İran’da ‘kadın ayaklanması’ devam ediyor

İran Cumhurbaşkanı Reisi, gösterilerin komplo olduğunu iddia etti. Genel grev çağrıları artıyor

Bazı Protestocular, geçen hafta Tahran’da bir polis motosikletini ateşe verdi (AP)
Bazı Protestocular, geçen hafta Tahran’da bir polis motosikletini ateşe verdi (AP)
TT

İran’da ‘kadın ayaklanması’ devam ediyor

Bazı Protestocular, geçen hafta Tahran’da bir polis motosikletini ateşe verdi (AP)
Bazı Protestocular, geçen hafta Tahran’da bir polis motosikletini ateşe verdi (AP)

İran polisi, 28 Eylül’de birliklerinin ‘tüm güçleriyle’ yönetim karşıtı yürüyüşlerle mücadele edeceğini açıkladı. Öyle ki İran’da Mahsa Amini adlı genç kadının gözaltında tutulduğu sırada ölümünün yol açtığı protesto dalgasının ardından rejimi devirmek için genel grev çağrıları da artıyor.
Güvenlik güçleri, 28 Eylül sabahı Şiraz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne baskın düzenleyerek, protesto gösterileri gerçekleştiren çok sayıda öğrenciyi gözaltına aldı. Olay yerinden çekilen bir videoda, çevik kuvvet polisi ile gösteriye katılanlar arasında bir panik atmosferi ve yumruk kavgası yaşandığı görüldü. İsfahan’da ise öğrenciler, “Öğrencileri öldürdünüz ve bize susmamızı söylüyorsunuz” sloganı attı.
Geçen salı günü geç saatlerde sosyal medya organlarında dolaşan videolar, Tahran’ın kuzey, batı ve doğu bölgelerinin üst üste 11. gece yetkililere karşı öfkeli protestolara sahne olduğunu gösterdi. Eylemciler, farklı alanlarda ateşler yakarken, başkent sokaklarında kornalar çaldı.
Yüksek ölü sayısına ve yetkililerin protestolara göz yaşartıcı gaz ve cop kullanarak şiddetli şekilde müdahalede bulunmasına rağmen, Twitter üzerinden yayınlanan videolar, eylemcilerin Meşhed, İsfahan, Tebriz, Kerec, Yezd, Kum ve diğer birçok İran kentinde güvenlik güçleriyle çatışırken iktidarın devrilmesini talep ettiğini gösterdi.
Buşehr şehrinde ise eylemciler, Merg ber Khamenei! (Hamaney’e ölüm!) sloganları atarken, bir başka videoda ise güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu bir genç kızın yaralandığı görüldü.
Sosyal medya organlarındaki diğer videolar, salı günü gün batımından sonra onlarca şehirde protestoların devam ettiğini gösterdi. Sosyal medya organlarında geniş çaplı bir şekilde yayınlanan bir videoda göstericilerin, İran’ın güneydoğusundaki Çabahar Limanı’nda devlet dairelerini ateşe verdiği ve protestolar sırasında silah seslerinin duyulduğu görüldü. Reuters’ın aktardığına göre videodaki bir sesin, eylemcilerin ‘Mahsa Amini’nin ölümü ve polis memurunun etnik Beluç azınlığından bir genç kıza tecavüz ettiği suçlamaları nedeniyle’ öfkeli olduğunu söylediği duyuldu.
Mahsa Amini’nin ölümüyle ilgili protestoların başlamasından bu yana yetkililer, eski protestolarda şiddetli çatışmalara sahne olan şehirlerde sıkı bir güvenlik ortamı sağladı ve şehirlere geniş çapta güvenlik gücü konuşlandırdı.
Ülkeyi kasıp kavuran halk protestolarından on iki gün sonra internetin ve bilgi akışının kısıtlanmasıyla birlikte protestolara yönelik baskılar tırmandı.

Sert yanıt
İran İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı İsa Zarepur, WhatsApp ve Instagram uygulamalarının kalıcı olarak engellenmesi gerektiğine dikkati çekti. Hükümet toplantısının oturum aralarında gazetecilere açıklama yapan Zarepur, “Bazı ABD platformları, ayaklanmalar için kuluçka merkezlerine dönüştü ve bunun için bu platformlara kısıtlamalar getirdik” dedi. İsa Zarepur, “Bu platformlar zararlı olduğu sürece kısıtlamalar devam edecek” ifadelerini kullanırken, İranlılara da ticari faaliyetlerini ‘İslam Cumhuriyeti yasalarına uymayan ortamlarda’ gerçekleştirmeme çağrısı yaptı.
Resmi ajansların aktardığına göre İran Cumhurbaşkanı, bugünkü kabine toplantısında “Düşmanlar, rejimin gücünden kaynaklanan tehlike hissi nedeniyle fitne çıkarmaya çalışıyor” dedi.
İran polis komutanlığı ise “Bugün, İran İslam Cumhuriyeti düşmanları ve bazı isyancılar, çeşitli bahanelerle kamu düzenini ve milletin güvenliğini bozmaya çalışıyorlar” açıklamasında bulundu. Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre komutanlık, “Polisler, karşı-devrimcilerin ve düşman unsurların komplolarına tüm gücüyle karşı koyacak, ülke genelinde asayiş ve güvenliği bozanlara karşı kararlı bir şekilde hareket edecektir” dedi.
Veliyyi Fâkih konumundaki İran rejimi lideri “Rehber” Ali Hamaney’e bağlı Anayasa Koruma Konseyi, ‘masumları ve güvenlik görevlilerini öldürenler, yaralayanlar ve insanların mallarına sabotaj yapanlar’ karşısında polise ve yargıya desteğini açıkladı.
İran hükümetinin internet sitesini hackleyen bir grup olan ‘Edalaat Ali’, (Hz. Ali’nin Adaleti) Tahran 38. savcılığının 5. şubesinde Başsavcı Ali Omrai’nin başsavcılık ofis başkanlığına gönderdiği bir mesajı yayınladı. Bu bağlamda bazı kişilerin, Mahsa Amini’nin gözaltı sırasında direndiğini ve kafasından darbe aldığını bildirdiği belirtildi. Ayrıca Amini’nin masaya ve devriye aracındaki başka bir kişiye çarptığı ve başının kanadığı bilgisi verildi.

Karmaşık sayılar
İran Devrim Muhafızları’na ait Fars Haber Ajansı’nın geçen salı günü yayınladığı bilançoya göre 16 Eylül’den bu yana yaklaşık 60 kişi hayatını kaybetti. Polis, 10 mensubunun öldüğünü duyurdu. Ancak bu 10 kişinin, ajans tarafından bildirilen ölüm sayısı arasında olup olmadığı net değil.
Söz konusu bilançonun ilanından bir gün önce de Oslo merkezli İran İnsan Hakları Örgütü, güvenlik güçlerinin ateşi sonucu 76 kişinin öldüğünü duyurdu. Uluslararası Af Örgütü, ölenler arasında 4 çocuğun bulunduğunu söyledi.
İran’daki bir insan hakları örgütü olan ‘Hengaw’a göre 10 gün içerisinde binden fazla Kürt eylemci gözaltına alınırken, 18 kişi öldü ve 898 kişi de yaralandı. Grup, gerçek sayıların daha yüksek olabileceğine dikkat çekti. Grup, “Pazartesi gününden cuma gününe kadar İran Kürdistan’ında 70’ten fazla kadın tutuklandı. En az dördü 18 yaşın altında” dedi.
Reuters ise resmi medya organlarından alıntı yaptığı haberinde, İran yargısının ‘isyancıları’ yargılamak için özel mahkemeler kurduğunu bildirdi.
Resmi ölü sayısına rağmen yetkililer, Tahran’da ve protestolara tanık olan diğer birçok şehirde tutuklamalara dair herhangi bir bilanço açıklamadı.
Hükümet medyası ve insan hakları örgütleri tarafından yayınlanan rakamlara göre, bin 800’ü aşkın kişi tutuklandı. Tahran’daki aktivistler, başkentteki hapishanelerin mahkumlarla dolu olduğunu söyledi. İran Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, Tahran’daki en büyük hapishane olan Fashapuyeh’i iki saat boyunca denetledi. İran internet siteleri, Muntazeri’nin birkaç tutukluyla konuştuğunu ve gözaltı koşulları hakkında bilgi aldığını belirtti.

Genel grev
Bazı aktivistler, sosyal medya organlarındaki paylaşımlarıyla ülke çapında grev çağrısında bulundu. Üniversite profesörleri, ünlüler ve futbolcular, sosyal medya aracılığıyla Amini’nin ölümüyle ilgili protestolara desteklerini dile getirirken, birçok üniversitedeki öğrenciler de derslere katılmayı reddetti.
İran Öğrenci Birliği Konseyleri, ülkede yaklaşık 80 üniversitenin öğrencilerin ve profesörlerin grevlerine tanık olduğunu açıkladı. Tahran’daki Sanat Üniversitesi’nden profesörler de greve katılacaklarını duyurdular.
BBC Farsça servisi, İran asıllı İngiliz eski mahkûm Nazanin Zaghari-Ratcliffe’in İranlı kadınlarla dayanışma içinde saçını kestiği bir video yayınladı. Videoda Zaghari, saçlarının her bir tutamını keserken, protestolardaki kurbanlardan birinin adını söyledi.
Şah’ın eşi Farah Pehlevi de güvenlik güçlerini silahlarını bırakmaya çağıran bir video mesajı yayınladı. Mesajda, “Ellerinizi daha fazla İranlı gençlerin kanıyla lekelememelisiniz” ifadelerine yer verdi.
Şah’ın oğlu Rıza Pehlevi ise İran’daki gösterilere, ‘kadınların önderliğinde tarihi bir devrim’ olarak övgüde bulunurken, dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri de rejime daha fazla baskı yapmaya çağırdı.
Pehlevi, laik ve demokratik bir İran rejimi için daha fazla hazırlık çağrısı yaptı. AFP’ye açıklamada bulunan Rıza Pehlevi, “Bence bu, İranlı erkeklerin, oğulların ve babaların desteğiyle, kadınlar tarafından yönetilen modern çağdaki ilk devrimdir” dedi. Pehlevi ayrıca, “Koşullar, ‘Yeter’ demeye ulaştı” şeklinde konuştu.
Üç kız babası olan Pehlevi, İran toplumunun ‘erkek şovenizmi’ günlerinden bu yana çok yol kat ettiğini söylerken, kadınların tercihlerine saygı duyulması gerektiğini vurguladı. Rıza Pehlevi, “Kadınlar başörtüsü takıp takmamaya karar verebilir. Ama bu bir seçim olmalı, özgür bir seçim olmalı ve ideolojik veya dini nedenlerle dayatılmamış olmalıdır” dedi.
Pehlevi’ye göre Batı ülkeleri, ‘kibar bir çocuk gibi’, rejimin davranışını değiştirmesi için bir teşvik sağlayabilir. Rıza Pehlevi ayrıca, “Bu rejimle bir arada var olmak imkânsız” dedi.-

Yeni nesil
İran içinde ve dışında 22 siyasi ve kültürel aktivist, ülkede genel grev çağrısında bulundu. Aktivistler, öğretmenlere, işçilere ve tüccarlara da ‘demokratik ve laik bir İran inşa etmek’ için grevleri destekleme çağrısı yaptı.
Tahran’da ünlü bir sinema oyuncusu Fatıma Mutamed Arya, aktör Emin Taruh’un cenaze töreninde başörtüsü takmadan bir konuşma yaptı.
Öte yandan diplomatik bir kaynağa göre İspanya, İran’ın Madrid büyükelçisini İran’da onlarca kişinin ölümüne neden olan gösterilerin bastırılmasını protesto etmek için Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı. Kaynak, “Dışişleri Bakanlığı, gösterilerin bastırılmasına ve kadın haklarının ihlaline karşı olduğunu ifade etmek için İran’ın Madrid büyükelçisini bakanlığa çağırdı” dedi.
ABD merkezli İranlı gazeteci ve kadın hakları aktivisti Masih Alinecad, protestoların Tahran için bir ‘dönüm noktası’ olduğunu söyledi.
Alinecad, geçen salı günü New York’ta Reuters’a yaptığı açıklamada, “İslam Cumhuriyeti açısından Mahsa Amini’nin öldürülmesi bir dönüm noktası oldu. Çünkü zorunlu başörtüsü sadece küçük bir bez parçası değil, Berlin Duvarı gibi. İranlı kadınlar bu duvarı yıkabilseydi İslam Cumhuriyeti olmazdı” dedi. Masih Alinecad, “Bu hareket, kadınların 40 yıllık mücadelesinin ve kısıtlamalara karşı direnişinin sonucudur” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’ten aktardığı habere göre Reformist medya mensuplarından Masih Alinecad, 2014 yılında sosyal medya organlarında ‘Beyaz Çarşamba’ ve ‘Gizli Özgürlük’ kampanyasını başlatarak, kadınların ‘başörtü özgürlüklerine’ destek vermişti.
Siyasi analist Abbas Abdi ise resmi IRNA haber ajansına, Amini’nin öldürülmesinin bardağı taşıran son damla olduğunu ifade etti. Analist, İran’daki protestoların ‘benzeri görülmemiş’ olduğunu vurguladı.
1979 İran devrimine atıfta bulunarak “Göstericiler, yaş grupları itibariyle genellikle 2000 yılından sonra doğan gençlerdir ve resmi değerlerden habersizlerdir” dedi. Abdi, İran gençliğinin bugün ‘eğitim ve medya sisteminden tiksindiğini’ dile getirirken, “Kaybedecekleri bir şey yok. Tabii ki, kadınlar daha ciddi. Orta sınıf ve hatta alt ve üst sınıflar da protesto arenasında” şeklinde konuştu.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.