Oliver Stone, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim’

Stone nükleer enerjinin çevreyi korumak için en iyi seçenek olduğunu savundu.

Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
TT

Oliver Stone, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim’

Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.
Oliver Stone, bilim insanlarıyla bir araya geldi.

Hollywood'daki önemli yönetmenler ana akım türden filmler yapmak konusunda isteksiz oldukları için çalışmaya devam edemez hale geliyorlar. Bu durum hakkında Oliver Stone ve Spike Lee’nin katıldığı geçen yılki özel bir sohbette, iki yönetmen de ırkçı yaklaşımların devam etmesine izin veren genel siyasi duruma tepki gösterdi.  
Stone söz konusu sohbette, iki yönetmen arasındaki en zayıf halka gibi görünüyordu. Şikayeti gerçekçiydi ve o sırada oldukça mutlu gözüken Spike Lee'ye yönelik eleştirisi sertti.  Spike Lee’nin yönettiği Da 5 Bloods, ABD’li eleştirmenler arasında haklı bir beğeni elde etti.
Buna karşılık Stone birkaç yıldır yeni bir film yapamadığı için gündemden düşmüştü. 2016 yılında, İngiltere ve Fransa tarafından finanse edilen Edward Snowden hakkındaki ‘Snowden filmi’ ile çıktı. Ancak filmin ABD’deki gösterimi fazla ilgi görmedi.
Bu ay Venedik Film Festivali’nde konuşan Oliver Stone, Salvador filminde (ki bu film 1986 yılında yönetmenliğini yaptığı ilk fimdi), El Salvador'daki ABD politikası konusunu gündeme getirerek eleştirmişti. Evet, film merak uyandırdı. Ancak yönetmenin, CIA politikalarının ateşlediği, savaşın parçaladığı bir ülkede farklı ABD’liler hakkındaki hikayesini beslemek için uygun bulduğu tonlarca konuşma içeriyordu.

Ertesi yıl yaptığı Müfreze filminin konusu Vietnam'dı. Asker olarak katıldığı Vietnam Savaşı’na eleştirel sorularını gizlemeyecek şekilde ele aldığı ve ardından Vietnam'a değindiği Born on the Fourth of July (1989) filmini tamamlamadan kısa bir süre önce, 1987'de Wall Street ekonomi politikasına maruz kaldı.
Bundan sonra da John F. Kennedy (JFK) (1991) Malcolm X (1992) ve ardından Nizon (1995) filimleri geldi. Bu filmler büyük medya ve finansal başarı elde etti ancak Stone bu alanda istediğini elde etmekte zorlanmaya başladı. 2004 yılındaki Alexander (İskender) filmiyle sinema tarihine geçti. Ancak sonraki yıllarda çalışmaları daha az başarılı sonuçlar vermeye başladı. JFK filminin bıraktığı etkiyi gerçekleştirmese de 2008'de George W. Bush'u konu alan "W" filmini yapıncaya kadar istediği başarıyı elde edemedi.

Yönetmen Oliver Stone.
Ancak şimdi şaşırtıcı bir şekilde, Venedik Film Festivali’nin gösterimlerine yarışma dışı giren Nükleer adlı yeni bir filmle manşetlere dönüyor. Film, Toronto Film Festivali’nde gösterildi.
Nükleer filmi, yönetmenin film boyunca nükleer enerjinin toplum yaşamına sağladığı avantajlar ve önemi açısından bir fark yaratmadığı iddiasından yola çıkan belgesel türündeki bir yolculuk. Diğer yandan film, sağcı ve solcu ABD’lilerin nükleer enerjiyi kötüye kullanılması, onu daha yüksek ölçekte sömürmek isteyen gruplarca siyasallaştırılırken diğer taraftan çevreyi bu sömürünün genişlemesinden kurtarmak için bir kampanya yürütülmesini içeriyor.
Yönetmen filminde Demokrat Parti kadar çevreci görünüyor. Ancak bu onun yerleşik kurallara dayanmayan mevcut politikasını eleştirmesine engel olmamış.
Stone, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda başta son filmi Nükleer olmak üzere çevre ve siyaset alanındaki tepkilere ve duruşa ilişkin birçok merak edilen soruyu cevapladı:

-Kurallara dayanmayan, mevcut politikaları eleştiriyorsunuz...
Bu filmin nükleer enerjinin dünyaya pek çok fayda sağladığı gerçeğine açıklık getirmesini istiyorum. Çünkü modern yaşamın gereklerini sağlamak için nükleerin kullanımına dayanıyor olması nedeniyle bu belki de ürkütücü bir kelimedir. Ancak nükleer güç ve nükleer enerji arasında bir ayrım yapılmalıdır. İlki her şeyi mahvedebilir. İkincisi, iyi kullanılırsa hayatın gerekliliklerinden biridir.

- Filmde petrol ve türevleri yerine nükleer enerjiye güvenmek için ciddi bir çağrı var...
Kesinlikle. Nükleer enerji, çevreyi dünyadaki yaşamımızı tehdit eden çeşitli kaynaklardan kaynaklanan kirlilikten korumanın en iyi yoludur.

- Tüm bu bilgilere nasıl ulaştınız?
Elbette bir belgesel film çok fazla bilgi gerektirir ama burada mesele tek bir kaynaktan alınmış gibi sunulmasıdır. Joshua Goldstein'ın yazdığı Parlak Gelecek adlı film için seçtiğim aynı isimle bir süre önce yayınlanan bir kitap dikkatimi çekti. Bu tür konulara ilgi duyduğum için okudum, yazarıyla iletişime geçtim ve filmi birlikte yazmaya karar verdik. Böylece tanımladığınız şeyi tek bir kaynak olarak buluyorsunuz. Güvendiğimiz başka kaynaklar da var. Ama amaç, güvenilir bilgiler yayan ve ülkelerin kavram ve politikalarını ve yaşamın geleceğini incelemenin yolunu açan bir film yapmaktı.

- Dünya Çernobil ve Fukushima kazalarını ve bunların gezegenimizi çevresel tehlikelerden koruma çağrısını nasıl etkilediğini tartışıyor...
Tabii. Sanırım iki olay, karşı karşıya olduğumuz şeyle yüzleştirdi bizi. Ancak işler tehlikeli nükleer radyasyonun salınmasından daha boyutlu ve daha ciddi. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) geçen yılki raporu, mevcut durumun karbondioksitteki artış ve ve bugün meydana gelen önemli kirlilikle devam etmesi halinde 2050 yılında bildiğimiz dünyanın sonunu bekliyor olacağız ve hayat eski haline dönmesi imkansız hale gelmese de bu oldukça zor olacak.

- Konu sizi rahatsız etti mi?
Doğal olarak. Al Gore'un çevreyle ilgili çalışmalarını gördüm. Her şeyden bahsetmedi ama gördüklerim beni korkuttu. Filmi ve verdiği mesajı sevdim. Al Gore filmi beni çok korkuttuğu için daha fazlasını açıklamaya karar verdim. Ben bir bilim insanı değilim. Ama hepimiz aynı hayatı paylaşıyoruz.

- Gerçekten korkutucu bir konu. Yaklaşık 30 yıl sonra dünyanın sonunun gelmesi kaçınılmaz mı?
Birincisi, elbette sadece bizim için değil, şüphesiz yükselen ve gelecek nesil için de korkutucu. İkincisi, kesinlikle kaçınılmaz. BM ajansı IPCC, olasılıkları artırmaz, ancak sonuçlar çıkarır. Filmde, "Korkacak zamanımız yok" diyorum. Biz zaten sorunun merkezindeyiz.

- Film çok sayıda röportaj, ziyaret ve seslendirmenizle verilen bilgilerden oluşuyor. Bu, özellikle bilgiler güvenilir olduğundan ve sizinle konuşan insanlar tam olarak neden bahsettiğinizi bildiğinden, onu ikna edici, çekici hale getiriyor...
Bu önemli bir not. Bu, kurgu olmayan bir film. Hepimizi dünyayı ve üzerindeki yaşamı kurtarmaya katkıda bulunmaya çağıran bir mesaj vermek için bahsettiği konuyu kaydeden bir film. Biz sorumluyuz ve bu sorumluluktan dolayı Ali'nin görevi sadece bu durumlar etrafında dönen bir film sunmak değil, aynı zamanda onu tartışmalara yol açacak ve izleyicileri ve yetkilileri içerdiği gerçeklere ikna edecek şekilde sunmaktır.

- Son yıllarda belgesellere ilgi duyduğunuz bir sır değil. Bunun sebebi nedir?
Belgesel sinema benim için olmazsa olmaz. Çünkü bu kapsamdaki film dram unsurlarını içermiyor. Aksine, doğrudan ve gerçek bir şekilde iletmek istediği mesajı verir. Elbette bu durum iyi bir film için de geçerlidir. Çünkü bildiğiniz gibi bir mesaj içermeyen çok sayıda belgesel var. Bu, dramatik filmlerin dürüst olamayacağı anlamına gelmez.

- Son zamanlarda bilim kurgu filmlerinden hangileri dikkatinizi çekti?
Don't Look Up’ı izledim, iyi bir film. Ama sonunda söylendiği etkiyi yaratmadı. Filmin yönetmeni Adam McKay ile bir araya geldim ve 2026'da dünyadaki yaşamın sona ereceğine olan inancıyla beni şaşırttı. Bu görüşü paylaşmadığımı söylediğimde bana kızgın bir bakış attı.

- Belgesel filmlere yönelik artan yöneliminizle ilgili soruya dönüyorum. Bunun nedeni Hollywood'un katılmadığınız  yaklaşımı olabilir mi?
Bu kesinlikle önemli bir neden. On yıl önce Vahşiler filminden sonra, sunduğum uzun metrajlı filmlerin senaryolarını Hollywood şirketlerine kabul ettirmeye çalışırken çok zorlandım ve sevmediğim filmleri yapmam için beni ikna etmeye girişimleri nedeniyle çok vakit geçirdim. Bu nedenle uzun metrajlı filmin olmaması ya da film ile diğeri arasında uzun bir sürenin geçmesi belgesel filmlere daha fazla odaklanmamı sağladı. Bu belgeseller arasında yürütücü yapımcılığını üstlendiğim Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili iki film var. Bu filmlerden biri de burada, Venedik’te gösterilen Ukrayna'da Ateş.

- Bu savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki buna katılmıyorum. Bu savaştan kaçınılabilirdi. Ancak NATO yıllarca Rusya'yı kışkırttı. Her savaşta olduğu gibi sorumluluk birden fazla tarafa aittir. Putin'in bu savaşı Batı'ya düşman olduğu için istediğini düşünmüyorum. Sorun bu değil, sorun Batı'nın ona düşman olması bence.

- 2017'de, kendisiyle ilgili televizyon filmi yapıldığında Putin ile tanıştınız. Hakkında ne düşünüyorsun?
Onu küresel siyasete ve etrafımızdaki olaylara çok aşina buldum. Onunla uzun uzun konuştum ve röportajın sonunda bana beklemediğim bir şey söyledi. Bana dayak yiyip yemediğimi sordu. Kensiisne “Evet” cevabını verdim. O da bana "O zaman bu film yüzünden dayak yiyeceğini biliyorsun" dedi.

-Bu film yüzünden dayak yediniz mi?
(Gülüyor) Hayır ama eleştirmenlerin, izleyicilerin ve hayatın tek bir yanı olduğuna inanan arkadaşlarımın aksi yöndekiş görüşleriyle karşılaştım.



Merakla beklenen Labubu filminin yönetmeni belli oldu

(Reuters)
(Reuters)
TT

Merakla beklenen Labubu filminin yönetmeni belli oldu

(Reuters)
(Reuters)

Shahana Yasmin 

Ayı Paddington filmleri ve Wonka'yla tanınan Paul King, popüler Labubu oyuncak serisini konu alan yeni Sony Pictures filminin yönetmenliğini üstlenecek.

Çin yapımı tüylü canavar oyuncak bebekler, koleksiyonluk aksesuarlar olarak muazzam bir ilgi görüyor.

Sony'nin bu karakterlere dayanan bir film yapmak için oyuncağın ekran haklarını satın aldığı geçen ay duyurulmuştu. 

The Hollywood Reporter'a göre filmin yönetmen koltuğunda oturacak King, Department M ve Wenxin She'yle birlikte yapımcılığı da üstlenecek.

Filmin konusu hakkında henüz bir bilgi yok ve canlı çekim mi yoksa animasyon mu olacağı da belli değil.

The Independent cevap hakkı için King ve Sony'nin temsilcileriyle temasa geçti.
 

Görsel kaldırıldı.

Paul King, Labubu oyuncak serisine dayanan yeni bir filmin yönetmenliğini üstlenecek (AFP)

King'in önceki filmleri arasında yer alan Ayı Paddington (2014) ve Ayı Paddington 2 (2017), eleştirmenler tarafından memnuniyetle karşılandı ve dünya çapında ikisi toplam 500 milyon dolardan fazla hasılat elde etti.

Daha sonra çikolatanın mucidi Willy Wonka'nın başlangıç hikayesini anlatan ve Timothée Chalamet'nin başrolünü oynadığı Wonka'yı (2023) yönetti. Film, gişede 600 milyon dolardan fazla hasılata ulaştı.

Labubular ilk olarak Hong Kong doğumlu illüstratör Kasing Lung tarafından 2015'te yaratıldı. Lung'un İskandinav mitlerinden ilhamla The Monsters (Canavarlar) adlı öykü serisi için oluşturduğu yaratıklar, daha sonra oyuncak şirketi Pop Mart tarafından pazarlanan peluş bebeklere dönüştürüldü.

Tavşan benzeri kulakları, iri gözleri ve tehditkar görünen dişleriyle öne çıkan Labubular, genellikle "kör kutularda" satılıyor; yani rasgele seçilen kutulardaki oyuncağın hangi modelden olduğu, ambalajı açılana kadar gizemini koruyor.

Normal tasarımların yanı sıra özellikle nadir bulunan ve koleksiyoncuların peşine düştüğü "gizli seri" Labubular da var. Bu baharın başlarında piyasaya sürülen "Big Into Energy" serisi de bunlardan biri.

"Kör kutu" modeli, ikinci el piyasasının patlamasını sağladı. Bu yazın başlarında bazı Labubuların tanesinin ikinci el satışının bin doları aştığı ve çocuk boyutundaki bir Labubu'nun yaklaşık 150 bin dolara alıcı bulduğu bildirilmişti.
 

Görsel kaldırıldı.Labubular ilk olarak illüstratör Kasing Lung tarafından 2015'te yaratıldı (AFP)

Genellikle "Lafufular" diye adlandırılan sahte versiyonlarsa üçüncü taraf sitelerde giderek daha yaygın hale gelirken, bakkallarda ve yerel süpermarketlerde de bulunabiliyor.

2024'te Blackpink üyesi Lisa gibi K-pop yıldızları tarafından aksesuar olarak kullanılmasının ardından gerçek Labubu bebeklerinin popülaritesinde sıçrama yaşandı.

Rihanna, Louis Vuitton çantasını Liçi Meyvesi Labubu'yla süslemiş, Dua Lipa da bu trende ayak uydurmuştu. Emma Roberts da Instagram'da kör kutu açılışı yapmıştı.

PopMart'ın yönetici direktörü Si De, şirketin Labubu'yu oyuncak satışının ötesine taşıyarak animasyon, tema parkları, içerik işbirlikleri ve ürün yelpazesinin genişletilmesi planlarını değerlendirmeyi düşündüğünü ekimde söylemişti.

Labubu'ya küresel çapta duyulan ilgi, şimdiden önemli bir finansal etki yaratarak Pop Mart'ın hisselerinde bu yıl yaklaşık yüzde 200'lük bir artışı tetikledi. Kısa bir süre için şirket, diğer oyuncak üreticileri Hasbro, Mattel ve Sanrio'nun toplamından daha değerli hale getirdi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/arts-entertainment


Timothée Chalamet'den "Gizemli rapçi sen misin?" sorusuna kaçamak yanıt

(AP)
(AP)
TT

Timothée Chalamet'den "Gizemli rapçi sen misin?" sorusuna kaçamak yanıt

(AP)
(AP)

Amber Raiken Yaşam Haberleri Muhabiri 

Britanyalı bir yeraltı rapçisinin maskesinin ardında kendisinin olduğu söylentileri viral hale gelse de bu konuda Timothée Chalamet'nin dudakları mühürlü.

Hayranlar, Liverpoollu olduğunu iddia eden ve yüzünün büyük bölümünü kapatarak sahneye çıkan gizemli sanatçı EsDeeKid'in, 29 yaşındaki Amerikalı aktör olup olmadığını aylardır sorguluyor. Rapçinin ilk albümü Rebel, haziranda çıkmıştı.

Britanya'daki radyo programı Heart Breakfast'ın perşembe günkü bölümünde Marty Supreme'in yıldızı, EsDeeKid olup olmadığı sorusuna kaçamak bir yanıt verdi.

Chalamet "Bu konuda yorum yapmayacağım" dedi. 

Yorum yok.

Sunucular, Chalamet ve EsDeeKid'in gözlerinin benzediğini belirttiğinde aktör söyleyecek bir şeyi olmadığını yineledi.

Görsel kaldırıldı.Timothée Chalamet, rapçi EsDeeKid olduğu söylentileri hakkında "yorum yapmayacağını" belirtti (AFP / esdeekid / Instagram)​​​​

Sözlerini "Bu konuda iki kelime söyleyeceğim" diye sürdüren oyuncu, ağzını açıp bir şey demekte tereddüt edince komik bir hal aldı. 

Her şey zamanı gelince ortaya çıkacak. Bu iki kelimeden biraz fazla oldu.

2012 tarihli viral bir videoda New York'taki lisesinde düzenlenen bir etkinlikte sahnede rap yaptığı görülen Chalamet, ergenlik döneminde Lil Timmy Tim adını taşıyan bir rapçi olduğunu sonrasında esprili bir şekilde anlattı.

Chalemet "Lil Timmy'nin aynı tınıya sahip olmadığını söyleyeyim" dedi. 

Lil Timmy başka bir şeye benziyor.

Özellikle ikisinin gözleri birbirine benzediği için önceki aylarda Chalamet'nin EsDeeKid olduğu yönünde söylentiler dolaşmaya başlamıştı. Ağustosta Chalamet, EsDeeKid'in "LV Sandals" şarkısında geçen rapçi Fakemink'in Londra'daki bir konserine gittiğinde bu spekülasyonlar daha da alevlenmişti.

Ancak EsDeeKid, yüzünde kar maskesiyle sahne alarak kimliğini saklamaya devam ediyor. Gerçek adı ve yaşı bilinmiyor. İlk albümü bu yıl çıksa da Spotify'daki aylık dinleyici sayısı 11 milyonu geçiyor.

Diğer yandan Chalamet'in yeni filmi Marty Supreme, Noel Günü sinemalarda gösterime girecek (Türkiye vizyon tarihi 1 Ocak). Josh Safdie'nin yönettiği film şimdiden övgü dolu eleştiriler alırken, The Independent'tan Clarisse Loughrey yapıma 4 yıldız verdi.

Loughrey, "Chalamet, uzuvlarını savuruyor ve role açlıkla saldırıyor. Al Pacino'nun ilk dönemlerindeki performanslarını sergilemesini sağlayan aynı dayanılmaz ve değişken enerjiye sahip" diye yazdı.

Kameranın çiçekbozuğu cildine, zarif bir şekilde işlenmiş tek kaşına ve devamlı kullandığı tel çerçeve gözlüklere yaklaşma şekli, dikkatimizi sadece aktörün gözlerine çekiyor ki tüm kırılganlık da burada yatıyor, tıpkı Pacino gibi.

Loughrey, Chalamet hakkında "Ekran dışında oyuncu, kamuoyunun gözü önünde başarının ne anlama geldiğinin mücadelesini verdi. (Önceki aylarda bir ödül töreninde yaptığı konuşmada 'En iyilerden biri olmak istiyorum' demişti)" diye ekledi.

Belki de Marty'de biraz da kendisini gördüğü için onun daha kırılgan ve sempatik tarafını anlayabiliyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/arts-entertainment


Russell Crowe, Gladyatör 2'ye ateş püskürdü

David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)
David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)
TT

Russell Crowe, Gladyatör 2'ye ateş püskürdü

David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)
David Franzoni'nin hikayesinden beyazperdeye uyarlanan 5 Oscarlı Gladyatör'de Yeni Zelandalı yıldız Russell Crowe, Romalı general Maximus Decimus Meridius rolündeydi (DreamWorks Distribution)

Oscar ödüllü oyuncu Russell Crowe, Avustralya'nın popüler radyosu Triple J'e verdiği röportajda Gladyatör 2'nin (Gladiator 2) kendisini hayal kırıklığına uğrattığını açıkladı. 

Ridley Scott'ın 2024 tarihli projesinde yer almayan Crowe, ilk filmin başrolüydü ancak devam halkasından memnun kalmadığını ifade etti.

"Talihsiz bir örnek"

Crowe, "Yakın zamanda çıkan ve adını yüksek sesle söylememize gerek olmayan devam projesi, bence ilk filmin neden özel olduğunu ve işin mutfağındaki isimlerin bile bunun farkında olmadığını gösteren talihsiz bir örnek" dedi: 

Özel olan ihtişamı, gösterisi ya da aksiyonu değildi. Ahlaki çekirdeğiydi.

Gladyatör'de Maximus rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazanan Crowe, ilk filmde karakterinin bu ahlaki merkezini korumakta kararlı olduğunu ve bunun sette yaratıcı çatışmalara yol açtığını anlattı; özellikle de Maximus'a seks sahneleri yazılmasına karşı çıktığını vurguladı.

"Bu nasıl bir yaklaşım?"

61 yaşındaki Crowe, "O sette her gün bir mücadele vardı. Karakterin ahlaki çekirdeğini korumak için günlük bir savaş" dedi: 

Maximus'a defalarca seks sahnesi eklemeyi önerdiler. Ama böyle yaptığınızda onun gücünü elinden alıyorsunuz. Hem eşiyle böyle derin bir bağı olduğunu söylüyorsunuz hem de başka bir kadınla birlikte olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Bu nasıl bir yaklaşım? Bu delilik.

2000 yapımı Gladyatör'ün hikayesi, Maximus'un eşi ve çocuğunun öldürülmesi üzerine şekilleniyor ve karakteri intikam yoluna sokuyordu. Bu nedenle Crowe, Maximus'un başka kadınlarla ilişkisi olmasının mantıksız olduğunu zira eşine duyduğu bağlılığın filmin duygusal temelini oluşturduğunu vurguladı. 

Oysa Gladyatör 2, Maximus'un Connie Nielsen tarafından canlandırılan Lucilla'yla geçmişte bir ilişki yaşadığını ve bunun sonucunda Lucius adında bir oğlu olduğunu ortaya koyuyor. Crowe'a göre bu durum, ilk filmdeki ahlaki ilkeleri zedeliyor.

Gladyatör 2 öncesinde Crowe, ne Ridley Scott'ın ne de yapım ekibinden herhangi birinin kendisine danıştığını birçok kez söylemişti. 

Ünlü aktör, kendisine danışılmış olsaydı, Lucius'un Maximus'un oğlu olmasına itiraz edebileceğini ima etti. Maximus'un ilk filmin sonunda ölmesi nedeniyle Paul Mescal'ın da kendisiyle iletişime geçmesini beklemediğini belirtti. 

"Bu filmin benimle bir ilgisi yok"

Crowe, Karlovy Film Festivali'nde basına yaptığı açıklamada ise artık Gladyatör 2 sorularından bıktığını söylemişti.

"İçinde olmadığım bir film hakkında gelen soruların sıklığına bakınca bana para ödemeleri gerekiyor" diyen Crowe, sözlerini şöyle sürdürmüştü: 

Bu filmin benimle bir ilgisi yok. O dünyada ben öldüm. Artık toprağın altındayım. Ama hafif bir kıskançlık hissettiğimi de inkar etmiyorum çünkü gençliğimi ve o dönemin hayatımdaki anlamını hatırlatıyor.

Independent Türkçe, Variety, GamesRadar