ABD: Rusya'nın Ukrayna'daki sözde referandumunun sonuçlarını kabul etmeyeceğiz

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (EPA)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (EPA)
TT

ABD: Rusya'nın Ukrayna'daki sözde referandumunun sonuçlarını kabul etmeyeceğiz

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (EPA)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (EPA)

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya'nın Ukrayna'da yapacağı herhangi bir sözde referandumu kabul etmeyeceklerini ve referandum planının Rusya'nın "umutsuzluğunun" bir yansıması olduğunu belirtti.
Sullivan, Beyaz Saray günlük basın brifingine katılarak ülkenin dış politikası konusunda açıklamalarda bulundu.
Rusya'nın topyekun seferberlik ilan edebileceğini dile getiren Sullivan, bu adımın ve olası bir referandumun Rusya'nın Ukrayna ile savaşta ne kadar "umutsuz durumda" olduğunun da bir göstergesi olduğunu kaydetti.
Sullivan "Rusya'nın Ukrayna topraklarını ilhak etmek için sözde bir referandumu kullanacağını biliyoruz. Bu referandum, egemenlik ve toprak bütünlüğü ilkelerine aykırıdır, uluslararası sistemi ve Birleşmiş Milletler şartını zedelemektedir. Şunu açıkça söyleyeyim, eğer bu referandum gerçekleşirse ABD hiçbir zaman Rusya'nın iddialarını kabul etmeyecektir." ifadesini kullandı.



Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefonda görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefonda görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, telefonda görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i seçim zaferinden dolayı tebrik etti.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre Erdoğan, Putin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Görüşmede, Putin'i seçim zaferinden dolayı tebrik eden Erdoğan, Türkiye ile Rusya ilişkilerindeki olumlu seyrin yeni dönemde artarak devam edeceğine inandığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Ukrayna'da müzakere masasına dönülmesi konusunda her türlü kolaylaştırıcı rolü oynamaya hazır olduğunu ifade etti.


İsrail, Refah'ın farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda 14 Filistinliyi öldürdü

İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)
İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)
TT

İsrail, Refah'ın farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda 14 Filistinliyi öldürdü

İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)
İsrail bombalamasının ardından güney Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'un üzerinde duman yükseliyor (AFP)

İsrail savaş uçaklarının, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın çeşitli bölgelerine düzenlediği hava saldırılarında aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 14 Filistinli öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre, Refah'taki hastane yetkilileri, İsrail savaş uçaklarının Refah şehrinin Musbih, Hirbetu'l Ades ve El-Cenine mahallelerine hava saldırıları düzenlediğini belirtti.

Hastane yetkilileri, iki ev ve bir apartman dairesinin hedef alındığı saldırılarda aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 14 Filistinlinin öldürüldüğünü ve çok sayıda kişinin yaralandığını ifade etti.


Nijerya'da silahlı kişiler fidye için 87 kişiyi kaçırdı

Nijerya güvenlik güçleri (AP)
Nijerya güvenlik güçleri (AP)
TT

Nijerya'da silahlı kişiler fidye için 87 kişiyi kaçırdı

Nijerya güvenlik güçleri (AP)
Nijerya güvenlik güçleri (AP)

Nijerya'nın Kaduna eyaletinde silahlı kişilerin fidye için 87 kişiyi kaçırdığı bildirildi.

Tantau bölge sakini İsah Musa, AA muhabirine, Kaduna eyaletine bağlı Tantau bölgesine gelen silahlı kişilerin etrafa rastgele ateş açtığını belirtti.

Musa, saldırganların 87 kişiyi kaçırdığını, ayrıca bölge sakinlerinin gıdalarını gasbettiğini söyledi.

Nijerya'da insan kaçırma suçunun cezasının idam olmasına rağmen fidye için kaçırma olaylarına sıkça rastlanıyor.

Son olarak Kaduna eyaletinde 7 Mart'ta silahlı kişilerin düzenlediği saldırıda 287 öğrenci kaçırılmıştı.

Silahlı kişiler, genelde ülkenin kuzeyindeki köyleri, okulları ve yolcuları hedef alarak fidye talep ediyor.


Mervan el-Bergusi'nin eşi: Mervan vahşice saldırıya uğradı, hayatı tehlikede

Mervan el-Bergusi 22 yıldır İsrail tarafından gözaltında tutuluyor ve 67 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. (Reuters)
Mervan el-Bergusi 22 yıldır İsrail tarafından gözaltında tutuluyor ve 67 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. (Reuters)
TT

Mervan el-Bergusi'nin eşi: Mervan vahşice saldırıya uğradı, hayatı tehlikede

Mervan el-Bergusi 22 yıldır İsrail tarafından gözaltında tutuluyor ve 67 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. (Reuters)
Mervan el-Bergusi 22 yıldır İsrail tarafından gözaltında tutuluyor ve 67 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. (Reuters)

Halil Musa

Mervan el-Bergusi'nin eşi, ‘üç aydır durmayan acımasız baskılar’ nedeniyle kocasının hayatından endişe duyduğunu ifade etti.

İsrail Cezaevi İdaresi, Batı Şeria'da üçüncü bir intifadayı kışkırtma bahanesiyle El Fetih hareketi lideri Mervan el-Bergusi'yi üç aydır bir hapishaneden diğerine naklediyor ve onu tek kişilik hücrelere hapsediyor. Eşinin ifadesine göre, İsrail güçleri tarafından ‘acımasızca dövüldükten’ sonra bir gözünden yaralanan Mervan'ın hayatı tehlikede.

İsrail Cezaevi İdaresi, el-Bergusi'yi, Ofer Cezaevi’nden nakliyle başlayıp Ramle, Rimonim ve Ayalon cezaevlerinden geçerek en son Megiddo Cezaevi olmak üzere son üç ay içinde beş kez nakletti.

Eşi Fedva el-Bergusi, kocasının dayağa maruz kaldığını, bunlardan en şiddetlisinin 12 Mart'ta baskı birimlerinin Megiddo Cezaevi'ndeki tek kişilik hücresinde kendisine saldırarak acımasızca dövdükleri ve bir gözünün kanamasına neden oldukları gün yaşandığını söyledi.

Bu saldırı, kendisinin ve hareketin diğer bazı liderlerinin İsrail hapishanelerinde benzer şekilde dövülmesinden altı gün sonra gerçekleşti.

Fedva el-Bergusi, ‘üç aydır durmayan acımasız baskılar’ nedeniyle eşinin hayatından endişe duyduğunu ifade etti. Megiddo Cezaevi'ni ziyaret eden avukatların kendisine ‘Mervan el-Bergusi'nin cezaevlerindeki özel birimler tarafından acımasız ve barbarca bir saldırıya maruz kaldığını’ doğruladığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Fedva el-Bergusi, eşinin ‘üç ay önce Ofer Cezaevi’nden başka bir İsrail hapishanesine nakli sırasında omzunun çıktığını’ söyledi.

Filistinli liderin eşi, kocasına yönelik saldırının ‘İsrail işgal makamlarının binlerce Filistinli mahkûm üzerinde yürüttüğü acımasız baskı kampanyasına ışık tuttuğunu’ ifade etti.

İkinci İntifada sırasında İsraillilere yönelik saldırılardan suçlu bulunarak 22 yıldır hapiste tutulan Mervan el-Bergusi, İsrail tarafından 67 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Filistinli Tutuklular ve Eski Mahkumlarla İlişkiler Dairesi Başkanı Kaddura Faris'e göre Gazze Şeridi'ndeki savaşın başlangıcından bu yana İsrail hapishanelerinde dokuzu ağır dayak sonucu olmak üzere 13 Filistinli mahkûm öldürüldü.

İsrail'i ‘el-Bergusi'yi öldürmeye çalışmakla’ suçlayan Faris, “65 yaşındaki el-Bergusi'nin acımasız baskı birimleri tarafından defalarca dövülmesinin, son aylarda birçok mahkûmun başına geldiği gibi ölümüne yol açabileceğini” söyledi.

Faris, el-Bergusi'nin hayatından gerçekten endişe duyduğunu ifade ederek,“cezaevlerinde başkalarını öldürdükleri gibi onu da öldürebilirler” dedi.

Faris’e göre el-Bergusi'ye yönelik acımasız baskılar ‘İsrail makamlarının el-Bergusi tarafından yayınlandığını söylediği ve Filistinli güvenlik personelini Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimcileri ve askerleri vurmaya çağıran sahte bir açıklamanın’ ardından başladı.

El-Bergusi'nin ofisinin İsrailli taraflarca desteklenen açıklamayı yalanlamakta gecikmediğini belirten Faris, İsrail'in bunu, “el-Bergusi'yi bir hapishaneden diğerine nakletme ve dövmeye başlamak için bahane olarak kullandığını” söyledi.

Faris, İsrail'in el-Bergusi'ye misilleme amacıyla kasıtlı olarak saldırdığını ve kötü muamelede bulunduğunu, çünkü onun Filistinliler için temsil ettiği mücadelenin sembolizminin ve herhangi bir esir takası anlaşmasında serbest bırakılması olasılığının farkında olduğunu açıkladı.

En kötü işkence biçimleri

Filistinli Tutuklular ve Eski Mahkumlarla İlişkiler Dairesi Başkanı, Filistin Yönetimi liderliğinin el-Bergusi'ye yönelik baskının durdurulmasını sağlamak için son günlerde ABD, Mısır ve Katarlı yetkililerle temasa geçtiğini açıkladı.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, İsrail'i Filistinli mahkûmları ‘en ağır işkence, istismar, baskı ve tecride’ maruz bırakmakla suçladı.

Eş-Şeyh, el-Bergusi'nin ‘tecrit, işkence, baskı ve aşağılama girişimleri ile hayatını tehlikeye atan dayaklara maruz kaldığını’ kaydetti.

El Fetih Merkez Komitesi, ‘Merkez Komite üyesi Mervan el-Bergusi'ye ve işgal hapishanelerindeki diğer kahraman mahkumlara yönelik sürekli saldırıları’ kınadı.

Hareket tarafından yapılan açıklamada, Mervan el-Bergusi'ye yapılan saldırının tüm Merkez Komite'ye yapılmış bir saldırı olduğu belirtildi.

Hareket, söz konusu saldırıların ‘işgalin ve onun araçlarının mahkûm hareketine karşı yürüttüğü çılgınca kampanya bağlamında, yiğit tutuklulara yönelik kısıtlamaları sıkılaştırarak ve en iğrenç istismar, aşağılama, mahrumiyet ve aç bırakma türlerini uygulayarak’ devam ettiği belirtti.

Birkaç hafta önce İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, İsrail Cezaevleri’ndeki sabotajcılara karşı kendisinin net politikasını uyguladığı için mutlu olduğunu dile getirdi.

Ben-Gvir'e göre el-Bergusi ‘planlanmış bir isyanla ilgili bilgi üzerine’ hücreye nakledildi. Ben-Gvir ayrıca, ‘sabotajcıların cezaevlerini kontrol ettiği günlerin sona erdiğini’ belirtti.

Ben-Gvir, Kobi Yakubi'yi Filistinli mahkumların tutukluluğunu denetleyen İsrail Cezaevi Servisi'nin başına atadı.

Filistin'de yapılan kamuoyu yoklamaları, yaklaşan başkanlık seçimlerinde Mervan el-Bergusi'nin oyların yüzde 51'ini, Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye'nin ise yüzde 45'ini alacağını gösteriyor.

Mevcut savaşın başlangıcından bu yana İsrail işgal güçleri, Batı Şeria'da 7 binden fazla Filistinliyi tutukladı ve yüzlercesini serbest bıraktı.

Sadece Batı Şeria'daki tutuklu sayısı 9 binin üzerine çıkarken, Gazze Şeridi'nden yüzlerce kişinin akıbeti ve tutukluluk koşulları bilinmiyor.

Beş aydan fazla bir süredir İsrail, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) temsilcilerinin gözaltı koşullarını denetlemesini engellemenin yanı sıra, mahkumların ailelerinin her zamanki gibi onları ziyaret etmesini de engelledi.


İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’ndan kıtlığa karşı Gazze’ye insani yardımın artırılması yönünde acil durum tedbir kararı vermemesini talep etti

Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı Yargıçları (Reuters)
Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı Yargıçları (Reuters)
TT

İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’ndan kıtlığa karşı Gazze’ye insani yardımın artırılması yönünde acil durum tedbir kararı vermemesini talep etti

Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı Yargıçları (Reuters)
Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı Yargıçları (Reuters)

İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’ndan yaklaşmakta olan kıtlığa karşı Gazze’ye insani yardımın artırılması yönünde acil durum tedbir kararı vermemesini talep etti ve Güney Afrika’nın bu yöndeki talebini ‘ahlaki açıdan tiksindirici’ olarak nitelendirerek reddetti.

İsrail, dün kamuoyuna açıklanan, mahkemeye sunduğu hukuki başvuruda, ‘Gazze’de yapmakta olduğu eylemlerin de gösterdiği gibi, insani durum ve masum hayatlarla ilgili gerçek kaygıları olduğunu’ ifade etti.

Tel Aviv’in avukatları, İsrail’in Gazze Şeridi’nde kasıtlı olarak insani acıya neden olduğu yönündeki suçlamaları reddetti.

Avukatlar, Güney Afrika’nın tekrarlanan ek tedbir taleplerinin, sürecin kötüye kullanılması anlamına geldiğini de ifade etti.

Başvuruda, Güney Afrika’nın 6 Mart’ta yaptığı yeni tedbir talebindeki suçlamaların ‘gerçekte ve hukukta tamamen temelsiz ve ahlaki açıdan tiksindirici’ olduğu belirtildi.

Ayrıca bu suçlamaların, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ve mahkemenin suiistimal edildiği anlamına geldiği de vurgulandı.

Güney Afrika, İsrail’i 7 Ekim’de Hamas’ın saldırılarının ardından Gazze’de soykırım yapmakla suçlayarak, Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı.

Uluslararası Adalet Divanı, Ocak ayında İsrail’in Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi kapsamına girebilecek her türlü eylemden kaçınması ve güçlerinin Gazze’deki Filistinlilere karşı soykırım eylemleri yapmamasını sağlaması gerektiği yönünde bir karar aldı.

İsrail, Filistinli sivilleri hedef aldığına dair suçlamaları reddederek, tek amacının Hamas’ı ortadan kaldırmak olduğunu iddia ediyor.

Ancak yardım kuruluşları, Gazze’deki 2,3 milyon kişiye insani yardım göndermenin çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya olduğunu bildiriyor.

Uluslararası Adalet Divanı’nın karar aldığı acil durum tedbirleri, durumun daha da kötüleşmesini önlemek amacıyla geçici tedbir görevi görüyor.

Mahkemenin davanın tamamını ele alması genellikle birkaç yıl sürüyor.


BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu

BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu
TT

BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu

BMGK Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de gemileri hedef alan saldırılarına “derhal son vermeleri” çağrısında bulundu

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Yemen’deki İran destekli Husilere Babu’l Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz'den geçen gemileri hedef alan saldırılarına ‘derhal son vermeleri’ çağrısında bulundu. BMGK, BM üyesi ülkeleri de Husilerin daha fazla saldırı düzenlemelerini kolaylaştıracak silah ve mühimmata ulaşmalarını önlemek için ‘yakın iş birliği’ yapmaya çağırdı.

BMGK’nın 15 üyesi oybirliğiyle, 6 Mart'ta True Confidence adlı yük gemisine düzenlenen füzeli saldırı da dahil olmak üzere Husilerin Kızıldeniz'deki ticari gemileri hedef alan saldırılarını ‘en güçlü ifadelerle kınama’ kararı aldı. Yunanistan’a ait True Confidence yük gemisine düzenlenen füzeli saldırıda ikisi Filipinli, biri Vietnamlı üç denizci ölmüş, en az dört denizci de yaralanmıştı. BMGK üyeleri, 2 Mart'ta, İngiliz gemisi Ruby Mare’ye 18 Şubat'ta düzenlenen ve geminin batmasına neden olan saldırıyı kınamışlardı. Saldırıların yol açtığı ‘olumsuz yansımalara’ dikkat çeken yetkililer, batık geminin ‘bölgedeki seyrüsefer güvenliğini tehdit ettiğini’ açıkladılar.

BMGK üyeleri tarafından yapılan ortak açıklamada, BMGK’nın 2216 sayılı ve sonraki kararlarının tam olarak uygulanmasının önemi vurgulanırken, Husilerin daha fazla saldırı düzenlenmelerini kolaylaştıracak silah ve mühimmata ulaşmalarını önlemek için Yemen hükümeti de dahil olmak üzere tüm taraflara yakın iş birliği çağrısında bulunuldu. Açıklamada ayrıca tüm üye ülkelerin silah ambargosu kapsamındaki yükümlülüklerine uymaları gerektiğinin altı çizildi. 100 günü aşkın süredir yasadışı bir şekilde alıkonulan Galaxy Leader isimli kargo gemisinin ve mürettebatının derhal serbest bırakılmasını isteyen BMGK, Yemen ve ötesindeki insani çabaların yanı sıra, Yemenlilerin geçim kaynaklarından biri olan yerel balıkçılık sektörü açısından Kızıldeniz’deki seyrüsefer güvenliğinin önemine dikkat çekti.

BMGK, uluslararası hukuk ve BMGK’nın 2722 sayılı kararı uyarınca Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nden geçen ticari gemileri hedef alan saldırılarına ‘derhal son vermeleri’ çağrısında bulundu. Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb boğazından geçen ticari gemilere sahip ülkelerin seyir haklarını kullanılmasına ve seyrüsefer özgürlüklerine saygı duyulması gerektiğini vurgulayan BMGK üyeleri, Husilerin, gemilerin Yemen kara sularına girmeden önce Husilerin kontrolündeki Denizcilik İdaresi'nden izin alması gerektiğini belirttiği 4 Mart tarihli açıklamasının, ticari seyrüsefer özgürlüğü ve başta Yemen olmak üzere çeşitli ülkelere yönelik insani çalışmalar üzerindeki olumsuz etkilerine karşı uyardılar.

Bölgede barışı ve güvenliği hedef alan tehditlerle mücadele etmek için uluslararası ve bölgesel iş birliğinin güçlendirilmesinin önemine dikkat çeken BMGK, Yemen'deki barış sürecini korumak için Kızıldeniz'deki gerilime son verilmesi çağrısında bulundu. Yemen hükümetinin deniz ortamını koruma çabalarını öven BMGK üyeleri, bölgede tansiyonun olası çok boyutlu sonuçlara yol açabilecek şekilde yükselmesini önlemek için BM ve Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkelerin yanı sıra, bölgesel ve alt bölgesel kuruluşlarla yakın iş birliği içinde uluslararası katılımın sürdürülmesi çağrısı yaptılar. Gerilimin bölgeye daha fazla yayılmasına ve bölge ve ötesinde güvenliği ve istikrarı etkilemesine izin verilmemesi, bunun engellenmesi gerektiğini vurgulayan BMGK, bölgesel gerilimlere katkıda bulunan ve bu gerilimleri şiddetlendiren temel nedenlerin ele alınması gereğinin de altını çizdi.

Üye ülkeleri ‘özelde Kızıldeniz ve daha geniş kapsamda bölgedeki gerilimin daha fazla tırmanmasını önlemek için dikkatli ve itidalli olmaya’ çağıran BMGK, ayrıca Yemen’de BM himayesinde devam eden diyalog ve barış sürecinin desteklenmesinin yanı sıra, tarafların bu çerçevedeki diplomatik çabalarının güçlendirilmesinin teşvik edilmesini de istedi.


BM'nin ‘kıtlık’ ilan etme kriterleri neler?

Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
TT

BM'nin ‘kıtlık’ ilan etme kriterleri neler?

Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)

Acil önlemler alınmadığı takdirde mayıs ayı sonuna kadar Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kıtlık yaşanacağı uyarısında bulunan Birleşmiş Milletler (BM), belirli bir bölgede kıtlık ilan etmek için katı kriterler kullanıyor.

Şarku'l Avsat'ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre BM, Roma merkezli iki uzman kuruluşu olan Dünya Gıda Programı (WFP) ve Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi olarak bilinen teknik bir organı kullanmasına güveniyor.

Bu sistem gıda güvensizliğinin ciddiyetini, uluslararası bilimsel standartlara dayalı bir ölçekte analiz edip sınıflandırıyor. Sistemin son raporu Gazze nüfusunun yarısının, yani 1,1 milyon kişinin şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşadığını gösteriyor.

WFP tarafından dün (pazartesi) yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kıtlığın ‘eli kulağında’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, “Bu, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi tarafından kaydedilen en yüksek gıda felaketiyle karşı karşıya olan insan sayısıdır” ifadesi yer aldı.

Kıtlık nedir?

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi, kıtlığı, ‘gıdaya erişimin olmaması nedeniyle yaygın yetersiz beslenme ve açlığa bağlı ölümlerle karşı karşıya kalan bir nüfus’ olarak tanımlıyor.

BM, şu anda yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı, ulaşılması zor kuzey Gazze Şeridi'nde ‘yaklaşan’ bir kıtlık uyarısında bulundu.

Bu bölgede yaşayanlar her gün havadan sınırlı miktarda atılan yardımların gelmesini bekliyor. Yardım paraşütleri yere yaklaşır yaklaşmaz, bölge sakinleri bir torba yiyecek alabilmek umuduyla enkazların arasına koşuyor.

Karadan gelen yardımlar ise İsrail tarafında denetlendikten sonra çoğunlukla Mısır'dan ve Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor.

Ancak bu yolla Gazze'ye ulaşan yardım miktarı halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Bu da kuzeye giden başka yolların açılması çağrılarına ve Kıbrıs'tan gıda yüklü iki gemi gönderilmesi gibi çeşitli girişimlere yol açtı.

Kıtlık nasıl ölçülür?

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi’ne göre kıtlık, beş aşamadan oluşan akut gıda güvensizliği ölçeğinin en ciddi aşamasıdır.

Birinci aşama: Gıda güvenliğiyle ilişkili stres etkenleri çok az veya hiç yok.

İkinci aşama: Bazı insanlar yiyecek bulma konusunda stres yaşar

Üçüncü aşama: Gıda krizi.

Dördüncü aşama: Acil durum.

Beşinci aşama: Felaket durumu veya kıtlık.

Şarku’l Avsat’ın BM internet sitesinden aktardığı bilgiye göre bir bölge, üç kriteri yerine getirdiğinde beşinci aşamaya ulaşılır:

- O bölgedeki nüfusun en az yüzde 20'si aşırı düzeyde açlıkla karşı karşıyadır.

- Aynı bölgedeki çocukların yüzde 30'u zayıf ya da boylarına göre aşırı zayıf.

- Ölüm oranı ortalamaya göre iki katına çıkmıştır. Yetişkinler için bu oran günde 10 binde bir ölüm, çocuklar içinse günde 10 binde iki ölümdür.

Üçüncü kriterle ilgili olarak, WFP’ye göre ölümler hızlanıyor, ancak çatışma bölgelerinde genellikle olduğu gibi mevcut rakamlar sınırlı.

Ancak tahminlere göre ‘radikal önlemler almak için kıtlık teyit edilene kadar beklemek haklı gösterilemez.’

Sivil toplum kuruluşu Açlığa Karşı Eylem’den (Action Against Hunger) Jean-Raphael Poitou, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi tarafından dün (pazartesi) yayınlanan rakamların ‘dünyaya son uyarı’ olduğunu söyledi.

Poitou, AFP'ye verdiği röportajda “Hemen harekete geçilmeli. Yetersiz beslenen çocukları kurtarmak için çözümümüz var ama Gazze'ye erişimimiz yok” ifadelerini kullandı.

Kıtlığın nedenleri nelerdir?

Kıtlığın başlıca nedenleri şunlardır:

- Kuraklıklar, seller, kasırgalar, depremler ve zararlı böcekler (örneğin çekirgeler) gibi doğal afetler.

- Gıda ticaretini sekteye uğratan ve gıda fiyatlarını ve oynaklığını artıran ekonomik krizler.

- Bir afete yetersiz insani müdahale.

- (Sınıflandırmaya göre 1,9 milyon insanın yerinden edildiği Gazze'de olduğu gibi) nüfusun yerinden edilmesine ve gıda kıtlığına yol açan silahlı çatışmalar.

Kıtlığı kim ilan ediyor?

Kıtlık için sınıflandırma kriterleri karşılandığında, kıtlık ilan etmek hükümet yetkilileri ve BM kuruluşları gibi ülke düzeyindeki paydaşların elindedir.

BM tarafından ilan edilen son kıtlıkların tarihi Güney Sudan'da 2017'ye, Somali'de ise 2011'e kadar uzanıyor.


Fidan: Süleymaniye’deki KYB liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, bizim için ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Fidan: Süleymaniye’deki KYB liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, bizim için ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki tüm dış politika araçlarını koordineli şekilde kullanma konusunda kararlı olduğunu vurguladı.

Bakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında dış politika gündemini değerlendirdi, soruları yanıtladı.

Irak'taki terörle mücadeleye değinen Fidan, "Bizim arzumuz Süleymaniye'deki arkadaşlarımızın yol yakınken hatalarından geri dönmesi, Türkiye'yle dostluklarını, tarihte olduğu gibi bugün de perçinlemeleri ve ortak geleceğe bizim beraber hareket etmemiz." ifadelerini kullandı.

Fidan, Erbil, Süleymaniye, Bağdat, Kerkük ve Musul'da "geleceği hep beraber" kuracaklarını, burada terör örgütlerine yer olmadığını belirterek, "Bunları artık bizim sistem dışına atmamız lazım. Bunlar kullanım ömrü tamamlanmış örgütler. Sözünü ettiğim şehirler, kültürler kadim kültürler ve daha önce bu türden tehditlerin üstesinden geldiler, inşallah bundan sonra da gelecekler." diye konuştu.

İleri tedbirlerin gündemde olup olmadığının sorulması üzerine Fidan, şöyle yanıt verdi:

"Siz benim düşmanıma destek verdiğiniz sürece ne yapmamı bekliyorsunuz? Bu konuda açığız. Bu düşmanın senden istifade etmesinin yolunu engellemek benim görevim. Ben bunu yapacağım. Bunu yaparken de sana hile tuzak kurmuyorum, yüzüne söylüyorum. Bundan vazgeç, çünkü bu senin lehine değil, kimsenin lehine değil. Süleymaniye'deki halk Türkiye'nin dostu olan bir halk. Terör örgütüyle işi olabilecek bir halk değil."

Bakan Fidan, "Süleymaniye’deki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, samimiyeti bizim için bir problem olmanın ötesinde artık ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur." dedi.

Fidan, "Türkiye bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki tüm dış politika araçlarını koordineli bir şekilde kullanma konusunda kararlı." şeklinde konuştu.


Ailesi, Kennedy Jr.'a sırt çevirdi: Bir başka başkan adayını desteklediler

Robert F. Kennedy Jr. (AP)
Robert F. Kennedy Jr. (AP)
TT

Ailesi, Kennedy Jr.'a sırt çevirdi: Bir başka başkan adayını desteklediler

Robert F. Kennedy Jr. (AP)
Robert F. Kennedy Jr. (AP)

Kennedy ailesinin üyeleri pazar günü Beyaz Saray'ı ziyaret edip Başkan Joe Biden'a övgüler yağdırarak, Robert F. Kennedy Jr.'ı hiçe saymış gibi göründüler. 

Ünlü klanın çok sayıda üyesi hafta sonu Aziz Patrick Günü kutlaması için Başkan'a katıldı.

Halihazırda 2024 ABD başkanlık seçiminde bağımsız aday olarak yarışan RFK Jr.'ın katılmaması dikkat çekti.

Daha önce RFK Jr.'ın başkanlık kampanyasını desteklemediklerini açıkça ifade eden bazı Kennedy üyeleri yaraya tuz basarak sosyal medyada etkinliğin fotoğraflarını paylaştı ve Biden'a desteklerini dile getirdi.

RFK Jr.'ın küçük kız kardeşi Kerry Kennedy, X'te yazdığı bir gönderide, "Dünyanın daha iyi olmasını dilemek yetmez, dünyayı daha iyi hale getirmelisiniz" dedi.

Kerry sözlerine, "@POTUS Başkan Biden, dünyayı daha iyi hale getiriyorsunuz" diye devam ederek Kennedy ailesinin birkaç neslinin Başkan'la birlikte çekilmiş fotoğrafını ekledi.

Bağımsız başkan adayının yeğeni Joe Kennedy III de "Bu öğleden sonra gerçekleştirdiğimiz küçük bir aile toplantısı!" diye yazarak konuya dahil oldu.

Kennedy Jr. kendi ailesi tarafından ilk kez alenen hiçe sayılmıyor.

RFK Jr.'ın başkanlığa aday olduğunu açıklamasının ardından aile üyeleri onu "tehlikeli" ve "ülkemiz için riskli" diye kınadıkları bir bildiri yayımlamıştı.

Meşhur siyasi hanedanın 4 üyesi adına Kerry Kennedy, "Bobby babamızla aynı adı paylaşıyor olabilir ancak aynı değerleri, vizyonu ya da yargıları paylaşmıyor" diye yazmıştı.

JFK'nin torunu Jack Schlossberg de daha önce kuzenini kınamış ve onu soyadları için "utanç kaynağı" diye nitelendirmişti.

Schlossberg, "Kişisel kazanç ve şöhret için; Camelot'u, komplo teorilerini, çatışmaları ve ünlülüğünü kullanıyor" demişti.
Kennedy Jr. daha önce de başta Kovid aşısı olmak üzere komplo teorilerini güçlendirmekle suçlanmıştı.

Aşıların beyin bozukluklarıyla bağlantılı olduğuna dair temelsiz iddialarda bulunmakla itham edilmişti. Ayrıca Kovid-19'a neden olan virüsün "etnik hedefli" olduğunu ve "beyaz ve siyahlara saldırmayı hedeflediğini" iddia etmişti.

ABD senatörü Robert F. Kennedy'nin oğlu, ilk olarak nisanda ABD Federal Seçim Komisyonu'na (FEC) Demokrat Parti adaylığı için belgelerini sunmuş ancak daha sonra bağımsız aday olarak yarışmaya başlamıştı.

RFK Jr. ekimde Fox News'e verdiği bir röportajda bu kararının "çok acı verici" olduğunu belirtmişti. Ayrıca "ailemin partisinden ayrılmak çok ama çok zor bir durum" diye itirafta bulunmuştu. 

Kennedy Jr., "Bu, başka seçeneğim olduğunu hissetmediğim bir seçimdi" diye eklemişti.

AP'ye göre anketler, ailesinin Demokrat Parti'yle yakınlığına rağmen Demokratlardan çok daha fazla sayıda Cumhuriyetçinin RFK Jr. hakkında olumlu görüşe sahip olduğunu gösteriyor.

Uzmanlar, kasımda Kennedy Jr'ın oyların yüzde 24'ünü alarak hem Demokratlardan hem de Cumhuriyetçilerden milyonlarca oy toplayabileceğini tahmin ediyor.

Biden'ın müttefikleri, RFK Jr.'ın kampanyasını "ciddiyetsiz" diye nitelendirmişti. 
Independent Türkçe


ABD askerlerine kapıyı gösteren Nijer, İran'la uranyum anlaşması mı yaptı?

Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)
Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)
TT

ABD askerlerine kapıyı gösteren Nijer, İran'la uranyum anlaşması mı yaptı?

Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)
Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)

Nijer cuntasının ABD'yle yaptığı askeri işbirliği anlaşmasının feshedildiğini cumartesi duyurmasının yankıları sürüyor.

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ) Nijer'in İran'la bağına dair bugün bir özel haber yayımladı.

Nijer ve ABD'li yetkililere dayandırılan habere göre Amerikalı üst düzey yetkililer, Afrika ülkesini kontrol eden askeri cuntayı İran'a uranyum sağlamama konusunda uyardı. Nijer cuntası da Tahran'la sürdürülen gizli görüşmelere dair ikazın üzerine ABD'yle yaptığı askeri işbirliği anlaşmasının feshedildiğini cumartesi akşamı alelacele duyurdu.

ABD ve diğer Batı ülkelerinden yetkililer, Nijer cuntasının ülkenin zengin uranyum rezervlerini paylaşmak için İran'la görüşmeler sürdürdüğünün istihbaratını son aylarda aldıklarını bildirdiler. 

Nijer cuntasının atadığı başbakan Lamine Zeine'nin ocakta Tahran'a giderek başta Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi olmak üzere üst düzey İranlı yetkililerle bu konuyu görüşmesinden ABD'nin rahatsız olduğu ifade edildi. 

Batılı yetkililer, bu konudaki müzakerelerin şubatta çok ileri bir seviyeye vararak neredeyse bitme aşamasına geldiğini aktardı.  

ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee'nin geçen hafta Niemey'e giderek Nijerli liderlerle yaptığı görüşmelerde konu İran'a gelince havanın çok gerginleştiği, Washington'ın "demokrasiye dönüş" ve Rus askeri eğitmenler konusundaki vurgularının da rahatsızlık verdiği belirtildi. 

"ABD bize bilgi vermedi"

Hükümet sözcüsü Amadou Abdramane cumartesi gecesi devlet televizyonundan yaptığı açıklamada, ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı askeri ve sivil personelin Nijer'de görev yapmasına izin veren askeri anlaşmanın derhal yürürlükten kaldırıldığını bildirmişti.

İran'la hiçbir zaman uranyum anlaşması yapmadıklarını savunan Abdramane, Washington'ı diplomatik ve askeri ittifaklar konusunda kendilerine müdahale etmeye çalışmakla suçlamıştı. 

Abdramane, geçen hafta ülkelerinde temaslarda bulunan ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee ve ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley'in ziyaretine ilişkin kendilerine önceden bilgi verilmediğini de söylemişti.

Kritik üs tehlike altında

Nijer'de bine yakın ABD askeri bulunuyor. Sahra Çölü'nün güney ucundaki Agadez kenti yakınlarında da Niger Air Base 201 isimli bir İHA üssü yer alıyor.

Niger 201, ABD'nin Afrika'da İHA operasyonlarını da yürüttüğü en büyük ikinci üs konumunda. İlk sıradaysa Cibuti'deki daimi üs var.

İnşaatı ve finansmanı ABD'ye, mülkiyetiyse Nijer ordusuna ait üs, yüksek teknolojili uydu iletişim sistemleriyle 2019'dan bu yana hizmet veriyor.

Nijer devletinden 10 yıllığına kiralanan Niger 201, ABD'nin en büyük ve en pahalı İHA üssü olarak kabul ediliyor.

İnşası için 110 milyon dolar, yıllık bakımı içinse 30 milyon dolar harcayan ABD, söz konusu üssü, Sahel'deki ana istihbarat ve gözetleme merkezi olarak kullanıyor.

Nijer, Mali ve Burkina Faso, Batı'dan kopuyor mu?

Nijer, Batı ülkelerinin Sahel bölgesindeki son büyük güvenlik ortağı konumundaydı.

Temmuzda Muhammed Bazum iktidarını devirerek yönetime el koyan Nijer cuntası, Avrupa Birliği'yle yapılan iki güvenlik anlaşmasını da aralıkta iptal etmişti. Nijer'le AB arasında, Sahel bölgesindeki radikal İslamcı militanlara karşı yürütülen savaşa yönelik işbirliği anlaşmaları vardı.

Cunta yönetimlerinin iktidarda olduğu Batı Afrika ülkeleri Nijer, Mali ve Burkina Faso, ülkelerindeki militanlarla mücadele için ortak güvenlik gücü oluşturmaya karar verdiklerini önceki haftalarda duyurmuştu.

Üç ülkede El Kaide ve IŞİD'e bağlı militanların gerçekleştirdiği şiddet eylemleri nedeniyle sivil hükümetlere karşı öfke oluşmuş ve bu durum peş peşe gelen askeri darbelere zemin hazırlayan faktörlerden biri olmuştu.

Eski sömürgecileri Fransa'yla ilişkileri keserek Rusya'yla yakınlaşma yoluna giden Nijer, Mali ve Burkina Faso geçen yıl bir federasyon kurma hedefiyle Sahel Devletleri İttifakı'nı oluşturmuştu. 

Üç ülkenin yönetimleri ocakta, bölgesel blok Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'ndan (ECOWAS) çekilme niyetinde olduklarını da açıklamıştı. ECOWAS, askeri darbeler nedeniyle üç ülkeye de daha önce yaptırım uygulamıştı.
Independent Türkçe, Wall Street Journal, AA