İsrail'den vatandaşlarına "Yahudi bayramlarında yurt dışına seyahat etmemeleri" uyarısıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3882776/i%CC%87srailden-vatanda%C5%9Flar%C4%B1na-yahudi-bayramlar%C4%B1nda-yurt-d%C4%B1%C5%9F%C4%B1na-seyahat-etmemeleri
İsrail'den vatandaşlarına "Yahudi bayramlarında yurt dışına seyahat etmemeleri" uyarısı
Fotoğraf: Reuters
İsrail, İran tarafından gerçekleştirilecek muhtemel saldırı riskine karşı vatandaşlarına bu hafta sonunda başlayacak ve ekim ayı ortasına kadar devam edecek Yahudi bayramlarında yurt dışına seyahat etmemeleri uyarısında bulundu.
İsrail Ulusal Güvenlik Kurumuna bağlı Terörle Mücadele Heyeti, 26 Eylül'de başlayacak Yahudi bayramları öncesinde yazılı bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, "İran ve müttefiklerinin" son iki yılda İsrail vatandaşlarını hedef almak için yurt dışındaki faaliyetlerini hızlandırdığı kaydedildi.
İran'ın 2021-2022 yıllarında dünyanın farklı ülkelerinde İsraillileri hedef alma girişimlerinin engellendiği aktarılan açıklamada, İran'ın, yakın gelecekte ister coğrafi olarak kendisine yakın ülkelerde, ister Batı ülkelerinde ve Avrupa'da olsun dünyanın her yerindeki İsrail hedeflerini vurma faaliyetlerini sürdüreceğinin tahmin edildiği belirtildi.
Açıklamada, İsrail vatandaşlarına Yahudi bayramlarında yurt dışına seyahat etmemeleri uyarısında bulunuldu.
İsrailliler 26 Eylül'de İbrani takvimine göre yeni yılbaşını, 5 Ekim'de Yom Kippur'u ve 10 Ekim'de de Sukot Bayramı'nı kutlayacak.
Suriye Devlet Başkanı, Çin'de temaslarını sürdürüyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4568511-suriye-devlet-ba%C5%9Fkan%C4%B1-%C3%A7inde-temaslar%C4%B1n%C4%B1-s%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BCyor
Suriye Devlet Başkanı, Çin'de temaslarını sürdürüyor
Beşşar Esed (AA)
Xinhua'nın haberine göre Esed, Çin Başbakanı Li Çiang ile görüştü.
Başbakan Li, görüşmede, Çin'in, Suriye'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumasını ve kendi ulusal koşullarına uygun kalkınma yolunu izlemesini desteklediğini, Suriye'nin iç işlerine karışılmasına karşı çıktığını belirtti.
Çin'in Suriye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'ne katılımını memnuniyetle karşıladığını ifade eden Li, Suriye'nin yeniden inşasını ve kalkınmasını desteklemeyi sürdüreceklerini, ekonomik ve ticari ilişkileri geliştireceklerini vurguladı.
Li, Suriye'nin "terörle etkin mücadele edebilmesi için" koordinasyonu güçlendirmeye hazır olduğunu kaydederek, "hegemonyaya karşı koymak" ve uluslararası eşitliği ve adaleti sağlamak için dayanışma çağrısı yaptı.
Esed de, Çin'in Suriye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına, insani krizin hafifletilmesine katkıları ve depremde yaptığı yardımlar için teşekkür etti.
Çin'in uluslararası ilişkilerde önemli bir rol üstlendiğine ifade eden Esed, Suriye'nin Kuşak ve Yol, Küresel Kalkınma, Küresel Güvenlik ve Küresel Uygarlık girişimlerinin hayata geçirilmesi için birlikte çalışmaya hazır olduğunu dile getirdi.
Suriye Devlet Başkanı Esed, Çin'in Hangcou şehrinde düzenlenen 19. Asya Oyunları'nın açılış törenine katılmış, tören öncesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelmişti.
Görüşmede iki lider, Çin ve Suriye arasında "stratejik ortaklık" kurulduğunu duyurmuştu.
Tunus’tan yaşanan trafik kazasında 9 kişi öldühttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4568471-tunus%E2%80%99tan-ya%C5%9Fanan-trafik-kazas%C4%B1nda-9-ki%C5%9Fi-%C3%B6ld%C3%BC
Tunus’ta daha önce meydana gelen bir kaza. (Arşiv-Reuters)
Tunus Sivil Koruma Servisi, 8’i Sahra Altı Afrika’dan gelen göçmen olmak üzere 9 kişinin Tunus’un merkezinde geçtiğimiz Pazar gecesi meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini duyurdu.
Sivil Koruma Servisi Bölge Müdürü’ne göre Sahra Altı Afrika’dan 5 kişinin de yaralanmasına neden olan kaza, onları taşıyan bir kamyonetin Kayravan’daki Nasrallah ve Menzel Mehiri şehirlerini birbirine bağlayan karayolunda devrilmesiyle meydana geldi.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bu tür bir kaza Tunus’ta, özellikle birçok işçinin tarlalarda işe gitmek için düşük maliyetli ulaşım araçları kullandığı kırsal alanlarda sık görülüyor.
Yaklaşık 12 milyon nüfusa sahip Tunus, kötü altyapı koşulları, eski arabalar ve dikkatsiz sürücüler nedeniyle yüksek bir yol ölüm oranına sahip.
Tunus Ulusal Trafik Güvenliği Gözlemevi’ne göre, yıl başından bu yana geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,6 artışla 850’den fazla kişi Tunus’ta trafik kazalarında hayatını kaybetti.
Hamduk, BM’yi ‘darbeleri teşvik etmekle’ suçladıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4568441-hamduk-bm%E2%80%99yi-%E2%80%98darbeleri-te%C5%9Fvik-etmekle%E2%80%99-su%C3%A7lad%C4%B1
Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk (Getty Images)
Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk, Birleşmiş Milletler’in (BM), ordu komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı 78. BM Genel Kurulu toplantılarına katılmaya davet etmesini protesto etti.
Ocak 2022’de istifa eden Hamduk, bu davetin çok tehlikeli sinyaller gönderdiğini, genellikle Afrika kıtasındaki askeri darbeleri teşvik ettiğini ve Sudan’daki savaşı uzatacağını dile getirdi.
Hamduk, 25 Ekim 2021 tarihinde yaşanan darbede ordu tarafından devrilen Egemenlik Konseyi’nin üyeleri Muhammed Faki Süleyman, Tahir el-Hac ve Muhammed Hasan et-Taayşi ve eski Kabine İşleri Bakanı Halid Ömer Yusuf gibi bazı Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte BM Genel Sekreteri Anthony Guterres’e bir mektup gönderdi.
Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı mektupta, “Burhan’a yapılan bu davet, Sudan’da demokratik dönüşüm sürecini durdurmuş olan darbeyi reddeden uluslararası tutumlarla çelişiyor” denildi.
Söz konusu mektupta ayrıca şu ifadeler kullanıldı;
Korgeneral Burhan’ın liderliğindeki askeri bileşen, sivil hükümete karşı bir askeri darbeye öncülük etti. Bu da ülkede anayasal çöküşe yol açarak, fiili bir hükümetin ortaya çıkmasına neden oldu. Mevcut savaşın her iki tarafının (ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri) sivil hükümete karşı gerçekleştirdiği darbenin doğrudan sonucu olarak, 15 Nisan’da çatışmaların patlak vermesiyle o hükümet de çöktü
Mektupta, Burhan’ın Sudan’ı temsilen BM Genel Kurulu toplantılarına katılma davetinin, beyan edilen uluslararası tutumlarla çeliştiği de vurgulandı.
Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimleri 10-12 Aralık’ta yapılacakhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4567661-m%C4%B1s%C4%B1r%E2%80%99da-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imleri-10-12-aral%C4%B1k%E2%80%99ta-yap%C4%B1lacak
Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimleri 10-12 Aralık’ta yapılacak
Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza (Mısır TV)
Mısır Ulusal Seçim Kurulu, 10-12 Aralık tarihleri arasında cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenleneceğini duyurdu.
Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza, bugün başkent Kahire’de düzenlediği basın toplantısında, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi ve adaylık sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Hamza, cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylıkların açık olduğunu ve adaylar için seçim kampanyasının 9 Kasım’da başlayacağını bildirdi.
Oy verme işlemlerinin yurt dışında 1-3 Aralık tarihleri arasında, yurt içinde ise 10-12 tarihlerinde gerçekleştirileceğini belirten Hamza, “6 yıllık yeni cumhurbaşkanlığı dönemi için adaylık sürecinin açıldığını duyuruyoruz” dedi.
Hamza, cumhurbaşkanı adaylık başvurusunun 5-14 Ekim tarihlerinde yapılabileceğini bildirerek, ilk listenin 16 Ekim’de açıklanacağını, adayların itirazlarının ise 17-18 Ekim tarihlerinde alınacağını ve itirazların 19-21 Ekim tarihlerinde karara bağlanacağını dile getirdi.
Seçim sonuçlarının 18 Aralık’ta açıklanacağını ve Resmi Gazete’de yayımlanacağını ifade eden Hamza, seçimlerin ikinci tura kalması durumunda ise ikinci tur oy verme işlemlerinin yurt dışında 5-7 Ocak 2024, yurt içinde de 8-10 Ocak 2024’te yapılacağını söyledi.
Hamza, seçimlerin ikinci tura kalması durumunda, ikinci tur seçim sonuçlarının 16 Ocak 2024’te açıklanacağı bilgisini de verdi.
Rusya’dan Suriye’nin İdlib kentine hava saldırısıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4567646-rusya%E2%80%99dan-suriye%E2%80%99nin-i%CC%87dlib-kentine-hava-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1
Suriye’nin Hama kırsalının Sukaylabiyye beldesi yakınlarında iki silahlı insansız hava aracı (SİHA) saldırısı sonucu 2'si çocuk 4 kişi yaralandı. Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, bu sabah Hama kırsalında şiddetli bir patlama duyulduğunu ve Sukaylabiyye’nin güneyindeki Celab çiftliğinden duman bulutunun yükseldiğini söyledi.
Öte yandan aktivistlerin bildirdiğine göre, Rus savaş uçaklarının İdlib kırsalındaki el-Haluba köyü ve Hama kırsalındaki el-Ankabi köyü civarına düzenlediği hava saldırılarında ise insan kaybı yaşanmadan iki ev yıkıldı.
Şam rejimine bağlı web sayfaları, saldırının faillerinin kimliğini belirtmeden, "Sukaylabiyye beldesinin şehrinin güneyindeki Aşarena köyü yakınlarındaki askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı yapıldığını bildirdi.
Gab Ovası bölgesi, Hama kırsalındaki muhalif grupların kontrolü altındaki köy ve kasabalardan oluşan Corin kampına konuşlanmış rejim topçularının bombardımanıyla birlikte Rus ve İran keşif uçaklarının yoğun uçuşlarına tanık oluyor.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Rus savaş uçaklarının günün erken saatlerinde 3 hava saldırısı düzenlediğini bildirerek, İdlib'in güney kırsalındaki Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki el Halube Köyü çevresini hedef alan saldırıda herhangi bir ölü ve yaralının bildirilmediğini aktardı.
SOHR’a göre, bu saldırı Hama'nın batı kırsalındaki Sukaylabiyye yakınlarındaki Celab köyünü hedef aldı. Saldırı, Esed güçlerinin kontrol ettiği bölgelerde bilinmeyen bir uçak tarafından gerçekleştirilen hava saldırısıyla aynı zamana denk geldi.
SOHR, Rus savaş uçaklarının 6 Eylül'de İdlib'in güneyindeki Cebel ez-Zaviye'ye bağlı Fatira köyüne düzenlediği baskınlarda muhalif Ensaru’t-Tevhid grubuna mensup 5 milisin öldürüldüğü, 3 milisin de yaralandığını duyurdu.
Sudan ordusu ve HDK’dan karşılıklı bombardımanhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4567526-sudan-ordusu-ve-hdk%E2%80%99dan-kar%C5%9F%C4%B1l%C4%B1kl%C4%B1-bombard%C4%B1man
Hartum semaları bombardımanlar nedeniyle dumanla kaplandı. (Reuters)
Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), Kuzey Hartum kentindeki Genel Komutanlık çevresi ve Nil'in doğusuna karşılıklı top atışları düzenledi. Şehir merkezinde de iki taraf arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
ANA haber ajansına konuşan görgü tanıkları, HDK’nın iki taraf arasında on gündür çatışmalara sahne olan Ordu Genel Komutanlığı'na Hartum'un doğusundan ve güneyinden topçu saldırıları düzenlendiğini aktardı.
Görgü tanıkları, Hartum'un doğusundaki Genel Komutanlık civarından yüksek patlamalar ve top seslerinin yanı sıra yükselen duman sütunları ve aralıklı silah sesleri duyulduğunu aktardı.
Görgü tanıklarına göre ordu bugün şafak vakti, Nil'in doğusunda, Hızlı Destek güçlerinin yoğun olarak konuşlandırıldığı Kuzey Hartum kentindeki bazı mahallelere topçu saldırıları düzenledi.
Bölge sakinleri, Omdurman'ın kuzeyindeki Wadi Saydna askeri bölgesinden yoğun topçu bombardımanının, şehrin batısı ve merkezi ile Bahri şehrinin kuzeyinde Hızlı Destek Güçleri tarafından kontrol edilen bölgeleri hedef aldığını bildirdi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bölge sakinleri, Omdurman şehir merkezindeki mahallelerin kuzey kesiminde dün akşamdan bu yana ordu ile HDK arasında şiddetli çatışmaların yaşandığını kaydetti.
Sudan ordusu ile HDK arasında geçtiğimiz haziran ayında, haftalarca süren gerilimin ardından çatışmalar hız kazanmıştı.
Mazlum Abdi Al-Majalla'ya: Suriye-İran-Türk koordinasyonu bize karşı ve aşiret gerilimi sona erdihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4567406-mazlum-abdi-al-majallaya-suriye-i%CC%87ran-t%C3%BCrk-koordinasyonu-bize-kar%C5%9F%C4%B1-ve-a%C5%9Firet
Mazlum Abdi Al-Majalla'ya: Suriye-İran-Türk koordinasyonu bize karşı ve aşiret gerilimi sona erdi
Fotoğraf: AFP
İbrahim Hamidi
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanı Mazlum Abdi, Al-Majalla'ya verdiği röportajda, Şam ve Tahran arasında yakın oldukları bazı aşiret temsilcilerini desteklemek için açık bir koordinasyon olduğunu ve Türkiye'nin de bu çizgiye katılarak bağlı Suriyeli silahlı grupları desteklediğini doğruladı. Üç ülkenin de başarılı olmadığını söyleyen Abdi, "Şu anda durum istikrarlı" dedi.
Abdi, Rusya'nın ‘aşiret gibi görünmeye çalışan’ silahlı grupları bombaladığını belirterek, Moskova'nın ‘yeni Türk genişleme operasyonları lehine durumu istismar etme formülüne’ katılmadığını söyledi. Abdi, ABD'nin aşiretlere karşı askeri operasyonlara katılmadığını da sözlerine ekledi. Ayrıca “İstikrar sağlama sürecinde hava desteği (keşif) dışında ABD desteğine ihtiyacımız yoktu” dedi.
Ukrayna'daki savaş zemininde ABD ile Rusya arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda yaşanan gerilimlerin ‘en azından kontrol altında olduğunu’ vurguladı. Abdi, “Bölgelerimizin uluslararası ve bölgesel rekabete sahne olmamasını sağlamaya çalışıyoruz” dedi.
Abdi, Şam'a müzakere için gitmeyi reddetmediğini, ancak koşulların henüz olgunlaşmadığını ve Şam'dan herhangi bir çözüm belirtisi görmediklerini söyledi. Ayrıca, Suriye krizini sona erdirecek siyasi bir çözüme ulaşmaya yardımcı olmaları için Ruslardan yardım talep ettiklerini belirtti. Mazlum ABD, “Şam'ın gerçekçi bir siyasi çözümü kabul etmesini talep ediyoruz. Şam, hala inat politikasında ısrar ediyor. Krizi sona erdirmeye, barışı ve istikrarı sağlamaya yardımcı olacak herhangi bir gerçekçi teklifi reddediyor” dedi.
Mazlum Abdi, SDG'nin ‘profesyonel ve milli bir güç olduğunu ve Suriye savunma sisteminin bir parçası olmasını talep ettiklerini, ardından rolünün ve çalışmasının bir yasa ile düzenleneceğini’ de sözlerine ekledi. Abdi, ‘SDG'nin çözülmesine dair herhangi bir konuşmanın, mümkün olan herhangi bir siyasi çözümü engellemek için geldiğini ve diyalogda herhangi bir ciddiyeti yansıtmadığını’ söyledi.
SDG Komutanı, sözlerine şu şekilde devam etti: "Anlaşmazlıkları çözümsüz hale getirmek için zorlayıcı önkoşullar koymak ve kaos yoluyla çatışmayı sürdürmek, Şam'daki iktidar rejiminin kurtarılmasına yardımcı olmayacak ve herhangi bir çözüme yol açmayacaktır. Şam yönetimi çözümü geciktirirse, o zaman en büyük kaybeden yine kendisi olacaktır."
Mazlum Abdi, ‘özerk yönetim’ modelini ve ‘bölge sakinlerinin vesayetten, ötekileştirmeden ve dışlanmadan bağımsız olarak yerel politikalarını oluşturma ve temsilcilerini seçme hakkını’ savundu.
İşte Majalla’nın 20 Eylül 2023 tarihinde yaptığı röportajın metni:
-Son zamanlardaki aşiretlerle yaşanan gerginliğin ardından sahadaki durumu nasıl görüyorsunuz?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki son zamanlardaki gerginlik dar bir alanda yaşandı. Beş köyde ara sıra huzursuzluk yaşandı. Ancak durum şu anda istikrar kazandı. Hizmetleri yeniden sunmaya, halkın taleplerini karşılamaya ve sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Bu konuda bir söz verdik ve bu gerginliklerin yaşanmasına neden olan tüm nedenleri ele almaya kararlıyız.
-Ebu Havle’yi Deyr-i Zor Askeri Meclisi'nden neden görevden aldınız?
Kuvvetlerimiz, Ahmed el-Hubeyl'in (Ebu Havle) görevden alınmasının gerekçelerini açıklayan bir bildiri yayınladı. Kararımız, bölge sakinlerinin ve kanaat önderlerinin birçok raporu ve şikayetini gözden geçirdikten sonra dış güçlerle iletişimi ve koordinasyonuyla ilgili birçok suç ve suistimal işlediği için kuzey ve doğu Suriye Başsavcılığı'ndan tutuklama emri üzerine verildi.
-Şam'ın aşiretlerin hareketindeki rolü nedir?
Şam, Fırat'ın doğusunda kaos yaratmaya çalıştı. Bunun için sürekli medya üzerinden kışkırtma yaptı ve kendisine bağlı silahlı aşiret gruplarını bizimle savaşa sokmaya çalıştı. Daha önce, rejimin bizim bölgelerimizi ele geçirmek için Fırat'ın diğer yakasında silahlı gruplar oluşturma planlarını ortaya çıkardık. Ancak bu grupların doğu yakasına geçme girişimlerini hızla ve kararlı bir şekilde durdurduk.
-Son gerilimden sonra sizinle Şam arasında herhangi bir iletişim oldu mu? Sonucu ne oldu?
Resmi olarak Şam ile aramızda herhangi bir iletişim olmadı.
-Şam, Ankara ve Tahran'ın aşiretlere destekte koordineli olduğunu düşünüyor musunuz?
Şam ve Tahran'ın yakın oldukları bazı aşiret temsilcilerini desteklemeye yönelik açık bir koordinasyondan bahsedebiliriz. Ancak Türkiye de bu çizgiye girdi ve aşiret adı altında kendisine bağlı Suriyeli silahlı grupları desteklemeye başladı. Deyr-i Zor dışındaki Münbiç, Tel Temr ve Ayn İsa gibi bölgelerde, bölgelerimize paralel saldırılar düzenlemek için ciddi girişimlerde bulunuldu. Üç tarafın da bazı aşiretlerin mensuplarını kendi gündemlerini gerçekleştirmek için istismar etmek istediğinden bahsedebiliriz. Bu gündemler farklı olsa da amacı açıktır: Kuvvetlerimize darbe vurmak ve bölgenin bileşenleri tarafından kabul edilen formül olan özyönetim sistemini yıkmak. Onlar, mezhepsel dil kullanarak aşiretlerle ve yerel toplumla olan iyi ilişkilerimizi bozmak istediler, ancak bunda başarılı olamadılar.
-Suriye'nin kuzeydoğusunda Arapların zulüm gördüğünü söyleyenler var. Cevabınız nedir?
Bölgelerimizde zulüm gören veya zulüm eden bir etnik gruptan bahsedemeyiz. Bu mantığı ve bu suçlamaları şiddetle reddediyoruz. Özerk Yönetim bölgenin tüm çocuklarını temsil ediyor ve kuvvetlerimizin en güçlü noktası saflarında güçlü bir Arap varlığıdır. Açıkçası, bölgelerin, DEAŞ'ın terörizmi, kaynakların ve hizmetlerin eksikliği ve bölgenin istikrarını bozmaya çalışan birçok tarafın girişimleri nedeniyle zulüm gördüklerinden bahsedebiliriz. Zor koşullara maruz kalan bölgelerde halkın sorunlarını ciddi bir şekilde çözmeye çalışıyoruz ve burada bu sorunları en kısa sürede çözme sözü verdiğimizi tekrarlıyorum.
-Son gerilimde Rusya'nın tutumu nasıldı? Münbiç kırsalındaki aşiretlerin bombalanmasına size destek verildiğini düşünüyor musunuz?
Aslında, Rusya sizin dediğiniz gibi aşiretleri bombalamadı, bu sefer kendilerini aşiret olarak göstermeye çalışan silahlı grupları bombaladı. Rusya, cephelerin sakinliğini korumaya ve Türkiye yanlısı silahlı grupların genişlemesini önlemeye çalıştı. Rusya'nın bizi desteklediğini söylemek yerine, durumun Türkiye'nin yeni genişleme operasyonları için faydalanılmasın diye bir formül üzerinde anlaşmaya varmadığını söylemek daha doğru olacaktır. Özellikle 2019'da uluslararası koalisyonun Fırat’ın batısından çekilmesinin ardından bu bölgenin istikrarını korumak için Rusya ile eskiden beri anlaşmalarımız var. Rusya'nın Fırat'ın batısındaki nüfuz alanlarında herhangi bir değişikliğe razı olmadığı görülüyor.
-Peki ya ABD? Sadece keşif uçuşu yaptı ama askeri olarak size destek vermedi. Açıklamanız nedir?
Yeniden istikrar sağlama sürecinde, keşif uçuşları dışında, ABD desteğine ihtiyacımız yoktu. Kuvvetlerimizin yeteneklerine ve mevcut güvenlik gerilimlerini karşılayabileceklerine güveniyorduk. Ayrıca, bölge sakinlerinin çoğunun kuvvetlerimizin başlattığı 'güvenliği güçlendirme' kampanyasını destekleyeceğine güveniyorduk. Gerçekten de olan buydu.
Bölgelerimizde zulüm gören veya zulüm eden bir etnik gruptan bahsedemeyiz. Bu mantığı ve bu suçlamaları şiddetle reddediyoruz. 'Özerk Yönetim' bölgenin tüm çocuklarını temsil ediyor ve kuvvetlerimizin en güçlü noktası saflarında güçlü bir Arap varlığıdır.
-ABD’li temsilciler sizinle aşiretler arasında arabuluculuk yapmayı önerdiler. Bu ne anlama geliyor?
Bu bağlamda ABD ile iki konuda hemfikiriz. DEAŞ'ın yenilgiye uğratılması ve bölgede istikrarın sağlanması konusunda ortak görevlerimizi tamamlamak bunlardan ilkidir. ABD’li temsilcilerin önerileri, DEAŞ'la mücadelede bir ortak olarak SDG'nin pozisyonunu güçlendirmek için bu bağlamda geliyor. ABD’li yetkililerin SDG ile ortaklık taahhütlerini yeniledikleri açıklamalarında hissettiğimiz budur. Ayrıca, birlikte kurtardığımız bölgelerde meydana gelen çalkantıları ve sorunları ABD tarafıyla genellikle paylaşırız.
-ABD Ordusu Genelkurmay Başkanı Mark Milley, Suriye'nin kuzeydoğusuna bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret nasıl geçti?
ABD Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley'nin ziyareti, bölgedeki ABD kuvvetlerinin durumunu takip etmek, DEAŞ'ın yenilgisini sağlamaya yönelik operasyonların gidişatını incelemek ve ABD askerleriyle buluşmak amacıyla gerçekleşti. Ziyaret, SDG ile Uluslararası Koalisyon güçleri arasındaki ortaklığın hala güçlü olduğunu ve DEAŞ'ın yenilgisini sağlamaya yönelik çalışmaların devam ettiğini teyit etti.
Mazlum Abdi ve ABD Müşterek Görev Gücü Komutanı Paul T. Calvert, Suriye Demokratik Güçleri'nin 1 Ağustos 2021'de Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde yıllık toplantısına katıldığı sırada (AFP)
-Bu ziyareti, ABD varlığının bir garantisi olarak görüyor musunuz? Bu konuda bilgilendirildiniz mi?
Pratik olarak, bu tür üst düzey ziyaretler, Washington'ın DEAŞ'ı yenme çalışmalarına yönelik taahhütlerini yeniliyor ve bölgenin Washington'ın güvenlik stratejisinde önemli bir rol oynadığını yansıtıyor. ABD’liler, bölgenin istikrarının ve DEAŞ'ın geri dönmemesini sağlamanın, kuvvetlerimizin yeteneklerini güçlendirmek ve desteğini sürdürmekle doğrudan bağlantılı olduğunu kabul ediyorlar.
-Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde askeri operasyon yapacağına dair tehditleri azaldı. Bunun nedenini nasıl yorumluyorsunuz?
Keşke tehditlerin azalması, Türk yetkililerin savaş tehdidinin bölge sorunlarını daha da kötüleştirdiğini anladıklarına işaret olsaydı. Ancak Ankara'nın tehditlerini azaltması, ABD veya Ruslardan yeşil ışık almasının zor olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin son iki yılda sık sık uyguladığı bu tür bir politikadan vazgeçmesi gerekiyor. Bence Türkiye'nin iç durumu ve ekonomik krizi, bu tür tehditleri sürdürmesini engelliyor. Bu tehditler, Türkiye'nin büyük güçlerle, özellikle ABD ile ilişkilerini bozuyor. Ayrıca, Türkiye'nin Arap (Körfez) ülkeleriyle ilişkilerinin düzelmesi, Türkiye'nin bölge ülkelerini kışkırtmaktan ve Suriye'de işgal ettiği bölgeleri genişletmeye çalışmaktan vazgeçmesine yardımcı oldu. Bu tehditlerin tamamen sona ermesini umuyoruz ve bölgenin istikrarını sağlamaya ve Suriye krizine, özellikle Türkiye'nin işgal ettiği bölgelerde yaşayanların geri dönüşünü garanti altına alacak bir çözüm bulmaya hizmet edecek herhangi bir diyaloga açığız.
-Suriye'nin kuzeydoğusunda ABD-Rusya gerginliği belki de Ukrayna yüzünden arttı. Bu size nasıl yansıdı?
Hala gerilimler minimum düzeyde veya daha doğrusu kontrol altında. Bölgelerimizin uluslararası ve bölgesel rekabetin bir arenası haline gelmesini istemiyoruz. Bölgelerimizdeki halkların çıkarları ve Suriye halkının çıkarı, güçlerimizle ilişkilerimizi şekillendiriyor. Bu nedenle, Suriyeli bir taraf olarak, uluslararası anlaşmazlıkların ve çatışmaların bölgelerimize yansımasını önlemeye veya uluslararası nitelikli çatışmaların bir parçası olmaya çalışıyoruz.
-ABD ve Rusya orduları arasındaki ilişkiyi nasıl dengeliyorsunuz?
ABD ordusuyla ilişkimiz, DEAŞ'a karşı savaş ve bölgenin güvenliğini korumak çerçevesinde şekilleniyor. ABD kuvvetlerinin bulunmadığı ve Rusya'nın nüfuz alanına giren bölgelerde ise, o bölgelerin istikrara kavuşması ve kaos ve teröre karşı korunması için bir koordinasyon biçimi kurmaya çalışıyoruz. İlişkilerimiz açıktır ve biz bir tarafın karşısında diğer tarafla saf tutmak istemiyoruz. Amacımız, Suriye’nin bu bölümünü, ülkenin krizini sona erdirecek adil bir siyasi çözüme ulaşana kadar korumaktır.
8 Ekim 2022'de Suriye'nin kuzeydoğusundaki Amerikan ve Rus kuvvetleri (AFP)
-Rusya'nın baskılarına rağmen neden Şam'a gitmeyi reddediyorsunuz? Şam ile anlaşmak için şartlarınız neler?
Şam'a gitmeyi reddetmiyoruz, ancak koşullar henüz olgunlaşmadı ve Şam'dan herhangi bir çözüm belirtisi, yanıt veya esneklik göremedik. Daha önce, Suriye krizini sona erdirecek siyasi bir çözüme ulaşmak için Rusya'dan yardım talep etmiştik. Şam'ın gerçekçi bir siyasi çözümü kabul etmesini istiyoruz. Bu amaçla, Yönetim, geçtiğimiz Nisan ayında Suriye krizini çözmek için bir girişimde bulundu, ancak Şam'dan herhangi bir yanıt alamadı. Bu, Şam'ın hala inat politikasında ısrar ettiği ve krizi sona erdirmeye ve barışı ve istikrarı sağlamaya yardımcı olacak herhangi bir gerçekçi teklifi reddettiği anlamına geliyor.
Rusya'dan, Suriye krizini sona erdirecek siyasi bir çözüme ulaşmamıza yardım etmelerini istedik. Şam'ın gerçekçi bir siyasi çözümü kabul etmesini istiyoruz... Şam, hala inat politikasında ısrar ediyor ve krizi sona erdirmeye ve barışı ve istikrarı sağlamaya yardımcı olacak herhangi bir gerçekçi teklifi reddediyor.
-Şam, SDG’nin feshedilmesini ve üyelerinin orduya katılmasını şart koşmuştu. Bu konudaki tutumunuz nedir?
SDG profesyonel ve milli bir güçtür. Biz, SDG’nin Suriye savunma sisteminin bir parçası olmasını ve ardından rolünün ve çalışmalarının, Suriyelileri terörden korumak için kuvvetlerimizin yaptığı büyük fedakarlıkları ve bölgelerimizi yüksek verimlilikle koruma yeteneğini dikkate alan özel bir yasayla düzenlenmesini talep ediyoruz. ‘SDG’nin feshedilmesi' hakkındaki herhangi bir konuşma, mümkün olan herhangi bir siyasi çözümü engellemek için geliyor ve diyalog için herhangi bir ciddiyeti yansıtmıyor. Şam'ın çözümü engellemeye yönelik zorlayıcı önkoşulları ve çatışmayı kaosla sürdürmeye olan güveni, Şam'daki iktidar rejimini kurtarmayacak ve herhangi bir çözüm üretmeyecektir. Şam ne kadar gecikirse, en büyük kaybeden yine kendisi olacaktır.
-Özerk Yönetimi'n geleceği nedir? Şam'ın yerel yönetimlere özerklik verilmesi önerisine karşı tutumunuz nedir?
Özerk Yönetimi'n geleceği, deneyimini koruma, geliştirme ve eksikliklerini düzeltme yeteneğine bağlıdır. Bu deneyimi savunmak, tüm Suriyelilerin görevidir. Gerçekler, Özerk Yönetim modelinin, merkezin diğer bölgeler üzerindeki tahakkümünü sınırlamak için en uygun model olduğunu ve halkın yerel politikalarını belirleme ve temsilcilerini vesayet, dışlama ve marjinalleştirmeden seçme hakkına sahip olduğunu göstermiştir. Şam'ın önerilerinde mevcut yerel yönetim kanununun geri dönüştürülmesi ve merkezi otoriteye hizmet edecek şekilde değiştirilmesinden bahsediliyor; bu da Şam'ın önerilerinin ne uzaktan ne de yakından merkezi olmayan bir yönetim biçiminden bahsetmediği anlamına geliyor.
Libya’da sel felaketi soruşturması sürüyor: Derne Belediye Başkanı ve bazı yetkililer için tutuklama kararıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4567201-libya%E2%80%99da-sel-felaketi-soru%C5%9Fturmas%C4%B1-s%C3%BCr%C3%BCyor-derne-belediye-ba%C5%9Fkan%C4%B1-ve-baz%C4%B1
Libya’da sel felaketi soruşturması sürüyor: Derne Belediye Başkanı ve bazı yetkililer için tutuklama kararı
Libya Cumhuriyet Savcısı, Derne'deki iki barajın çökmesi ve ardından binlerce kişinin hayatına mal olan ve geniş çaplı yıkıma neden olan büyük sel felaketiyle ilgili soruşturmada Derne Belediye Başkanı ve diğer bazı yetkililerin duruşma öncesi tutuklanmasına karar verdi.
Libya Başsavcılığı Facebook sayfasından yaptığı açıklamada, ülkeyi etkileyen felaketle ilgili soruşturmanın sürdüğünü ifade ederek, Derne Belediye Başkanı’nın görevinin yetkisini kötüye kullandığı ve Derne şehrinin yeniden inşası ve kalkınması için ayrılan fonları yönetme görevinin yükümlülüklerinden saptığı aktarıldı.
Derne felaketini araştıran komisyon, Barajlar İdaresi Müdürü, Doğu Bölgesi Baraj Dairesi Başkanı ve Derne Su Kaynakları Dairesi Başkanı’nın duruşma öncesi tutuklanmasına karar verdi.
Soruşturma komisyonu, yetkililerin, kendilerine verilen idari ve mali görevleri yanlış yöneterek yaptıkları hataların, afetin ortaya çıkmasına, insani kayıplara, afetlere karşı önlemlerin alınmamasına ve ülkenin ekonomik kayıplara uğramasına neden olmakla suçlandığını aktardı.
Libya'nın doğusunu vuran Daniel Kasırgası, Vadi Derna ve Ebu Mansur barajlarının çökmesine neden olmuştu. Söz konusu barajların çökmesi sonucu ise binlerce kişi hayatını kaybederken, Derne şehrinin büyük bir kısmı harabeye dönüştü.
Sudan Doktorlar Sendikası, dang hummasının Gadarif eyaleti genelinde "felaket" bir şekilde yayılacağı ve bunun "yüzlerce ölüm ve binlerce enfeksiyonla" sonuçlanacağı konusunda uyarıda bulundu.
Şarku’l Avsat’ın Sudan Doktorlar Sendikası’ndan aktardığına göre Sendika’nın İnceleme Komitesi yaptığı açıklamada “Geçtiğimiz günlerde Gadarif Hastanesi ve diğer sağlık tesislerindeki kümülatif enfeksiyon ve ölüm oranını izledik. Tüm göstergeler bir sağlık felaketiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor” ifadelerine yer verdi.
Komite Sağlık Bakanlığı ve çeşitli birimlerine lojistik, teknik ve tıbbi kaynak sağlama ve geçici ambulans kampları açma görevini yerine getirme çağrısında bulundu. Ayrıca, evlerde dang humması hastası olan hastaların sayısı hastanelere ve sağlık merkezlerine göre kat kat fazla olduğundan enfekte kişilerin sayısını belirlenmesinin zorlaşabileceği aktarıldı.
Sudan Sağlık Bakanı Heysem Muhammed İbrahim Ağustos ayının ilk haftası, karmaşık koşullar ve büyük zorlukların ortasında Hartum’daki 130 hastaneden sadece 30’unun faaliyete devam edebildiğini açıklamıştı. İbrahim, Londra merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı’na (AWP), ‘Savaştan en çok etkilenen vilayetlerin Hartum ve Darfur olduğunu ve başkent Hartum’un sağlık sektörünün savaştan doğrudan ve büyük ölçüde etkilendiğini’ belirtmişti. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi, insani yardım kuruluşlarının ve sağlık personelinin ülkedeki çatışmaların yol açtığı krizin yansımalarını kontrol altına alma çabalarına rağmen, Sudan’daki sağlık sisteminin tamamen çökmenin eşiğinde olduğu konusunda uyarıda bulunmuştu.
Diğer yandan Dünya Sağlık Örgütü (WHO), çatışma sonucunda sağlık sisteminin bozulmasının yanı sıra örgüt ile diğer uluslararası ve hükümet kuruluşlarının etkilenen bölgelere ulaşım sağlayamaması nedeniyle Sudan’da bir dizi salgın konusunda uyarıda bulunmuştu. İbrahim de Hartum çıkan uzmanlaşmış tıbbi personelleri diğer Sudan şehirlerinde görevlendirmek için gösterilen çabalara işaretle, bazı eyaletlerde mide-bağırsak ameliyatları, karaciğer ameliyatları ve kalp ameliyatları gibi birçok ameliyatı gerçekleştirmek üzere görevlendirildiklerini belirtti.
Rai’den Hizbullah’a tepki: Hıristiyan bir cumhurbaşkanının yokluğuna sessiz kalmayacağızhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4567006-rai%E2%80%99den-hizbullah%E2%80%99-tepki-h%C4%B1ristiyan-bir-cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1n%C4%B1n-yoklu%C4%9Funa-sessiz
Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı seçim krizi, Maruni Patriği Beşara Butros er- Rai ile Caferi Müftüsü Abdulemir Kablan arasındaki başlıca meselelerden biri haline geldi. Diğer yandan cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda anlaşmaya varmak için diyalog çağrısında bulunanlar ile bu çağrıyı reddedenler arasındaki siyasi gerilim de artarak sürüyor.
Avustralya’yı ziyaret eden Rai, isim vermeden Hizbullah’a tepki gösterdi. Rai açıklamasında “Kilise, Lübnan’ı ve halkını kibrin kurbanı haline getirmeyecek ve Arap Birliği’nin tüm ailesi içinde tek bir Hıristiyan cumhurbaşkanının kasıtlı yokluğuna sessiz kalmayacaktır.”
Rai, Avustralya Maruni Piskoposluğunun Altın Jübile Ayini sırasında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Lübnan’da kanunlar ve anayasa, nüfuz sahibi kişiler tarafından ihlal ediliyor. Herhangi bir partinin herhangi bir üyesinin ihlalleri, faili koruyan aynı parti tarafından örtülüyor. Ülkede vergiler ve harçlar tüm vatandaşlardan değil, kasıtlı olarak aşırı güç korkusundan ya da ihmalden dolayı başka bir bölge yerine bir bölgeden toplanıyor. Sonuç olarak, çok az sayıda kamu hizmeti sağlanıyor.
Rai ayrıca Avustralya’daki Lübnanlılara hitaben “Kendinizi Lübnan kayıtlarına kaydedin ki varlığınızı sürdürün” dedi.
Kablan de Rai’ye şu yanıtı verdi:
Millettin ortağı Patrik Rai’ye şunu söylüyorum; Lübnan’daki sorun bazı Hıristiyanların Hıristiyan bir cumhurbaşkanı istememesidir. Ekim 2019’dan bu yana yaşadığımız şey, çeşitli cephelerle ezici bir ABD işgalidir. İşgal ve kader savaşları anında ülkenin, tüm yapısına ihtiyacı vardır. Dayanışma, diyalog ve durumun birliği ulusal bir kurtarıcı zorunluluktur. Dolayısıyla siyasi yabancılaşmanın anayasayı ve hukuku geçersiz kıldığını, ülkeyi yok ettiğini söyledik. Bugün ülke, Lübnan’ın Washington ile onun uluslararası ve bölgesel grubunun önderliğinde bir çatışma anı yaşadığını inkâr edenlerle karşı karşıya. Zulüm uygulayan ve anayasayı ihlal eden etkili kişi, ülkeyi ezen savaşın vahşetine rağmen yalnızca diyalogla kurtuluşu ihmal ediyor.
Caferi Müftüsü Kablan. (NNA)
Caferi Müftüsü Kablan sözlerine şöyle devam etti:
Gereken şey, kurtuluş tarihinin, zaferin, vatanseverliğin ve Lübnan için fedakarlıkların ve Washington liderliğindeki ablukanın bir sonucu olarak harç ve vergi kaçakçılığının kınanması değil, yabancılaşma kanserinin kınanmasıdır. Washington’ın ablukası, devleti etkiliyor, yeteneklerini felce uğratıyor. Vergi kaçıran bir bölge ya da mezhep değil. Herkes gerçeği biliyor. Washington ile devleti, ülkeyi ve ulusal ortaklığı yok etme projesini paylaşan bazı güçler dışında Lübnan’da güç fazlalığı yok. Diğerleri ise Lübnan’ın sınırlarını dünyadaki hiçbir gücün işgal etmeye kalkışmayacağı bir kaleye dönüştürdü. Kilisenin de caminin de yapması gereken, Lübnan’ın Washington'dan ve onun işgalci grubundan nelere maruz kaldığını haykırmaktır. Lübnan, halkı ve devleti, Amerika’nın Lübnan’ı işgaline kurban bırakılmamalıdır. Buradan Rai’ye şunu söylüyorum; Diyalog ve dayanışma, Lübnan’ı kurtarmak ve birçok felaketi önlemekle eş değerdir ve vatansever bir tada sahiptirler. Çünkü bunlar, bu kader savaşında Lübnan’ın en büyük ihtiyaçları arasındadır. Kader anında ülkenin ruhunu yok eden felaket kadar büyük bir başkana ihtiyacımız var. Bu nedenle yasa koyucu, Lübnan anayasasında, Temsilciler Meclisi başkanının takdir yetkisinin yanı sıra, ülkenin başkanlık düzeyindeki üstün çıkarlarının bilincinde olarak cumhurbaşkanını seçmek için anayasal yeter sayıya dikkat çekti. Mesele siyaset ve başkanlık meselesi değil, vatan meselesidir ve Lübnan, uğrunda feda edilmeye değer büyük bir vatandır.
Siyasi tavır
Diğer yandan özellikle de Meclis Başkanı Nebih Berri’nin çoğu Hıristiyan güç tarafından reddedilen diyalog daveti konusunda cumhurbaşkanlığı krizine ilişkin siyasi tavırlar aynı şekilde devam ediyor.
Bu çerçevede Lübnan Kuvvetleri Milletvekili George Akis, bir kanala şu açıklamada bulundu:
Lübnanlıların, yeni normlar oluşturmaktan uzak, her türlü yetkilendirmenin yolunu ve kökenlerini belirleyen anayasaya başvurmaları gerektiği bir dönemde, iç yetkilerin dışarıdan yerine getirilmesini beklemesi utanç vericidir.
Diyalog çağrısına yanıt vermediği için özür dilediğini yineleyen Akis, diyalogu isterlerse Lübnan Kuvvetleri olmadan sürdürmek isteyenlere de çağrıda bulundu:
Diyalog hilesi bizi yanıltmaz, umarız kimseyi de yanıltmaz. Anayasa, cumhurbaşkanının seçilmesinden önce herhangi bir diyalogdan bahsetmiyor. Bu durum, örneğin başbakan için parlamento istişarelerinin belirlenmesinde açıkça görülüyor. Diyalog zaman kaybıdır ve cumhurbaşkanlığını daha da engeller.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Akis, Ordu Komutanı General Joseph Avn’un cumhurbaşkanlığını kabul etmesiyle ilgili “Onun adını ilk ortaya koyan güçler oldu ve onun anayasayı değiştirme olasılığı olan, rızaya dayalı bir aday olmasına aldırış etmiyorlar” dedi.
Diğer yandan Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri başkanlığındaki Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu Milletvekili Hani Kubeysi, diyaloğu reddedenleri mezhepçilikle suçlad:
Ne yazık ki bazıları diyalogu reddediyor. Bir politikacı kürsüye çıkıyor ve inatçılığının ve mezhepçiliğinin arkasına saklanarak, ‘Başka bir Lübnanlıyla diyalog kurmayı reddediyorum’ diyor. Ülkedeki ortaklarıyla diyalogu kabul etmiyorlar. Belki de birçok ülkeyle müzakere ediyor ve dış kararları bekliyor. Hatta bu ülkelerden para bile bekliyor olabilir. Diyalogu reddetmek bölünme ve mezhepçiliği sürdürmek demektir.
Diğer yandan Hizbullah milletvekili Hasan Fadlallah, dışarısının bir cumhurbaşkanı empoze edemeyeceğini vurguladığı açıklamasında iu ifadeleri kullandı:
Cumhurbaşkanlığı meselesiyle ilgili dışarıdan bir hareket var. Gelip fikir sunan heyetler var. Ama sonuçta kimi seçeceklerini parlamento blokları belirliyor. İrade her zaman yerli ve milli olmalıdır. Dışarıdan kim olursa olsun, halka bir başkan empoze edemez. Bazen bazılarının beş üyeli komitedekilerin halktan birini istediklerini söylediklerini duyuyoruz. ABD yönetiminin başka bir ismi reddederek veya destekleyerek uyguladığı bir baskı var, bazı bloklara baskı yapabiliyorlar. Yerel bazı araçlarla engelleme kabiliyetleri olabilir ama cumhurbaşkanını dayatamazlar.
Hizbullah’taki Özgür Meslekler Birimi’nin düzenlediği toplantıda ise Fadlallah sözlerine şöyle devam etti:
Hiçbir siyasi blok, anayasal çoğunluğa sahip değil. 12 oturum yaptık ama başkan seçilemedi. Ülkede farklı ve bölünmüş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı için siyasi güçler oturup belirli bir isim üzerinde ortak paydada uzlaşmaya varmazlarsa, bir cumhurbaşkanı seçilmeden konu tekrarlanacak. Hiçbir seçim deneyimi bir sonuç vermedi. Açık oturum talep edenlerin kendilerine, açık oturumun ne anlama geldiğini, bu konuda nelerin değişeceğini soruyoruz. 12 oturum boyunca bir cumhurbaşkanı çıkaramadığımızı unutmayın. Çünkü meclisin ve ülkenin yapısı biliniyor. Hiç kimse kendi fikrini diğerine dayatamaz. Kendi fikrimizi başkalarına empoze edebileceğimizi iddia etmiyoruz. Kimsenin de kendi fikrini bize empoze etmesini kabul etmiyoruz.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة