ABD, ‘Çin cephesini’ açmakta neden bu kadar ısrarcı?

Moskova, Ukrayna savaşında ‘yalnız’ kalırken Washington, Pekin ile ‘rekabeti’ artırıyor

Çin'in Changzhou şehrindeki Huawei Otomotiv Enjeksiyon Kalıplama Tasarım Merkezi (EPA)
Çin'in Changzhou şehrindeki Huawei Otomotiv Enjeksiyon Kalıplama Tasarım Merkezi (EPA)
TT

ABD, ‘Çin cephesini’ açmakta neden bu kadar ısrarcı?

Çin'in Changzhou şehrindeki Huawei Otomotiv Enjeksiyon Kalıplama Tasarım Merkezi (EPA)
Çin'in Changzhou şehrindeki Huawei Otomotiv Enjeksiyon Kalıplama Tasarım Merkezi (EPA)

Çin’in teknoloji devi Huawei, 2021 yılının başlarına kadar, beşinci nesil (5G) kablosuz ağ teknolojisine sahip cep telefonu üreticileri arasında ilk sırada yer alıyordu. Ancak ABD, Huawei’ye yaptırımlar uyguladığından ve müttefiklerini 5G teknolojisine sahip cihazlara güvenmenin yaratacağı tehdide karşı ‘ikna ettiğinden’ şirket neredeyse yok olmak üzere.
ABD merkezli Google'ın geliştirdiği Android işletim sistemi Huawei telefonlarında güncelleme vermeyi durdurdu. Şirketin henüz kendi sistemini tasarlamayı başaramamış olması, Avrupa'da pazar payını kaybetmesine neden oldu. Belki de Huawei’nin başına gelenlerin Çinli diğer teknoloji şirketlerinin çoğu için de geçerli denebilir. Elektronik ürünlere yönelik işletim sistemlerinin çoğunun, dilerlerse Çin’deki fabrikaların çalışmalarını sağlayan ve elektrikli arabalardan füzelere kadar birçok endüstride kullanılan elektronik çiplerin yapımını ve imalatını bile aksatabilecek ABD merkezli şirketler tarafından kontrol edildiği söylenebilir.

Stratejik rekabetin hızlanması
ABD'nin Çin ile ‘stratejik rekabet’ olarak adlandırdığı durum, Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasındaki mutabakat ve Beyaz Saray ile Kongre’de Senato ve Temsilciler Meclisi arasında neredeyse sağlanan tam uyum içinde yeni bir hızlanma aşamasına girmiş görünüyor. Bu da Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşından kaynaklanan küresel gelişmelerin arka planına aykırı bir gelişme.
ABD Başkanı Joe Biden, Perşembe günü federal fon alan ABD teknoloji şirketlerinin Çin'in ABD'de teknolojiye yatırım yapmasını engellemeye çağıran bir kararnameyi imzalayacak. Böylece ABD ‘vatandaşlarının özel verilerine’ erişimin sınırlanması planlanıyor. Ancak bu aynı zamanda Pekin ile olan gerilimi de artırıyor. Kararname, özellikle Çin'in önemli ABD teknolojilerine erişmesini engelleyecek belirli işlem türleri üzerinde duruyor.
Kararnamede Çin'in adı özel olarak anılmasa da yedi yıl önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından başlatılan ‘Made in China 2025’ kampanyasının kilit alanları ve aynı zamanda ABD'nin şu anda daha fazla federal kaynak kullandığı teknolojiler hedef alınıyor. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, yeni düzenlemede, ‘büyüklüğüne’ değil, ‘ulusal güvenliği zayıflatabilecek gelişmeler ve uygulamalar’ dahil olmak üzere teknolojinin barındırdığı ‘özelliklere’ bakılacağı belirtildi.
Bazıları, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Tayvan ziyaretinin körüklediği ‘krizin’, iki ülke arasındaki gerginliğin tırmanmasının ve Çin'in Tayvan Boğazı'ndaki en büyük askeri tatbikatları başlatmasının gerçek nedeni olmadığını düşünüyorlar. Aynı çevrelere göre bu, Çin’i ve onun ‘rekabet yeteneğini sınırlama’ kararı neredeyse on yıl önce alındığından, ABD'nin Ukrayna savaşının ortasında Çin’e karşı kasten bir cephe açmakla suçlanması için de yeterli bir gösterge değil.

Rusya yalnız, Çin ise endişeli
Çin, bugün askeri yeteneklerini geliştirmeye yönelik iddialı planlarını açıklarken, ABD ile modasının geçmiş olduğunu düşündüğü mekanizmalara göre ilişkisini koruma konusunda daha az endişeli gibi görünüyor. Bazı çevreler ise Çin’in ABD’nin ‘provokasyonlarına’ yanıt vermeye daha hazır hale geldiğini düşünüyorlar.
Öte yandan ABD’nin içinden yükselen sesler, Biden yönetimini, yalnızca Tayvan'ı değil, bölgedeki müttefik ülkeleri sembolik jestlerin ötesinde savunma yeteneğine sahip olmasını sağlamaya öncelik vermeye çağırıyorlar.  Bu çağrılar, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi tarafından ABD’den daha fazla silah satın alması ve uluslararası kurumlara katılımının desteklenmesi için Tayvan'a 4,5 milyar dolar askeri yardım tahsis edilmesi amacıyla onaylanan taslak kararla somutlaştı.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Robert Menendez, kararın amacının ‘Çin'i kışkırtmak değil, Çin'i işgalden caydırmak için Tayvan'ın savunma yeteneklerini güçlendirerek Doğu Asya bölgesinde silahlı bir çatışmadan kaçınmak’ olduğunu vurguladı.
Ancak, Rusya ve Ukrayna savaşındaki gelişmeler ve askeri operasyonların ‘sistematik’ gerilemelerinden sonra Rus ordusunun hazırlık ve kabiliyetlerine ilişkin şok edici gerçekler, Pekin üzerindeki baskının artmasına neden oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesinin oturum aralarında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüştükten sonra, Moskova'nın Çin'in Ukrayna'daki durumla ilgili ‘soruları ve endişeleri’ olduğunu anladığını açıkladı. Böylece Putin, Pekin'in Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini tam olarak onaylamayabileceğini tam olmasa da açıkça itiraf etmiş oldu. Buna karşın Çin Devlet Başkanı Şi,  Rusya Devlet Başkanı'ndan daha sakin bir ton kullandı. Kamuoyuna yaptığı açıklamalarda genel olarak herhangi bir şekilde Ukrayna’daki duruma değinmeyen Şi, Pekin'in son aylarda Ukrayna'daki savaşın ‘Batı'nın hatası’ olduğu mesajını tekrarlamak yerine Çin ve Rusya'nın vizyonları hakkında genellemeler yaparak Rusya’nın bazı belli başlı politikalarını desteklemekten dikkatle kaçındı.

Ukrayna’dan ve Tayvan’dan çıkarılan dersler
Ukrayna'daki savaş, Rusya’yı birçok batı ülkesinden tecrit etti. Ruslar yaptırımlardan etkilendi. Rusya, Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki utanç verici bir yenilgiden kurtulmaya çalışırken en güçlü uluslararası ortağının tam desteğini kaybetti. Rusya'nın tutumu da, Ukrayna'daki çatışmayla ilgili değişken ve kafa karıştırıcı mesajlarla geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan zayıf duruşu sonucunda Çin'i bu gemiye binme konusunda daha temkinli davranmaya itti.
Çin’e karşı sert bir tutum sergilenmesini destekleyenler, ABD'nin ve genel olarak Batı'nın elinde Çin’in politikalarını etkileyecek birçok araç olduğuna inanıyorlar. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Çin'in Tayvan'a karşı büyük bir askeri adım atabileceğine dair hiçbir kanıt ya da beklentisi olmadığını iddia ederken, aralarında Çinlilerin de olduğu birçok uzman, Pekin’in adaya herhangi bir saldırı düzenlemeye askeri olarak hazır olmadığını iddia ediyor. Ukrayna savaşından alınan dersler, Pekin’i Tayvan’a savaş açma yeteneğini yeniden gözden geçirmeye ve Rus askeri teknolojisine olan bağımlılığını sorgulamaya zorlamış olabilir.
Çin'in askeri kabiliyetlerini küresel bir deniz gücüne dönüşmesi konusundaki artan söylemlerine karşın Pentagon'un kısa bir süre önce ABD Donanması'nın envanterine 350 savaş gemisinin eklenmesi için 27 milyar dolar değerindeki geliştirme bütçesiyle en büyük askeri bütçe artışını açıklaması mücadele çıtasını yükseltti. Pekin, doğal olarak Rusya'nın çıkarına olmasını tercih ettiği savaşın sonucu ne olursa olsun, gerek ‘demokratik’ gerek ‘demokratik olmayan’ çok sayıda ülkenin politikalarını reddetmesiyle çevresinin daha tehlikeli hale geldiği sonucuna varmış durumda.
Çinli analistlere göre ülkelerinin, kalkınma yardımı ve olumlu diplomatik mesajlar verme konusunda şu ana kadar iyi bir üne sahip olmasına rağmen ABD'nin ekonomik, teknolojik ve güvenlik ittifakları oluşturarak bu büyüyen fay hattından faydalanabileceğinden endişe duyduğunu söylüyor. Aynı analistler, Washington ve Taipei'nin, Rusya-Ukrayna savaşını doğrudan Tayvan'ın güvenliğine bağlayarak bölgedeki gerilimi kasten kışkırttıklarını düşünüyorlar. Bu da Tayvan'a yönelik artan uluslararası desteğin ‘yeniden birleşme’ planlarını bozacağı endişesini artırıyor.



Sudan ve Çad: Geçmişten gelen düşmanlık ve kırılgan ittifak

Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
TT

Sudan ve Çad: Geçmişten gelen düşmanlık ve kırılgan ittifak

Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)
Sudan'daki savaştan kaçan 930 binden fazla insan, ülkenin doğu komşusu Çad'a sığındı (UNHCR)

Mina Abdulfettah

Sudan ve Çad'ı coğrafi olarak ayıran ortak sınırlara ve etnik yakınlıklarına rağmen, iki ülke istikrarlı ilişkiler üzerinde anlaşamadı. Her iki ülke de bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana rejimlerinin birbirlerinin muhalefetini desteklediği yönündeki suçlamalarla boğuşuyor. Darfur savaşı ve Çad rejiminin eski Cumhurbaşkanı İdris Deby İtno’nun 20 Nisan 2021 tarihinde ölümünden bu yana muhalefetle mücadelesinin yanı sıra Sudan’da Nisan 2023'ten bu yana devam eden savaş gibi her iki ülkenin kendi içlerindeki çatışmalar kaosu daha da artırıyor. Tüm bu gerilimler, suçlamalar arttıkça, uçurum genişledikçe ve yakınlaşma ve anlaşma noktaları daraldıkça yenileniyor.

Çad-Sudan ilişkileri, Çad’ın geçtiğimiz kasım ayında Sudan'ı kendisine saldırı düzenlemek üzere Çad muhalefetinden Sudan sınır kasabası Tine'ye askeri takviyeler yapılmasını kolaylaştırmakla ve Sudan'ın Çad'ı Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) desteklemekle suçlamasına karşılık olarak Orgeneral Abdulfettah el-Burhan komutasındaki Sudan ordusunu eski Cumhurbaşkanı Idris Deby İtno’nun öldürülmesine karışmakla suçlaması gibi inişler ve çıkışlarla dolu.

Tüm bu iniş ve çıkışlar, özellikle büyük güvenlik sorunları ve insani zorluklar yaratan mevcut savaş başta olmak üzere çeşitli çatışmalar sırasında mültecilerin akınıyla ikili ilişkileri etkileyen faktörler olarak hararetli kabile çekişmeleri ve alevlenen sınır noktalarında gerçekleşiyor. Bununla birlikte hem Sudan hem de Çad, çatışmaların çözümünde arabuluculuk yapma, birbirlerinin mültecilerine kapılarını açma ve insan kaçakçılığı ve insan ticareti gibi sınır ötesi tehditlerle mücadele çabalarını koordine etme konularında üzerlerine düşeni yaptı.

Geçmişi olan gerilimler

Çad'ın 1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana Sudan ve Çad arasındaki ilişkiler birçok gerilime ve luzeyden gelen Arap Müslüman liderler ile Sahra altı çölünden gelen güneyli Hıristiyan gruplar arasındaki çalkantılara sahne oldu. Her rejim değişikliğini bir karşı devrim takip etti. Bunun etkileri Sudan'a da yansırken 1982 yılında dönemin Çad Devlet Başkanı Goukouni Oueddei’ye karşı askeri bir darbe gerçekleştirdikten sonra 1980'lerde Çad'ı yöneten eski Çad Devlet Başkanı Hissene Habre’nin iktidarda kaldığı sonraki üç dönemde de siyasi ittifaklar ve dengeler açısından sorunlara sebep oldu. Sudan ve Çad arasındaki ilişkiler, özellikle Albay Muammer Kaddafi'nin Çad'ın kuzeyindeki Aouzou sınır şeridini kontrol etmeye çalıştığı Libya ile savaşının yansıması da dahil olmak üzere bölgedeki iç savaşlar ve değişen ittifaklar çerçevesinde siyasi, güvenlik ve bölgesel faktörlerden etkilenerek gerginlikler ve sert dalgalanmalar yaşadı. Libya ile Çad arasındaki bu savaşta Fransa ve ABD, bölgeyi geri almak için Libya'ya karşı savaşında Habre'yi destekledi.

ewfrgthy
Sudan'da savaş patlak verir vermez Çad, Darfur'a yakınlığı nedeniyle kendisini Sudan'daki çatışmaların yol açtığı insani krizin merkezinde buldu (UNHCR)

Habre’yi devirdikten sonra 1990 yılında Çad’da iktidara gelen Çad Devlet Başkan İdris Deby İtro döneminde, Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin muhalif güçlerine sığınacak liman sağlamasıyla ilişkiler yakınlaşma ve iş birliği ile başladı. Ancak Çad’ın Sudan ile ilişkileri iş birliği ve çatışma arasında ve her iki ülkedeki iç çatışmaları dengelemeye çalıştı. 2003 yılında Darfur'daki savaşın patlak vermesiyle Déby İtno rejimiyle olan gerilim daha da tırmandı ve Çad, Sudan'ı sınır kasabası Tine'ye saldırı düzenlemekle suçladı. Sudan ise Çad'ı Darfur’daki savaşa katılmak ve başta Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) olmak üzere silahlı hareketleri desteklemekle suçladı. Buna karşın Çad da Sudan'ı 2006 ve 2008 yıllarında Çad'ın başkenti Encemine'ye saldırılar düzenleyen Birleşik Değişim Cephesi (FUC) liderliğindeki Çad muhalefetini desteklemekle suçladı. Bu durum, JEM’in 10 Mayıs 2008 tarihinde Sudan’ın Omdurman şehrine saldırmasıyla dramatik bir hal aldı. Hartum, Encemine’yi JEM saldırısını desteklemekle suçlarken Çad, buna Sudan'ı Çadlı isyancıların kendi topraklarından saldırı düzenlemesine izin vermekle suçlayarak karşılık verdi.

İki ülke arasında 2007'de Mekke Anlaşması, 2008'de Dakar Anlaşması ve 2009'da Doha Anlaşması başta olmak üzere çeşitli anlaşmalar imzalanmış, ilişkiler gelişmiş ve 2010 yılında itibaren Beşir rejiminin düşmesinden sonra güvenlik ve istihbarat alanında iş birliği Deby İtno’nun 2021 yılında ölümüne kadar devam etmiştir.

Tarihin miras bıraktığı bir ittifak

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği analize göre Çad Devlet Başkanı İdris Deby İtno’nun ölümüyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler oğlu Muhammed İdris Deby İtno (Kaka) liderliğinde yeni bir döneme girdi. İki ülke arasındaki iş birliği, siyasi ve güvenlik olaylardan etkilense de ortak sınırların izlenmesi ve silahlı gruplarla mücadele başta olmak üzere çeşitli güvenlik konularında devam etti.

Sudan ordusu ile HDK arasındaki silahlı çatışma patlak verdiğinde, Çad daha temkinli ve tarafsız bir duruş sergiledi. Ancak daha sonra Sudan hükümeti Çad'ı soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar da dahil olmak üzere suçların işlenmesinde HDK'yı desteklemekle suçladı.

Çad ise bu iddiaları şiddetle reddederek bunların temelsiz olduğunu ve barış çabalarını engellediğini vurguladı. Sudan'ı isyancı grupları destekleyerek Çad'ı istikrarsızlaştırmakla suçlayan Encemine, Sudan ordusunu Çad muhalefetini finanse etmek ve silahlandırmak suretiyle İdris Deby İtno’nun öldürülmesi kilit rol oynamakla itham etti.

Ayrıca Sudan yönetimini 600 kişilik isyancı bir güç oluşturmak ve silahlandırmakla suçladı. Bu güç, ülkede siyasi değişim çağrısında bulunan isyancı bir grup olan Çad için Halk Hareketi (MPT) lideri Abdülbaki Hamad'ın komutasına verildi. Hamad, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın yanı sıra başta JEM lideri Cibril İbrahim ve Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM) lideri Minni Arko Minawi olmak üzere Darfur'daki silahlı hareketlerin liderleriyle görüştü.

Diplomatik öncelikler

Çad'ın iç siyaseti, iktidardaki rejimin yaklaşımını ve hükümetin bir sonraki hamlelerinin neler olabileceğini yansıtıyor. Çad Cumhurbaşkanı Muhammed Deby İtno, Başbakan Allamaye Halina’nın ‘cumhurbaşkanının hükümeti yeni siyasi dengeler doğrultusunda yeniden şekillendirmesine izin vermeyi amaçladığını’ söyleyerek istifa etmesinin ardından onu yeniden başbakan olarak atadı. Bu gelişme, Sudan'a yönelik aynı politikanın devam edeceğini gösterdi.

Eski Dışişleri Bakanı Abderaman Koulamallah’ın yerine, özellikle Encemine’nin Paris ile ilişkilerinde stratejik bir değişimi temsil eden Fransa ile askeri anlaşmaların sona erdirilmesi konusunda önemli diplomatik kararların kilit isimlerinden biri olan Abdallah Sabir Fadıl getirildi. Gözlemciler, Koulamallah’ın görevden alınmasının dış politikada, belki de Fransa'ya karşı daha esnek bir duruşa ya da diplomatik önceliklerin yeniden sıralanmasına yönelik bir değişimin işaretçisi olabileceğini düşünüyor. Koulamallah, ayrıca geçtiğimiz ocak ayında başkanlık sarayına yapılan saldırı sırasında iletişimi kötü idare etmekle de suçlandı. Bu da onun görevinden alınmasını hızlandırdı. Abdallah Sabir Fadıl ise önceki tecrübelerinden ve Cumhurbaşkanı Muhammed Deby İtno ile birlikte mevcut rejime yaptığı hizmetlerden yararlanarak bu göreve geldi. Rejimde bazı önemli değişiklikler yapıldı ve bildirildiğine göre bu değişiklikler iktidar partisinin Çad'ın yönetimindeki hakimiyetini yansıtıyor. İktidar partisinin üyeleri birçok önemli makama getirildi.

Deby İtno’nun dengeyi sağlama çabalarına rağmen, etnik gerilimler ordu içinde firarlar ve Arap subaylar ile Zaghawa kabilesinden subaylar arasındaki anlaşmazlıklar gibi bazı olaylara yol açtı. Bu olaylar, Muhammed Deby İtno döneminde de tekrarlanarak Sudan'daki müttefiklere sıçrayabilecek bir sürtüşme ortamı yarattı.

Etnik gruplara gelince özellikle Çad ordusu ve güvenlik teşkilatlarındaki Zaghawa etnik grubu, çatışmaların Darfur'daki akrabaları için doğuracağı sonuçlar karşısında oldukça endişeli. Baba Deby İtno’nun kendi rejimine çektiği ve oğlunun yanında yer almaya devam eden Arap aşiretler ise HDK'ya sempati duyuyor. Dolayısıyla Sudan'daki savaştan etkilenen Çad siyasi sahnesinde bölünme yaşanıyor.

Bölgesel istikrarsızlık

Sudan'da savaşın patlak vermesinden hemen sonra Çad, Darfur'a yakınlığı ve sınırın her iki tarafındaki topluluk ve aile bağları nedeniyle kendisini Sudan'daki çatışmanın neden olduğu insani krizin ortasında buldu. Çad, mültecilerin geçişini düzenlemek ve silah taşınmasını önlemek için savaşın başında Sudan ile olan bin 400 kilometrelik sınırını geçici olarak kapattı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 2024 yılına kadar 930 bin fazla insanın Sudan’dan Çad'a geçtiğini tahmin ediyor. Bu rakam, savaştan kaçan toplam insan sayısının yaklaşık yüzde 40'ına denk geliyor. Bunların üçte ikisinden fazlasını Çad’a geri dönenlerin yanı sıra Sudanlı mülteciler oluşturuyor.

csdvfgbhtyju
Çad'daki savaştan kaçan Sudanlı bir aile (UNHCR)

Çatışmayı körükleyen yerel, bölgesel ve uluslararası faktörlerin değişken bir karışımına dayanan Sudan ve Çad arasındaki karşılıklı suçlamalar, iki ülke arasındaki bağların çatışmalar sırasında fitili tutuşturan kıvılcım olarak kullanılıyor. Bu durum, Afrika’nın doğusunu, batısını ve kuzeyini birbirine bağlayan bölgesel ve Afrika kıtasını Akdeniz üzerinden Avrupa'ya bağlayan uluslararası bir koridor olan bu önemli bölgede istikrarsızlığı besleyen verimli bir ortam yaratıyor. Bu aynı zamanda risklerin yalnızca Sudan ya da Çad'ın mevcut koşullarıyla sınırlı olmadığını jeopolitik tehditlere karşı savunmasız hale gelen toplumların siyasi tarihiyle de ilgili olduğunu gösteriyor. Bu unsurların en bilindik etkisi, Sudan krizi patlak verdiğinde, Afrika kökenli hareketlerin çoğunun, özellikle de Minni Arko Minawi liderliğindeki SLM ve Cibril İbrahim liderliğindeki JEM gibi 2020 Juba Barış Anlaşmasını imzalayan tarafların ilk başta tereddütlü bir duruş sergilemesi, ancak daha sonra, etnik kökenleri nedeniyle değil, eski rejim döneminden bu yana silahlı hareketlerin kendi deneyimleri çerçevesinde iktidarda kaldıkları süreye bağlı geçici ittifaklar olan siyasi kotalar nedeniyle Sudan ordusu saflarına katılmaları oldu.

Muhtemel senaryolar

Sudan ve Çad arasındaki gerginliğin tırmanması çerçevesinde olaylara ilişkin birkaç muhtemel senaryo söz konusu. İlk senaryoya göre bu gerginlik askeri bir çatışmaya yol açabilir, ancak başında diplomatik arabuluculuğun devreye girmesiyle kontrol altına alınabilir. Yoksulluk vakaları ve etnik gruplar arasındaki gerilimlerden mustarip olan iki ülke arasındaki bölge, uluslararası örgütlerin mültecilerin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalıştığı ve Darfur'daki durum kötüleştikçe faaliyetlerinin arttığı ve geniş bir uluslararası ilginin gösterildiği insani bir faaliyet alanı olarak sınıflandırılıyor.

İkinci senaryoda, Sudan'da kötüleşen savaş, iç siyasi ve güvenlik krizleri yaşayan Çad'daki rejimi zayıflatabilir ve Afrikalı ve Arap etnik gruplar arasındaki düşmanca duyguları artırarak Muhammed Deby İtno hükümetini hedef alma olasılığını artırabilir.

Çad'daki Zaghawa kabilesi ile bölünmelerle birlikte, Sudan ordusuyla müttefik olan silahlı hareketler tarafından temsil edilen Darfur'daki Zaghawa güçlerinin bir araya gelmesi Çad rejimiyle daha geniş bir çatışmaya girebilecek silahlı muhalif grupların ortaya çıkmasına yol açabilir.

Üçüncü senaryo ise Sudan'ın Çadlı isyancılara destek vermesi. Bu durum, Çad'ın doğrudan karşılık vermesini gerektirebilir ve Sudan'daki çatışmada yeni bir cephe açılmasına ve Fransa gibi dış tarafların Çad ve bölgedeki stratejik çıkarlarını korumak için çatışmaya müdahil olmasına neden olabilir. Aynı zamanda Batılı ülkelerden destek talep edilmesiyle durum daha da karmaşık hale getirebilir ve Sudan’ın başka güçlerden destek istemesiyle yeni bir jeopolitik kutuplaşma ortaya çıkabilir.