Maruni Patriği Rai: Cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek, cumhuriyeti yıkmayı ve Hristiyan rolünü dışlamayı amaçlıyor

Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai (NNA)
Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai (NNA)
TT

Maruni Patriği Rai: Cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek, cumhuriyeti yıkmayı ve Hristiyan rolünü dışlamayı amaçlıyor

Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai (NNA)
Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai (NNA)

Lübnan Katolik Doğu Kilisesi Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai, ‘sistemi ve anayasayı değiştirmek ve cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasında suni bir rekabet yaratmak isteyenlerden’ bahsederken, hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasına yönelik tavrının tonunu da artırdı. Devletin, istifa etmiş bir hükümetin hayatta kalmasıyla, restore edilmiş bir hükümetle ya da cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasıyla ayakta duramayacağını söyleyen Maruni Patriği, bu durumu ‘siyasi bir suç’ olarak nitelendirdi. “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek, cumhuriyeti yıkmayı ve Hristiyan rolünü dışlamayı amaçlıyor” diyen Rai, “Koşullar, kapsamlı ve egemen bir ulusal hükümet gerektiriyor. Bu durumda hükümet, temsilin bölgesel bir eksenle devam eden bir siyasi eksenle sınırlı olduğu hizipsel bir hükümet olarak kalamaz” ifadelerini kullandı.
Rai, pazar vaazı sırasında “Bir cumhurbaşkanı seçmek için anayasal sürenin ilk ayının sonundayız ve parlamento, henüz yeni bir cumhurbaşkanı seçmek için herhangi bir oturum çağrısında bulunmadı. Dünya ise bölgeyi ve Lübnan’ı etkileyecek önemli gelişmelere ve yeni güç dengelerinin başlangıcına tanık oluyor” dedi. Maruni Patriği, ‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri için oturum düzenleme çağrısını bir aday üzerinde uzlaşı sağlamaya’ bağlayan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye de dolaylı bir şekilde yanıt verdi. Bu çerçevede Beşara er-Rai, “Bir başkan üzerinde iç uzlaşının iyi bir fikir olduğu doğrudur. Ancak öncelik, demokratik mekanizmanın ve tarihlere saygının korunmasıdır. Zira bu uzlaşının parametreleri henüz ortaya çıkmadığı için uzlaşı beklemek, iki ucu keskin bir bıçaktır” dedi.
Maruni Patriği Beşara er-Rai, sözlerinin devamında ise şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanının seçilmesi; cumhuriyetin hayatta kalması ve çevre ülkeleri etkileyen parçalanma gerçeğine kaymaması için hayati bir koşuldur. Ulusal kurtuluşa ve Lübnan’ın birliğinin korunmasına giden binlerce yol değil, tek bir yol vardır. O da bir cumhurbaşkanının bir içtihatla değil, bu kazanımı ihlal etmeden oylamayla seçilmesidir. Anayasalar bir cumhurbaşkanı seçmek için tasarlanmıştır, bir başkanlık boşluğu yaratmak için değil. O halde boşluk bizim için seçim değil, anayasal bir hak mı oldu?”
Maruni Patriği, hükümetin kurulması konusunda ise “Bugün Lübnan’ın, ‘8 ve 14 Mart arasındaki eski siyasi bölünmenin denklemini kıran’ ve ‘17 Ekim ayaklanmasıyla ortaya çıkmış halk durumunu ve 15 Mayıs parlamento seçimlerinin getirdiği parlamento çeşitliliğini temsil eden’ yeni bir hükümet için canlı olarak ayağa kalkması gerekiyor. Koşullar, ülkenin birliğini, ekonomik ilerlemeyi ve gerekli reformları gerçekleştirme kabiliyetini sağlayan ulusal, egemen, kapsayıcı ve temsili bir hükümeti gerektirmektedir. Bu durumda hükümet, temsilin bölgesel bir eksenle devam eden bir siyasi eksenle sınırlı olduğu hizipsel bir hükümet olarak kalamaz. İstifa etmiş bir hükümet varken, hükümet yeniden kurulurken ya da cumhurbaşkanlığı boşken devlet dik durmayacaktır, çünkü bu ulusal ve siyasi bir suçtur” ifadelerini kullandı.
Beşara er-Rai ayrıca, “Cumhurbaşkanlığı seçimini bozmaya yönelik her türlü girişim, bir yandan cumhuriyeti yıkmayı, diğer yandan da özellikle Hristiyan ve Maruni rolünü iktidardan uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Bizler bu cumhuriyetin babaları ve milli ortaklığın öncüleriyiz. Bu nedenle, tam yetkiye sahip bir hükümetin cumhurbaşkanlığı boşluğunu doldurması anayasal olarak doğalsa, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmaması ve iktidarın bir başkandan diğerine devredilmemesi hiç de doğal değildir. Ayrıca yetkilerinin her defasında Bakanlar Kurulu’na devredilmesi için her seferinde cumhurbaşkanı seçimlerinin engellemesi de doğal değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimi gereksiz hale mi geldi? Hayır. Daha ziyade kapılar ardında kalmış maceralara girmememiz için bir zorunluluktur” değerlendirmesinde bulundu.
Rai, “Neden bazıları, ülkeyi ilkesel olarak yönetebilecek yeni bir cumhurbaşkanı seçmektense, ülkeyi istifa etmiş veya yeniden kurulmuş bir hükümete teslim etmeyi tercih ediyor? Bu, sistemi ve anayasayı değiştirmek, cumhurbaşkanlığı ile başbakan arasında suni bir rekabet yaratmak isteyenlerin olduğu anlamına gelmiyor mu? Başka yerlerde ve diğer taraflar arasındaki sorun nedir? Soruyoruz; Kim bir cumhurbaşkanı seçmemek için tek bir zorlayıcı sebep sunabilir?” şeklinde konuştu.
Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai, “Birkaç ay önce parlamento seçimleri yapılıp cumhurbaşkanını seçmeye hazır olan milletvekilleri kazanmadı mı? Her yöne ve özelliklere ait bir aday kalabalığı yok mu? Anayasal, tüzük ve ulusal hayat, demokratik sistemin yapısını tamamlayan bir cumhurbaşkanının seçilmesini gerektirmez mi? Lübnan’ı kurtarmak, kardeş ve dost ülkelerle ve uluslararası örgütlerle iyi ilişkileri yeniden tesis eden yeni bir başkanın mevcudiyetini gerektirmez mi? Uluslararası toplumla müzakere etmek, ikili veya toplu sözleşmeler yapmak bir cumhurbaşkanının seçilmesini gerektirmez mi? İlkeler, Lübnan’ın dünya liderlerinin ulusal uzlaşıya öncülük edecek ve ülkenin birliğini yeniden tesis edecek bir cumhurbaşkanı seçme çağrılarına yanıt vermesini gerektirmiyor mu? Bir cumhurbaşkanı seçememenin güvenlik risklerine, siyasi huzursuzluğa ve anayasal felce yol açması muhtemel değil mi? Siyasi güçler bu yıkıcı performansı hükümet kurma ve cumhurbaşkanını seçme düzeyinde uygularken, trajediler Lübnanlıların günlük ekmeği haline geldi” dedi.
Lübnanlı göçmenlerin denizde boğulması meselesine de değinen Rai, “Ölüm botlarının denize indirilmemesi için devletin aldığı caydırıcı güvenlik önlemleri nerede?” diye sordu.



Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Suriye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme giriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Suriye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme giriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)

Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Esad Şeybani, Suriye-Rusya ilişkilerinin karşılıklı saygıya dayalı yeni bir döneme girdiğini belirtti.

Şeybani, Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı görüşmede, “Suriye’nin yeniden imarını tamamen ulusal bir iradeyle sürdürmeye kararlıyız ve tüm taraflarla dengeli ilişkiler kurmayı hedefliyoruz” dedi. Şeybani ayrıca, “Ekonomik durumu iyileştirmek için Suriye’ye yatırımlar çekmek üzere çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

efrty7u
Geçtiğimiz temmuz ayında Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanlığı binasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında yapılan müzakere oturumundan bir kare (DPA)

Lavrov ise görüşmede çeşitli başlıkların ele alındığını belirterek, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının önemine vurgu yaparak iki ülke arasındaki ikili iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.


İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye bölgesine hava saldırıları düzenledi

İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
TT

İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye bölgesine hava saldırıları düzenledi

İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA, bugün (Çarşamba) İsrail savaş uçaklarının ülkenin güneyinde yer alan Nebatiye bölgesine bir dizi hava saldırısı düzenlediğini bildirdi. İsrail ordusu ise saldırıların, güneyde Hizbullah’a ait olduğunu öne sürdüğü “roket fırlatma noktalarını” hedef aldığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı’dan aktardığı habere göre İsrail ordusu, Nebatiye bölgesindeki Nemiriye Vadisi’ne yönelik bir dizi hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunu, birkaç dakika sonra Humin Vadisi’ni hedef alan bir başka hava saldırısı izledi.

Öte yandan İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Hizbullah’a ait roket fırlatma mevzilerinin hedef alındığını belirtti. Adraee, “İsrail Savunma Kuvvetleri kısa süre önce Güney Lübnan’ın çeşitli bölgelerinde Hizbullah’a ait çok sayıda roket fırlatma noktasına hava saldırısı düzenledi. Saldırılar sırasında, son dönemde Hizbullah unsurlarının faaliyet yürüttüğü askeri binalar ve ilave terör altyapıları imha edildi” ifadelerini kullandı.

Ordu sözcüsü, hedef alınan fırlatma noktalarının varlığının, İsrail ile Lübnan arasındaki mutabakatların ihlali anlamına geldiğini savundu.

Bu gelişmeler, İsrail’in, taraflar arasında Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ardından Hizbullah’ın savaş sırasında uğradığı ağır kayıplar sonrası askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek amacıyla Lübnan’ın farklı bölgelerine hava saldırıları düzenlemeyi sürdürdüğü bir dönemde yaşandı.

Anlaşma uyarınca, Lübnan ordusunun sınır bölgesinde konuşlanması ve hükümet tarafından kabul edilen bir plan çerçevesinde Hizbullah’ın silahsızlandırılması öngörülüyor.

Plan kapsamında, sınırdan yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Litani Nehri’nin güneyini kapsayan ilk aşamanın, yıl sonuna kadar Lübnan ordusu tarafından tamamlanması bekleniyor.

Öte yandan Lübnan, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının hızlandırılması konusunda ABD ve İsrail’den artan baskılarla karşı karşıya bulunuyor. Bu baskılar doğrultusunda Lübnanlı yetkililer, ay başında eski büyükelçi Simon Karam’ı, ABD, Fransa, Birleşmiş Milletler ve İsrail’in de yer aldığı Ateşkes Denetim Komitesi toplantılarına sivil temsilci olarak atadı.


Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
TT

Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi’nde, Hamas ve İsrail’i ateşkese ikna etmede belirleyici bir rol oynadı. İki yıl süren savaşın sona erdirilmesini öngören ateşkes anlaşmasına giden süreçte Washington’un aktif diplomasisi öne çıktı. Savaş boyunca Filistinliler, can kayıpları ve maddi yıkımın yanı sıra sağlık, çevre ve altyapı alanlarında ağır bedeller ödedi.

Trump yönetiminin, Joe Biden döneminde yoğun çabalara rağmen sonuç alınamayan ateşkes girişimlerini başarıyla sonuçlandırdığına dikkat çekiliyor. Biden yönetiminin çabalarının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetle yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle başarısız olduğu, Netanyahu’nun ise Trump’ın yeniden iktidara dönüşünü beklediği ifade edildi. Ancak Trump’ın bu dönüşü, ilk başkanlık döneminde İsrail’e sunduğu Kudüs’ün başkent olarak tanınması, Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğinin kabulü ve İbrahim Anlaşmaları gibi adımlarla bire bir örtüşmedi.

Hamas’ın tutumunun kabulü

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Trump’ın, Filistin meselesi ve genel olarak bölgeye ilişkin birçok kararı Netanyahu ve hükümetine dayattığı belirtiliyor. Özellikle Gazze savaşı konusunda Trump’ın, Hamas’a sunulan ateşkes planına hareketin verdiği yanıtı kabul etmesi, İsrail tarafında şaşkınlık yarattı. Bu durum, Netanyahu hükümetini fiili durumu kabullenmeye zorladı ve sonuçta ateşkes anlaşmasına varıldı.

Her ne kadar bu gelişme Trump yönetiminin hanesine bir başarı olarak yazılsa da, İsrail’in son derece kırılgan olan ateşkesi sık sık ihlal etmesinin anlaşmayı tehlikeye sokabileceği uyarıları yapılıyor. Öte yandan, iki yıl süren savaşın Filistinli silahlı grupların, özellikle Hamas ve İslami Cihad’ın askeri kapasitesini büyük ölçüde tüketmesi, tarafları ABD’nin hedeflediği ateşkesin ikinci aşamasına geçmeye zorlayabilir. Bunun için arabulucuların desteği kritik önem taşıyor. Arabulucular, bir yandan Hamas ile İsrail arasında, diğer yandan ABD ile taraflar arasında görüş ayrılıklarını gidermeye çalışıyor. Bu çerçevede ABD’nin rolü, Netanyahu hükümetine anlaşmaya uyması yönünde baskı yapmak olarak öne çıkıyor. Nitekim Washington, İsrail’in Hamas’ın ihlallerini gerekçe göstererek Gazze’ye açılan geçişleri yeniden kapatma girişimlerini birçok kez engelledi; aynı zamanda ticari ve insani yardım taşıyan kamyon sayısının artırılması için baskı uyguladı.

Sembolik baskılar eleştirisi

Buna karşın, Filistinli gruplar ve Gazze’deki durumu yakından izleyen çevreler, bu baskıların bazı durumlarda sonuç verse de çoğu zaman tali konularla sınırlı kaldığını savunuyor. Asıl ihtiyaç duyulanın, Gazze halkı açısından hayati öneme sahip başlıklarda daha etkili baskı kurulması olduğu vurgulanıyor. Bu başlıklar arasında yaşanabilir nitelikte çadırların sağlanması, konteyner evlerin bölgeye sokulması ve ciddi bir yeniden imar sürecinin başlatılması yer alıyor. İsrail’in ise Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını, Hamas’ın Gazze’deki yönetimden çekilmesini istediği; bu konuların hâlen ateşkesin ikinci aşaması kapsamında yoğun müzakerelere konu olduğu belirtiliyor.

7ıko9
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze halkının büyük bölümünün, Trump yönetiminin ateşkesi dayatmasının ardından daha somut ve kapsamlı başarılar beklediği ifade ediliyor. Diplomatik girişimler, arabulucular üzerinden kurulan baskı ve Trump’ın zaman zaman dile getirdiği tehditlere rağmen, ABD’nin anlaşmanın tam anlamıyla uygulanması ve Gazze’de yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda henüz yeterli adımı atmadığı görüşü yaygın. Oysa Gazze’deki sıradan vatandaş için öncelik, siyasi taleplerden ziyade yaşam koşullarının düzelmesi ve yeniden imarın başlaması olarak öne çıkıyor.

İkinci aşama

Hamas ile Trump yönetimi arasında gerçekleştiği belirtilen ve İsrail için sürpriz olan doğrudan temaslar, ateşkesin ikinci aşamasına daha sorunsuz geçilmesi ihtimalini gündeme getirdi. Hamas’ın, arabulucular aracılığıyla sunduğu çeşitli önerileri doğrudan ABD’li yetkililerle ele almak istediği, ancak İsrail’in bu temaslara itiraz etmesi nedeniyle görüşmelerin ertelendiği kaydediliyor. Buna rağmen bazı sızıntılar, bu görüşmelerin gizli şekilde yapıldığına işaret etse de, ne Hamas ne de ABD tarafından resmi bir doğrulama geldi.

rgt
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Hamas’ın, Trump yönetiminin Ortadoğu’yu ABD ulusal güvenlik stratejisinde “askeri açıdan uzun vadeli angajman değil, ortaklık bölgesi” olarak tanımlayan yaklaşımını dikkatle analiz ettiği ifade ediliyor. Buna göre Washington, Trump döneminde, kendisini düşman olarak sınıflandırdığı aktörlere dahi, etkili ortaklar olabileceklerini kanıtlamaları hâlinde kapıyı tamamen kapatmıyor. ABD açısından belirleyici olanın, kimin yönettiğinden ziyade, işlevsel ve çıkar temelli ortaklık olduğu vurgulanıyor.

Çifte kazanç hesabı

Bu çerçevede Hamas’ın, Trump yönetiminin açtığı bu alanı, Orta Doğu’daki dış politika düğümlerini çözmek için devlet dışı aktörlerle temas kurma arayışında değerlendirmek istediği belirtiliyor. Böyle bir sürecin, Trump açısından Nobel Barış Ödülü hedefi doğrultusunda diplomatik bir kazanım, Filistin meselesi açısından ise İsrail’le çatışmanın geleceğini etkileyebilecek emsalsiz bir anlaşma doğurabileceği ifade ediliyor.

dfgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Gazze savaşını sona erdirmek için 13 Ekim 2025'te Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde bir araya geldi (Reuters)

Ancak Hamas içinde, ABD’ye temkinli yaklaşan bir kanadın da bulunduğu aktarılıyor. Bu kesim, geçmişte verilen ancak hayata geçirilmeyen Amerikan vaatlerini hatırlatıyor. Örneğin, ABD vatandaşı olan İsrailli asker Eydan Alexander’ın, Trump’a jest olarak serbest bırakılmasının ardından sınır kapılarının açılması ve yardımların artırılmasına dair örtük bir anlaşma yapıldığı, ancak İsrail’in bu anlaşmayı uygulamadığı belirtiliyor. Benzer şekilde, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının teslimine ilişkin mutabakatın da yerine getirilmediği hatırlatılıyor. Bu durumun, ABD’nin İsrail üzerinde gerçek ve etkili bir baskı kurmadığı sürece Gazze’de somut ve kalıcı kazanımlar elde etmesinin zor olacağına işaret ettiği değerlendiriliyor.