Oliver Stone, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim’

Stone nükleer enerjinin çevreyi korumak için en iyi seçenek olduğunu savundu.

Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
TT

Oliver Stone, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim’

Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.

Hollywood'daki önemli yönetmenler ana akım türden filmler yapmak konusunda isteksiz oldukları için çalışmaya devam edemez hale geliyorlar. Bu durum hakkında Oliver Stone ve Spike Lee’nin katıldığı geçen yılki özel bir sohbette, iki yönetmen de ırkçı yaklaşımların devam etmesine izin veren genel siyasi duruma tepki gösterdi.  
Stone söz konusu sohbette, iki yönetmen arasındaki en zayıf halka gibi görünüyordu. Şikayeti gerçekçiydi ve o sırada oldukça mutlu gözüken Spike Lee'ye yönelik eleştirisi sertti.  Spike Lee’nin yönettiği Da 5 Bloods, ABD’li eleştirmenler arasında haklı bir beğeni elde etti.
Buna karşılık Stone birkaç yıldır yeni bir film yapamadığı için gündemden düşmüştü. 2016 yılında, İngiltere ve Fransa tarafından finanse edilen Edward Snowden hakkındaki ‘Snowden filmi’ ile çıktı. Ancak filmin ABD’deki gösterimi fazla ilgi görmedi.
Bu ay Venedik Film Festivali’nde konuşan Oliver Stone, Salvador filminde (ki bu film 1986 yılında yönetmenliğini yaptığı ilk fimdi), El Salvador'daki ABD politikası konusunu gündeme getirerek eleştirmişti. Evet, film merak uyandırdı. Ancak yönetmenin, CIA politikalarının ateşlediği, savaşın parçaladığı bir ülkede farklı ABD’liler hakkındaki hikayesini beslemek için uygun bulduğu tonlarca konuşma içeriyordu.

Ertesi yıl yaptığı Müfreze filminin konusu Vietnam'dı. Asker olarak katıldığı Vietnam Savaşı’na eleştirel sorularını gizlemeyecek şekilde ele aldığı ve ardından Vietnam'a değindiği Born on the Fourth of July (1989) filmini tamamlamadan kısa bir süre önce, 1987'de Wall Street ekonomi politikasına maruz kaldı.
Bundan sonra da John F. Kennedy (JFK) (1991) Malcolm X (1992) ve ardından Nizon (1995) filimleri geldi. Bu filmler büyük medya ve finansal başarı elde etti ancak Stone bu alanda istediğini elde etmekte zorlanmaya başladı. 2004 yılındaki Alexander (İskender) filmiyle sinema tarihine geçti. Ancak sonraki yıllarda çalışmaları daha az başarılı sonuçlar vermeye başladı. JFK filminin bıraktığı etkiyi gerçekleştirmese de 2008'de George W. Bush'u konu alan "W" filmini yapıncaya kadar istediği başarıyı elde edemedi.

Yönetmen Oliver Stone.
Ancak şimdi şaşırtıcı bir şekilde, Venedik Film Festivali’nin gösterimlerine yarışma dışı giren Nükleer adlı yeni bir filmle manşetlere dönüyor. Film, Toronto Film Festivali’nde gösterildi.
Nükleer filmi, yönetmenin film boyunca nükleer enerjinin toplum yaşamına sağladığı avantajlar ve önemi açısından bir fark yaratmadığı iddiasından yola çıkan belgesel türündeki bir yolculuk. Diğer yandan film, sağcı ve solcu ABD’lilerin nükleer enerjiyi kötüye kullanılması, onu daha yüksek ölçekte sömürmek isteyen gruplarca siyasallaştırılırken diğer taraftan çevreyi bu sömürünün genişlemesinden kurtarmak için bir kampanya yürütülmesini içeriyor.
Yönetmen filminde Demokrat Parti kadar çevreci görünüyor. Ancak bu onun yerleşik kurallara dayanmayan mevcut politikasını eleştirmesine engel olmamış.
Stone, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda başta son filmi Nükleer olmak üzere çevre ve siyaset alanındaki tepkilere ve duruşa ilişkin birçok merak edilen soruyu cevapladı:

-Kurallara dayanmayan, mevcut politikaları eleştiriyorsunuz...
Bu filmin nükleer enerjinin dünyaya pek çok fayda sağladığı gerçeğine açıklık getirmesini istiyorum. Çünkü modern yaşamın gereklerini sağlamak için nükleerin kullanımına dayanıyor olması nedeniyle bu belki de ürkütücü bir kelimedir. Ancak nükleer güç ve nükleer enerji arasında bir ayrım yapılmalıdır. İlki her şeyi mahvedebilir. İkincisi, iyi kullanılırsa hayatın gerekliliklerinden biridir.

- Filmde petrol ve türevleri yerine nükleer enerjiye güvenmek için ciddi bir çağrı var...
Kesinlikle. Nükleer enerji, çevreyi dünyadaki yaşamımızı tehdit eden çeşitli kaynaklardan kaynaklanan kirlilikten korumanın en iyi yoludur.

- Tüm bu bilgilere nasıl ulaştınız?
Elbette bir belgesel film çok fazla bilgi gerektirir ama burada mesele tek bir kaynaktan alınmış gibi sunulmasıdır. Joshua Goldstein'ın yazdığı Parlak Gelecek adlı film için seçtiğim aynı isimle bir süre önce yayınlanan bir kitap dikkatimi çekti. Bu tür konulara ilgi duyduğum için okudum, yazarıyla iletişime geçtim ve filmi birlikte yazmaya karar verdik. Böylece tanımladığınız şeyi tek bir kaynak olarak buluyorsunuz. Güvendiğimiz başka kaynaklar da var. Ama amaç, güvenilir bilgiler yayan ve ülkelerin kavram ve politikalarını ve yaşamın geleceğini incelemenin yolunu açan bir film yapmaktı.

- Dünya Çernobil ve Fukushima kazalarını ve bunların gezegenimizi çevresel tehlikelerden koruma çağrısını nasıl etkilediğini tartışıyor...
Tabii. Sanırım iki olay, karşı karşıya olduğumuz şeyle yüzleştirdi bizi. Ancak işler tehlikeli nükleer radyasyonun salınmasından daha boyutlu ve daha ciddi. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) geçen yılki raporu, mevcut durumun karbondioksitteki artış ve ve bugün meydana gelen önemli kirlilikle devam etmesi halinde 2050 yılında bildiğimiz dünyanın sonunu bekliyor olacağız ve hayat eski haline dönmesi imkansız hale gelmese de bu oldukça zor olacak.

- Konu sizi rahatsız etti mi?
Doğal olarak. Al Gore'un çevreyle ilgili çalışmalarını gördüm. Her şeyden bahsetmedi ama gördüklerim beni korkuttu. Filmi ve verdiği mesajı sevdim. Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim. Ben bir bilim insanı değilim. Ama hepimiz aynı hayatı paylaşıyoruz.

- Gerçekten korkutucu bir konu. Yaklaşık 30 yıl sonra dünyanın sonunun gelmesi kaçınılmaz mı?
Birincisi, elbette sadece bizim için değil, şüphesiz yükselen ve gelecek nesil için de korkutucu. İkincisi, kesinlikle kaçınılmaz. BM ajansı IPCC, olasılıkları artırmaz, ancak sonuçlar çıkarır. Filmde, "Korkacak zamanımız yok" diyorum. Biz zaten sorunun merkezindeyiz.

- Film çok sayıda röportaj, ziyaret ve seslendirmenizle verilen bilgilerden oluşuyor. Bu, özellikle bilgiler güvenilir olduğundan ve sizinle konuşan insanlar tam olarak neden bahsettiğinizi bildiğinden, onu ikna edici, çekici hale getiriyor...
Bu önemli bir not. Bu, kurgu olmayan bir film. Hepimizi dünyayı ve üzerindeki yaşamı kurtarmaya katkıda bulunmaya çağıran bir mesaj vermek için bahsettiği konuyu kaydeden bir film. Biz sorumluyuz ve bu sorumluluktan dolayı Ali'nin görevi sadece bu durumlar etrafında dönen bir film sunmak değil, aynı zamanda onu tartışmalara yol açacak ve izleyicileri ve yetkilileri içerdiği gerçeklere ikna edecek şekilde sunmaktır.

- Son yıllarda belgesellere ilgi duyduğunuz bir sır değil. Bunun sebebi nedir?
Belgesel sinema benim için olmazsa olmaz. Çünkü bu kapsamdaki film dram unsurlarını içermiyor. Aksine, doğrudan ve gerçek bir şekilde iletmek istediği mesajı verir. Elbette bu durum iyi bir film için de geçerlidir. Çünkü bildiğiniz gibi bir mesaj içermeyen çok sayıda belgesel var. Bu, dramatik filmlerin dürüst olamayacağı anlamına gelmez.

- Son zamanlarda bilim kurgu filmlerinden hangileri dikkatinizi çekti?
Don't Look Up’ı izledim, iyi bir film. Ama sonunda söylendiği etkiyi yaratmadı. Filmin yönetmeni Adam McKay ile bir araya geldim ve 2026'da dünyadaki yaşamın sona ereceğine olan inancıyla beni şaşırttı. Bu görüşü paylaşmadığımı söylediğimde bana kızgın bir bakış attı.

- Belgesel filmlere yönelik artan yöneliminizle ilgili soruya dönüyorum. Bunun nedeni Hollywood'un katılmadığınız  yaklaşımı olabilir mi?
Bu kesinlikle önemli bir neden. On yıl önce Vahşiler filminden sonra, sunduğum uzun metrajlı filmlerin senaryolarını Hollywood şirketlerine kabul ettirmeye çalışırken çok zorlandım ve sevmediğim filmleri yapmam için beni ikna etmeye girişimleri nedeniyle çok vakit geçirdim. Bu nedenle uzun metrajlı filmin olmaması ya da film ile diğeri arasında uzun bir sürenin geçmesi belgesel filmlere daha fazla odaklanmamı sağladı. Bu belgeseller arasında yürütücü yapımcılığını üstlendiğim Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili iki film var. Bu filmlerden biri de burada, Venedik’te gösterilen Ukrayna'da Ateş.

- Bu savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki buna katılmıyorum. Bu savaştan kaçınılabilirdi. Ancak NATO yıllarca Rusya'yı kışkırttı. Her savaşta olduğu gibi sorumluluk birden fazla tarafa aittir. Putin'in bu savaşı Batı'ya düşman olduğu için istediğini düşünmüyorum. Sorun bu değil, sorun Batı'nın ona düşman olması bence.

- 2017'de, kendisiyle ilgili televizyon filmi yapıldığında Putin ile tanıştınız. Hakkında ne düşünüyorsun?
Onu küresel siyasete ve etrafımızdaki olaylara çok aşina buldum. Onunla uzun uzun konuştum ve röportajın sonunda bana beklemediğim bir şey söyledi. Bana dayak yiyip yemediğimi sordu. Kensiisne “Evet” cevabını verdim. O da bana "O zaman bu film yüzünden dayak yiyeceğini biliyorsun" dedi.

-Bu film yüzünden dayak yediniz mi?
(Gülüyor) Hayır ama eleştirmenlerin, izleyicilerin ve hayatın tek bir yanı olduğuna inanan arkadaşlarımın aksi yöndekiş görüşleriyle karşılaştım.



Yıldız oyuncu eski röportajlarında "sinir bozucu" olduğunu söyledi

Jennifer Lawrence, basına verdiği eski röportajları "utanç verici" bulduğunu söyledi (Reuters)
Jennifer Lawrence, basına verdiği eski röportajları "utanç verici" bulduğunu söyledi (Reuters)
TT

Yıldız oyuncu eski röportajlarında "sinir bozucu" olduğunu söyledi

Jennifer Lawrence, basına verdiği eski röportajları "utanç verici" bulduğunu söyledi (Reuters)
Jennifer Lawrence, basına verdiği eski röportajları "utanç verici" bulduğunu söyledi (Reuters)

Inga Parkel 

Kariyerinin ilk yıllarında halk tarafından neden benimsenmediğini anlayan Jennifer Lawrence, eski röportajlarındaki davranışlarını kendisinin de "sinir bozucu" bulduğunu itiraf etti.

Artık 35 yaşında olan Lawrence, 2010 yapımı gerilim-gizem filmi Gerçeğin Parçaları'ndaki (Winter's Bone) çıkış rolüyle ilk kez tanındığında henüz 20 yaşındaydı. İki yıl sonra Açlık Oyunları (Hunger Games) serisinde Katniss Everdeen'i canlandırarak dünya çapında şöhrete kavuştu.

Hayranlar, Umut Işığım'ın (Silver Linings Playbook) Oscar ödüllü yıldızının doğaçlama tavırlarını ilk başta sevimli bulsa da internetin ona sırt çevirip samimiyetsizlikle suçlaması uzun sürmedi.

The New Yorker'a verdiği yeni röportajda Lawrence, eski basın toplantılarındaki "enerjik" ve"utanç verici" tavırlarını hatırladığında rahatsız olduğunu söyleyerek "Aslında bu benim gerçek kişiliğim, veya öyleydi, ama aynı zamanda bir savunma mekanizmasıydı" dedi.

Oyuncu, şöhretle başa çıkmaya çalışırken giderek daha açık sözlü hale geldiğini söyledi. Lawrence "Bu bir savunma mekanizmasıydı, 'Ben öyle değilim! Her gün kendimi rezil ediyorum!' demek gibiydi" diye konuştu.

Lawrence "O röportajlara bakıyorum ve oradaki kişi sinir bozucu. Bu kişiyi her yerde görmenin neden sinir bozucu olabileceğini anlıyorum" diye itiraf etti. "Ariana Grande'nin SNL'de yaptığı taklidim tam isabetti" diyen oyuncu, Grande'nin 2018'deki parodisine atıf yaptı.

Yıldız isim, "Filmlerim, siyasi görüşlerim yüzünden değil, ben olduğum için, kişiliğim yüzünden reddedildiğimi hissettim (hissetmedim, bu böyleydi sanırım)" diye ekledi.

İki yıllık aradan sonra yeni psikolojik drama filmi Geber Aşkım'la (Die My Love) kasımda ekrana geri dönmeye hazırlanan Lawrence, spot ışıklarından uzak durmasını anlatmıştı.

Geçen hafta The Graham Norton Show'da kariyerine geri dönmekte zorlanabileceğinden endişe edip etmediği sorulduğunda şöyle demişti: 

Bunun olma ihtimaliyle barışıktım. [Hollywood] çok şey ifade ediyor... Sanırım [iyi] olurdum ama aynı zamanda çok üzülürdüm. Bilmiyorum.

Lawrence kariyerinin zirvesinde olduğu ilk dönemlerinde, 6 yılda inanılmaz bir şekilde 16 filmde rol aldı ve bunların çoğu gişede çakıldı.

2021'de Vanity Fair'e verdiği röportajda "Olması gereken kaliteyi ortaya koyamıyordum" diye itiraf eden Lawrence, "Herkes benden bıkmıştı. Ben de kendimden bıkmıştım. Artık hiçbir şeyi doğru yapamadığım bir noktaya gelmiştim" diye eklemişti.

Lawrence "Kırmızı halıda yürüsem, 'Neden koşmadı?' deniyordu... Sanırım hayatımın büyük bir bölümünde insanları memnun etmeye çalıştım" demişti. 

Çalışmak bana kimsenin bana kızamayacağını hissettiriyordu: 'Tamam, evet dedim, yapıyoruz. Kimse sinirlenmedi' diye düşünüyordum.

Sonra insanların sadece varlığımdan bile hoşnut olmadığı bir noktaya geldiğimi hissettim. Bu da beni sarsarak işin veya kariyerin ruhuma huzur getirebileceği düşüncesinden beni uzaklaştırdı.

Independent Türkçe, independent.co.uk/arts-entertainment


Ünlü korku yönetmeni: "Ed Gein'in Hikayesi'ni hayatta izlemem"

Charlie Hunnam, Ryan Murphy'nin Canavar antoloji serisinin üçüncü sezonunda Ed Gein'e hayat veriyor. Gein, Osgood Perkins'in hayatını kaybeden babası Anthony'nin canlandırdığı, Sapık'taki Norman Bates'e ilham kaynağı olmasıyla biliniyor (Netflix)
Charlie Hunnam, Ryan Murphy'nin Canavar antoloji serisinin üçüncü sezonunda Ed Gein'e hayat veriyor. Gein, Osgood Perkins'in hayatını kaybeden babası Anthony'nin canlandırdığı, Sapık'taki Norman Bates'e ilham kaynağı olmasıyla biliniyor (Netflix)
TT

Ünlü korku yönetmeni: "Ed Gein'in Hikayesi'ni hayatta izlemem"

Charlie Hunnam, Ryan Murphy'nin Canavar antoloji serisinin üçüncü sezonunda Ed Gein'e hayat veriyor. Gein, Osgood Perkins'in hayatını kaybeden babası Anthony'nin canlandırdığı, Sapık'taki Norman Bates'e ilham kaynağı olmasıyla biliniyor (Netflix)
Charlie Hunnam, Ryan Murphy'nin Canavar antoloji serisinin üçüncü sezonunda Ed Gein'e hayat veriyor. Gein, Osgood Perkins'in hayatını kaybeden babası Anthony'nin canlandırdığı, Sapık'taki Norman Bates'e ilham kaynağı olmasıyla biliniyor (Netflix)

Inga Parkel 

Popüler korku filmi yönetmeni Osgood Perkins'in, Ryan Murphy'nin gerçek suç türündeki Canavar (Monster) antolojisinin son bölümünü yakın zamanda izlemesini beklemeyin.

3 Ekim'de Netflix'te gösterime giren Canavar: Ed Gein'in Hikayesi'nde (Monster: The Ed Gein Story) Charlie Hunnam, gerçek hayatta seri katil ve mezar soyguncusu olduğundan şüphelenilen Gein'i canlandırıyor. Gein, kazdığı mezarlardan çıkardığı ve bilinen iki kadın kurbanından elde ettiği insan kalıntılarından aletler ve bir "kadın kıyafeti" yapmasıyla nam salmıştı.

Gein'in dehşet verici suçları, Alfred Hitchcock'un Sapık (Psycho) filminde Perkins'in hayatını kaybeden babası Anthony'nin canlandırdığı Norman Bates karakteri de dahil birçok kurgusal psikopata ilham verdi. Anthony Perkins, 1960 yapımı klasik filmin yanı sıra Sapık 2 (1983), Sapık 3 (1986) ve Sapık 4: Başlangıç (Psycho IV: The Beginning / 1990) isimli üç devam filminde karaktere hayat verdi. 

Cambaz (Longlegs / 2024) ve The Monkey'yle (2025) tanınan yönetmen Perkins, aynı zamanda Sapık 2'de (1983) Genç Norman rolünde, babasıyla birlikte oynamıştı.

Murphy'nin Gein'in hikayesini yeniden anlatımı hakkında TMZ'ye konuşan 51 yaşındaki Perkins, "Hayatta izlemem" dedi.

Görsel kaldırıldı.
Anthony Perkins, Alfred Hitchcock'un Sapık'ında ve üç devam filminde Norman Bates'i canlandırdı (Paramount Pictures)

Yayın platformlarının gerçek suç hikayelerine sürekli "göz alıcı ve anlamlı içerikler" yerleştirmeye çalışmasını kınayan Perkins, bunların "giderek bağlamından koptuğunu ve gerçek acıların [yani 'gerçek olaylar'la ortaya çıkan özgün insan deneyimlerinin] Netflix-leşmesinin yanlış takıma hizmet ettiğini" ekledi.

The Independent, cevap hakkı için Netflix ve Murphy'nin temsilcisiyle temasa geçti.

Perkins'in eleştirileri, birçok Netflix abonesinin diziyi Gein'i "romantize etmekle" suçladığı yorumlarına bir yenisini ekliyor.

Üçüncü sezon izleyicilerden büyük beğeni toplasa da final bölümü, Gein'i sempatik gösterme ve onu diğer katiller tarafından saygı duyulan bir aziz figürü olarak tasvir etme kararı nedeniyle tepki aldı.

X'te bir izleyici şöyle dedi: 

Bu sadece Gein'e bir mazeret sunmuyor, aynı zamanda onu seri katiller dünyasına iyiliksever bir şekilde hükmeden bir aziz figürüne dönüştürüyor ve ünlü katillerin ona selam verdiği İKİ kurgu sahne de içeriyor.

Bir başka izleyiciyse, dizinin sonlarına doğru, "insanları öldüren bu adama karşı empati duyması yönünde manipüle ediliyormuş gibi" hissettiğini ekledi.

Bu kesinlikle Murphy'nin Canavarlar antolojisi nedeniyle kamuoyu tepkisiyle karşılaştığı ilk sefer değil. Jeffrey Dahmer'ın suçlarına odaklanan ilk sezon da dizinin, olayları suiistimal ettiğini düşünen izleyicilerin sert eleştirilerine maruz kalmıştı.

Dahmer'ın kurbanlarının aileleri, dizinin kendilerini yeniden travmatize ettiğini söyleyerek seslerini yükseltmişti. Önceden birçok aileyi temsil eden Milwaukeeli bir avukat, daha sonra Murphy'den kârı eski müvekkilleriyle paylaşmasını istemişti.

Diğer yandan şubatta The Independent'a verdiği bir röportajda Perkins, babasının mirası hakkındaki düşüncelerini paylaşmıştı.

Perkins, Sapık'ın 1992'de AIDS'e bağlı zatürreden ölen yıldızı hakkında, "Onu harika bir tür araç olarak gördüm. Her zaman etkileyiciydi" demişti.

Ve sonra yaşlanıp kendi işlerimi yapmaya başladığımda, Sapık'ı izleyip 'Vay canına, bu gerçekten özel bir şey. Milyonda bir görülebilecek bir sinema performansı' diyorum ve bundan büyük gurur duyuyorum.

Independent Türkçe,independent.co.uk/arts-entertainment


Sınırsız temiz enerji yolunda çığır açıcı adım

Yeni bir yüksek hızlı kamera, plazma davranışını görüntüledi (Tokamak Energy)
Yeni bir yüksek hızlı kamera, plazma davranışını görüntüledi (Tokamak Energy)
TT

Sınırsız temiz enerji yolunda çığır açıcı adım

Yeni bir yüksek hızlı kamera, plazma davranışını görüntüledi (Tokamak Energy)
Yeni bir yüksek hızlı kamera, plazma davranışını görüntüledi (Tokamak Energy)

Holly Evans @holly_evans98 

Özel olarak inşa edilmiş bir makinede "bir yıldızı yakalamayı" başaran Britanyalı bilim insanları, füzyonu temiz bir enerji kaynağı olarak kullanma yolunda dönüm noktası niteliğindeki ilerlemeyi kutluyor.

Yeni bir yüksek hızlı renkli kameradan yayımlanan ilk görüntülerde, plazmanın parlayan pembe rengiyle oluşan, Dünya'da bir yıldız üretilse ortaya çıkacak olana eşdeğer bir görüntü elde edildi.

Görüntülerde lityum, maddenin onlarca milyon dereceye ulaştığında geçtiği ve enerji verildiğinde kırmızı renkte parladığı hali olan plazmaya bırakılıyor. 

Tokamak Energy şirketinin ST40 olarak bilinen küre şeklindeki makinesinde, maddenin yeşile döndüğü ve ardından manyetik alan çizgilerini takip ederek plazmanın yolunu ortaya çıkardığı görülebiliyor.

ABD Enerji Bakanlığı (DoE) ve Birleşik Krallık Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Bakanlığı'nın (DESNZ) ortaklaşa işlettiği Oxford'daki makine, halihazırda füzyon araştırmalarını ilerletmede lityuma odaklanan 52 milyon dolarlık bir yükseltme sürecinden geçiyor.
Görsel kaldırıldı.Tokamak Energy, füzyon araştırmalarını ilerletmek için lityum kullanıyor (Birleşik Krallık Atom Enerjisi Kurumu)

Füzyon oluşturmak için hidrojen atomlarının, plazma haline gelene kadar onlarca milyon dereceye kadar ısıtılması gerekiyor. Madde bu halinde, ısısı nedeniyle herhangi bir katı duvar tarafından tutulamıyor.

Bunun yerine makine, plazmanın dış kenarını stabilize etmek için küçük manyetik bobinler kullanıyor ve madde manyetizmayla hapsediliyor.

Gelecekteki enerji santrallerinde, iki hidrojen formunun (döteryum ve trityum) karışımı, Güneş'in çekirdeğinden daha sıcak olan yüksek sıcaklıklarda kontrollü bir plazma oluşturmak üzere ısıtıldığında bunlar birleşerek helyum oluşturacak ve ortaya çıkan enerji kullanılarak elektrik ve ısı üretilebilecek.

Bu sıcak yakıt plazması, şirkete adını veren "tokamak" adlı bir cihazda güçlü mıknatıslar kullanılarak hapsediliyor.

Bilim insanları, füzyonu mevcut enerji santralleriyle aynı şekilde elektrik ve ısı üretmek için kullanmayı umuyor. Son derece verimli olan füzyon; kömür, petrol veya doğalgaz yakmaktan kilogram başına milyonlarca kat daha fazla enerji üretiyor.

Tokamak Energy Sözcüsü Stuart White, "Oxford'daki genel merkezimizde dünyanın en gelişmiş füzyon enerjisi makinelerinden birini işletmekten büyük gurur duyuyoruz" diyor.

Bu yeni görüntüler, geleceğe çarpıcı bir bakış sunmanın yanı sıra füzyon yoluyla temiz, sınırsız ve güvenli enerji sağlamak için hükümetler ve işletmelerle işbirliği yaptığımız bugünlerde ekibimize paha biçilmez veriler sağlıyor.

Tokamak Energy fizikçisi Laura Zhang da "Renkli kamera, özellikle bu tür deneylerde faydalı. Eklediğimiz gaz halindeki safsızlıkların beklenen yerde yayılıp yayılmadığını ve lityum tozlarının plazma çekirdeğine nüfuz edip etmediğini anında belirlememizi sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/tech