Nanorobotlar ile pnömoni tedavisi

Nanoparçacıklarla kaplı bir nanorobot (Araştırma ekibi)
Nanoparçacıklarla kaplı bir nanorobot (Araştırma ekibi)
TT

Nanorobotlar ile pnömoni tedavisi

Nanoparçacıklarla kaplı bir nanorobot (Araştırma ekibi)
Nanoparçacıklarla kaplı bir nanorobot (Araştırma ekibi)

San Diego'daki California Üniversitesi'nden nanoteknoloji alanında çalışan mühendisler, akciğerlerde yüzebilen ve ilaçları taşıyabilen nanorobotlar tasarladı. Bilim insanları, yaşamı tehdit eden bakteriyel pnömonileri temizlemek için kullanabilen mikrobot adı verilen mikroskobik robotlar geliştirdiler.
Farelerde denenen mikrobotlar akciğerlerde zatürreye neden olan bakterileri güvenli bir şekilde ortadan kaldırarak yüzde 100 hayatta kalma oranı sağladı. Nature Materials dergisinin son sayısında yayınlanan sonuçlara göre tedavi edilmeyen tüm fareler enfeksiyondan sonraki üç gün içinde öldü.
Mikrobotlar, yüzeyleri antibiyotiklerle doldurulmuş nanopartiküllerle serpiştirilmiş alg hücrelerinden oluşur. Algler hareket imkanı sağlayarak mikro robotların yüzmesine ve antibiyotikleri doğrudan akciğerlerdeki bakterilere iletilmesine izin verir.
Antibiyotik içeren nanopartiküller, bir tür beyaz kan hücresi olan nötrofillerin zarlarında bulunan, biyolojik olarak parçalanabilen küçük polimer peletlerden oluşur. Bu zarları özel yapan şey, bakteriler ve vücudun bağışıklık sistemi tarafından üretilen iltihaplı molekülleri absorbe etmeleri ve nötralize etmeleridir. Bu, minik robotlara zararlı iltihabı azaltma yeteneği vererek, akciğer enfeksiyonlarıyla mücadelede daha etkili olmalarını sağlar.
Çalışmanın baş yazarı Joseph Wang, California Üniversitesi web sitesinde Cumartesi günü yayınlanan bir raporda şunları söyledi: “Hedefimiz, akciğerler gibi vücudun daha zorlu bölgelerine hedefe yönelik ilaçlar vermek ve bunu güvenli, kolay, biyouyumlu ve uzun ömürlü bir şekilde yapmak. Bu çalışmada da bunu başardık.”
Ekip, genellikle yoğun bakım ünitesinde mekanik ventilasyon alan hastaları etkileyen bir tür pnömoni olan Pseudomonas aeruginosa bakterisinin neden olduğu ciddi ve ölümcül bir pnömoni türü olan fareleri tedavi etmek için küçük robotları kullandı.
Araştırmacılar mikrorobotları trakeaya yerleştirilen bir tüp aracılığıyla farelerin akciğerlerine verdiler ve bir hafta sonra enfeksiyon tamamen ortadan kalktı mikrorobotlarla tedavi edilen tüm fareler hayatta kaldı, tedavi edilmeyen farelerse üç gün içinde öldü.
Mikrobotlar kullanılarak yapılan tedavi, kan dolaşımına intravenöz antibiyotik enjeksiyonlarından daha etkiliydi ve ikincisi, aynı etkiyi elde etmek için mikrobotlarda kullanılanlardan 3.000 kat daha fazla antibiyotik dozu gerektiriyordu.
Araştırma ekibi daha sonra deneylerini daha büyük hayvanlar üzerinde, nihai olarak insanlara bulaşmaya hazırlanmak için gerçekleştirmeye çalışıyor.



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism