Libyalı taraflar Dibeybe-Başağa çatışmasında Türkiye'nin rolüne dair anlaşamıyor

Siyasetçiler, Ankara'nın çıkarlarını korumak için ‘sopayı ortadan tuttuğunu’ düşünüyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dibeybe arasında daha önce gerçekleşen görüşmeden bir kare (UBH)
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dibeybe arasında daha önce gerçekleşen görüşmeden bir kare (UBH)
TT

Libyalı taraflar Dibeybe-Başağa çatışmasında Türkiye'nin rolüne dair anlaşamıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dibeybe arasında daha önce gerçekleşen görüşmeden bir kare (UBH)
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dibeybe arasında daha önce gerçekleşen görüşmeden bir kare (UBH)

Libya’da geçici Ulusal Birlikte Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile rakibi paralel İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa’nın, geçtiğimiz Ağustos ayının sonlarında başkent Trablus'ta patlak veren kanlı çatışmaların ardından, bu ayın başlarında aynı gün Türkiye'ye yaptıkları ziyaretlerin sonuçlarıyla ilgili tartışmalar, ülkenin siyaset sahnesindeki en önemli gündem maddesi olmaya devam ediyor. Söz konusu tartışmalarda, ziyaretlerin yalnızca Dibeybe ile Başağa arasında tansiyonu düşürmeye yönelik olmadığı, aynı zamanda Türkiye'nin onlardan birini destekleme kararının bir göstergesi olduğu söyleniyor.
Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tekbali, Türkiye’nin ve Libya’da rol oynayan diğer aktif ülkelerin Libya ile ilgili bir karara vardıklarını ve Dibeybe’yi batı bölgesindeki duruma liderlik etmesi için seçtiklerini söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Tekbali, Başağa hükümetini ‘Trablus’a girmekte geç kalarak Dibeybe’nin durumu kendi lehine kullanmasına ve başkentin içinde ve dışında birçok silahlı oluşumla bir dizi ittifak kurarak cephesini güçlendirmesine izin vermekle’ suçladı.
Tekbali, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başağa hükümeti ne yazık ki, Trablus'un çevresindeki mahallelerde kendisine sadık tüm milisleri tasfiye etmeye hazırlananlar karşısında uluslararası toplumun sadece güç dilini tanıdığını bilmiyormuş gibi, şikayet etmekle ve bilançoyu bildirmekle yetindi. Türkiye'nin Dibeybe’ye verdiği destek ve Dibeybe’nin Ankara ziyareti sırasında kendisine eşlik eden Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir ile olan ittifakı ona bir süre daha istikrar sağlıyor.”
Buna karşın TM’nin bir diğer üyesi Ziyad Dagim, Türkiye'nin Başağa ve Dibeybe’yi İstanbul’da aynı müzakere masasında bir araya getirme girişimi olduğuna dair söylenenlerin, ‘Başağa'nın medya ekibi tarafından başlatılan bir propaganda’ olarak nitelendirdi.  Türkiye'nin Trablus Büyükelçisi Kenan Yılmaz'ın ülkesinin Başağa’ya davet göndermediğini söylediğini hatırlatan Dagim, “Türkiye, en başından beri ve hatta başkentteki çatışmalardan önce, Libya devletini temsil eden taraf olarak UBH ile BM kararları çerçevesinde koordineli olmaya ve anlaşmaya istekliydi” dedi.
Öte yandan TM’nin bir diğer üyesi Salih Ufheyme, Türkiye'nin ve Libya'da çıkarı olan diğer ülkelerin çoğunluğunun halen Dibeybe ve Başağa arasında sopayı ortasından tutmaya devam ettiklerini söyledi. Ufheyme, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Ankara, Libya'daki hiçbir partiye açık bir önyargıda bulunmadan büyük Batılı ülkelerin yolundan gitmeye devam edecek. Herkes, ister Dibeybe, ister Başağa, ister üçüncü bir isim olsun, sonunda desteğin açıklanacağı ismin durumu kontrol edip edemeyeceğinden ve böylece söz konusu ülkelerin çıkarlarını güvence altına alıp alamayacağından emin olmak için bekliyor” şeklinde konuştu.
Ufheyme, Dibeybe’nin ziyaretinin Başağa'nın ziyaretine kıyasla resmi olduğunu kabul etse de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen Dibeybe’nin takipçilerinin görüşmeye ilişkin fotoğraftan duydukları mutluluğu küçümseyerek “Sonuç olarak, Dibeybe ile Erdoğan'ın bir araya geldiği görüşmelere dair Türkiye’den yapılan açıklamalar, Libya halkının seçim hakkını kullanmaları için gerekli ortamın oluşturulmasına dair ifadelerden ibaretti ve Türkiye’nin Dibeybe’nin ya da UBH’nin yanında yer aldığına dair herhangi bir işaret yoktu” dedi.
Ufeyme, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette Başağa bir başbakan olarak değil, çatışmanın güçlü bir tarafı ya da gelecekte rolü olacak bir taraf olarak kabul edildi. Dibeybe’nin Türkiye'de ağırlamasının anlamsız olmadığını, ona sözler verildiğini ve eli boş dönmediğini düşünüyorum.”
Libyalı siyasi analist İzzettin Akil ise bu ikinci görüşe karşı çıkıyor. Akil, ‘Türkiye’nin başından beri ABD’nin ve İngiltere’nin taleplerine uyarak Dibeybe’nin yanında olduğunu’ söyledi.
Akil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Başağa’nın başkente girmeye yönelik üçüncü girişiminin püskürtülmesinde Türk yapımı insansız hava araçlarının (İHA) kullanıldığına dair haberler şaşırtıcı ya da gerçeklerden uzak haberler değil. Trablus'un kontrol edilmesi ve çatışmanın sona erdirilmesi için askeri bir çözüme gidilmesi, ABD ve İngiltere'nin çıkarlarına karşı açıkça bir tehdittir.  İki ülke, Rusya’nın savaşa davet edilmesine ve müdahalesine yol açmamak için doğrudan askeri müdahalede bulunmak istemiyor. Bu yüzden Türkler bu işi onlar için yaptılar” diye konuştu.
Başağa’nın başkente doğru ilerleyişini durdurmanın Türkiye’nin çıkarları ile doğrudan bağlantısına dair yaptığı değerlendirmede Akil, “Erdoğan, ülkesini herkesin çözemediği Libya krizini çözebilecek tek ülke olarak pazarlamaya çalışıyor. Bu kriz çözülürse, Başağa, Libya’nın doğusunun siyasi ve askeri liderleriyle ittifakının bir sonucu olarak başkent ve tüm ülke üzerinde kontrol sağlayacak. Eğer Erdoğan, çözüm için arabuluculuk yaparsa elde edebileceği kazanımların çoğunu kaybedecek” ifadelerini kullandı.
Akil, Ankara'nın son zamanlarda Libya'nın doğusuna yönelik açılımının yanı sıra Arap ülkeleriyle ilişkilerini yeniden başlatmasının ve geliştirmesinin ve Libya'da başta Müslüman Kardeşler olmak üzere siyasal İslamcı güçler üzerindeki kontrolünün ona yerel ve uluslararası tüm taraflarca kabul gören arabulucu rolü oynama hakkı verebileceğini söyledi.
Al-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Türkiye meselelerinde uzman olan araştırmacı Kerem Said ise Türkiye'nin Dibeybe’yi İHA’lar kullanarak desteklemesi ya da belki de askeri güçlerine Başağa’ya bağlı milislerin başkente girme girişimlerini durdurmayı kolaylaştıran koordinatlar sağlaması, elindeki kartı tamamen bıraktığı anlamına gelmediği belirtti. Şarku’l Avsat’a konuşan Said, “Türkiye, yalnızca Libya'daki çıkarlarını etkileyebilecek bir savaştan kaçınmak ve seçimler yapılana ya da yeni bir siyasi anlaşmaya varılana kadar ülkenin liderliğinin geleceğini belirleyen taraf olmak istiyor” yorumunda bulundu.
Said, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette Dibeybe hükümetinin Trablus üzerindeki kontrolü, Başağa hükümetinin otoritesini kullanamaması nedeniyle aldığı desteğin azalması riskiyle karşı karşıya olduğu bir dönemde ona daha fazla güç veriyor. Türkiye, önümüzdeki dönemde özellikle Mısır'da, Tunus'ta ve diğer ülkelerde bocalayan ve Libya’daki başlıca müttefiki olan siyasal İslamcı akımın ivmesindeki düşüş çerçevesinde kendisini sadece Batı tarafından değil, Libya’da çatışan tüm taraflarca da kabul edilebilir bir arabulucu olarak sunmaya daha çok çalışacak.”



Gazze ateşkesi: Arabulucuların çıkmazı aşmak için seçenekleri neler?

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bulunan Endonezya Hastanesi’nde kefene sarılmış kızı için ağlayan Filistinli bir baba (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bulunan Endonezya Hastanesi’nde kefene sarılmış kızı için ağlayan Filistinli bir baba (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: Arabulucuların çıkmazı aşmak için seçenekleri neler?

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bulunan Endonezya Hastanesi’nde kefene sarılmış kızı için ağlayan Filistinli bir baba (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bulunan Endonezya Hastanesi’nde kefene sarılmış kızı için ağlayan Filistinli bir baba (AFP)

Hamas'ın 7 Ekim 2023'ten bu yana devam eden savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmanın imzalanması önceliğinde ısrar etmesi ve geçici ateşkes önerisini göz ardı etmesinden sonra Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının tekrar başlaması yeni bir krizle karşı karşıya.

Özellikle İsrail'in gerilimi artırması ve ABD Başkanı Donald Trump'ın önümüzdeki ay bölgeye yapacağı ziyaretin yaklaşması nedeniyle ateşkes anlaşmasını kabul etmeye kapıyı kapatmayan Hamas, daha önce Doha'da liderleriyle görüşen ABD Başkanı Donald Trump'ın rehine işlerinden sorumlu özel temsilcisi Adam Boehler'e kapsamlı bir anlaşmanın imzalanması konusunda pozisyonlarının aynı olduğunu bildirdi. Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar bu durumu, Filistin hareketinin manevraları ile Binyamin Netanyahu hükümetinin gerilimi artırması arasında çok zor ‘parmak ısırma’ aşamasının tanımı olarak görüyor.

Uzmanlar arabulucuların rolü konusunda, kapsamlı bir anlaşmaya varmaya ya da iki tarafı yeniden yakınlaştırmaya çalışmak ile Hamas'ın hafta ortasında İsrailli muadile sunulmadan önce prensipte kabul ettiği son Mısır önerisine göre, ABD'nin ve muhtemelen Türkiye'nin desteği ve garantisiyle kapsamlı bir anlaşmaya yol açacak kısmi ateşkesi kabul etmeleri için iki tarafa baskı yapmak arasında bölünmüş durumda.

Alternatif bir öneri sunan Hamas'ın Gazze'deki lideri Halil el-Hayye, perşembe akşamı televizyonda yaptığı konuşmada, ‘hareketin, İsrail'in bölgeden çekilmesini garanti altına alan ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdiren bir anlaşma çerçevesinde, tüm esirlerin İsrail tarafından alıkonulan mutabık kalınan sayıda Filistinliyle takas edilmesini öngören bir anlaşmayı derhal müzakere etmeye hazır olduğunu’ söyledi. El-Hayye, “Tüm esirlerin ve işgal tarafından tutulan mutabık kalınan sayıda mahkûmun serbest bırakılmasını içeren kapsamlı bir paket üzerinde müzakerelere derhal başlamaya hazır olduğumuzu yineliyoruz. Bunun karşılığında işgal, halkımıza karşı yürüttüğü savaşı tamamen durdurmalı ve Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmelidir” ifadelerini kullandı.

El-Hayye sözlerini şöyle sürdürdü: “Kısmi anlaşmalar Netanyahu ve hükümeti tarafından, bedeli tüm esirlerin feda edilmesi olsa bile, imha ve açlık savaşının sürdürülmesine dayalı siyasi gündemine bir kılıf olarak kullanılıyor. Biz bu politikanın bir parçası olmayacağız.”

El-Hayye, ABD Özel Temsilcisi Adam Boehler'in esir dosyası ve savaşın birlikte sona erdirilmesi yönündeki tutumunu memnuniyetle karşılayarak, bunun, ‘hareketin kapsamlı bir anlaşmaya varılması yönündeki tutumuyla kesiştiğini’ söyledi. Diğer yandan, ‘Hamas'ın bizim şartlarımıza uygun bir şey sunması halinde bu teklife sıcak baktıklarını’ belirten Boehler, esirler konusunda kapsamlı bir anlaşmaya varılması ihtimalinin her zaman mevcut olduğunu ifade etti.

erlerinden edilmiş Gazzeli kadın ve çocuklar, eşyalarıyla birlikte bir kamyonetin arkasında seyahat ediyorlar. (AFP)Yerlerinden edilmiş Gazzeli kadın ve çocuklar, eşyalarıyla birlikte bir kamyonetin arkasında seyahat ediyorlar. (AFP)

CNN, ismi açıklanmayan bir Hamas liderinin pazartesi günü “Kahire'den gelen İsrail teklifini reddediyoruz ve kapsamlı bir anlaşma istiyoruz” dediğini aktardı.

Maariv gazetesi tarafından dün yayınlanan yeni bir ankete göre İsraillilerin yüzde 62'si çatışmaların durdurulması ve Gazze Şeridi'nden çekilme karşılığında tüm esirlerin bir kerede serbest bırakılacağı bir anlaşmaya destek verirken, yüzde 21'i buna karşı çıktı, yüzde 17'si ise fikrini belirtmedi.

Hamas'ın tutumunun ardından dün İsrailli bir güvenlik kaynağı, ‘İsrail'in Gazze Şeridi üzerindeki askeri baskıyı yoğunlaştıracağını, bu reddin Hamas'a ve üst düzey yetkililerine zarar vereceğini, havadan, denizden ve karadan askeri baskının artacağını’ söyledi. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich dün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Hamas'a cehennemin kapılarını açmanın ve Gazze Şeridi'ni tamamen işgal edene kadar çatışmaları yoğunlaştırmanın zamanı geldi” dedi.

Mısırlı askeri uzman Tümgeneral Semir Ferec, “Hamas'ın nihai çözüme adım adım değil, bir kezde ulaşılmasını istediğini ve bu isteğin ABD'nin arzusuyla uyumlu olduğunu” belirterek, bunun Trump'ın Ortadoğu ziyareti öncesinde Amerikan baskısıyla karşılaşabilecek olan Binyamin Netanyahu'nun arzusuyla çeliştiğine işaret etti.

Beyt Lahiya'da İsrail saldırısında öldürülen akrabaları için ağlayan Filistinli bir kadın (AFP)Beyt Lahiya'da İsrail saldırısında öldürülen akrabaları için ağlayan Filistinli bir kadın (AFP)

Filistinli siyasi analist Dr. Eymen er-Rakab, askıdaki ateşkesin ‘parmak ısırma’ aşamasında olduğuna inanıyor. Özellikle de Beyaz Saray'daki toplantıda Trump'ın talimatıyla bu ayın sonuna kadar mühleti olduğunun farkına varan Netanyahu'nun büyük tırmanışıyla birlikte bu çok zor bir aşama. İsrail medyasına sızan bilgilere göre Hamas da bunun farkında ve bu nedenle İsrail Başbakanı üzerindeki baskıyı arttırmayı reddediyor.

Er-Rakab, İsrail'in önerisinin Netanyahu tarafından reddedilmek üzere sunulduğunu, özellikle de çekilmeden ya da esirlerin serbest bırakılmasının anahtarlarından bahsetmemesi gibi birçok kusuru olduğunu ve Hamas'ın ‘kapsamlı bir anlaşma’ çağrısında bulunan yanıtının Washington'dan gelen önceki açıklamalarla örtüştüğü için İsrail içinde geniş kabul gördüğünü belirtti.

Başta Kahire ve Doha olmak üzere arabulucular Hamas'ın pozisyonu hakkında yorum yapmadı. Ancak Halil el-Hayye'nin kapsamlı bir anlaşmaya bağlı kalınması yönündeki konuşmasından önce Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani perşembe günü Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, “Filistin halkının acılarını sona erdirecek bir anlaşmaya varmak için görüşleri yakınlaştırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

İsrail'in Gazze'nin Şucaiyye mahallesinde bir konuta düzenlediği saldırının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinli arama kurtarma görevlileri (AFP)İsrail'in Gazze'nin Şucaiyye mahallesinde bir konuta düzenlediği saldırının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinli arama kurtarma görevlileri (AFP)

Er-Rakab, Mısır ve Katar'ın Hamas'ın ‘kapsamlı bir anlaşma’ talebini dikkate almaksızın kısmi bir ateşkese varmak ve uzlaşmaya yönelik yaklaşımlar oluşturmak için agresif bir şekilde hareket edeceğine inanıyor. Hamas, Mısır'ın kalıcı bir ateşkesin önünü açan son kısmi önerisini kabul etmeye istekli. İsrail hafta ortasında, hareketin silahsızlandırılmasını da içeren bir teklifle karşılık verdi, ancak bu teklif reddedildi.

Mısır ve Katar krizi çözüp görüşleri yakınlaştırana kadar Washington'un önemli bir adım atmayacağına inanan Ferec, ABD'nin Hamas'a garanti vermesi koşuluyla Trump'ın bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde özel bir baskıyla ABD müdahalesinin belirleyici olacağına inanıyor.

Ferec'e göre arabulucuların ‘kapsamlı anlaşmanın’ tamamlanması, ABD taahhüdü ve pratikte savaş öncesiyle aynı olmayan silahsızlanmanın reddinin nasıl aşılacağına dair anlayışlar dışında bir seçeneği yok.