İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ndeki personeller binayı terk etti

Arnavut polisi bugün İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ne girmeye hazırlanıyor (Reuters)
Arnavut polisi bugün İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ne girmeye hazırlanıyor (Reuters)
TT

İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ndeki personeller binayı terk etti

Arnavut polisi bugün İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ne girmeye hazırlanıyor (Reuters)
Arnavut polisi bugün İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ne girmeye hazırlanıyor (Reuters)

İran’ın Tiran Büyükelçiliği’ndeki son personel, geçtiğimiz Temmuz ayında dijital altyapılarına gerçekleştirilen siber saldırıyı gerekçe göstererek Arnavutluk’tan ayrılmaları için verilen 24 saat sürenin dolmasıyla binayı terk etti.
İçinde yaklaşık 10 yolcu bulunan iki araç, dün gece boyunca bina içinde çok fazla hareketin yaşanmasının ardından yerleşkeden ayrıldı.
Arnavut polisi, İranlılar ayrıldıktan hemen sonra boş büyükelçilikte arama yaptı.
Büyükelçilik içindeki hareket, Çarşamba’dan Perşembe gününe kadar aralıksız devam etti. Yerleşkeye boş bir varilin götürüldüğü ve ardından belgelerin yakıldığı görüldü.
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, dün yaptığı açıklamada ülkesinin İran ile ilişkileri kestiğini ve İranlı diplomatların 24 saat içinde ülkeden ayrılmasının talep edildiğini duyurmuştu.
Rama açıklamasında şu ifadelere yer vermişti:
“15 Temmuz'da ülkemiz, hükümetin dijital altyapısının imhası, kamu hizmetlerinin felç edilmesi ve hükümet sistemlerinden veri ve elektronik iletişim bilgilerinin çalınmasını hedefleyen ağır bir siber saldırının hedefi oldu. Saldırı amacına ulaşamadı.”
Arnavutluk’un yakın müttefiki ABD de saldırıdan İran’ı sorumlu tuttu ve İran’ın yaptıklarından sorumlu tutulacağını bildirdi.
Tahran, Tiran’ın diplomatik ilişkileri kesme kararını şiddetle kınayarak, Arnavutluk’un bu adıma yönelik gerekçelerini ‘temelsiz iddialar’ olarak nitelendirdi.
Arnavutluk ve İran’ın ilişkileri, 2014’ten beri gergin. Bu dönemde Tiran, Tahran yönetimine muhalif olan Halkın Mücahitleri Örgütü’ne üye 3 bin kişinin Durres şehrinde kalmasına izin vermişti.
Siber saldırıdan günler sonra Tiran medyası, hacker’ların Arnavutluk’ta hükümete bilgisayarlarda depolanan muhalefet üyelerinin kişisel verilerini yayınladığını öne sürdü.



Gazze'deki Sağlık Bakanlığı: Yaralılar yoğunluk nedeniyle ameliyathanelerin önünde yerde yatıyor

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı (AA)
Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı (AA)
TT

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı: Yaralılar yoğunluk nedeniyle ameliyathanelerin önünde yerde yatıyor

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı (AA)
Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı (AA)

Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Kudra, "Sağlık ekipleri, bu sabah itibarıyla insani aranın bitmesinin ardından başlatılan saldırılar nedeniyle çok sayıda yaralıyla ilgileniyor. Yaralılar yoğunluk nedeniyle acil servislerde ve ameliyathanelerin önünde yerde yatıyor." ifadesini kullandı.

Sağlık Bakanlığı Sözcüsü, Gazze kenti ve kuzey bölgelerindeki büyük hastanelerin hizmet dışı kalması nedeniyle sağlık hizmetlerinin "oldukça felaket durumda" olduğunu belirtti.

Gazze ve kuzey bölgelerindeki tıbbi imkanların son derece kısıtlı olduğuna vurgu yapan Kudra, "Gazze kenti ve kuzeyde hizmet veren 3 hastane küçük ve çok sayıda yaralıyı kaldırabilecek kapasitede değil." ifadesine yer verdi.


Hamas ile İsrail arasındaki ateşkesin uzatılmasının riskleri

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Ramallah ile Beytuniya arasında bulunan Ofer askeri hapishanesine lazer tutuyor. (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Ramallah ile Beytuniya arasında bulunan Ofer askeri hapishanesine lazer tutuyor. (AFP)
TT

Hamas ile İsrail arasındaki ateşkesin uzatılmasının riskleri

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Ramallah ile Beytuniya arasında bulunan Ofer askeri hapishanesine lazer tutuyor. (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Ramallah ile Beytuniya arasında bulunan Ofer askeri hapishanesine lazer tutuyor. (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketi İsrail ile yapılan ateşkes anlaşması kapsamında çarşamba günü itibarıyla, rehin aldığı 60 kadın ve çocuğu serbest bıraktı. Bu rehinelerden bazıları çifte vatandaşlığa sahip. Ateşkes aynı zamanda İsrail hapishanelerindeki tutukluların serbest bırakılmasını da öngörüyor.

Anlaşmaya göre İsrail 180 Filistinli tutukluyu serbest bıraktı. Hamas’ın ayrıca anlaşma çerçevesi dışında serbest bıraktıklarının sayısı, çoğunluğu Taylandlı işçiler olmak üzere 23’tü. Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuğunda dört günlük bir ateşkes üzerinde anlaşmaya varıldı ve ateşkes iki gün daha uzatıldı. İlave uzatma için görüşmeler sürüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dün ateşkesin uzatılması yönünde baskı yapmak üzere İsrail'e geldi. Bu ateşkes neyi gerektiriyor? Her iki taraf için de muhtemel uzatma gerekçeleri neler?

Cesetler ‘müzakerelere’ dahil edilebilir

İsrailli yetkililer, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik benzeri görülmemiş saldırısında 240 kişiyi rehin aldığını söylüyor. AFP’nin tahminlerine göre bunların arasında Gazze Şeridi'nde hâlen en az 36'sı kadın ve çocuk olmak üzere 130 tutuklu var.

Hamas haftalar önce, İsrail'in Gazze Şeridi'ni şiddetli bir şekilde bombalaması sonucunda 60 rehinenin öldürüldüğünü açıklamıştı. Hamas hükümetine göre İsrail saldırısı yaklaşık 15 bin yaşamına mal oldu.

Her iki tarafın da elinde bulundurduğu cesetler belli bir aşamada müzakerelerin bir parçası olabilir. İsrailli yetkililere göre İsrail'de Hamas'ın saldırısında çoğunluğu sivil bin 200 kişi yaşamını yitirdi.

Yardım ve nefes alma imkanı

Gazze Şeridi'ndeki yıkıcı bombalama ve İsrail'in 27 Ekim'de başlayan kara saldırısının ardından gelen ateşkes ne kadar uzun sürerse Hamas'ın pozisyonunu yeniden düzenleme ve savaşçılarını yeniden donatma fırsatı da o kadar artacak.

Cihat Hareketi Medya Departmanı Başkanı Davud Şehab, önceki gün AFP’ye şu açıklamada bulundu:

Bu ateşkes taktik ve saha ihtiyaçlarının yanı sıra insani ihtiyaçları da karşılıyor. Asıl amaç insanlarımıza nefes alma, yaralarını iyileştirme, evlerine dönüp inceleme yapma, şehitleri arama, enkaz altından çıkarma ve defnetme imkanını vermektir. Ayrıca istenilen şekilde sağlanamamış olsa da Gazze Şeridi'nin özellikle kuzey kısmına en büyük miktarda yardım yapılması yönünde baskı oluşturmaktır.

Ateşkes kapsamında İsrail'in 9 Ekim'den bu yana abluka altında tuttuğu ve su, elektrik ve yakıttan mahrum bıraktığı Gazze Şeridi'ne büyük miktarda yardım girdi. Bu yardım, 1,7 milyonu yerinden edilmiş 2,4 milyon Gazze sakininin nefes almasını sağlıyor.

Hamas'a hediye

Analistler ateşkesin Hamas'a bir ‘hediye’ olduğu görüşünde. Hamas daha önce İsrail'in rehineler ve mahkumlarla ilgili müzakereleri kabul etmesinin bir ‘zafer’ olduğunu belirtmişti. İsrail, Hamas'ı ortadan kaldırma kararlılığını açıkladıktan sonra, Filistin hareketinin hayatta kalmayı ve Gazze'yi yönetmeyi sürdürmeyi başardığı her an, kendisi için bir ‘zaferdir’.

Filistinli tutukluların rehineler karşılığında serbest bırakılması, 1967'den bu yana İsrail'in işgali altında olan Batı Şeria'da Hamas'ın popülaritesinin artmasına neden oldu. Batı Şeria, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas liderliğindeki Fetih Hareketi’nin kalesi olarak kabul ediliyor. İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan tutukluların çoğu Batı Şeria'dan geliyor.

Cihad Hareketi, Hamas’la birlikte salı günü ilk kez beşinci rehine grubunun Uluslararası Kızılhaç'a teslim edilmesine katıldı. Bu, Cihad hareketinin de elinde rehineler bulundurduğunu gösteriyor. Diğer yandan Cihad Hareketi, Hamas'ın yanında İsrail ordusuyla savaştığını defalarca açıkladı.

Hamas Sözcüsü önceki gün, kalan rehinelerden bazılarının İslami Cihad Hareketi ve belirtmediği diğer gruplar tarafından tutulduğunu bildirdi. Ancak kaynaklar, bazılarının rehineleri para karşılığında takas etmek isteyebileceğini belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun hükümeti, tüm rehinelerin geri dönmesini sağlamak için iç baskı altında. Ateşkes ne kadar uzun sürerse, o kadar çok rehine serbest bırakılacak.

Askeri ivme dağıldı

Ateşkesin uzatılması, İsrail'in ‘ortadan kaldırmak’ istediği Hamas hareketine yönelik askeri ivmeyi dağıtırken aynı zamanda askeri operasyonların yeniden başlamasına ve buna bağlı yıkıcı insani sonuçlara karşı diplomatik baskıyı artıyor.

Mevcut ateşkes anlaşması, yalnızca Filistinli kadın mahkumlar ve 19 yaşın altındaki çocuklar karşılığında İsrailli kadın ve çocuk rehinelerin serbest bırakılmasını öngörüyor.

Rehin alınan kadın ve çocukların sayısı azaldıkça, ilgi artık yaşlı erkeklere ve belki de cesetlere odaklanıyor.

Rehine meselesinde belki de en zor olacak şey, İsrail ordusundaki askerlerin ve İsrail'de savaşabilecek yaştaki erkeklerin (40 yaşına kadar yedek asker olarak kabul edilirler) değişimi. AFP'nin tahminlerine göre Gazze Şeridi'nde Filistinli gruplar tarafından gözaltına alınan en az 11 erkek ve bir kadın asker ile 40 yedek personel bulunuyor.

Rehinelerin ve mahkumların değeri

İsrail askerleri Filistinliler için İsrail ile müzakerelerde en değerli unsur. İsrailli asker Gilad Şalit, Hamas tarafından beş yıl boyunca esir tutulduktan sonra 2011 yılında serbest bırakıldığında, karşılığında bin 27 Filistinli serbest bırakılmıştı.

Ateşkes anlaşmadan kaynaklanan ihtilaflar bu tür müzakerelerin kırmızı çizgilerini belirlemekten sorumlu bir İsrail komitesinin kurulmasına yol açtı. Yahya es-Sinvar, 2017'de Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketinin lideri olmadan önce serbest bırakılanlar arasındaydı ve bugün İsrail tarafından 7 Ekim saldırısını planlamakla suçlanan ilk kişi oldu.

Şalit'in yaşadığını kanıtlayan Hamas videosu karşılığında 20 Filistinli tutuklu serbest bırakılmıştı.

Hamas, 7 Ekim'deki rehinelerin yanı sıra, 2014 yılında iki taraf arasındaki savaşta öldürülen iki asker Oron Shaul ve Hadar Goldin’in cesetlerini de dokuz yıldır elinde tutuyor. Hamas bu askerlerin ölümlerini hiçbir zaman doğrulamadı.

Ateşkesin ardından çatışmaların yeniden başlaması

İsrail, savaşın ‘bitmediğini’ ve ateşkes biter bitmez savaşın devam edeceğini tekrar tekrar açıklıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu çarşamba günü bir kez daha ‘tüm rehineleri teslim alma’ sözü verdi. Diğer yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, “İsrail ordusu savaşa devam etmeye hazır. Geçici ateşkesten hazırlıklarımızı güçlendirmek açısından faydalanacağız.” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’Dan aktardığına göre Hamas lideri Basim Naim önceki gün yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Hamas'ın iki temel hedefi var: Birincisi bu savaşı bitirmek, ikincisi ise işgal zindanlarındaki Filistinli tutsakların, özellikle de ağır ceza almış, gazi ve hasta tutsakların serbest bırakılmasını sağlamak. Bunu başarmak Hamas'ı ‘herkes için’ kapsamlı bir anlaşmayı kabul etmeye itecek. O da şu: Düşmanın zindanlarındaki esirlere ve savaşın sona ermesine karşılık elimizdeki tüm esirler. Diğer yandan Filistin direnişi yeniden mücadeleye dönmekten de asla korkmuyor ve direnme yeteneğine sahip.


İsrail, güvenli bölge olacağını iddia ettiği Han Yunus'u savaş alanı ilan etti

(AA)
(AA)
TT

İsrail, güvenli bölge olacağını iddia ettiği Han Yunus'u savaş alanı ilan etti

(AA)
(AA)

İsrail ordusu, "insani aranın" bitmesiyle yeniden saldırılara başladığı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bazı bölgelerin boşaltılmasını istedi.

İsrail güçleri, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'un 4 bölgesine havadan broşürler atarak halka tahliye uyarısında bulundu.

Broşürlerde, "El Karara, El Huzaa, Absan ve Beni Suheyle sakinlerine: Bölgeyi acilen boşaltıp Refah bölgesindeki barınaklara gitmeniz gerekmektedir. Han Yunus kenti tehlikeli savaş bölgesidir." ifadeleri kullanıldı.

İsrail'in boşaltılmasını istediği Huzaa ve Absan, Han Yunus'un doğusunda İsrail sınırı yakınlarında, El Karara ise Selahaddin Caddesi yakınında yer alıyor.

İsrail ordusu, ayrıca, 1,7 milyon kişinin göçe zorlandığı bölgeye yeniden başlayan saldırıları sırasında Filistinlilerin sığınabileceğini iddia ettiği yerleri göstermek için tüm Gazze Şeridi'nin 2 bin 300'den fazla bloğa bölündüğü bir harita yayımladı.

İsrail ordusunun ablukayı sıkılaştırdığı ve bir bölümünü işgal ettiği Gazze Şeridi, 365 kilometrekare alanda 2,3 milyon insanın yaşamasıyla kilometrekare başına nüfus yoğunluğunda dünyanın en yüksek üçüncü bölgesi olarak gösteriliyor.

İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşma kapsamında 24 Kasım Cuma günü saat 08.00'de uygulamaya giren "insani ara" bu sabah itibarıyla son bulmuştu.

"İnsani ara"nın sona ermesinin ardından İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne saldırılarına yeniden başladı.


Filistinli aktivist Halavani: Gözaltına alındığım sırada bana ve dinime hakaret edildi

Esir takası kapsamında serbest bırakılan Filistinli aktivist Hanadi el-Halavani (AA)
Esir takası kapsamında serbest bırakılan Filistinli aktivist Hanadi el-Halavani (AA)
TT

Filistinli aktivist Halavani: Gözaltına alındığım sırada bana ve dinime hakaret edildi

Esir takası kapsamında serbest bırakılan Filistinli aktivist Hanadi el-Halavani (AA)
Esir takası kapsamında serbest bırakılan Filistinli aktivist Hanadi el-Halavani (AA)

Halavani, fanatik Yahudi yerleşimcilerin Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarına karşı kutsal mabedde gönüllü nöbet tutan ve “murabıta” adı verilen Filistinli kadınlardan biri.

Evli ve 3 çocuk annesi olan Halavani, murabıta olmasından dolayı sık sık İsrail güçlerince gözaltına alınıyor.

Halavani, İsrail polisi tarafından 9 Ekim’de Doğu Kudüs’teki evinden gözaltına alındı ve Damon Hapishanesinde tutuldu.

Filistinli aktivist, İsrail ile Hamas arasında varılan esir mutabakatı kapsamında 29 Kasım’da serbest bırakıldı. Halavani, gözaltı ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.

43 yaşındaki Kur'an-ı Kerim öğretmeni Halavani, yıllarca tutuklu kaldığını ve seyahat yasağı bulunduğunu belirterek, "Son gözaltına alınmam 71'incisiydi ve 'kışkırtma' gerekçesiyleydi. Gözaltına alınmalarımın çoğu bu sebeptendi. İşgalci güçlerin 'terör örgütü' diye bahsettiği 'murabıtalara' üye olmakla suçlandım." ifadelerini kullandı.

Halavani, Mescid'i Aksa'da öğretmenlik yaptığını ve sürekli orada bulunduğunu kaydederek, İsrail'in de bu nedenle kendisini "murabıta" olarak görüp terör örgütü üyeliğiyle suçladığını dile getirdi.

(AA)
(AA)

Bu nedenle her gözaltına alındığında Mescid-i Aksa'dan uzaklaştırıldığını aktaran Halavani, "Onların terör örgütü dedikleri Ribat bizim inancımızın bir parçası. Ancak işgalciler, mescitte Ribatı yasak ve yasadışı olarak görüyor. Dolaysıyla beni uzun süre 'kışkırtma' suçlamasıyla gözaltına aldılar. En son beni sosyal medyayı aktif kullandığım için suçlayarak gözaltına aldılar." dedi.

2012'den bu yana gözaltına alınıyor

Halavani, en son gözaltına alınışının 9 Ekim'de olduğunu ve ilk kez 2012'nin sonlarında gözaltına alındığını kaydederek, 53 gün sonra dün serbest bırakıldığını, diğer gözaltına alındığı zamanlarda sürenin birkaç gün, 1 hafta veya 13 günü bulduğunu söyledi.

Gözaltı süresince çoğunlukla suç hapishanelerinde kaldığını aktaran Halavani, 2017'de bir kez güvenlik hapishanesinde kaldığını ancak en son gözaltında bulunduğu yerin farklı olduğunu ifade etti.

Halavani, bu kez doğrudan Damon Hapishanesi'ne sevk edildiğini, kendisinin, eşinin ve arkadaşlarının sorguya çekildiğini belirtti.

Anne, babaanne ve anneanne olduğunu dile getiren Halavani, "Benim üzerimde eşimin, çocuklarımın ve ailemin sorumluluğu var. Ailemin mahremiyeti ve haklarım ihlal edildi. Benim mesela şu an seyahat etme yasağım var. Mescid-i Aksa'da uzun yıllar ibadet etmem yasaklandı, bu yasak 10 buçuk yıla yakın." dedi.

Halavani, Mescid-i Aksa'da Ribat etmesi gerekçesiyle Batı Şeria'ya ve daha önce okuduğu Birzeit Üniversitesi'ne girmesinin de yasaklandığını aktararak, birçok özgürlük ve haklarından mahrum bırakıldığını söyledi.

Bu kez arama izinleri yoktu

Her seferinde İsrail güçlerinin evi basıp kendisini tutukladığını anlatan Halavani, bunun çok zor olduğunu ve en zorunun sonuncusu olduğunu ifade etti.

Halavani, bunun diğerleriyle karşılaştırılamayacağını, her ev baskınında arama izni gösterdiklerini ancak sonuncusunun izinleri olmadığı için yasadışı olduğunu kaydederek, şunları anlattı:

Her seferinde zili çalıyorlardı, ancak son seferinde zili bile çalmadılar. Bu kez kapıyı patlatarak aniden girdiler, başımda başörtüm de yoktu, arama iznini bile göstermediler. Ellerimi bağladılar, yüz üstü yatırıldım. Bana ve dinime ağıza alınmayacak sözlerle hakaret ettiler. Evimdeki Kuran-ı Kerim'e bastılar, Resulümüze (Hz. Muhammed) sövdüler. Sonra beni darp ettiler. Her seferinde beni kadın polis veya kadın askerler darp ederdi. Diğerlerinde beni araca aldıklarında kadın polisler olurdu, bu kez sağımda solumda erkek polisler oturdu. Polis merkezinde kadın polisler bizi darp ederken, son tutuklanmada ise erkek polisler beni darp etti. Bu kez tecavüz tehdidi apaçıktı. Beni ve çocuklarımı ölümle tehdit ettiler. Fiziki ve sözlü saldırıya uğradım. Çok zor bir süreçti. Hatta ben ve diğer esirlerin hapiste maruz kaldıklarımız diğer seferlerden farklıydı.

Halavani, eve başörtüsünü takmasına müsamaha göstermeden hemen girdiklerini aktararak, polis merkezinde kadın polisin kendisini bağladıktan sonra aradığını ve başörtüsünü de çıkardığını söyledi.

Başörtüsüz bir şekilde polisin karşısına çıkarıldığını anlatan Halavani, "Bağırdıktan sonra başörtümü getirdiler. Bu sefer doğrudan ölüm tehditleri vardı. Tecavüz tehdidi bu kez doğrudan vardı." dedi.

"Asılsız bahanelerle tutuklama yapıyor"

Halavani, serbest kalmadan önce "serbest kalacaklar listesinde belki adım vardır" diyerek kendisini buna hazırladığını belirtti.

Serbest bırakılacağı gün de kendini buna hazırladığını, sürpriz bir şekilde adının geçtiğini kaydeden Halavani, "Hemen gerçekleşti, tutulduğumuz odalara gelip birkaç isim okuyorlardı. Buradan bizi Kudüs'teki Meskubiyye Hapishanesine götürüp orada birkaç işlem ve kısıtlamalar yaptılar, örneğin serbest kaldığımız gün medyaya çıkmamızın yasaklanması gibi. Kutlamalar yasaktı." diye konuştu.

Halavani, tekrar gözaltına alınmaktan korkup korkmadığına ilişkin de "Bunu bekliyorum, olabilir çünkü işgalciler asılsız bahanelerle tutuklama yapıyor." dedi.


Lübnan mültecilerden de elektrik ücreti alacak

Bekaa bölgesindeki Bar Elias kasabasındaki bir kampta yerinden edilmiş Suriyeliler (AP)
Bekaa bölgesindeki Bar Elias kasabasındaki bir kampta yerinden edilmiş Suriyeliler (AP)
TT

Lübnan mültecilerden de elektrik ücreti alacak

Bekaa bölgesindeki Bar Elias kasabasındaki bir kampta yerinden edilmiş Suriyeliler (AP)
Bekaa bölgesindeki Bar Elias kasabasındaki bir kampta yerinden edilmiş Suriyeliler (AP)

Suriyelilerin Lübnan’a zorla göç ettirilmesinden ve sığınmacıların ülke genelinde ücretsiz elektrik alan yüzlerce kampa yayılmasından yaklaşık 12 yıl sonra ücretsiz elektrik kullanımı Lübnan kamuoyunda tartışma konusu oldu.

elektrik şebekesine yapılan saldırılar sonucunda Lübnan Elektrik Şirketi, bu hafta mülteci kamplarının elektrik tüketim değerlerinin kayıtlarını yayınlamaya başladı ve bunları toplamaları için ekiplerini gönderdi.

Bu kayıtlar, yaklaşık 1 yıl önce Lübnan’ın çeşitli bölgelerindeki bu kamplar için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile mutabakat ve koordinasyon içerisinde kurulmaya başlanan yaklaşık 900 elektronik sayacın okumalarıyla sınırlı. Geri kalan kamplara da sırasıyla sayaçlar kuruluyor.

Lübnanlı yetkililer, Filistin ve Suriye kamplarına elektrik sağlamanın devlete bıraktığı yüksek maliyetten sürekli şikayetçi. Ayrıca Lübnan’ın tüm bölgelerinde gıdalar da Lübnan’ın, başta kötü yönetim, yolsuzluk, israf, ağlara saldırılar ve zayıf tahsilat olmak üzere krizler içinde bocalayan sektörü geliştirme planını onaylamaması nedeniyle son yıllarda minimum seviyelere geriledi.

Ancak hükümet, elektrik sektörüne yönelik uygulanmaya başlanan yeni bir plana onay verdi ve günlük ilave elektrik arzı sağlanması karşılığında tarifenin artırılacağını kaydetti. Planda elektrik tüketim faturalarının hem Suriyeli hem de Filistinli mülteci kamplarından tahsil edilmesi öngörülüyor.

Lübnan Elektrik Şirketi Genel Müdürü Kemal el-Hayek, Suriyeli mülteci kamplarından elektrik tüketim değerlerinin toplanmaya başlanmasının, tüm Lübnan topraklarında ‘Elektrik temel bir metadır ve onu kullanan her kim olursa olsun bedelini ödemelidir’ sloganı altında sektörün reforme edilmesi sürecine girildiğini açıkladı. Hayek, sürecin Dünya Bankası ile benimsenen strateji çerçevesinde önemli bir adım olduğuna dikkat çekti. “Kamplara yönelik sayaçların kurulumu, kampların ve her bir kamptan sorumlu çavuşun yanı sıra mülk sahibinin kimliğini belirleyen UNHCR ile koordineli olarak gerçekleştirildi” diyen Hayek, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “UNHCR, mültecilere verdiği aylık tutarlara elektrik tüketiminin de dahil olması nedeniyle kampların faturalarını ödemeyeceğini, dolayısıyla faturaları mültecilerin ödemek zorunda kalacağını bildirdi” ifadelerini kullandı.

Hayek, “Güvenlik güçleri, faturaların tahsili konusunda kurum çalışanlarına destek verecek. Lübnanlı veya Suriyeli olsun ödemeyi yapmayan herkesin, aynıyla muamele kuralına göre elektriği kesilecek” diyerek, “Elektrik sektörüne yönelik acil durum planının uygulanmasından bu yana şirketin mali durumu önemli ölçüde iyileşti. Bu da uluslararası toplumun reform sürecine bağlı olma konusundaki ciddiyetini doğruluyor” şeklinde konuştu.

12 Filistin kampıyla ilgili olarak ise Hayek, “Lübnan güvenlik güçlerinin kamplara giremediği dikkate alındığında bu konu daha da karmaşık hale geliyor. Bu, özellikle UNRWA’nın kampların elektrik faturalarını ödemeyeceğini bize bildirmiş olması nedeniyle siyasi karar gerektiren bir sorun” dedi. Aynı şekilde “Filistin kampları, günde 4 saat elektrik karşılığında örgüte yıllık 20 milyon dolara mal oluyor” diyen Kemal el-Hayek, “Yaklaşık bir ay önce Bakanlar Kurulu’na Filistinli mülteci kamplarındaki elektrik tüketiminin toplanmasını sağlayacak entegre bir çözüm önerdik ve cevabını bekliyoruz” açıklamasında bulundu.

Öte yandan UNHCR Lübnan Sözcüsü Lisa Ebu Halid, “Yaygın inanışın aksine Suriyeli mülteciler de Lübnan’daki herkes gibi kira, elektrik, su ve atık toplama masraflarını ödüyor” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Ebu Halid, “Lübnan genelindeki bir dizi gayri resmi kampta elektrik sayaçlarının kurulduğu görüldü. Mültecilerden, duruma göre sistematik olarak faturalarını çavuşa ya da ev sahibine ödemeleri isteniyor” şeklinde konuştu.

Lübnan Elektrik Şirketi tarafından yayınlanan bir yazılı açıklamada UNHCR’nin, yerinden edilmiş Suriyelilere ödenen toplam mali yardım miktarından elektrik tüketimine mali bir yüzde ayırdığını bildirdiğini açıkladı.

Kamu Güvenliği Genel Müdür Vekili Tümgeneral Elias el-Baysari, Lübnan’da yerinden edilen Suriyelilerin tahmini nüfusunun 2,1 milyon olduğunu belirtti. Ülke nüfusunun 5,5 milyon olduğu dikkate alınırsa kamu hizmetleri toplam nüfusa ek olarak yüzde 38 daha fazla insana ulaştırılıyor.


Hamas: İsrail "insani ara"nın uzatılması için yaptığımız tüm tekliflerimizi reddetti

(AA)
(AA)
TT

Hamas: İsrail "insani ara"nın uzatılması için yaptığımız tüm tekliflerimizi reddetti

(AA)
(AA)

Hamas'tan yapılan yazılı açıklamada, "insani ara"nın uzatılması ve diğer esirlerin de serbest bırakılması için gece boyu müzakerelerin sürdüğü ifade edildi.

Açıklamada, yaşlıların yanı sıra İsrail'in Gazze saldırılarında ölen İsrailli esirlerin cesetlerinin teslim edilmesinin de teklif edildiği belirtildi.

İsrail'in, "saldırıları yeniden başlatma konusunda önceden aldığı bir karar olduğu için bu teklifleri kabul etmediğine" işaret edilen açıklamada, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıların yeniden başlamasından İsrail'in sorumlu olduğu kaydedildi.

"Gazze'deki savaş suçlarından ABD sorumludur"

Açıklamada ayrıca, "Gazze'de siyonist savaş suçlarından İsrail'e tam destek veren ABD yönetimi ve ABD Başkanı Joe Biden'in sorumlu olduğu" ifade edildi.

Hamas, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in dünkü ziyaretinin ardından İsrail'e yeniden yeşil ışık yakıldığı ve yeni planların ABD tarafından onaylanmasıyla saldırıların tekrar başlayacağının ilan edildiği değerlendirmesinde bulundu.


Gazze Sağlık Bakanlığı: Ateşkesin sona ermesinden bu yana İsrail saldırılarında 32 Filistinli öldürüldü

Gazze Şeridi'nde daha önce düzenlenen bombalamanın sonucu çıkan yangın ve duman ( AP)
Gazze Şeridi'nde daha önce düzenlenen bombalamanın sonucu çıkan yangın ve duman ( AP)
TT

Gazze Sağlık Bakanlığı: Ateşkesin sona ermesinden bu yana İsrail saldırılarında 32 Filistinli öldürüldü

Gazze Şeridi'nde daha önce düzenlenen bombalamanın sonucu çıkan yangın ve duman ( AP)
Gazze Şeridi'nde daha önce düzenlenen bombalamanın sonucu çıkan yangın ve duman ( AP)

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, Telegram hesabında yaptığı açıklamada, İsrail'in bu sabah ateşkesin sona ermesinden bu yana başlattığı saldırılarda 32 Filistinlinin öldürüldüğünü söyledi.

İsrail savaş uçakları Gazze Şeridi'ni bombalamaya yeniden başladı. Filistinli siviller barınak aramak için kaçıyor. Bir hafta süren ateşkesin uzatılması konusunda bir anlaşmaya varılmadan sona ermesinin ardından savaş yeniden başlarken, bugün güney İsrail'de sirenler çaldı.

İsrail ordusu, Hamas'ı ateşkesi ilk kez roket atarak ihlal etmekle suçlayarak "savaş operasyonlarına yeniden başladığını" duyurdu. Uçaklarının bölgedeki "terörist hedeflerini" bombaladığını söyledi.

Hamas, ateşkesi sona erdirme sorumluluğunun İsrail'e ait olduğunu söyledi ve İsrail'i Gazze Şeridi'nde tutulan daha fazla rehinenin serbest bırakılması yönündeki tüm teklifleri reddetmekle suçladı.


Sınır Tanımayan Doktorlar: Saldırılar sadece Hamas'ı değil Gazze'nin tamamını hedef alıyor

(AA)
(AA)
TT

Sınır Tanımayan Doktorlar: Saldırılar sadece Hamas'ı değil Gazze'nin tamamını hedef alıyor

(AA)
(AA)

MSF Başkanı Christos Christou, Ürdün'ün başkenti Amman'da düzenlediği basın toplantısında, Gazze Şeridi'ndeki duruma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Christou, şu ifadeleri kullandı:

Gazze'ye yönelik savaş başladığından bu yana İsrail bölgeye tam bir abluka uyguluyor. İnsanların ihtiyaçlarından mahrum edilmesinin hiçbir gerekçesi olamaz. İsrail güçleri 7 haftadır çocukları ve aileleri öldürüyor. Çocuklar ve aileler, kaçmaya çalışsalar da güvenli bir yer olmadığını anladılar.

Gazze'ye insani yardımların ulaştırılmasının önemine dikkati çeken Christou, "Bu savaş sadece Hamas'a değil tüm Gazze'ye karşı. İnsani ara, ateşkes tüm bunlar sivillerin korunması için fakat sivillerin insani yardıma ihtiyaçları var." diye konuştu.

Gazze'deki durumu "felaket" olarak nitelendiren Christou, sağlık tesislerinin yerle bir edildiğini, hastanelerin çalışmadığın söyledi.

Christou, sivillere yönelik şiddetin hiçbir ahlaki ve yasal gerekçesi olmadığını vurgulayarak ateşkes çağrısında bulundu.

Amman, bugün Gazze'deki insani yardım faaliyetlerini görüşmek üzere uluslararası hükümet ve sivil toplum kuruluşlarının liderlerinin yanı sıra bazı ülke temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen bir koordinasyon toplantısına ev sahipliği yapmıştı.


Şam’da 8 uyuşturucu kaçakçısı tutuklandı

Şarku’l Avsat’tan, Ürdün’ün doğusu ile Suriye sınırında ele geçirilen Captagon sevkiyatlarını gösteren özel bir kare (Şarku’l Avsat)
Şarku’l Avsat’tan, Ürdün’ün doğusu ile Suriye sınırında ele geçirilen Captagon sevkiyatlarını gösteren özel bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

Şam’da 8 uyuşturucu kaçakçısı tutuklandı

Şarku’l Avsat’tan, Ürdün’ün doğusu ile Suriye sınırında ele geçirilen Captagon sevkiyatlarını gösteren özel bir kare (Şarku’l Avsat)
Şarku’l Avsat’tan, Ürdün’ün doğusu ile Suriye sınırında ele geçirilen Captagon sevkiyatlarını gösteren özel bir kare (Şarku’l Avsat)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) açıklamasına göre Şam güvenlik güçleri, başkentin merkezindeki el-Hamidiye bölgesinde uyuşturucu tacirleri ve onlara yardım ve yataklık yapanlardan oluşan 8 kişiyi gözaltına aldı. Zanlılar bilinmeyen bir yere götürüldü.

Konu hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar, uyuşturucu tacirlerinin büyük miktarlarda uyuşturucu madde bulundurduklarını ve Lübnan Hizbullahı milislerinin doğrudan denetimi altında, özellikle gençler arasında bölgeyi narkotik maddelerle doldurduklarını belirtti. 

SOHR, bu operasyonun uluslararası toplumu ‘rejim ve güvenlik servislerinin ülkedeki uyuşturucu kaçakçılarıyla mücadele etmeye çalıştığı’ konusunda ikna etmek üzere geldiğini zira ülkede uyuşturucunun yayıldığını, hükümetin ve sadık milislerinin kontrolü altındaki bölgelerde uyuşturucu tacirlerinin sayısının arttığını ve bu durumun sıklıkla farklı kurumlar ile uyuşturucu tacirleri arasında çatışmalara yol açtığını belirtti.

scef
Şam pazarları (SANA)

SOHR 19 Kasım’da Şam’ın Batı Kalamun kırsalındaki Flitah’da hırsızlık ve uyuşturucudan elde edilen rant konusunda yaşanan anlaşmazlığın ardından tespit edilen bir uyuşturucu satıcısının, rejimin askeri istihbarat teşkilatı tarafından gözaltına alındığını belirtti.

Ayrıca ayın 10’unda, güvenlik güçleri için çalışan büyük bir uyuşturucu satıcısı ve organizatörünün, Şam kırsalındaki Beyt Cin kasabasında kimliği belirsiz silahlı kişilerce düzenlenen suikast girişiminde kurşunların hedefi olduğu ve yaralandığı belirtildi.

9 Kasım’da Askeri İstihbarat Bölümü ile iş birliği yapan ve bölgenin en büyük uyuşturucu mafyasından biri olarak kabul edilen bir şahıs, Şam vilayetine bağlı Yebrud ilçesinde evinin önünde kimliği belirsiz silahlı kişilerce suikasta uğradı.

Öldürülen kişi Şam kırsalındaki Bakha’a köyündendi. Suikastın ardından, Askeri İstihbarat ve Devlet Güvenlik Bölümü üyeleri harekete geçti. Şehrin giriş ve çıkışlarının kapatılmasının ardından Resulayn kasabasını Bakha’a’ya bağlayan yolun taranması için Hecane Taburu’na askeri takviye sağlandı.

xzasfg
Ürdün Silahlı Kuvvetleri’nin web sitesinde yayınlanan bir fotoğrafta, 26 Eylül’de Suriye’den Ürdün toprakları üzerinden uçurulan ve uyuşturucu taşıdığı söylenen dronlardan biri 

Uyuşturucu Suriye’nin güneyini genel olarak tahrip ederken, Suriye’nin Ürdün’e açılan kapısı Deraa ve yine Ürdün’e komşu olan Süveyde’de de yayılımı artıyor. Bölge giderek her türlü uyuşturucunun yayıldığı bir alan olmaktan çıkıp, bu maddelerin diğer ülkelere kaçırıldığı bir koridor haline geldi.

Geçtiğimiz yıllarda Ürdün, iki komşu ülkedeki güvenlik koşullarının kötüleşmesi sonucunda özellikle Suriye ve Irak’tan çok sayıda sızma ve kaçakçılık girişimine tanık oldu.

cfdrg
Ürdün ordusu Suriye sınırında devriye geziyor (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Ürdün haber ajansı Petra’dan aktardığı habere göre, 2 Kasım’da Ürdün ordusu, ülkenin doğusundaki Suriye topraklarından gelen, narkotik ilaç yüklü bir dronu yakaladı. Ürdün Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndan askeri bir kaynak “Sınır Muhafız güçleri, Narkotikle Mücadele İdaresi ve askeri güvenlik servisleriyle koordineli olarak, Suriye topraklarından Ürdün topraklarına yasadışı bir şekilde sınırı geçmeye çalışan bir drone tespit etti” ifadelerini kullandı.

Kaynak, bu aracın bir miktar kristal (Met) taşıdığını ve ele geçirilip yetkili makamlara ulaştırıldığını açıkladı.

Geçtiğimiz Şubat ayından bu yana Ürdün Silahlı Kuvvetleri, Suriye’den gelen, uyuşturucu, silah ve patlayıcı içeren çok sayıda dronu düşürdü.


DEAŞ’ın Irak’ın doğusunda gerçekleştiği saldırıda 11 kişi öldü

Bağdat'taki Irak güvenlik güçleri ( Arşiv- Reuters)
Bağdat'taki Irak güvenlik güçleri ( Arşiv- Reuters)
TT

DEAŞ’ın Irak’ın doğusunda gerçekleştiği saldırıda 11 kişi öldü

Bağdat'taki Irak güvenlik güçleri ( Arşiv- Reuters)
Bağdat'taki Irak güvenlik güçleri ( Arşiv- Reuters)

Irak'ın doğusunda bindikleri bir minibüste iki patlayıcının patlaması ve ardından keskin nişancının ateş açması sonucu 11 kişi öldü. Bölge valisi saldırıyı DEAŞ üyelerinin gerçekleştirdiğini söyledi.

Irak İçişleri Bakanlığı’ndna bir yetkili AFP’ye yaptığı açıklamada, dün Irak’ın Diyala kentinde meydana gelen saldırıda, seçim mitinginden dönen bir araç konvoyunun hedef alındığını aktardı.