İsrail seçimlerinden önce aşırı sağın ‘ikiyüzlülük dönemi’

Taberiye Gölü yakınlarında aşırı sağcı Noam Partisi'nin lideri Knesset üyesi Avigdor Avi Maoz'un seçim afişleri (EPA)
Taberiye Gölü yakınlarında aşırı sağcı Noam Partisi'nin lideri Knesset üyesi Avigdor Avi Maoz'un seçim afişleri (EPA)
TT

İsrail seçimlerinden önce aşırı sağın ‘ikiyüzlülük dönemi’

Taberiye Gölü yakınlarında aşırı sağcı Noam Partisi'nin lideri Knesset üyesi Avigdor Avi Maoz'un seçim afişleri (EPA)
Taberiye Gölü yakınlarında aşırı sağcı Noam Partisi'nin lideri Knesset üyesi Avigdor Avi Maoz'un seçim afişleri (EPA)

İsrail genel seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte Binyamin Netanyahu liderliğindeki sağcı kampın gücünün arttığını ve Başbakan Yair Lapid liderliğindeki muhalif kampın gücünün azaldığını gösteren anket sonuçları kendini tekrar ederken ve Netanyahu ile Lapid oy kullanmayı boykot edenlerden 100 bin oy alabilmek için mücadele ederken, seçim savaşının son ayına ‘sağcı seçmenlerin ikiyüzlü’ kampanyaları damga vuruyor.
Lapid, ‘Filistinlilerle iki devletli çözüm temelinde bir uzlaşmayı desteklediğini’ söylediği Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu kürsüsündeki açıklamalarıyla sağ çevrelerde öfkeye yol açmış olsa da dün yaptığı açıklamada, bir sonraki hükümetini büyük bir sevinçle Likud Partisi ile ortaklaşa kurmaya hazır olduğunu söyledi. Lapid “Böylece Yahudi çoğunluğu olan İsrail'i korumak ve tek devletli bir çözümü önlemek için birlikte savaşabiliriz” dedi. Ancak Likud'un lideri Netanyahu'nun bu hükümetin bir parçası olmamasını şart koştu.
Savunma Bakanı Benny Gantz benzer bir tutum sergileyerek, Likud Partisi’nin kendisini deli olarak tanımlamasına ve İranlıların telefonunu hacklediğini bu yüzden dikkatli ve olgun olmadığını iddia etmesine rağmen, Netanyahu'yu bir kenara bırakırsa Likud ile ittifak yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ancak böyle bir şeyin olası olmadığını ve Netanyahu'nun 61 sandalye elde edememesi halinde, kendisinin (yani Gantz) Lapid ile birlikte dindarlarla bir hükümet kurabileceğini düşündüğünü de sözlerine ekledi.
İsrail İçişleri Bakanı Ayelet Şaked, kendisini sağ kanadın ilkelerine ihanet edenler arasında gören ‘sağcı ikiyüzlülük festivaline’ katıldı. İsrail İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev'den 2017'de Kudüs'ün Armon HaNatziv yerleşim biriminde dört İsrail askerinin ölümüyle sonuçlanan kamyon saldırısının faili Fadi Kanber’in ailesinin akrabalarının sınır dışı edilmesini talep ederek sağ gündemi desteklemek adına emsal teşkil eden bir adım attı. Şaked, Temyiz Mahkemesi'nin onayından hemen sonra aile ve yakınlarının yasal ikametgahlarının iptal edilmesine yönelik bir talimat verdikten sonra böyle bir talepte bulundu.
Bazı yerleşim yanlısı sağcı aktivistler bu hareketi memnuniyetle karşıladı. Ancak geçen yıl Naftali Bennett ve Yair Lapid hükümetine katıldığı için bakanı bağışlamayı reddettiler. Kendisinin önümüzdeki seçimlerde kesinlikle kaybedeceğini ve sağ kanat ile gerçekten beyaz bir sayfa açmak istiyorsa Bennett'in yaptığı gibi seçim savaşından vazgeçip siyasi hayattan çekildiğini ilan etmesini önerdiler. Karşılığında, Netanyahu kazanırsa, onu önemli ülkelerden birine büyükelçi olarak atayacaklarına söz verdiler.
Öte yandan Lapid’in partisinden Kültür Bakanı Hili Tropper, aşırı sağı kazanmak için işgal altındaki Nablus topraklarındaki Ariel yerleşim birimindeki film festivaline kapak yaptı. Hatta bizzat yerleşim yerlerinin liderleriyle birlikte festivale katıldı. Bunun ardından eski Oscar adayları Ari Folman ve Guy Davidi de dahil olmak üzere yüzlerce İsrailli film yapımcısı, işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyet gösteren Shomron Sinema Fonu ile işbirliği yapmayı reddettiklerine dair bir bildiri imzaladılar. Açıklamaya imza atanlar şu ifadeleri kullandı:
“Festivalin ve Shomron Sinema Fonu'nun arkasında bir kültür sevgisinden ziyade yeşil çizgiyi silmeyi ve askeri ve sivil rejimler arasındaki farkı gizlemeyi amaçlayan bir politika var. Bu nedenle, bu siyasi vakfın başında Shomron Bölgesel Konseyi sözcüsü Esther Allouche ve Shomron Bölgesel Konseyi Başkanı Yossi Dagan'ın olması şaşırtıcı değil. Hem vakıf hem de festival, İsrailli film yapımcılarını yapım finansmanı ve ödüller karşılığında işgali aklamada aktif bir rol almaya davet ediyor.  Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Shomron Fonu genellikle İsrail yaratıcılığının çeşitliliğine ve ikinci planda kalan seslerin kendini ifade etmesine yönelik mesajları teşvik ediyor. Bu önemli bir hedef olsa da, pratikte sistematik şiddeti ve insan haklarına yönelik ciddi ihlalleri gizlediği zaman ‘çeşitlilik’ terimi anlamını yitirir. Shomron Fonu çoğulcu bir fon değildir. Apartheid sisteminin bir parçasıdır. Film yapımcıları, içinde yaşadıkları toplumların imajından sorumludur. Devam eden bir işgal ve ilhak gerçeği karşısında kırmızı bir çizgi çekmeli ve bunun bir parçası olmamalıyız.”



Yarısı Gazze’de İsrail ateşiyle olmak üzere bir yılda Dünyada 67 gazeteci öldürüldü: İsrail ordusu gazetecilerin en büyük düşmanı

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (AP)
TT

Yarısı Gazze’de İsrail ateşiyle olmak üzere bir yılda Dünyada 67 gazeteci öldürüldü: İsrail ordusu gazetecilerin en büyük düşmanı

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (AP)

Dünya genelinde son bir yılda 67 gazeteci, görev başındayken ya da meslekleri nedeniyle hayatını kaybetti. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından bugün açıklanan 2025 bilançosuna göre, bu ölümlerin yaklaşık yarısı Gazze Şeridi’nde İsrail güçlerinin ateşi sonucu gerçekleşti.

RSF, 1 Aralık 2024 – 1 Aralık 2025 döneminin, düzenli veya düzensiz silahlı kuvvetlerin yanı sıra organize suç örgütlerinin suç niteliğindeki uygulamaları nedeniyle gazeteciler için daha ölümcül bir yıl olduğuna dikkat çekti. Raporda, “Gazeteciler ölmez, öldürülür” vurgusu öne çıktı.

Bu açıklama, Cezayir’de bir temyiz mahkemesinin Fransız gazeteci Christophe Gleizes hakkında terörü övmek suçlamasıyla verilen yedi yıllık hapis cezasını onamasından yalnızca altı gün sonra geldi. RSF hâlihazırda 47 ülkede 503 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu belirtti. Bu kişilerin 121’i Çin’de, 48’i Rusya’da, 47’si ise Burma’da (Myanmar) tutuluyor. Örgüt ayrıca, bazıları 30 yılı aşkın süredir kayıp olan 135 gazetecinin izine ulaşılamadığını ve çoğunluğu Suriye ile Yemen’de olmak üzere 20 gazetecinin kaçırıldığını kaydetti.

2023 yılı, 49 gazeteci ölümüyle son 20 yılın en düşük seviyesini oluşturmuştu. Ancak İsrail’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısının ardından Gazze’de başlattığı savaş, bilanço trendini tersine çevirdi. RSF’nin güncel rakamlarına göre 2024’te 66, 2025’te ise 67 gazeteci öldürüldü.

RSF Yayın Direktörü Anne Bocandé, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Bu tablo, gazeteci nefretinin ve cezasızlığın kaçınılmaz sonucudur” dedi. Bocandé, hükümetlere “gazetecileri koruma görevine yeniden odaklanma” çağrısında bulunarak, “Gazetecileri hedef haline getirmekten vazgeçmeleri” gerektiğini söyledi.

RSF: İsrail ordusu gazetecilerin en büyük düşmanı

RSF raporu, İsrail ordusunu gazeteciler için ‘en tehlikeli aktör’ olarak tanımladı. Örgüte göre, son 12 ayda Filistin topraklarında 29 medya çalışanı görev sırasında öldürüldü. Ekim 2023’ten bu yana bölgede mesleki faaliyetleri sırasında veya dışında yaşamını yitirenlerle birlikte bu sayı en az 220’ye ulaşmış durumda.

Çatışma bölgelerinde gazetecilerin siviller gibi korunması gerektiğini vurgulayan RSF, İsrail ordusunun gazetecileri hedef aldığı iddialarının “defalarca ve güçlü biçimde” dile getirildiğini ve bu kapsamda savaş suçu şikâyetlerine konu edildiğini hatırlattı.

İsrail ise bu suçlamalara karşılık olarak, hedeflerinin Hamas unsurları olduğunu, Hamas’ın ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak sınıflandırıldığını savunuyor.

İsrail ordusu, örneğin El Cezire muhabiri Enes el-Şerif’in Ağustos ayında beş diğer basın çalışanıyla birlikte İsrail hava saldırısında öldürülmesine ilişkin olarak, El-Şerif’in “gazetecilik kisvesi altında faaliyet yürüten bir terörist” olduğunu iddia etmişti. RSF ise o dönemde, söz konusu suçlamaların “hiçbir temele dayanmadığını” açıklamıştı.

RSF’den Bocandé, gazetecilere yönelik itibarsızlaştırma kampanyalarının işlenen suçları meşrulaştırma girişimi olduğunu söyleyerek, “Ortada yanlışlıkla sıkılmış bir kurşun yok; bu gazeteciler, bölgede yaşananları dünyaya aktarabildikleri için bilinçli biçimde hedef alınıyor” dedi.

Meksika, üç yılın en kanlı dönemi

RSF, Meksika’nın da “son üç yılın en ölümcül dönemini” yaşadığını ve 2025’te dokuz gazetecinin öldürüldüğünü bildirdi. Raporda, ölen gazetecilerin çoğunun yerel gelişmeleri takip ettiği, organize suç yapıları ile siyaset arasındaki ilişkileri ortaya çıkardığı ve öldürülmeden önce açık şekilde tehdit aldığı ifade edildi. Bu durum, 2024’te göreve gelen solcu Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum’un basın güvenliği vaatlerine rağmen gerçekleşti.

Ayrıca, Ukrayna’da üç, Sudan’da dört gazetecinin öldüğü kaydedildi. Raporda, farklı kurumların verilerinde yöntem ve kriter farklılıkları nedeniyle sayılarda değişiklik olabileceği hatırlatıldı.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ise internet sitesinde 2025 yılı içinde şimdiye kadar 91 gazetecinin öldürüldüğünü bildirdi.


Benin hükümeti, pazar günkü darbe girişimi sonucunda can kayıpları olduğunu doğruladı

Pazartesi günü Cotonou'daki Benin TV ve Radyosu'nun genel merkezinin yakınında bir askeri araç (Reuters)
Pazartesi günü Cotonou'daki Benin TV ve Radyosu'nun genel merkezinin yakınında bir askeri araç (Reuters)
TT

Benin hükümeti, pazar günkü darbe girişimi sonucunda can kayıpları olduğunu doğruladı

Pazartesi günü Cotonou'daki Benin TV ve Radyosu'nun genel merkezinin yakınında bir askeri araç (Reuters)
Pazartesi günü Cotonou'daki Benin TV ve Radyosu'nun genel merkezinin yakınında bir askeri araç (Reuters)

Benin hükümeti, dün yapılan acil kabine toplantısının ardından, pazar günü gerçekleşen başarısız darbe girişimi sırasında ülkede çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Yetkililer darbe planlayıcılarından bazılarını tutuklarken, diğerleri hala firarda. Bölge ülkeleri, özellikle askeri açıdan Benin'e destek olmak için harekete geçiyor.

Hükümet Genel Sekreteri Edward Owen-Oro, Kabine toplantısının tutanaklarında, "İsyanı düzenleyen küçük bir grup asker, Cumhurbaşkanı'nı devirmeyi, Cumhuriyet kurumlarının kontrolünü ele geçirmeyi ve mevcut düzene meydan okumayı planlıyordu" ifadelerini kullandı.

Owen-Oro, "Başlangıçta bazı generalleri ve üst düzey ordu subaylarını etkisiz hale getirmeye veya kaçırmaya çalıştılar" diye belirtti.

Hükümete göre pazar sabahı, Cumhurbaşkanı Patrice Talon'un konutu önünde Cumhuriyet Muhafızları ile darbeciler arasında "şiddetli çatışmalar" çıktı ve "her iki tarafta da kayıplar" yaşandı.

frg
Pazartesi günü Cotonou'daki Benin ulusal televizyon istasyonunun merkezinin yakınında bir askeri araç (AFP)

Hükümet ayrıca, darbecilerin bir başka saldırısında "ölümcül şekilde yaralanan" cumhurbaşkanının Genelkurmay Başkanı Orgeneral Bertin Bada'nın eşinin de hayatını kaybettiğini bildirdi.

Benin hükümeti, Nijerya'nın darbe girişimini engellemek amacıyla pazar günü Benin'de hava saldırıları düzenlediğini açıkladı.

Kabine toplantısının ardından, darbecilerin iki Beninli subayı, bir generali ve bir albayı kaçırdığı, ancak dün sabah kaçırılanların serbest bırakıldığı belirtildi.


Trump, Meksika'yı su sınırı anlaşmazlığı nedeniyle yüzde 5 gümrük vergisi artışıyla tehdit etti

Başkan Donald Trump, Beyaz Saray'da çiftçilere destek konulu yuvarlak masa toplantısında konuşuyor (AP)
Başkan Donald Trump, Beyaz Saray'da çiftçilere destek konulu yuvarlak masa toplantısında konuşuyor (AP)
TT

Trump, Meksika'yı su sınırı anlaşmazlığı nedeniyle yüzde 5 gümrük vergisi artışıyla tehdit etti

Başkan Donald Trump, Beyaz Saray'da çiftçilere destek konulu yuvarlak masa toplantısında konuşuyor (AP)
Başkan Donald Trump, Beyaz Saray'da çiftçilere destek konulu yuvarlak masa toplantısında konuşuyor (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Meksika'yı su paylaşım anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, Meksika'ya ilave %5 gümrük vergisi uygulamakla tehdit etti.

Trump, Truth Social'da paylaştığı bir gönderide, "ABD, Meksika'nın 31 Aralık'a kadar 200.000 dönümlük suyu serbest bırakmasını talep ediyor, geri kalanı da kısa süre sonra bırakılacak," ifadelerini kullandı. Trump, "Meksika henüz bir yanıt vermedi, bu da bu çok ihtiyaç duyulan suyu hak eden Amerikalı çiftçilerimize karşı büyük bir haksızlık" diye ekledi.

Trump ayrıca, ticaret politikaları ve gümrük vergilerinden zarar gören önemli bir destek tabanını hedef alan Amerikalı çiftçiler için 12 milyar dolarlık bir yardım paketi açıkladı. Beyaz Saray'da tarım üreticileriyle yaptığı toplantıda, "Amerikalı çiftçileri korumak ve savunmak için hayati adımlar attığını" ifade etti.

Trump, başkanlık seçimlerinde ikinci dönemini güvence altına alan, ancak uyguladığı kapsamlı gümrük vergilerinden ciddi şekilde etkilenen çiftçilere yardım etme konusunda artan bir baskıyla karşı karşıya. Trump'ın ocak ayında iktidara dönmesinden bu yana, birçok Amerikalı çiftçi, Trump'ın ithal tarım ürünlerine uyguladığı gümrük vergilerine yanıt olarak ticaret ortaklarının aldığı misilleme önlemlerinden olumsuz etkilendi.

Trump, toplantı sırasında "Çiftçilerimizi seviyoruz ve bildiğiniz gibi çiftçilerimiz de beni seviyor" dedi. Çiftçilere yönelik 12 milyar dolarlık yardım paketinin, gümrük vergilerinden elde edilen gelirin "nispeten küçük bir kısmından" finanse edileceğini açıkladı.