BeReal: Filtre seçeneği sunmayan "Anti-Instagram", nasıl Z kuşağının gözdesi oldu?

"Sahte ve kusursuz olan şeylerden bıktılar. Hayat böyle değil"

Akademisyenler, Z jenerasyonunun uygulamaya ilgi gösterdiğini dikkat çekti (Unsplash)
Akademisyenler, Z jenerasyonunun uygulamaya ilgi gösterdiğini dikkat çekti (Unsplash)
TT

BeReal: Filtre seçeneği sunmayan "Anti-Instagram", nasıl Z kuşağının gözdesi oldu?

Akademisyenler, Z jenerasyonunun uygulamaya ilgi gösterdiğini dikkat çekti (Unsplash)
Akademisyenler, Z jenerasyonunun uygulamaya ilgi gösterdiğini dikkat çekti (Unsplash)

Filtre seçeneği sunmayan ve kullanıcılara gerçek hallerini yansıtma şansı sunduğunu söyleyen fotoğraf uygulaması BeReal, Z kuşağı arasında her geçen gün popülerleşiyor.
Fransız yazılımcılar Alexis Barreyat ve Kevin Perreau'nun tasarladığı ve iki yıl önce piyasaya sürülen yazılımın en dikkat çeken özelliği "spontan fotoğraf".
BeReal, bu özellik kapsamında kullanıcılardan o an ne yaptıklarını gösteren bir fotoğraf çekmesini istiyor. Her gün gelen bu istekte kullanıcıya fotoğraf çekmesi için iki dakika süre tanınıyor.
Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan ABD'deki Syracuse Üniversitesi'nden Jennifer Stromer-Galley, "BeReal'ın asıl meselesi anda olmak. Şu anda nerede olduğunuzu ve ne yaptığınızı paylaşıyorsunuz" dedi.
Piyasa verileri sunan data.ai'nin paylaştığı bilgilere göre bu ay başında ABD'de en çok indirilen uygulama olan BeReal, Birleşik Krallık ve Fransa'da da en çok kullanılan ilk üç program arasında.
Dünyada toplam 35 milyon kez indirilen uygulama, özellikle 1990'ların sonunda dünyaya gelen Z kuşağı arasında bu yıl gittikçe popülerleşti.
Teknoloji piyasasına dair analizler sağlayan Creative Strategies'ten Carolina Milanesi, "Bence Z kuşağı sahte ve kusursuz olan şeylerden bıktı. Hayat böyle değil" ifadelerini kullandı.
Öte yandan bu özellikleriyle Facebook ve Instagram gibi platformlara farklı bir alternatif sunan ve "Anti-Instagram" olarak da adlandırılan BeReal'ın popülerliğinin ne kadar kalıcı olacağı belli değil.
AFP, Instagram'ın da BeReal'ınkine benzer özellikler üzerinde bir dönem çalıştığını fakat şu anda bununla ilgili testler yürütmediklerini aktardı.
Independent Türkçe, AFP, LA Times
 



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature