillilerin şeffaflık, adalet ve eşit muamele ile gerekli ayarlamaları yapacağını beklediğini dile getirdi.
“COGAT'ın Filistin akademik kurumları tarafından davet edilen bireylerin Batı Şeria'ya girmeye uygun olup olmadığını belirlemeye yönelik kurallarıyla ilgili endişeler sürüyor” vurgusunda bulunan yetkili, ABD’nin ilgili Filistin kurumlarının yeni yönergeleri şekillendirmede rol oynamasını sağlamak için COGAT’a baskı kurduğunu belirtti.
Üst düzey yetkili, İsrail ile uzun zamandır beklenen vize muafiyetiyle ilgili devam eden görüşmelerin paralel ilerlediğini, ancak COGAT’ın yayınladığı talimatlardan bağımsız olduğunu açıkça belirtti. Diğer yandan İsrail’in vize muafiyet programına katılmak için ‘karşılıklılık’ şartlarını karşılayabilmesi için bazı kurallarda ek değişiklikler yapması gerekeceğini de ifade etti. Aynı zamanda, “COGAT tarafından çıkarılacak bu politikalar, diğer ülke vatandaşları gibi ABD vatandaşları üzerinde de etkili olacak. Bunu yakından izleyeceğiz. Vizelerde karşılıklılık üzerine ilerlerken COGAT ve İsrail hükümetindeki diğer birimler ile görüşmelere devam edeceğiz” vurgusunda bulundu.



Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
TT

Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini güçlendirmenin yollarını görüştü.

Libya İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, başkent Trablus'ta düzenlenen ve çok sayıda güvenlik yetkilisinin katıldığı toplantıda ‘karşılıklı çıkar alanlarında ortak koordinasyonun yönlerinin’ ele alındığını belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantı sırasında ‘hedefli eğitim ve yeterlilik programları ile Libya İçişleri Bakanlığı personelinin yeteneklerinin geliştirilmesinin’ yanı sıra ‘düzensiz göçle mücadele, sınırların güvenliği ve Türkiye'nin uzmanlığından yararlanma ile ilgili konulara’ değinildiği belirtildi.

fvg
Dün başkent Trablus'ta Libya ve Türkiye heyetleri arasında yapılan toplantı (İçişleri Bakanlığı)

İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın Trablus ziyareti, General Halife Hafter'in oğlu ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter’in geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'nin başkenti Ankara'da siyasi ve askeri düzeyde gerçekleştirdiği toplantıların ardından geldi.

Libya İçişleri Bakanı Trablusi, bakanlığının ‘ülkenin son yıllarda karşılaştığı zorluklara ve bunların güvenlik durumuna etkisine rağmen büyük çaba sarf ettiğini’ söyledi.

Gidişatı iyileştirmek için çalışmaların sürdüğünü ve bir dizi olumlu sonucun elde edildiğini vurgulayan Trablusi, bakanlığın, Avrupa Birliği (AB) ve Afrika ülkeleriyle doğrudan iletişim kanalları aracılığıyla yasadışı göç konusuna ‘özel önem’ verdiğini kaydetti.

Trablusi, Libya İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik planının, sınırların güvenliğini sağlamaktan başlayarak, ardından çöl ve şehirlerin, son olarak da kıyıların güvenliğini sağlamayı içeren aşamalı bir yaklaşım benimsediğini, ayrıca göçmenler için gönüllü geri dönüş programını uyguladığını ve insan kaçakçılığına karışan organize suç çetelerini takip ettiğini de sözlerine ekledi.

Libya İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Bakan Yerlikaya’nın Libya İçişleri Bakanlığı’nın çabalarını övdüğünü ve Türkiye’nin düzensiz göçle mücadeledeki deneyimini ve son yıllarda elde ettiği olumlu sonuçları paylaştığını aktardı. İçişleri Bakanlığı, bu toplantının, istikrarı artırmak ve güvenlik alanındaki kurumsal çalışmaların konsolidasyonunu desteklemek amacıyla dost ülkelerle etkili iş birliği olanakları oluşturma yönündeki devam eden çabaları çerçevesinde gerçekleştirildiğini belirtti.

Saddam Hafter, birkaç gün önce Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler ile bir araya geldi.

LUO Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, Ankara’daki görüşmelerde uluslararası sahnedeki son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu belirtilirken, “Savunma Bakanı Güler ile iki ülke arasındaki askeri iş birliğini güçlendirerek bölgedeki güvenlik sorunlarının çözümüne katkıda bulunacak ve güvenlik ve istikrar çabalarını destekleyecek yollar tartışıldı” denildi.

Öte yandan UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile İngiltere'nin Libya’daki yeni Büyükelçisi Martin Reynolds arasında yapılan toplantıda düzensiz göç konusu başlıca gündem maddesi oldu.

İngiltere’nin Libya (Trablus) Büyükelçiliği tarafından sosyal medya platformu X üzerinden görüşmeye ilişkin yapılan kısa açıklamada, Büyükelçi Reynolds'un Libya'daki diplomatik görevinde ilk kez görüşmesini Dibeybe ile gerçekleştirdiği ve ‘yapıcı bir toplantı’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantıda düzensiz göç, güvenlik ve ekonomik büyüme alanlarında ortak önceliklerin ele alındığı belirtildi.


HDK, Sudan'da tek taraflı olarak üç aylık insani ateşkes ilan etti

Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)
Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)
TT

HDK, Sudan'da tek taraflı olarak üç aylık insani ateşkes ilan etti

Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)
Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın uluslararası taraflarca sunulan ateşkes önerisini reddettiğini açıklamasının ardından, üç ay sürecek tek taraflı bir insani ateşkes ilan etti.

HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu, ses kaydı olarak yayınlanan konuşmasında şunları söyledi:

“Ulusal sorumluluğumuz ve başta ABD Başkanı Donald Trump'ın girişimi ve Uluslararası Dörtlü ülkelerinin (Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve ABD) çabaları olmak üzere uluslararası çabalar doğrultusunda üç aylık bir süre için saldırıların durdurulmasını ve uluslararası bir izleme mekanizmasının oluşturulmasını içeren insani bir ateşkes ilan ediyoruz.”

Dagalu konuşmasına şöyle devam etti:

“Radikal İslamcı terörist hareket Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve Ulusal Kongre Partisi dışında herkesin katıldığı bir siyasi sürece bağlıyız. Zira bu gruplar halkımızın son otuz yılda çektiği tüm acılardan sorumlu.”

Sudan iç savaşının her iki tarafı da son iki yıl içinde, tüm ateşkes anlaşmalarını ihlal ederek müzakere çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Orgeneral Burhan daha önce geçiş dönemi veya Sudan'ın geleceği ile ilgili herhangi bir anlaşma yoluyla HDK'yı muhafaza edecek veya iktidar ortaklığına geri getirecek herhangi bir çözümü reddettiğini vurgulamıştı. Orgeneral Burhan, ABD'nin Afrika Kıdemli Danışmanı Massad Boulos'u HDK lehine önyargılı olduğu gerekçesiyle sert bir şekilde eleştirdi. Ayrıca, savaşı durdurmak için kendilerine sunulan ‘en kötü kart’ olarak gördüğü Uluslararası Dörtlü’nün girişimine olan güvensizliğini dile getiren Orgeneral Burhan, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Uluslararası Dörtlü’ye katılımını eleştirerek HDK'yı desteklemekle suçlarken, Suudi Arabistan'ın rolünü ve ABD Başkanı Donald Trump'ın girişimini övdü.

Orgeneral Burhan'ın açıklamaları, 12 Eylül'de açıklanan ve ABD, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır'ın yer aldığı Uluslararası Dörtlü ülkelerinin girişimi etrafındaki tartışmaları yatıştırdı. En önemli özelliği üç aylık bir insani ateşkes olan girişim, Sudan'daki krizi çözmek için bir yol haritası içeriyor. Bunu, kalıcı bir ateşkes ve sivil bir hükümete giden kısa bir geçiş dönemi izliyor. Girişimde, askeri bir çözümün olmadığına ve savaş sonrası dönemde İslamcıların siyasi sahneden uzaklaştırılacağı vurgulanıyor.

Şiddet devam ediyor

HDK, 7 Kasım'da insani ateşkes önerisini kabul ettiğini açıkladı, ancak ertesi gün ordunun kontrolü altındaki Hartum ve Atbara'yı bombaladı. Bunu HDK üyelerinin ‘büyük kalabalıklar’ halinde Batı Kordofan'daki Babnusa şehrine ulaşarak oradaki ordu karargahını ele geçirmeye çalıştığı, ancak Güney Kordofan'daki Kadugli ve Dilling şehirlerini kuşatmaya devam ettiği yönünde bir açıklama izledi.

HDK kasım ayı ortalarında Sudan'ın kuzeyindeki Merowe Barajı'nı birkaç kez insansız hava araçları (İHA) ile hedef aldı ve şehirdeki ordu karargahını bombaladı.

Sudan ordusu 26 Ekim'de Sudan'ın batısını tamamen kontrol altına alan HDK’nın uzun süren kuşatmasının ardından Faşir’i kaybetti.

Çatışmalar Darfur bölgesinden, başkent Hartum’u batı Sudan'a bağlayan petrol zengini komşu eyalet Kordofan’a sıçradı.

Faşir'in HDK’nın kontrolüne geçmesinden bu yana, toplu katliamlar, etnik şiddet, kaçırma ve cinsel saldırıların yaşandığına dair haberler gelirken, insan hakları örgütleri HDK'nın kontrolündeki bölgelerde etnik katliamlar yaşandığını bildirdi.

Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre geçtiğimiz ayın sonundan bu yana, Kuzey Kordofan'dan yaklaşık 40 bin yerinden edilmiş kişinin yanı sıra 100 binden fazla sivil Faşir'den komşu şehirlere kaçtı. ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz hafta, Washington'da Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığı görüşmede, Veliaht Prensin talebi üzerine Sudan'daki ‘zulmü’ sona erdirme niyetini açıkladı.

HDK ve BAE, Trump’ın açıklamasını memnuniyetle karşıladı ve Burhan, savaşı sona erdirmek için Washington ve Riyad ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu teyit etti.

İki yıldan fazla süredir devam eden Sudan savaşında on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi, bu durum milyonlarca sivili tehdit eden ciddi bir açlık krizine yol açtı.


Irak'taki Sünniler siyasi olarak birleşiyor

Ulusal Siyasi Konsey'i oluşturan partilerin ve güçlerin liderleri (Ulusal Siyasi Konsey basın ofisi)
Ulusal Siyasi Konsey'i oluşturan partilerin ve güçlerin liderleri (Ulusal Siyasi Konsey basın ofisi)
TT

Irak'taki Sünniler siyasi olarak birleşiyor

Ulusal Siyasi Konsey'i oluşturan partilerin ve güçlerin liderleri (Ulusal Siyasi Konsey basın ofisi)
Ulusal Siyasi Konsey'i oluşturan partilerin ve güçlerin liderleri (Ulusal Siyasi Konsey basın ofisi)

Irak’ta 11 Kasım’da yapılan parlamento seçimlerinde 65'ten fazla sandalye kazanan başlıca Sünni güçler ve partiler, ‘siyasi ve sosyal istikrarı korumak, anayasal hakları güvence altına almak ve devlet kurumlarında temsiliyeti güçlendirmek için çabaları birleştirmek ve ortak bir vizyonla çalışmak’ amacıyla ‘Ulusal Siyasi Konsey’in kurulduğunu duyurdu.

Konseyde eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi, milletvekili Musenna es-Samarrai liderliğindeki Azim Partisi, Hamis el-Hancer liderliğindeki Egemenlik İttifakı, mevcut Savunma Bakanı Sabit el-Abbasi liderliğindeki Ulusal Hasim İttifakı ve mahkeme kararıyla parlamento seçimlerine katılmaktan men edilen eski milletvekili Ahmed el-Cuburi'nin liderliğindeki Ulusal Cemahir Partisi yer alıyor.

Bazıları bu adımı memnuniyetle karşılarken, Şarku’l Avsat’a konuşan bir kaynak, sorunun Sünni partilerin ve isimlerin Türkiye, Ürdün, bazı Körfez ülkeleri ve İran dahil olmak üzere çok sayıda bölgesel destekçisinin bulunması ve buna karşın Şii tarafındaki herkesin (Koordinasyon Çerçevesi) Tahran ile ittifak halinde olmasından kaynaklandığını söyledi.