İran, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin ortak bildirisine tepki gösterdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İran, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin ortak bildirisine tepki gösterdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin, ülkesinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile ilgili duruşunun müzakereleri tehlikeye attığına ilişkin ortak bildirisinin iyi niyete aykırı olduğunu ve yapıcı olmadığını ifade etti.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, Kenani, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin ortak bildiriyle İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile ilgili duruşunu eleştirmesi ve söz konusu duruşun müzakereleri tehlikeye attığını öne sürmesine tepki gösterdi.
Kenani, ortak bildirinin yapıcı olmadığını ve "üç Avrupa ülkesinin yaptırımları kaldırmaya yönelik müzakerelerle ilgili iyi niyetine aykırı" olduğunu belirtti.
Müzakerelerin sonuca ulaşması için müzakere eden taraflar ile müzakerelerin koordinatörü arasında diplomatik etkileşimlerin ve mesaj alışverişinin devam ettiğini bildiren Kenani, müzakerelerin birçok aşamada ilerlediğini, bunun, İran'ın iyi niyetinin, girişimlerinin ve fikirlerinin bir sonucu olduğunu savundu.
Avrupalı tarafları, müzakere sürecine başından beri karşı çıkan ve şimdi tüm güçleriyle İran'ı yenmeye çalışan üçüncü tarafların etkisi konusunda dikkatli olmaya çağıran Kenani, yaptıkları ortak açıklama nedeniyle üç Avrupa ülkesini İsrail çizgisine uymakla suçladı.
Kenani, bu ülkelerin, nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma müzakerelerinin başarısız olması durumunda sorumlu tutulacaklarını ifade etti.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Almanya, Fransa ve İngiltere'ye, "kalan birkaç anlaşmazlığın sona erdirilmesine yönelik çözüm sağlamak için diplomatik süreci yok etme noktasına gelmek yerine daha aktif rol oynama" tavsiyesinde bulundu.
Konunun siyasallaştırılmasından ve İran'a karşı asılsız suçlamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulayan Kenani, Avrupa ülkelerinin bir yandan yüzlerce nükleer başlığı olan ve uluslararası mekanizmaların hiçbirine bağlı kalmayan bir rejime (İsrail) tam destek verirken öte yandan İran'ın en kapsamlı denetimlere tabi tutulan tamamen barışçıl nükleer programına karşı çıkmasının üzücü olduğunu belirtti.
Kenani, İran'ın anlaşmayı sonuçlandırmak için hala istekli ve hazır olduğunu, gerekli iradenin olması ve dış baskılardan kaçınılması durumunda hızlı bir şekilde anlaşmaya varılabileceğine inandığını kaydetti.

Ne olmuştu?
Fransa, Almanya ve İngiltere, yayınladıkları ortak bildiride, nükleer anlaşmanın diğer üyeleri ve ABD ile birlikte Nisan 2021'den bu yana İran ile anlaşmayı yeniden canlandırmak ve uygulamak için müzakere ettiklerini belirtmişti.
Ağustos ayının başlarında Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) Koordinatörü, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in İran'a KOEP yükümlülüklerine geri dönmesine izin verecek ve aynı zamanda ABD'nin anlaşmaya dönmesi için zemin sağlayacak nihai metni sunduğu bildirilmişti.
Bildiride, müzakereye sunulan son metinde koordinatörün, sınırlarını zorlayan değişiklikler de yaptığı belirtilerek, "Ne yazık ki İran bu kritik diplomatik fırsatı kullanmamayı tercih etti. Bunun yerine, nükleer programını kabul edilebilir sivil gerekçelerin sınırlarının ötesine taşımaya devam etti" ifadeleri kullanılmıştı.
Bildiride, İran'ın konumunun yasal olarak bağlayıcı yükümlülükleriyle çeliştiği ve KOEP’i yeniden canlandırma olasılığını tehlikeye attığı kaydedilmişti.



Suriye İsrail ile barışa hazır mı?

BM barış gücü, Eylül 2014'te Suriye ile İsrail arasındaki tek sınır geçişi olan Kuneytra şehrini ve Kuneytra sınır kapısını izliyor (EPA)
BM barış gücü, Eylül 2014'te Suriye ile İsrail arasındaki tek sınır geçişi olan Kuneytra şehrini ve Kuneytra sınır kapısını izliyor (EPA)
TT

Suriye İsrail ile barışa hazır mı?

BM barış gücü, Eylül 2014'te Suriye ile İsrail arasındaki tek sınır geçişi olan Kuneytra şehrini ve Kuneytra sınır kapısını izliyor (EPA)
BM barış gücü, Eylül 2014'te Suriye ile İsrail arasındaki tek sınır geçişi olan Kuneytra şehrini ve Kuneytra sınır kapısını izliyor (EPA)

Suad Gross

İbrani medyasında yer alan ve “Suriye'ye yakın” bir kaynağa atfedilen açıklamalara göre, Suriye ve İsrail 2025 yılı sonuna kadar barış anlaşması imzalayacak. Bu açıklamalar, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Şam'ın diplomatik kanallar ve uluslararası arabulucularla dolaylı müzakereler yoluyla ülkenin güneyindeki İsrail saldırılarını ve ihlallerini durdurmak için çalıştığını ve “Suriye'nin egemenliğinin her şeyden önce geldiğini” vurguladıktan birkaç gün sonra geldi. Peki, Suriye barış anlaşması imzalamaya hazır mı?

İsrail'in Arapça yayın yapan “I24 NEWS” sitesi, “Suriye'den bilgili bir kaynak”tan, söz konusu barış anlaşmasının, İsrail'in 8 Aralık 2024 tarihinden sonra, tampon bölge içinde ilerlediği tüm Suriye topraklarından, Hermon Dağı'nın zirvesi de dahil olmak üzere, kademeli olarak çekilmesini öngördüğünü belirtti.

Şam hükümetine yakın kaynaklar, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, İsrail ile bölgesel ve uluslararası himaye altında dolaylı müzakerelerin sürdüğünü, Suriye Devlet Başkanı'nın bunu duyurduğunu ifade etti.

Kaynaklar, Suriye'nin, İsrail'in Suriye topraklarındaki saldırı ve ihlallerini durdurmasını ve 1974 anlaşmasına geri dönmesini talep ettiğini, İsrail'in ise bir tampon bölge oluşturmak istediğini ve muhtemelen gelecekte kapsamlı bir barış anlaşmasına zemin hazırlayacak yeni bir güvenlik anlaşması imzalanacağını açıkladı.

Kaynaklar, kalıcı bir anlaşmaya varılmasının mümkün olmadığını belirtirken, kalıcı bir barış anlaşmasına veya İbrahim Anlaşması'na zemin hazırlayacak bir anlaşmaya varılma olasılığını dışlamadı. Kaynaklar, durumun hızla geliştiğini belirterek, Şam'ın Suriye'nin egemenliğini koruyacak bir anlaşmaya varılması için Arap dünyasının rolüne güvendiğini, barış dosyasını Arap dünyasının gündemine taşıdığını ve ABD ile Batı ülkelerinin Suriye'deki istikrarı destekleme arzusu çerçevesinde, İsrail'e saldırıları durdurması için baskı yapmasını umduğunu kaydetti.

Ancak Suriye, İsrail ile kalıcı bir barış anlaşmasına hazır mı?

Kaynaklar, Suriye'nin “yeni doğmuş” bir ülke olarak mevcut durumda kalıcı barışa hazır olmadığını ve umduğu çözümün, değiştirilmiş bir güvenlik anlaşması veya 1974 anlaşmasına geri dönmek olduğunu belirtti. Halkın reddi devam ediyor, ancak bu red, karmaşık ve çetrefilli iç sorunlar ve Suriye topraklarında iktidar dışında, düşmanla barış ilkesini reddeden aşırı akımlar ve silahlı grupların varlığı nedeniyle daha az belirgin.

Golan Tepeleri ile Suriye arasındaki sınıra yakın bir İsrail aracı (Arşiv-Reuters)Golan Tepeleri ile Suriye arasındaki sınıra yakın bir İsrail aracı (Arşiv-Reuters)

Suriye'li siyasi araştırmacı ve “Ortadoğu Muhafazakarlar Birliği” sekreteri Wael Aleji, İsrail ile kapsamlı barışın “şu anda zamansız bir konu olduğunu ve Suriye'nin yeni hükümetinin daha acil öncelikleri olduğunu” belirtti.

Aleji, “Şam'ın şu anda herhangi bir dış güçle askeri çatışmaya hazır olmadığını, Suriye halkının savaşlardan ve önceki rejimlerin Filistin meselesini ve Arap-İsrail çatışmasını istismar etmesinden bıkmış olduğunu” söyledi.

Araştırmacının görüşüne göre, Suriye devletinin önceliği “şu anda tüm çabalarını Suriye halkının yaşam koşullarını iyileştirmeye, iç barışı ve ulusal birliği güçlendirmeye, mezhepçilik ve terörizmle mücadeleye odaklamak”tır. İsrail'e gelince, “Suriye halkının haklarını ve bir tarafın diğerinin topraklarını işgal ettiğini açıkça ortaya koyan uluslararası hukuk ve çok sayıda BM kararı” olduğunu belirten araştırmacı, “uluslararası hukuka ve uluslararası mekanizmalara başvurmanın her açıdan en iyi, en güvenli ve en ucuz seçenek” olduğunu vurguladı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, birkaç gün önce Kuneytra ve işgal altındaki Golan'dan önde gelenlerle yaptığı toplantıda, Suriye'nin bu saldırıları ve ihlalleri durdurmak için diplomatik kanallar ve uluslararası arabulucular aracılığıyla dolaylı müzakereler yürüttüğünü belirterek, Suriye'nin egemenliğinin her şeyden önce geldiğini vurguladı.

Toplantıda, İsrail işgalinin tekrarlanan saldırıları altında halkın karşı karşıya olduğu hizmet, yaşam ve güvenlik sorunları ele alındı. Şara, önümüzdeki dönemde sınır bölgelerine daha fazla destek sağlanacağını vurguladı.