Matt Smith, Kraliçe II. Elizabeth'in The Crown'u projeksiyonla izlediğini söyledi

Bilindiği gibi Smith, dizinin ilk sezonunda genç Prens Philip'i canlandırmıştı

Philip rolündeki Matt Smith ve Kraliçe rolünde Claire Foy (Netflix)
Philip rolündeki Matt Smith ve Kraliçe rolünde Claire Foy (Netflix)
TT

Matt Smith, Kraliçe II. Elizabeth'in The Crown'u projeksiyonla izlediğini söyledi

Philip rolündeki Matt Smith ve Kraliçe rolünde Claire Foy (Netflix)
Philip rolündeki Matt Smith ve Kraliçe rolünde Claire Foy (Netflix)

The Independent'ta yer alan habere göre The Crown'ın yıldızı Matt Smith; Kraliçe II. Elizabeth'in, hayatını konu alan diziyi düzenli olarak izlediğinin fakat kocası Prens Philip'in "kesinlikle izlemediğinin" kendisine söylendiğini açıkladı.
Şu sıralar Game of Thrones'un öncesini anlatan House of the Dragon'da Daemon Targaryen rolünde oynayan Smith, NBC'de yayımlanan Today Show'da yaptığı açıklamada Kraliçe'nin diziyi "Pazar geceleri projektörden izlediğini" duyduğunu söyledi.
39 yaşındaki Smith, senarist Peter Morgan tarafından yaratılan ve 2016'da Netflix'te gösterime giren dizide Kraliçe'nin eşi Prens Philip'i canlandırdı.
Bir polo maçında Prens Harry ile karşılaştığını hatırlayan Smith, "Bana doğru yürüdü ve 'Büyükbaba' dedi çünkü diziyi izlemişti" dedi.
Bununla birlikte Smith, bir arkadaşının Prens Philip'e kendisinin de programı izleyip izlemediğini sorduğunda Edinburgh Dükü'nün "Saçmalama" yanıtını verdiğini sözlerine ekledi.
Kraliçe II. Elizabeth, eşinin 99 yaşında vefat etmesinden bir yılı aşkın süre sonra, geçen hafta 96 yaşında vefat etti.
The Crown'da Smith'in karşısında yer alan Claire Foy, dün Kraliçe'yi ekranda canlandırmanın verdiği onur hakkında konuştu.
Foy, müteveffa hükümdarın "süreklilik, saygınlık ve zarafetin muazzam bir sembolü" olduğunu söyledi.
38 yaşındaki oyuncu, rolü Olivia Colman ve Imelda Staunton'a devretmeden önce ilk iki sezon boyunca Kraliçe'yi canlandırdı.
Toronto Film Festivali'nde BBC'ye konuşan Foy şunları söyledi:
"Onun inanılmaz bir hükümdar olduğunu düşünüyorum. İnsanları birleştirdi ve sürekliliğin, saygınlığın ve zarafetin muazzam bir sembolüydü."
Foy şunları ekledi:
"Asıl duygum onu bir anne, bir büyükanne ve bir büyük büyükanne olarak düşünmek ve onun hikayesinin minicik, küçük bir parçası olduğum için çok onur duyuyorum."



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature