Endonezyalı çevreci orkideleri yanardağdan kurtardı

Çevreci Mosimin, Endonezya’nın milli serveti olan orkideleri kurtarmak için iki bambu sera inşa etti

Merapi Yogyakarta Dağı'nın eteklerinde bir ağaçta orkide yetiştiriciliği yapılıyor
Merapi Yogyakarta Dağı'nın eteklerinde bir ağaçta orkide yetiştiriciliği yapılıyor
TT

Endonezyalı çevreci orkideleri yanardağdan kurtardı

Merapi Yogyakarta Dağı'nın eteklerinde bir ağaçta orkide yetiştiriciliği yapılıyor
Merapi Yogyakarta Dağı'nın eteklerinde bir ağaçta orkide yetiştiriciliği yapılıyor

Elinde orkideler ve omzunda bir bambu merdiven ile çiftçi Mosimin, Endonezya'nın en aktif yanardağının eteklerindeki ormanı inceleyip yıllardır biriktirdiği yerli çiçek kümelerine dikkati çekiyor.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Mosimin, birçok Endonezyalı gibi tek bir adı olan 56 yaşında, botanik konusunda resmi geçmişi olmayan, kendi kendini yetiştirmiş bir çevreci.
Mosimin, kariyerini değerli taşlara benzettiği bitkileri dikmeye adamış ve Cava adasındaki Yogyakarta'nın eteklerinde bulunan bu bölgenin eşsiz çiçeklerini kurtarmak için tek başına kendini bu işe adamış.
Mosimin çalışmalarına, sonuncusu 2010 yılında olmak üzere Merapi Dağı'nın birkaç güçlü patlaması nedeniyle lavın akması ve bölgeye kül yayılmasından sonra başladı. “Ormanda orkidenin bol olduğunu hatırladığını” söyleyen Mosimin, “Yakın köylerden gelenler istedikleri kadar orkide toplayıp yakındaki turistik bölgelerde sattılar” dedi.
Ancak orkidelerin birçoğu yanardağın çevresine düşen kül bulutları tarafından yok edildi.
Böylece Mosimin, ‘solan servet’i kurtarmaya karar verdi ve yıllar içinde en dikkat çekici orkide türlerini barındırabileceği iki bambu sera inşa etti.
Yanardağın patlaması 1994'te 60 kişinin ölümüne sebep oldu ve binlerce hektar ormanı yok etti. 2010'da gerçekleşen bir başka patlama ise 300'den fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açtı ve yıkıma neden oldu.
1994 trajedisinden söz eden Mosimin, "Evimin yakınındaki orman yandı ve bulabildiğim orkideler kayboldu. Bir iki tanesini tutmadığım için pişmanım” dedi.
Bununla birlikte, bu onu ve komşularını, yerel yönetimin, yanardağdan geriye kalanları araştırırken kalan orkideleri bulma çabalarına katılmaya teşvik etti.
Bu çabalar sonucu 2010 patlamasından kurtulan en az 90 orkide türünü canlandırdılar.
Mosimin artık kendi başına çalışıyor ve ormandakilerin orkidelerden kâr elde etmeye çalışmak yerine çiçek açmasına izin vermelerini istiyor. Merapi Dağı Milli Parkı Basın Sözcüsü Ahmadi, yanardağın etrafındaki ormanda Mosimin'den koruma yöntemlerini öğrenen yerel sakinler tarafından işletilen diğer orkide merkezlerinin ortaya çıktığını da sözlerine ekledi. Ahmadi, açıklamalarına şöyle devam etti: “Mosimin, Merapi Dağı'nda orkide muhafazasının öncüsü. Çalışmaları, programlarını taklit eden ve geliştiren birlikte çalıştığımız diğer gruplar için bir model haline geldi.”
İki çocuk babası Mosimin, botanik bilgisini sık sık onu ormana götürdüğü torununa aktararak orkideleri kurtarma mirasını sürdürmek istiyor. Mosimin, “Ona orkideleri olabildiğince erken gösteriyorum. Kim bilir, bir gün benim halefim olabilir” dedi.



"İlk vampir" turistik cazibe unsuru oldu

Köylüler su arama çubuğuyla Petar Blagojevic'in mezarını bulduklarını iddia ediyor (AFP)
Köylüler su arama çubuğuyla Petar Blagojevic'in mezarını bulduklarını iddia ediyor (AFP)
TT

"İlk vampir" turistik cazibe unsuru oldu

Köylüler su arama çubuğuyla Petar Blagojevic'in mezarını bulduklarını iddia ediyor (AFP)
Köylüler su arama çubuğuyla Petar Blagojevic'in mezarını bulduklarını iddia ediyor (AFP)

Sırbistan'ın başkenti Belgrad'ın yaklaşık 100 kilometre doğusundaki Kisiljevo, turistlerin köye gelmesi için sıradışı bir yol seçti. 

300 yıl önce gömülmüş bir kişinin mezarı, turistik cazibe unsuru oldu. Zira köylülerin iddiasına göre bu mezar, kayıtlı ilk vampire ait. 

"Vampirlerin babası" diye de bilinen Petar Blagojevic'in cesedi, gece uyanıp köylüleri öldürdüğü iddiasıyla 1725 yazında mezardan çıkarılmış. 

Ailesi 11 kuşaktır köyde yaşayan eski muhtar Mirko Bogicevic, "Ceset hiç bozulmamıştı. Ona kazık sapladıklarında kulakları ve ağzından taze kan akmıştı" diyor. 

Petar Blagojevic'in hikayesi üzerine uzmanlaşan Bogicevic sözlerine şöyle devam ediyor:

Muhtemelen vampir olma şansına ya da şanssızlığına sahip sıradan bir adamdı. Kisiljevolu olduğunu ve 1700'deki kayıtlarda adının geçtiğini biliyoruz.

Mezardan çıkarıldıktan sonra yakılan cesedin külleri yakındaki bir dereye atılsa da köylüler, Blagojevic'in hikayesinin turistleri çekmesini bekliyor. 

Görsel kaldırıldı.
Viyana merkezli Wienerisches Diarium gazetesinin 21 Temmuz 1725'e ait sayısında Blagojevic'in hikayesi anlatılıyor (AFP)

Diğer yandan Trinity College Dublin'in Avrupa Çalışmaları Merkezi Direktörü Clemens Ruthner, Avusturyalı doktorlar ve askerlere dayandırılan haberin bir yanlış anlaşılma ürünü olduğunu savunuyor:

Bulgarca'daki eski kelimelerden "upior", "kötü kişi" anlamına geliyor. Bence köylüler bu kelimeyi gevelerken doktorlar yanlış anlayıp "vampir" yazdı. Cesedin ağzından kan geldiğini duyunca da kan içtiğini sandılar ama bu yanlış, köylüler böyle dememişti.

Ruthner, şarbon hastalığının bölgedeki gizemli ölümleri açıklayabileceğini söyleyip ekliyor:

Cadılık gibi vampirlik de insanların anlamadığı şeyleri, özellikle salgın gibi toplumsal olayları açıklamak için yaygın olarak kullanılmış.

Independent Türkçe, France24, AFP