Çin 'asrın projesi'ni kurtarmaya çalışıyor: Kuşak ve Yol 2.0

Çin, güncellemelere giderek trilyon dolarlık projesini sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyor (Reuters)
Çin, güncellemelere giderek trilyon dolarlık projesini sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin 'asrın projesi'ni kurtarmaya çalışıyor: Kuşak ve Yol 2.0

Çin, güncellemelere giderek trilyon dolarlık projesini sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyor (Reuters)
Çin, güncellemelere giderek trilyon dolarlık projesini sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyor (Reuters)

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Çin'in yaklaşık 1 trilyon dolarlık Kuşak ve Yol projesinde değişikliğe gitmeye yönelik görüşmeler yaptığını yazdı.
Kimlikleri açıklanmayan kaynakların WSJ'yle paylaştığı bilgilere göre Çinli siyasetçiler arasında "Kuşak ve Yol 2.0" olarak anılan görüşmelerde, farklı ülkelere sağlanan krediler, geri ödeme programları ve yatırımlar tekrar gözden geçiriliyor.
Yetkililerin, kamu ve özel teşebbüsler arasında kurulacak ortaklıklarla riskleri azaltma ve piyasa faiz oranları altında borç sağlama gibi farklı yöntemlerle, projeyi daha sürdürülebilir hale getirmeye çalıştığı bildirildi.  
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, dünya nüfusunun yüzde 65'iyle yaklaşık 68 ülkeyi kapsayan devasa uluslararası altyapı programını 2013'te duyururken, bunu "çağın projesi" diye nitelemişti.
Ancak program, ilk açıklandığı tarihten beri zorluklarla karşılaştı.
Kovid-19 pandemisi nedeniyle yaşanan küresel ekonomik problemler zorlukları daha da derinleştirirken, proje kapsamında verilen kredilerin geri ödenmesinde de aksaklıklar mevcut.

"Borç tuzağı" eleştirisi
Öte yandan başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülke, Kuşak ve Yol'u bir "borç tuzağı sistemi" olarak tanımlıyor. Batılı siyasetçiler, projedeki kilit ülkelerden Sri Lanka'nın son dönemde yaşadığı ekonomik çöküşteki temel unsurlardan birinin, ülkenin Pekin yönetimine yüklü şekilde borçlanması olduğunu savunuyor.
Sri Lanka'nın uluslararası mali piyasalar, Asya Gelişim Bankası ve Japonya'nın ardından en çok borçlandığı Çin, son 10 yılda otoyol, liman ve havalimanları yapımı için ada ülkesine 5 milyar dolar kredi vermişti. Sri Lanka'nınsa bu yıl Çin'e 4,5 milyar dolar ödemesi gerekiyordu. Fakat ülke bunu yapamadığı gibi üzerine Çin'den tekrar borç istemişti.
WSJ'nin paylaştığı bilgilere göre Çin'in yurtdışına sağladığı kredilerin yaklaşık yüzde 60'ı ekonomik anlamda zor durumdaki ülkelere verildi. Bu, 2010'da yüzde 5 oranındaydı.
Almanya merkezli istatistik şirketi Statista'nın verilerine göre 2020 sonu itibarıyla Pakistan'ın 77,3 milyar dolar, Angola'nın 36,3 milyar dolar, Etiyopya'nınsa 7,9 milyar dolar Çin'e borcu var.
Pekin'deki "Kuşak ve Yol 2.0" görüşmeleri neticesinde bu ülkelerdeki şirketlere borç sağlayan bankaların bazı kayıpları kabullenmek zorunda kalabileceği de belirtildi.

"Rota değiştirme girişimi"
ABD'deki George Mason Üniversitesi'nden Weifeng Zhong, Pekin'in projeye dair medya propagandasında da değişikliğe gittiğini söyleyerek, "Çin rotasını düzeltmeye çalışıyor" dedi.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi'nden Brad Setser ise Kuşak ve Yol projesinin durdurulması ya da iptalinin çok düşük bir ihtimal olduğunu söyledi.
Öte yandan Setser, "Eğer Kuşak ve Yol Çin'in etki alanını genişletmesini sağlamayı sürdürecekse, Pekin'in yeni bir yol bulması  gerekebilir" ifadelerini kullandı.

İstanbul da hat üstünde
Tarihi İpek Yolu'nu yeniden canlandırmayı amaçlayan Kuşak ve Yol girişimi iki büyük hattan oluşuyor.
"İpek Yolu Ekonomik Kuşağı" adı verilen kara hattında Çin'in Urumçi kenti, İran'ın başkenti Tahran ve İstanbul yer alıyor.
"21. Yüzyılda Deniz İpek Yolu" adlı deniz hattındaysa Pakistan'ın Gwadar şehri, Kenya, Cibuti ve Yunanistan'ın Pire limanı var.
Kuşak ve Yol kapsamında ulaşım altyapısının yanı sıra ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi hedefleniyor. Bunun için köprüler, petrol ve doğalgaz boru hatları, lojistik üsler, enerji santralleri, havalimanları ve limanlar gibi büyük tesislere yatırımlar yapılıyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, AA, Statista



İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
TT

İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın cuma günü İstanbul'da nükleer müzakereleri yeniden başlatacağını açıkladı. Bu açıklama, Avrupa'nın üç büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa ve Almanya'nın müzakerelerin yeniden başlamaması halinde İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanacağı uyarısının ardından geldi.

İran resmi basınına göre Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, “İran, İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki toplantının, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacağını” açıkladı.

İran medyası dün, Batılı güçlerin BM yaptırımlarına hızlı bir şekilde geri dönüş için "snapback" mekanizmasını devreye sokmak üzere ağustos sonuna kadar süre vermesinin ardından, Tahran'ın Avrupa Troykası ile müzakereleri yeniden başlatma konusunda anlaştığı haberini verdi. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, konuya hakim bir kaynağın "Görüşmelerin prensibi üzerinde anlaşmaya varıldı, ancak zaman ve yer konusunda istişareler devam ediyor" dediğini belirtti.

Birkaç gün önce, Avrupa Troyka'nın dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği'nin dışişleri politika sorumlusu, geçen ay İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıdan bu yana İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Avrupa Troykası, Çin ve Rusya ile birlikte, 2015 yılında İran ile imzalanan ve 2018 yılında ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmanın kalan taraflarını oluşturuyor. Anlaşma uyarınca, İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımlar kaldırılmıştı.

Avrupa Birliği, İran ile İsrail arasında hava savaşı öncesinde devam eden nükleer müzakerelerin yeniden başlamaması veya somut sonuç alınmaması halinde, BM'nin yaptırımlarını otomatik olarak yeniden uygulamaya koyan “Snapback” mekanizması yoluyla, ağustos ayı sonuna kadar İran'a BM yaptırımlarını yeniden uygulayacağını açıkladı.

Arakçi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Avrupa Troyka'sı bir rol oynamak istiyorsa, sorumlu davranmalı ve ahlaki ve hukuki hiçbir temeli olmayan (yaptırımların yeniden uygulanması) politikası da dahil olmak üzere, modası geçmiş tehdit ve baskı politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

2015 nükleer anlaşmasını onaylayan BM kararının maddelerine göre, Avrupa Troykası 18 Ekim 2025 tarihine kadar BM'nin Tahran'a yaptırımlarını yeniden uygulayabilir.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Vahid Ahmedi, üç Avrupa ülkesinin “uluslararası hukuk açısından mekanizmayı devreye sokma hakkına sahip olmadığını”ifade etti. İran Observer haber sitesine verdiği demeçte, Tahran'ın ABD ile müzakerelere dönmek için üç temel şart koyduğunu belirtti. “Birincisi, İran topraklarına yönelik saldırının uluslararası platformlarda kınanması, ikincisi, 12 gün süren savaşın yol açtığı zarar ve kayıpların belirlenmesi, üçüncüsü, gelecekte İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırının tekrarlanmayacağına dair net garantiler verilmesi.”

İsrail-İran savaşından önce Tahran ve Washington, Umman'ın arabuluculuğunda beş tur nükleer müzakere gerçekleştirdi, ancak Batı güçlerinin silahlanma tehlikesini ortadan kaldırmak için İran'ın uranyum zenginleştirmesini sıfıra indirmesini talep etmesi gibi önemli engellerle karşılaştı.

ABD saldırılarından önce İran, uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyordu. Bu uranyumun saflığı, silah geliştirmeye imkan veren yüzde 90'a kadar kolaylıkla yükseltilebilir.

Tahran, nükleer programının sadece sivil amaçlara yönelik olduğunu söylüyor. Batılı güçler ise bu düzeyde zenginleştirmenin sivil bir gerekçesi olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'in en üst düzey denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise nükleer silah üretmeden uranyumu bu düzeye kadar zenginleştiren başka bir ülke olmadığını vurguluyor.