Kürt Demokratik İlerici Partisi’nin siyasi büro idari yetkilisi Ahmed Süleyman Şarku’l Avsat’a konuştu: Suriye rejiminin askeri seçeneğe başvurması çözümü karmaşıklaştırdı ve dış müdahaleye kapı açtı

Ahmed Süleyman, Türkiye’ye ‘ulusal güvenliği’ konusunda güvence verilmesini desteklediğini açıkladı.

25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)
25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)
TT

Kürt Demokratik İlerici Partisi’nin siyasi büro idari yetkilisi Ahmed Süleyman Şarku’l Avsat’a konuştu: Suriye rejiminin askeri seçeneğe başvurması çözümü karmaşıklaştırdı ve dış müdahaleye kapı açtı

25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)
25 Ağustos’ta Kamışlı’da SDG mensuplarının bedenlerinin bulunduğu bir mezarlık (AFP)

Suriye’deki Kürt hareketinin en eski siyasi partilerinden biri olan Kürt Demokratik İlerici Partisi (Peşveru), Ankara ve Şam rejimleri arasındaki normalleşme sürecinin, Tahran’daki üçlü zirvenin ardından Rusya’nın talebi ve İran’ın baskısı ile geliştiğini belirtti. Zirve, geçen Temmuz sonunda Rusya, Türkiye ve İran’ı bir araya getirmişti. Partinin siyasi büro idari yetkilisi Ahmed Süleyman, ‘mücadelelerini adadıkları Kürt sorununu çözmek için’ Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimiyle diyalog çağrısında bulunduklarını söyledi. Süleyman, “Rejimin askeri ve güvenlik seçeneğine başvurması durumu karmaşıklaştırdı” dedi. Parti yetkilisi, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Türkiye’ye ‘Suriye’deki iç durumun ulusal güvenliğine tehdit oluşturmadığı’ konusunda güven verilmesi gerektiğini vurguladı. 1957 yılında kurulan partinin siyasi büro idari yetkilisi, Suriye’de ‘Kürt ulusal varlığını anayasal olarak tanıyan ve ona meşru haklarını veren’ çoğulcu bir demokratik sisteme geçerek, kapsamlı bir siyasi çözüm için bir genel çerçeve içinde Kürt sorununu çözmek amacıyla mücadele ettiklerini vurguladı. Parti, 11 yıllık savaş sırasında Şam’da Suriye hükümeti yetkilileriyle birden fazla kez doğrudan görüşmeler gerçekleştirdi.
Geçen cumartesi günü Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Kamışlı kentindeki parti binasında Ahmed Süleyman ile gerçekleştirilen röportajdan kesitler;

-Suriyeli Kürtler, Türkiye ile Şam’daki iktidar rejimi arasında yaşanan normalleşmeden endişe duyuyor mu?
Belki de Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin seyrinde ortaya koyulan herhangi bir atılım, ilk etapta Suriye rejimine fayda sağlayacaktır. Suriye ile Türkiye dahil komşu ülkeler arasında normal ilişkiler içindeyiz. Türk tarafına Suriye’deki iç durumun, Türk yetkililerin iddia ettiği gibi, ulusal güvenliği için bir tehdit oluşturmadığına dair güvence vermekten yanayız. Ancak bu durum, Suriye halkının ve özellikle Kürtlerin çıkarları pahasına olmamalı. Türkiye’nin ilk ve son talebinin, Suriye’deki Kürt sorununun çözüme kavuşturulmaması olduğu biliniyor. Ankara, Şam ile anlaşmaya varırsa, Kürt tarafının tüm idari ve askeri kazanımlarını kaybetmesi ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yetenek ve gücünün sınırlandırılması konusunda ısrar edecek.

-Bu durumu Kürt halkı ve onların ulusal davası için bir tehlike olarak görüyor musunuz?
2014 yılında Ayn el-Arab (Kobani) çatışmalarının, 2018’de Afrin, 2019’da Resulayn ve Tel Abyad’a yönelik operasyonlarda binlerce Kürdün komşu ülkelere ve Avrupa’ya göçünün ardından, Kürt güçlerin ulusal düzeyde bağımsız siyasi kararlarını korumaları, siyasi hareketlerinin gerçekçi söylemini sürdürmeleri ve kendilerini tüm uluslararası ve bölgesel çelişkilerden ve müdahalelerden uzak tutmaları gerekiyordu. Bazı Kürt partileri taktiksel kazanımlar elde etmiş olsalar da Kürt sorununu çözmek için olası fırsatların heba edilmesine ve içeriğinin boşaltılmasına katkıda bulundular. Suriye sahnesini etkileyen bölgesel ve uluslararası tarafların çelişkilerinin bir parçası haline geldiler. Bu çerçevede bu uluslararası tarafların ulaşabilecekleri herhangi bir çözüm, Kürt halkı ve bu ülkeler üzerindeki en zayıf ve en az etkili halka olan Suriye’deki hakları pahasına olacaktır.

-Suriye savaşının başlangıcından bu yana İlerici Parti, Şam’daki iktidar rejimiyle diyalog ve doğrudan müzakere çağrısında bulunuyor. Pozisyonunuza değinebilir misiniz?
Mücadelelerimizin çoğunu adadığımız Kürt sorunu başta olmak üzere, iktidardaki rejimle diyalog çağrısında bulunan ve müzakere masasına oturup olası çözümler arayanlar arasındayız. Ancak rejimin askeri ve güvenlik seçeneğine başvurması, durumu karmaşıklaştırdı ve uzlaşıya dayalı bir ulusal çözüme ulaşılmasını zorlaştırdı. Daha da kötüsü, dış müdahale için kapıyı ardına kadar açtı. Suriye topraklarında konuşlanan tüm bu uluslararası ve bölgesel tarafların kendi ordularıyla ya da kendilerine destek veren milisler aracılığıyla müdahale etmesinden sonra sahne, daha karmaşık görünüyor. Tüm bunlar, krizin gerçekliğini kabul eden ve kapsamlı bir inceleme gerektiren ulusal bir programın yokluğunda gelişti. Kötü yanı ise, Suriyelilerin (muhalif ve rejim) krizi çözme konusunda gerçekçi bir algıya sahip olmaması ve en kötüsü de krizi çözme iradelerinin bulunmamasıdır.

-Rejim ve hükümet yetkilileriyle doğrudan görüştünüz mü?
Evet. Partimiz Şam’daki Suriye hükümeti yetkilileriyle ya onların daveti üzerine ya da İlerici Parti’nin talebi üzerine doğrudan görüşmeler yaptı. Bu durum, birden fazla vesileyle gerçekleşti ve aramızdaki son görüşme Nisan ayının başlarındaydı. Rejimle diyaloğun, Kürt saflarının birliğini ve Kürtlerin hakları konusunda birleşik bir tavrın formüle edilmesini gerektirdiğine inanıyoruz. Partimizin, diyaloğa yönelik ciddi kanallar açmak için gerekli mekanizmaları anlamaya odaklanan Şam ziyareti bu nedenle gerçekleşmiştir. Ziyaret sırasında ayrıca ‘Suriye krizini ve özellikle de Kürt sorununu ele almak için otoritenin tavrını ve vizyonu daha net anlamaya’ odaklanıldı.

-Sizin dışınızda diğer Kürt partileri rejim yetkilileriyle doğrudan görüşüyor mu?
Demokratik Birlik Partisi (PYD), kendi kontrol alanlarındaki düzenli kuvvetlerin yaygınlığı göz önüne alındığında, güvenlik ve askeri koordinasyonu ele almak üzere iktidardaki rejimle düzenli toplantılar gerçekleştiriyor. Anayasa Komitesi üyelerini içeren Kürt Ulusal Konseyi liderleri ise, Cenevre sürecinde olduğu gibi rejim temsilcileriyle doğrudan görüşüyorlar.

-İlerici Parti, rejim ile Kürt hareketi partileri arasında arabuluculuk yapabilecek kapasiteye sahip mi?
Şam ile görüşmelerimizin müzakere boyutuna ulaşmadığını söyleyebiliriz. Birleşik bir Kürt pozisyonunun yokluğunun, herhangi bir diyalogda gerçek bir etki oluşmasını engelleyici bir rolü olduğunun farkındayız. Görüşmelerimiz sırasında rejimi, Suriye’deki krizi çözmek için ulusal bir proje ve Kürt sorununu çözme vizyonunu sunmaya çağırdık. Partimize göre Kürt sorununun çözümü, Kürt ulusal varlığını anayasal olarak tanıyan ve ona meşru haklarını veren çoğulcu bir demokratik sisteme geçiş yoluyla kapsamlı bir siyasi çözümün genel çerçevesi içindedir.

-Kürt sorununun ulusal çerçevede mi yoksa uluslararası süreçler bağlamında mı çözülmesinden yanasınız?
Kürt sorununun çözümü, Şam’dadır ve bu kanaate ulaşmadan, Suriye’de Kürt sorununa gerçek bir çözüm bulunamaz. Birleşmiş Milletler’in (BM) rolünü, süreçlerini ve uluslararası arabuluculuğu, özellikle de rejimle yakın ilişkileri, askeri ve siyasi desteği aracılığıyla etkili Rus rolünü memnuniyetle karşılıyoruz. Ruslar, bazı Kürt partileri ile Suriye hükümeti arasında görüşmeler yapılmasına katkıda bulundu. Şam ile diyalog için birleşik bir Kürt heyeti oluşturmak amacıyla Kürt partilerini Hmeymim üssüne davet etme konusunda 2017 yılı ortalarında Moskova’da bir mutabakata varıldı. Ancak Kürt Konseyi’nin katılmayı reddetmesi, PYD heyetinin Özerk Yönetim adıyla temsil edilmesinde ısrar etmesi ve rejimin ciddi bir diyaloğa hazır olmaması nedeniyle görüşme başarısız oldu.

-İlerici Parti’nin Kürt çerçeveleri dışında konumlanmasının nedeni bunlar mı?
Partimiz, 2011 yılı sonunda Kürt Ulusal Konseyi’nin kurucuları arasındaydı ve diğer taraf olan ve o dönemde Batı Kürdistan Kurulu bünyesinde faaliyet gösteren PYD ile bir anlaşma ve siyasi anlayışa ihtiyaç olduğuna inanıyorduk. Ancak konsey içerisindeki organizasyonel durum ve karar alma şeklinin yanı sıra safları birleştirme çabalarımız da başarısız oldu. Bu uzun süreli kriz ortasında ulusal rolümüzü oynamamızı engellediler. Bu durum ise partimizi, 2015 yılında konseyden çekilme kararı almaya sevk etti ve o dönemki asıl sebep siyasi değil örgütsel bir anlaşmazlıktı. PYD ile birçok ikili görüşme gerçekleştirdik. Ancak onlardan gerçek bir siyasi ortaklık için herhangi bir yanıt alamadık.
                                                                                        
-İlerici Parti, Kürt hareketinin iki kutbu arasındaki farklı bakış açılarını yakınlaştırma vizyonuna sahip mi?
Suriye Kürtlerinin bağımsız bir karar merkezi olmadan, Kürt hareket için ‘ulusal haklarını elde etmek ya da ulusal rolünü etkinleştirmek düzeyinde’ gerçek bir etkinlik ve rol olmayacağına inanıyoruz. Siyasi birliğin olmaması Kürt hareketinin koşullarına olumsuz yansıdı. Suriye kararına askeri ve siyasi düzeyde el konulması gibi, hareketin özellikle iki kutbunda da Kürt kararına el konulması söz konusu.

-Suriye muhalefetine karşı tutumunuz nedir?
Kuruluşundan bu yana İlerici Parti, muhalif bir tavır benimsemiştir. Biz, genel özgürlüklerin sağlanması, çoğulcu bir demokratik sistemin sağlanması ve Baas Partisi’nin Kürtlere yönelik ayrımcı politikalarının reddedilmesi gerektiği çağrısı yapıyoruz. Bu nedenle her zaman Suriye muhalefetinin bir parçası olduk. Partimizin merhum sekreteri Abdülhamid Hac Derviş, 2005 yılında Şam Bildirgesi’nin yayınlanmasından kısa bir süre sonra, bildirgenin başkan yardımcısıydı ve ikinci turunda Cenevre görüşmelerinde Kürt hareketi heyetine başkanlık etti. 2011 baharında Suriye muhalefet hareketlerinin başlamasından sonra, ‘demokrasi, özgürlük ve eşitliğin sağlanması ve Kürt sorununa ulusal bir çözüm bulunması’ için demokratik muhalefetin yanında yer aldık.

-Türkiye’nin desteklediği ‘Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’ndan neden çekildiniz?
Kürt halkının haklarına ilişkin Suriye ulusal düzeyinde ileri sürülen ortak bir mutabakat zaptı imzalanmasının ardından Kürt Konseyi, 2013 yılında muhalefet koalisyonunun saflarına katıldı. Daha sonra koalisyonun, Türkiye hükümetinin baskısı sonucu bu belgeye pek sıcak bakmadığı görüldü. Muhalefet, Suriye halkının bileşenlerine güven veren bir siyasi programa henüz ulaşmış değil. Bugünkü durum, kapsamlı ulusal projeden yoksun olan ve tüm bileşenleriyle Suriye sokaklarında inandırıcılığı olmayan bir muhalefetle karşı karşıya olmamızdır. Bu nedenlerle Suriye muhalefetinin çerçevesinin dışındayız.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”