Maymun çiçeği ve Kovid-19 arasındaki 3 fark

Luksor’daki hastanelerde dezenfeksiyon işlemleri devam ediyor. (EPA)
Luksor’daki hastanelerde dezenfeksiyon işlemleri devam ediyor. (EPA)
TT

Maymun çiçeği ve Kovid-19 arasındaki 3 fark

Luksor’daki hastanelerde dezenfeksiyon işlemleri devam ediyor. (EPA)
Luksor’daki hastanelerde dezenfeksiyon işlemleri devam ediyor. (EPA)

Mısır’da ilk koronavirüs vakasının ortaya çıkmasıyla ilk maymun çiçeği vakasının kaydedilmesi arasında yaklaşık 2 yıl 7 ay bulunuyor. Bu iki hastalık arasında ise üç temel fark bulunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) uyarısı, halkın maymun çiçeği konusundaki algısını tersine çevirdi. İlk zamanlarda maymun çiçeğinin erkekler arasında cinsel ilişki yoluyla bulaştığı düşünülüyordu. Dolayısıyla hastalığa sahip insanlar, ayrımcılığa maruz kalıyordu. Bu ayrımcılık, maymun çiçeği ile mücadeleye engel oluşturuyordu.
Mısır Sağlık Bakanlığı ve WHO 14 Şubat 2020 tarihinde yaptıklarında ortak açıklamada, Mısır’da ilk Kovid-19 vakasının tespit edildiğini belirtti. Dün yapılan açıklamada ise Avrupa’dan Mısır’a gelen bir turistin ülkedeki ilk maymun çiçeği vakası olduğu açıklandı.
İki vaka sadece Mısır’ı değil, tüm dünyayı ilgilendiriyordu. Ancak bu virüslerin doğası gereği iki vaka arasında temel farklılıklar vardı.
Kovid-19 virüsü genelde enfekte olan bir kişinin öksürmesi veya soluduğu hava yoluyla yayılıyor. Nadiren de enfekte olan kişinin dokunduğu nesnelere ve yüzeylere temas edilerek bulaşıyor. Hastalığın bulaş yolu, genetik materyali RNA olan virüse karşı ciddi uyarılar yapılmasını sağladı.
Sağlık Bakanlığı ve WHO söz konusu dönemde şu açıklamada bulundu:
“Vaka ile temas edenlere yönelik gerekli analizler yapıldı. Test sonuçları negatif çıkanlara yönelik sıkı önlemler alındı. Hastalığın kuluçka dönemi olan 14 gün boyunca hastalar kendilerini izole ettiler. Hastanın bulunduğu bina ve hastaya temasa eden kişilerin kaldıkları yerler sterilize edildi.”
Koronavirüs kadar hızlı yayılmayan maymun çiçeği için ise durum farklıydı. Genetik materyali DNA olan tüm virüsler gibi maymun çiçeği de enfekte kişi ile yakın temas yoluyla bulaşıyor.
Mısır tarafından yapılan resmi açıklamada enfekte olan vakanın Avrupa’daki bir ülkede oturma izni bulunan, 42 yaşındaki bir Mısırlı olduğu kaydedildi.
Hastanın genel durumunun stabil olduğu, hastaya temas eden kişilerin WHO tarafından onaylanan protokollere göre izlendiği ve tüm önleyici tedbirlerin alındığı açıklandı.
WHO, hastalığı farklı sınıflandırdı. WHO, Kovid-19 pandemisini 11 Mart’ta küresel bir salgın ilan etti. Dünyanın dört bir yanındaki WHO ofisleri, konu hakkında bulundukları ülkelerdeki yetkililer ile ortak açıklamalar yaptı. WHO maymun çiçeğinde ise Doğu Akdeniz bölgesindeki enfekte olan insanların sayısını güncellemekle yetindi. WHO’nun maymun çiçeğini küresel salgın olarak sınıflandırması, hastalığın Kovid-19 kadar tehlikeli bir şekilde bulaşmadığına işaret ediyor.
Doğu Akdeniz Bölge Ofisi Sağlık Durumları Bölge Direktörü Dr. Richard Brennan, 26 Temmuz’da yaptığı açıklamada maymun çiçeğinin, Kovid-19 gibi bir pandemiye dönüşmeyeceğini belirtti. Brennan, maymun çiçeğinin patlak verdiği ülkelerin açıklandığını ve hastalığın nasıl bulaştığının bilindiğini vurguladı.
Mısır’da ilk maymun çiçeği vakası kaydedildikten sonra yerel ve uluslararası tepkisizliğin aksine Mısır halkı, neredeyse Kovid-19 kadar endişelendi. WHO, hastalığın insanlara ayrımcılığa maruz bırakabileceği konusunda uyardı. Bu tarz davranışlar, hastalıkla mücadele çabalarını engelleyebilirdi. Zira halk, hastalığın erkekler arasındaki cinsel ilişki ile bulaştığını düşünüyordu.
Sosyal medyada yapılan yorumlarda, hastalığı kapan kişinin geldiği ülkeye geri yollanması istendi. Bazı yorumlarda vakanın eşcinsel olduğu öne sürüldü.
WHO Doğu Akdeniz Bölge Ofisi, 22 Ağustos’ta yaptığı son basın toplantısında enfekte olan kişilerin damgalanması konusunda uyarıda bulunmuştu. Damgalanma kültürünün yayılabileceği konusunda açıklama yapan ofis, bu davranışların hastalıkla olan mücadeleyi engelleyebileceğini belirtti.
WHO Bölge Direktörü Ahmed el Manzari açıklamasında “Herkes risk altında. Bölgemizde ve dünyanın birçok yerinde kadınlara ve çocuklara da virüsün bulaştığına dair raporlar aldık” dedi.
Manzari, WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, maymun çiçeğinin uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumu olduğuna dair açıklamasına dikkat çekti. Amacın, herkesin tehlikeyi fark etmesi ve tedbirleri alması olduğunu belirtti. Yapılan açıklamada damgalama ve ayrımcılığın virüs ile mücadeleyi zorlaştırabileceği kaydedildi.



Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe