Koronavirüsteki mutasyon Remdesivir’e karşı direnç gösteriyor

Fotoğraf (Shutterstock)
Fotoğraf (Shutterstock)
TT

Koronavirüsteki mutasyon Remdesivir’e karşı direnç gösteriyor

Fotoğraf (Shutterstock)
Fotoğraf (Shutterstock)

New York Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen yeni bir çalışma, bağışıklık baskılayıcı ilaçlarla tedavi edilen ve daha sonra uzun süreli olarak Kovid-19 ile enfekte olan böbrek nakli geçirmiş iki kişinin, virüsün yeni bir mutasyonunu geliştirdiğini ve bu mutasyonunun virüsü antiviral ilaç olan Remdesivir’e karşı dirençli hale getirdiğini ortaya koydu.
Virüs, bağışıklık sistemi zayıflayan hastalarda vücutta daha uzun süre kaldığında kendini çoğaltabiliyor ve sürekli değişebiliyor. Söz konusu böbrek nakli hastalarında V7921 olarak bilinen bir mutasyon bulundu ve bunun Remdesivir direnci etkisi olduğu ortaya çıktı. Bu, pandemi ile mücadelede kullanım için onaylanan ilk antiviral ilaçlar arasında yer alıyor ve koronavirüse karşı önemli bir silah olmaya devam ediyor. İlaç özellikle organ nakli geçirmiş kişilerin tedavisi için önemli, zira yakın zamanda geliştirilen Paxlovid, bu hastaların kullandığı bağışıklık baskılayıcı ilaçları etkileyebiliyor.
Infectious Diseases dergisinde pazartesi günü yayımlanan çalışmanın sonuçlarına göre her iki kişi de başlangıçta koronavirüsün Remdesivir’e karşı direnç sağlayan mutasyonunu içermeyen bir versiyonu ile enfekte oldu. Antiviral ilaçla yapılan tedavinin ardından virüs, kendisini Remdesivir’e karşı direnç daha dirençli hale getiren V7921 mutasyonunu geliştirdi.
New York Üniversitesi Patoloji Bölümü’nde yardımcı doçent ve çalışmanın baş yazarı olan John Hogan, çalışmanın yayınlanması ile eş zamanlı olarak üniversitenin internet sitesinde yayınlanan bir raporda şunları söyledi:
“Ulaştığımız bulgular, koronavirüsün ilaca nasıl direnç geliştirmeye devam ettiğini açıklayabilir. Hastaların zayıflamış bağışıklık sistemleriyle birlikte antiviral tedavinin kendisi bu mutasyonun evrimini yönlendirmiş olabilir. Bulgularımız, koronavirüsün zaman içinde nasıl değiştiğini izlemeye devam etmenin ve virüsün tıp camiasının virüsün yayılmasını engelleme çabalarının üstesinden gelmesine izin veren genetik mutasyonları hakkında araştırma yapılmaya devam edilmesinin önemine ışık tutuyor. Böylece doktorlar gelecekte, virüse karşı savunmasız hastaları için tedavi kararları vermeden önce bu tür mutasyonları da tarayabilir.”
Çalışmanın ortak yazarı Adriana Heguy, tedaviye dirençli mutasyonların ortaya çıkması, ek antiviral tedavilerin geliştirilmesini veya enfeksiyonu kontrol altına almak için ilaç kombinasyonlarının geliştirilmesini gerektirebileceğini belirtiyor.
Son vakalar ile antiviral ilaçla tedavi edilen organ nakli hastalarında Remdesivir’e karşı direnç gösteren V7921 mutasyonun ilk kez tespit edilmiş oldu.  



İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre çalışanların neredeyse üçte ikisi iş kaynaklı stres veya baskılar nedeniyle daha fazla alkol tüketiyor.

Alcohol Change UK'in 2 bin çalışanla yaptığı ankete göre, Birleşik Krallık'ta çalışanların yüzde 64'ü işle ilgili nedenlerden dolayı alkol kullandığını bildirdi. Son 12 ayda artan tüketimin arkasında iş stresi, baskı ve kaygı var.

Her 10 kişiden 4'ü işle ilgili kaygılar nedeniyle alkol tüketimini artırdığını söylerken, katılımcıların yüzde 38'i iş stresiyle başa çıkmak için daha fazla içtiğini belirtti.

Üçte birinden fazlası işyerindeki baskı veya son teslim tarihleri nedeniyle daha fazla içki içerken, yüzde 29'u iş güvensizliği nedeniyle alkol tüketiminin arttığını söyledi.

Alcohol Change UK araştırma grubunun danışmanlık ve eğitim müdürü Jane Gardiner şunları söyledi:

Yaptığımız işler son derece çeşitli olsa da bu araştırma geçen yıl birçoğumuzun işle ilgili stres, kaygı, baskı ve iş güvensizliğini yönetmek amacıyla daha fazla alkol aldığını gösteriyor. Ancak alkol, yetersiz uykudan akşamdan kalmalığa, yüksek tansiyondan depresyona kadar birçok sağlık sorununa yol açarak genel sağlığımıza ve refahımıza ciddi zararlar verebilir. Bazıları için kısa süreli bir rahatlama sağlasa da zaman içinde stres, kaygı ve baskı duygularını daha da kötüleştirmesi ve istesek bile kurtulması zor bir kendi kendini tedavi etme döngüsüne yol açması daha olası.

Alkol Farkındalık Haftası'nın başlangıcı münasebetiyle yayımlanan araştırma, çalışanların işyerinde alkol konusunda önleyici eylem ve eğitim taleplerini ortaya koydu.

Bu yılın teması "Alkol ve iş", çalışma ortamlarının ve baskıların içki içme şeklimizi nasıl etkileyebileceğine ve nasıl daha sağlıklı, daha kapsayıcı işyeri kültürleri oluşturabileceğimize odaklanıyor.

Ankete katılan her 10 çalışandan 8'inden fazlası, işverenlerin işyerinde alkol konusunu ele almada bazı sorumlulukları olduğuna inanıyor. Ancak üçte birinden fazlası işyerinde alkol yerine ruh sağlığı hakkında konuşurken kendini daha rahat hissettiğini söyledi.

Gardiner sözlerini şöyle sürdürdü:

Son yıllarda işyerlerinde ruh sağlığı alanında görülen ilerlemenin bir yansıması olarak, konuşmaları teşvik etmek, şefkat ve desteği artırıp damgalanmayı azaltmak için, çalışanlardan alkol farkındalığı ve eğitimi konusunda bu kadar güçlü bir iştah görmek çok cesaret verici. Olumlu olan şu ki, çalışanlar alkolle ilgili sorunlarda reaktif müdahale yerine önleyici ve proaktif yaklaşımın daha etkili olduğunu kabul ediyor gibi görünüyor. İşte bu tür bir destek, alkolü tabu olmaktan çıkarmaya başlayacak, içki içme alışkanlıklarımızın genel sağlığımız ve refahımız üzerindeki etkisine dair farkındalık yaratacak ve önlenebilir alkol zararlarını daha meydana gelmeden önleyecek.

Independent Türkçe