Blinken’dan, Pakistan’a Çin’den borç yardımı istemesi çağrısı

Blinken ve Zardari dün Washington'da ortak basın toplantısı düzenlediler (Reuters)
Blinken ve Zardari dün Washington'da ortak basın toplantısı düzenlediler (Reuters)
TT

Blinken’dan, Pakistan’a Çin’den borç yardımı istemesi çağrısı

Blinken ve Zardari dün Washington'da ortak basın toplantısı düzenlediler (Reuters)
Blinken ve Zardari dün Washington'da ortak basın toplantısı düzenlediler (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD’nin Pakistan'daki sel felaketi nedeniyle yaptığı yardımları artırdığını, daha önce yaptığı 56,1 milyon dolarlık mali yardıma ek olarak 10 milyon dolarlık bir yardım daha bulunduğunu açıkladı. Blinken, Pakistanlı mevkidaşı Bilawal Butto Zardari'yi Çin'den Pakistan’ın borç yükünü hafifletmesini istemeye çağırdı. ABD, nakit sıkıntısı çeken Pakistan'a en çok yardımda bulunan ülke olmaya devam ediyor. Pakistan, Haziran ayı ortalarından bu yana bin 638 kişinin ölümüne neden olan sel felaketi nedeniyle yerlerinden edilen yüz binlerce kişiye geçici kamplarda kalabilmeleri için çadır, yiyecek ve diğer malzemeleri sağlamada büyük zorluklarla mücadele ediyor.
Blinken, ABD’nin Pakistan’a yardım etmek için insani bir hava köprüsü kurmasından haftalar sonra bu açıklamayı yaparken Birleşmiş Milletler (BM) yıkımın boyutu netleştiğinde, dünyanın dört bir yanındaki ülkelere selden etkilenen 33 milyondan fazla insana yardım etmek için 160 milyon dolarlık acil durum fonu sağlama çağrısında bulundu.
Blinken ve Zardari, pazartesi günü Washington'da bir araya gelirken ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki bakanın, kısmen iklim değişikliğinin neden olduğu eşi benzeri görülmemiş sel felaketini ele aldıkları belirtildi. Açıklamaya göre Zardari, ABD yönetimine yardımlarından dolayı teşekkür etti. Pakistan’ın ‘en az emisyon yayan ülkelerden biri olduğu halde aynı zamanda ironik bir şekilde iklim değişikliğinden en ciddi şekilde etkilenen ülkelerden biri olduğunu söyleyen Zardari, ülkesini ‘iklimsel adaleti’ sağlamaya çalıştığını ve sel felaketinin yaralarını sarmak için ortaklarının yardımlarını beklediğini vurguladı.
Blinken, can kayıpları için başsağlığı ve maddi hasar için geçmiş olsun dileklerini iletirken ABD'nin sel felaketi sonrasında Pakistan'a yardım sözü verdiğini vurguladı. ABD-Pakistan ilişkilerinin 75. yıldönümü vesilesiyle Washington'da düzenlenen bir törende konuşan Blinken, “Bugün ve önümüzdeki günlerde Pakistan'ın ve halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Basit bir mesaj gönderiyoruz: Tıpkı geçmişteki doğal afetlerde olduğu gibi Pakistan için buradayız ve Pakistan’ı yeniden inşa etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Ayrıca mevkidaşımıı, Pakistan'ın sel felaketinin yaralarını daha hızlı sarabilmesi için bazı önemli borç hafifletme ve yeniden yapılandırma konularında Çin ile temasa geçmeye çağırdım” ifadelerini kullandı.
Çin, Pakistan’a göre altyapıyı inşa edecek ve Pekin’in Hint Okyanusu’na erişmesini sağlayacak 54 milyar dolarlık ekonomik koridor için önemli bir ekonomik ve siyasi ortak. Pakistan ile ittifakı zayıflayan ABD ise Çin'i sürekli olarak çıkar sağlamakla suçlarken, Pakistan’ın ödeyemeyeceği borçlarla karşı karşıya kalacağını uyarısında bulunuyor. İslamabad ise uzun zamandır ABD'nin uyarılarını görmezden geliyor.
Zardari, geçtiğimiz ay ABD tarihinin en büyük 'iklim paketi' olarak görülen 'Enflasyonu Düşürme Yasası'nı imzalayan ABD Başkanı Joe Biden'ın ‘iklimsel adaleti’ dikkate alması gerektiğini söyledi. Biden'ın kampanya sloganını kullanarak “Burada daha iyi bir yeniden inşa önemli değil mi?” diye soran Zardari, “Pakistan'da yaşanan bu krizin tek iyi yanı daha iyi, daha çevreci ve iklim değişikliğine karşı daha dayanıklı bir yeniden inşa imkanı sunması. Bu konuda birlikte çalışabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
Pakistan'da bu yaz meydana gelen sellerin yol açtığı yıkım, iklim değişikliğinin yoksul ülkeler üzerindeki orantısız etkisini de ortaya çıkardı. Uzmanlar, Pakistan'ın iklim değişikliğinden sorumlu tutulan emisyonların yalnızca yüzde 0,4'ünden sorumlu olduğunu belirtiyorlar.
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, geçtiğimiz hafta sel felaketinin bilançosunu ayrıntılı olarak açıkladı. Başbakan Şerif, BM Genel Kurul görüşmelerinde bir araya gelen dünya liderlerini Pakistan ile dayanışma içinde olmaya ve ‘gelecek nesillerin kurtulması için altyapının yeniden inşası ve sağlam bir yapı’ için kaynak toplamaya çağırdı. Pakistan Başbakanı ayrıca, birçok bölgenin halen sular altında olduğu ülkenin tüm bölgelerinden daha fazla etkilenen güney eyaleti Sind başta olmak üzere ülkesindeki tüm sel mağdurlarına yönelik yardım ve iyileştirme faaliyetleri için daha fazla yardımda bulunulmasını istedi.
Şerif, salı günü New York dönüşünde Sind'in selden etkilenen bazı bölgelerini yeniden ziyaret etti.
Pakistan’dan yapılan açıklamada felaketin 30 milyar dolarlık hasara yol açtığını belirtilirken BM’ye bağlı organlar ve ABD dahil birçok ülke şimdiye kadar Pakistan’a 129 uçak dolusu yardım gönderdiler.
Pakistanlı yetkililer, bir yandan daha önce eşi benzeri görülmemiş sel felaketiyle uğraşırken diğer yandan geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana sel felaketinden kurtulanlar arasında 300'den fazla ölüme neden olan su kaynaklı enfeksiyonlar, sıtma ve dang humması gibi salgın hastalıklarla mücadele ediyorlar.



ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı düşünülen tekneyi hedef alan saldırısında 4 kişi öldü

ABD Başkanı Donald Trump'ın Venezuela açıklarında ABD hava saldırısı sonucu yanan bir tekneyi gösteren videodan (Arşiv- Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Venezuela açıklarında ABD hava saldırısı sonucu yanan bir tekneyi gösteren videodan (Arşiv- Reuters)
TT

ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı düşünülen tekneyi hedef alan saldırısında 4 kişi öldü

ABD Başkanı Donald Trump'ın Venezuela açıklarında ABD hava saldırısı sonucu yanan bir tekneyi gösteren videodan (Arşiv- Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Venezuela açıklarında ABD hava saldırısı sonucu yanan bir tekneyi gösteren videodan (Arşiv- Reuters)

ABD ordusu, dün Doğu Pasifik'te uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı düşünülen bir tekneyi hedef alan hava saldırısında 4 kişinin öldüğünü açıkladı. Saldırıya yönelik eleştiriler artarken, saldırılarda şu ana kadar 87'den fazla kişi hayatını kaybetti.

ABD Güney Komutanlığı, X platformunda yaptığı paylaşımda, "uluslararası sularda terör örgütü tarafından işletilen bir tekneyi hedef aldıklarını" belirterek, "istihbarat, teknenin yasadışı uyuşturucu taşıdığını ve Doğu Pasifik'te bilinen bir uyuşturucu kaçakçılığı rotasından geçtiğini doğruladı" ifadelerini kullandı.

Güney Komutanlığı, gemide bulunan 4 uyuşturucu karteli üyesinin ölümünü doğruladı ve çok motorlu bir teknenin hızla giderken patlama sonucu alev aldığını gösteren bir video yayınladı.

Ağustos ayından bu yana Trump yönetimi, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele bahanesiyle Karayipler'deki ve Venezuela açıklarındaki ABD askeri varlığını artırıyor ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro'yu bir kaçakçılık karteline liderlik etmekle suçluyor.

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, salı günü yaptığı açıklamada, ABD'nin uyuşturucu gemilerine yönelik saldırılarının "henüz başlangıç aşamada" olduğunu söyledi.

Bu saldırılar uluslararası eleştirilere maruz kaldı ve BM uzmanları tarafından "yargısız infaz" olarak nitelendirildi. Ancak Pentagon sözcüsü Kingsley Wilson salı günü saldırıların yasal olduğunu vurguladı.

Wilson, düzenlediği basın toplantısında operasyonların "ABD ve uluslararası hukuka göre yasal olduğunu ve tüm eylemlerin silahlı çatışma hukukuna uygun olduğunu" söyledi.

ABD saldırısında hayatını kaybeden Kolombiyalı balıkçı Alejandro Carranza'nın ailesi, çarşamba günü Washington merkezli Amerika İnsan Hakları Komisyonu'na (IACHR) ABD aleyhine şikayette bulunduklarını duyurdu.

Ailesinin verdiği bilgiye göre, Carranza 15 Eylül'de Kolombiya'nın kuzeyindeki Santa Marta şehrinden açık denizlerde balık tutmaya çıkmış ve birkaç gün sonra ölü bulunmuştu.

ABD güçleri, eylül ayından bu yana Karayipler ve Doğu Pasifik'te uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığından şüphelenilen 20'den fazla tekneyi imha etti ve saldırılarda 87'den fazla kişi öldü.


Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC