Suriye, Kürtler ve “kuş dili yasası”

Fotoğraf AFP)
Fotoğraf AFP)
TT

Suriye, Kürtler ve “kuş dili yasası”

Fotoğraf AFP)
Fotoğraf AFP)

Suriyeli Kürt bir lider, Şam’daki muhataplarından birinin müzakere turlarından birinde, eğer Kürtçe Suriye Anayasası’na dahil edilirse bunun bir gün kuş dilinin de Suriye Anayasası’na girebileceği anlamına mı geleceğini sorguladığını söyledi. Kürt lider, kuş dilinin anlaşılması halinde her hangi sorun teşkil etmemesi gerektiğini vurguladı.
Anayasayla ilgili bu tartışma, Şam ile Kamışlı arasındaki ilişkiye zarar verdi. Müzakere turları yapıldıkça ve yıllar geçtikçe, iki tarafın arasında yakınlaşma yerine daha da uzaklaştılar ve bir birilerine karşı duydukları şüpheler arttı. Düşünceleri ulusal anlaşmazlıklarla doldu. Suriyeli yetkililer, ülkenin dörtte birini ve halkın zenginliğinin çoğunu Amerikan desteğiyle kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) ve onun omurgasını oluşturan Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) vatan hainler, işgalci ABD ile Suriye’ye karşı komplo kuranlar, bölücü ve ayrılıkçı eğilimlere sahip yapılar olmakla suçlayacak kadar büyük bir şüpheyle bakıyorlar. Kürt yetkililer ise Suriye rejimini zamanı 2011 yılı öncesine döndürmeye çalışmakla, Baasçı zihniyeti sürdürmekle ve kendilerine yönelik gerçek bir siyasi taviz vermeyi reddetmekle suçluyorlar.
Şam, SDG ve onun siyasi kanadı Suriye Demokratik Konseyi (SDK) üst düzey isimlerinin dört maddelik taahhütlerin yer aldığı bir belgeyi imzalamalarında ısrar ediyor. Bu maddeler; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in tüm ülkenin lideri olarak kabul edilmesi, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine bağlı kalınması, ülkenin tek bayrağı olarak Suriye bayrağına saygı duyulması, Suriye Arap Ordusunun desteklenmesi ve SDG'nin Suriye düzenli ordusuna katılması olarak sıralanıyor. Bu dört maddelik belge, müzakere salonunun kapısında imzalanmayı bekliyor. Ancak Kamışlı heyeti, ‘öz yönetime’ bağlı kalmaya, öz yönetimin Suriye topraklarının birliği içinde tanınması ve 107 sayılı Yerel Yönetimler Kanunu da dahil olmak üzere bazı yasaların buna göre düzenlenmesi konusunda ve Kürt dilinin tanınması ile SDG’nin Suriye düzenli ordusundan bağımsızlığının korunmasını içeren bir maddenin anayasaya eklenmesinde ısrar etmeye devam ediyor. SDG'nin şu anda kontrol ettiği bölgedeki stratejik öneme sahip zenginliğin adil bir şekilde dağıtılmasının yanı sıra başkentteki merkezi yetkililerin bölgeye geri dönüşlerini de talep ediyor.
Şam, ABD’nin Afganistan'dan çekilmesi gibi Suriye'nin kuzeydoğusundan da çekileceği ve Washington'ın tarihte olduğu gibi Kürtlere bir kez daha ihanet edeceği günün gelmesi beklentisiyle zaman kazanmaya çalışıyor. Şam bir yandan da Tahran’daki ve Moskova'daki müttefikleriyle ve Ankara'daki rakipleriyle de yarışıyor.
Kürtler de zaman kazanmaya çalışırken diğer yandan müttefiklerine güveniyor. Kürtlere göre geçici gerçekler zamanla, 'kalıcı çözümlere' dönüşecek. Ayrıca askeri güçleri, örgütsel cesaretleri, ideolojik kaynakları var ve Batı ülkelerinin DEAŞ’ın Irak ve Suriye'de yeniden ortaya çıkmasına dair ​​ endişelerinden yararlanıyorlar.
Şam ile Kamışlı arasındaki sürece, rakiplerin Şam-Ankara hattında olup bitenler eşlik ediyor. Suriye ile Türkiye arasında Rusya’nın desteğiyle esen normalleşme rüzgarları Kürtlerin hem ilgi odağı hem de endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Moskova'da yapılan gizli görüşmelerde iki ülkenin güvenlik yetkilileri birçok şart öne sürdüler. Şam, Türkiye'nin Suriye’deki askerlerini geri çekmesini, İdlib'in Şam’ın kontrolüne geçmesini, muhalif gruplara verdiği desteği kesmesini, Halep-Lazkiye yolunun açılmasını, İdlib'deki Bab el-Hava Sınır Kapısı’nın kontrolünün de rejime devredilmesini, Suriye'nin yeniden inşasının desteklenmesinin yanı sıra Arap ve uluslararası kuruluşlardaki yerine geri dönmesi ve Batı’nın yaptırımlarının kaldırılması için bir takvim belirlenmesini istiyor. Ankara ise PKK ve Suriye’deki uzantısı YPG ile mücadele, sınırların kontrolü, Suriyeli mültecilerin geri dönüşü, güney sınırından Suriye’nin 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturulması ve Suriye Anayasa Komitesi’nin çalışmalarını kolaylaştırmak için güvenlik servisleri arasında iş birliği yapılmasını istiyor.
Bir takım talepler ve karşı iddialar, derin görüş ayrılıkları var. Sadece Kürtlere yönelik endişeleri ve ‘komşu ülkelerin varlığını tehdit eden ayrılıkçı Kürt oluşuma’ karşı koordinasyonu artırma isteğinde buluşuyorlar.
Geçtiğimiz Temmuz'da Tahran'da düzenlenen üçlü zirvenin oturum aralarında Suriye, Türkiye ve İran arasında Rusya'nın himayesinde istihbarat paylaşımı için gizli bir anlaşma yapıldığına dair bazı bilgiler sızdırılırken buna Türkiye’nin Suriye topraklarının 30 kilometre derinliğinde SDG ve PKK liderlerini insansız hava araçları (İHA) ile hedef aldığı saldırıların artması eşlik etti. Hatta bu saldırılar, Ukrayna savaşı sırasında arabulucu rolü büyüyen Ankara'yı kızdırmak istemeyen ABD’nin sessizliği sürerken Fırat'ın doğusundaki ABD üslerinin eteklerine kadar uzandı. Bu arada Moskova, Şam ve Kamışlı arasında arabuluculuk çabalarına devam etti. Rusya, başta SDG lideri Mazlum Abdi olmak üzere Kürtlere, Şam’ın taleplerini kabul etmek, dört maddelik belgeyi imzalamak ve SDG ile Fırat'ın doğusundaki Suriye ordusu arasındaki askeri konuşlandırmaların koordinasyonu için Şam'a gitmeleri çağrısında bulundu.
Kuş dili yasasının ötesinde Şam ile Kamışlı arasındaki anayasal ve siyasi tartışmanın çıkmaza girmesinin yanı sıra Moskova, Suriye hükümeti ile muhalefeti arasında bir tartışmayı da anayasa üzerinden açmaya çalışıyor. Rusya, son olarak BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen’in BM tarafından düzenlenen Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının Cenevre yerine Moskova'nın ‘Cenevre sürecine rakip olarak ortaya attığı’ Astana Formatı’nın üç garantör ülkesinin şehirleri Ankara, Moskova ve İsfahan'da sırayla yapılmasını önerdi. Böylece kuş dili yasasının ötesine geçmek değil, anayasa tartışmasını Şam ile Ankara arasındaki normalleşme platformuna dönüştürmek, Washington ve müttefiklerini Suriye siyasi sürecinden uzaklaştırmak amaçlanıyor.



Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
TT

Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)

Eski Başbakan Haydar el-İbadi Irak'ta ‘seçim sisteminin reforme edilmesi’ çağrısında bulunurken, Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın Kasım 2025'te yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararına karşı tavır alması bekleniyor.

El-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, seçim sisteminin ‘yolsuzluk’ suçu işleyen kişilerin seçime katılmasını engellemesi gerektiğini bildirdi. Koalisyon tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, “Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar, özellikle de bu tarihi anda, sistemin siyasi tabanını genişletmeyi, herkesi dahil etmeyi ve seçim sürecini yolsuzluğa bulaşmış kişilerden ve manipülatörlerden korumayı gerektiriyor” denildi.

Koalisyon, ‘herhangi bir devletin çöküşünün üstesinden gelmenin, halkın çıkarlarını ve devletin varlığını koruyarak iç siyasi ve sosyal birlikle başarılabileceğini’ vurguladı. Açıklamada, “Ulusal bir reform vizyonu temelinde aday olmamak, çıkarlar nedeniyle başkalarının seçimlere katılmasına izin vermemekten temelde farklıdır” ifadesi yer aldı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin ana bileşenlerinden biri olan el-İbadi'nin koalisyonu, Sadr'ın benzer bir açıklama yapmasından bir gün sonra seçimleri boykot ettiğini duyurdu.

 Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)

Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonu

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr ve el-İbadi'nin kararları ve bunların bir sonraki parlamentoda Şii temsiliyeti üzerindeki etkileri konusunda hemen bir görüş bildirmedi. Bilgi sahibi kaynaklar, “Sadr ve el-İbadi'nin kararlarını ele alma konusunda Şii meclisi içinde anlaşmazlıklar var” dedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in başını çektiği bazı Şii liderlerin durumu kontrol altına alma çabaları var. Yaşananlara uyum sağlamak için uzlaşmacı bir çözüm arayışının yanı sıra Sadr'a seçimlere katılması ve boykotu tersine çevirmesi için davette bulunma ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nu birkaç günlüğüne adaylık kapısını yeniden açmaya davet etme olasılığı da var… Koordinasyon Çerçevesi içinde farklı görüşler var, ancak Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki'nin tutumunun Sadr'ı boykotu kırmaya ve seçimlere katılacağını açıklamaya davet etme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.”

Sadr, Kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot etme kararından dönmek için zorlu koşullar öne sürdü.

Sadr X platformundaki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Yolsuzluk var olduğu sürece hiçbir seçime katılmayacağım. Doğruluk ancak kontrolsüz silahların teslim edilmesi, milislerin dağıtılması ve ordunun güçlendirilmesiyle tesis edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yerel platformlarda, Sadr Hareketi liderleri ile aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Şii liderler arasında seçimlere katılma amacıyla temaslar kurulduğuna dair sızıntılar dolaşıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan siyasi bir kaynak, ‘Sadr Hareketi ile geri dönme olasılıkları konusunda şu ana kadar görüşmelerin durmadığını’ söyledi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)

Seçimlerin meşruiyeti

Son dönemde izlenen çeşitli göstergelere göre seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler bulunuyor. Boykotun kırılgan bir bölgesel ve uluslararası ortamda diğer kesimler tarafından da tekrarlanması, özellikle silah taşıyan ya da geçmişte silah taşımış olanlar başta olmak üzere pek çok Şii gücün, İran'ın hedef alınmasının ardından ABD ve İsrail tarafından hedef alınabilecekleri korkusunu taşımaya devam ettikleri bir dönemde, siyasi sistemin meşruiyetini etkileyebilir.

Aynı bağlamda araştırmacı Seyf es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Irak'taki siyasi sınıf, boykot eden çoğunluğun seçimlere katılma güvenini yeniden tesis edecek olgun bir seçim sistemi sunamadı. Bunun nedeni, seçim yasasının her seçim döneminde, oy veren halkın gerekçeleri dikkate alınmaksızın, büyük geleneksel partilerin ölçülerine uyacak şekilde değiştirilmesidir… Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve iki eski başbakan Haydar el-İbadi ve Mustafa el-Kazımi'nin boykotu, seçimlere giden sürecin ciddiyetinin bir göstergesidir.”

Ancak es-Saadi, ‘seçim bölgesi sistemi, Sainte Lague sistemi ve benimsenen yüzde ile her seçimde sorunlara neden olan sonuç hızlandırma cihazlarına ilişkin doğru istatistiklere dayanan olgun bir yasanın çıkarılması yoluyla Irak'taki seçim sisteminde reform yapılabileceğini’ düşünüyor.