Kurtların tıpkı köpekler gibi insanlara yakınlık gösterdiği ortaya çıktı

Kurtlar, aşina oldukları eğitmenleriyle birlikteyken daha az stresliydi

Yavru kurt Hendrix (Christina Hansen Wheat/Stockholm Üniversitesi)
Yavru kurt Hendrix (Christina Hansen Wheat/Stockholm Üniversitesi)
TT

Kurtların tıpkı köpekler gibi insanlara yakınlık gösterdiği ortaya çıktı

Yavru kurt Hendrix (Christina Hansen Wheat/Stockholm Üniversitesi)
Yavru kurt Hendrix (Christina Hansen Wheat/Stockholm Üniversitesi)

Yapılan araştırma kurtların, insan bakıcılarıyla köpeklerinkiyle aynı şekilde bağ kurduğunu ortaya koydu.
İsveç'teki Stockholm Üniversitesi'nden bir ekip, 10 günlük olmalarından itibaren kurt ve köpek yavrularını yetiştirip, bağlanma davranışlarını izlemek için tasarlanmış çeşitli davranış testlerinden geçirdi.
The Independent'ın haberine göre, kurtlar, tanıdık ve yabancı kişiler arasında anında ayrım yaptı ve köpeklere benzer şekilde onlara karşı daha fazla yakınlık gösterdi. Ayrıca tanıdık yüzler kurtları stresli durumlarda sakinleştirdi.
Bu keşifler, köpeklerde insanlarla bağ kurmak için gerekli yeteneklerin ancak insanlar onları evcilleştirdikten sonra ortaya çıktığı hipoteziyle çelişen bir dizi kanıtın arasına eklendi.
Dr. Christina Hansen Wheat şöyle konuştu:
"Kurtların, aynı köpekler gibi, yabancıya kıyasla tanıdık kişiyi tercih ettiği çok açıktı. Fakat belki daha da ilginç olan, köpekler deneyden belirgin şekilde etkilenmezken, kurtların etkilenmesiydi. Stresten ötürü deney odasında bir aşağı bir yukarı yürüyorlardı. Bununla birlikte esas dikkat çekici şey, tüm yaşamları boyunca kurtlarla birlikte olan tanıdık bir bakıcı deney odasına tekrar girdiğinde stresle yürüme davranışının durmasıydı ve bu da tanıdık kişinin kurtların sosyal stresini azalttığını gösteriyordu. Bu durumun kurtlar için geçerli olduğunun daha önce ortaya konduğunu düşünmüyorum ve bulgular hayvanlarla tanıdık kişiler arasındaki bağların varlığını da pekiştiriyor."
Dr. Christina Hansen Wheat
Dr. Christina Hansen Wheat, genç kurt Lemmy'yle birlikte (Peter Kaut)
Dr. Wheat, köpeklerle kurtlar arasındaki benzerliklerin, köpeklerimizde gördüğümüz davranışların nereden geldiğine ilişkin bize bilgi verebileceğini ekledi.
İnsana yönelik bağlanma sergileyen kurtlar, köpeklerin evcilleştirilmesinin ilk aşamalarında öne çıkarak avantaj sağlamış olabilir.
Makale Ecology and Evolution bilimsel dergisinde yayımlandı.



Kuyudan çıkan insan kemikleri, 800 yıllık destandaki olayı doğruladı

Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
TT

Kuyudan çıkan insan kemikleri, 800 yıllık destandaki olayı doğruladı

Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)

Norveç'teki bir kuyuda bulunan insan kemiklerinin, 800 yıllık bir destanda adı geçen bir kişiye ait olduğu saptandı. Yeni çalışma, suyu kirletmek için kuyuya atıldığı söylenen adam hakkında beklenmedik bir gerçeği ortaya çıkardı. 

1184'ten 1202'ye kadar bugünkü Norveç'in büyük bir kısmına hükmeden Kral Sverre Sigurdsson'un hayatını anlatan Sverris Destanı'nda ülkenin iç kesimindeki bir kaleye yapılan baskından söz ediliyor. 

Kralın, Roma Katolik Kilisesi'yle bağlantılı karşıtları olan Bagler grubu, Sverresborg Kalesi'ne 1197'de düzenledikleri baskında evleri yakıp yıkıyor ve bölgenin sularını zehirlemek için ölü bir adamı kuyuya atıyor. Destana göre daha sonra kuyu taşlarla dolduruluyor. 

Özellikle kralın gözetiminde yazılmasından dolayı uzmanlar bu destanın ne kadar güvenilir olduğundan emin değildi. 

Fakat hakemli dergi iScience'ta dün (25 Ekim) yayımlanan çalışma, en azından "Kuyudaki Adam" hikayesinin doğru olduğuna işaret ediyor. 

Arkeologlar 1938'de Sverresborg Kalesi harabelerinde terk edilmiş bir kuyuda, büyük taşların altında insan kemikleri bulmuştu. Ancak bilimsel araştırma tekniklerinin yetersiz kalmasından dolayı kemiklerin detaylıca incelenmesi mümkün olmamıştı. 

2014 ve 2016'daki kazılardaysa adamın sol elinin parçaları ve bedeninden koparılmış kafatası çıkarılmıştı.

Bilim insanları yeni çalışmada genom dizileme ve radyokarbon tarihleme yönteminden yararlanarak Kuyudaki Adam'ın gizemini aydınlattı.
 

Araştırmacılar, adamın kafatasındaki darbelere dayanarak kuyuya atılmadan önce ciddi seviyede yaralandığını tahmin ediyor (Åge Hojem/NTNU Üniversite Müzesi)Araştırmacılar, adamın kafatasındaki darbelere dayanarak kuyuya atılmadan önce ciddi seviyede yaralandığını tahmin ediyor (Åge Hojem/NTNU Üniversite Müzesi)

Analizler, kemiklerin yaklaşık 800 yıl önce yaşayan ve 30-40 yaşlarında ölen bir erkeğe ait olduğunu ortaya koydu. 

Ekip, bu tarihin destandaki zamanlamayla örtüşmesinden dolayı kemiklerin baskını düzenleyenler tarafından kuyuya atılan adama ait olduğunu söylüyor. 

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Dr. Michael Martin, "İlk kez bir Norveç destanında anlatılan bir kişinin ya da karakterin kalıntılarının sahibi kesin bir şekilde tespit edildi" diyerek ekliyor: 

Bu aynı zamanda bir Ortaçağ metninde adı geçen belirli bir kişinin tüm genom dizisini elde ettiğimiz en eski vaka.

Bilim insanlarının yaptığı DNA analizi, Kuyudaki Adam'ın mavi gözlü, açık tenli, sarışın veya açık kahverengi saçlı olduğuna işaret ediyor. Bu pek ilginç olmasa da genetik bilgilerinin Norveç'in güneyindeki kişilerle yakından eşleşmesi araştırmacıları şoke etti. 

Daha önce kuyuya atılan kişinin baskına uğrayan iç kesimden biri olduğu düşünülüyordu. Ancak saldırıyı düzenleyen Bagler grubunun güneyli olması bu teoriye şüphe düşürüyor.

Dr. Martin "Hepimiz için en büyük sürpriz, Kuyudaki Adam'ın yerel halktan gelmemesi; aksine soyunun Norveç'in güneyindeki belirli bir bölgeye dayanmasıydı" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da kuşatma ordusunun kendi ölülerinden birini kuyuya attığına işaret ediyor. 

Norveç'teki Stavanger Üniversitesi'nden arkeolog ve tarihçi Roderick Dale, yer almadığı çalışmanın destanda anlatılan olayları doğruluyor gibi göründüğünü söylüyor. Ancak Dale bu tür destanların "tarihten çok propagandaya" daha yakın olduğunu ekliyor:

Bu nedenle günümüzdeki bir politikacının otobiyografisine yaklaştığımız şekilde yaklaşabiliriz. Yazarın yaşamı boyunca meydana gelen tarihi olayları ele almasına rağmen kendi başına bir tarih değil.

Independent Türkçe, CNN, New York Times, Live Science, iScience