Ukrayna'nın bazı bölgelerini ilhak etmekle Rusya ne elde edecek?

Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)
Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)
TT

Ukrayna'nın bazı bölgelerini ilhak etmekle Rusya ne elde edecek?

Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)
Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)

Rusya, Ukrayna’nın büyük bir kısmını ilhak etme kararını açıklamak üzere. Dolayısıyla ilhak kararının bugün Kremlin için özel bir önem arz eden tarihi ve stratejik boyutlarına ilişkin soru işaretleri mevcut. Pek çok soru ve şüpheyle çevrili referandumların kaydedildiği dört bölgeyi incelemeden önce, Donbass bölgesi ve çevresini Ukrayna'daki Rus savaşının ana odak noktası haline getiren tarihi ve coğrafi boyutlar üzerinde durmak gerekiyor.
Mevcut çatışmanın tarihsel boyutlarına bakıldığında, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in ısrarla çarların ihtişamını geri kazanmaya çalıştığı anlaşılıyor. 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi ardından, tarihsel konumunu 18. yüzyılda Kırım’ı Osmanlı İmparatorluğu'nun elinden alan Çariçe 2. Katerina’ya adamıştı. Ukrayna'nın doğu ve güney kısımlarındaki mevcut çatışma, Rus İmparatorluğu'nun ihtişamının gerçek kurucusu meşhur Çar Büyük Petro'nun saltanatı sırasındaki Rusya tarihini, bilhassa İsveç İmparatorluğu'na ve günümüz Ukrayna topraklarındaki diğer Batılı güçlere karşı yürütülen Kuzey Savaşları’nı hatırlatıyor. Demirbaş Şarl olarak anılan İsveç Kralı 12. Charles’ın yenildiği Poltava Muharebesi, komşuları ve muhaliflerinin korktuğu büyük bir devletin inşası savaşlarında önemli bir dönüm noktasını teşkil etmişti. Zaporijya yakınlarında yer alan Poltava’nın eski kalesi şuan hala tarihe şahitlik ediyor.
Tarihten alınan dersler, Ukrayna'nın ele geçirdiği bölgelerin stratejik önemini pekiştiren bir başka çerçeveye ışık tutuyor. Zirâ Azak Havzası ve Karadeniz'deki güney şeritlerinin kontrolünü tamamıyla garanti eden bir coğrafi genişleme ve Kırım ile istikrarlı bir kara bağlantısı olmaksızın Ukrayna'nın batı sınırlarının güvenliğinin sağlanmasından bahsetmek mümkün değil. Ancak Ukrayna savaşının patlak vermesiyle birlikte Kırım kısa süre içerisinde daha zayıf hale geldi.
Bu nedenle mevcut savaşın başlangıcından bu yana, Donetsk ve Luhansk bölgeleri üzerinde mutlak kontrolün önemine, yarımadayı ülkenin geri kalanına kara yoluyla bağlayan Herson şehri üzerinde benzer bir kontrolün dayatılmasına odaklanılıyor.
Moskova, bu bölgelerin Rusya sınırları içinde kalmasını sağlayarak - Batı ülkeleri Dinyeper Nehri'nin batı kıyısındaki askeri varlığını pekiştirse dahi- güvenlik alanını artıracak geniş bir coğrafi kuşağa sahip olacak. Ancak Kremlin'in tehlikeli kararı ardında yalnızca bu tarihi ve coğrafi boyutlar yatmıyor. Bu noktada büyüklüklerine, zenginliklerine ve demografik özelliklerine göre söz konusu dört bölgeye kısaca göz atmak yeterli olacaktır:

Donetsk ve Luhansk
Donetsk ve komşusu Luhansk, Rusya'nın müttefiki Aleksandr Zaharçenko’nın iktidardan uzaklaştırıldığı gösterilerin sonrasında Moskova'nın Ukrayna makamlarını cezalandırmak için 2014'te silahlı bir isyanı teşvik etmesi ardından mevcut çatışmanın başlangıcını teşkil etmişti. Söz konusu iki bölge, Doğu Avrupa Platosu’nun güneyinde kalıyor. Şuan üç Birleşmiş Milletler ülkesinin (Rusya, Suriye ve Kuzey Kore) yanısıra Güney Osetya ve Abhazya tarafından tanınmaktalar.
Söz konusu iki cumhuriyet, uzun ortak sınırlara sahip. Donetsk, Ukrayna'nın Dnipropetrovsk, Zaporijya ve Harkov bölgeleri ile Rusya'nın güneyde Azak Denizi'ne bakan Rostov bölgesi ile sınır komşusu sayılıyor. Denize erişimi olmayan Luhansk ise Ukrayna'da Harkov, Rusya'da Belgorod, Voronej ve Rostov bölgeleri ile sınır komşusu konumunda.
Donetsk'te ayrılıkçıların hazırladığı anayasaya göre, cumhuriyete bağlı olduğu ilan edilen 26,52 bin kilometrekarelik bir alan mevcut. Dolayısıyla Donetsk, yüzölçümü bakımından Ukrayna'nın 24 bölgesi arasında 11. sırada yer alıyor. Bu noktada 2014 yılındaki savaş öncesi Ukrayna dağılımına göre idari sınırlarından bahsedildiğine dikkat etmek gerek. Ancak sahaya bakıldığında ise mevcut gerçek, ayrılıkçıların bölge alanının yarısından fazlasını kontrol etmediğini gösteriyor. Nitekim Rusya'nın ilhak kararı, topraklarının yaklaşık yarısını ‘Ukrayna tarafından işgal edilmiş topraklar’ olarak sınıflandıracak. İstatistiklere göre Donetsk'te yaklaşık 2,2 milyon insan yaşıyor. Ayrılıkçı yetkililerin kaydettiği bu rakamda savaş sırasında yerinden edilme nedeniyle meydana gelen değişiklikler hesaba katılmıyor.
Aynı durum, Ukrayna idari dağılımına göre 26,68 bin kilometrekarelik bir alana sahip olan Luhansk için de geçerli. Luhansk, daha önce Ukrayna bölgelerinin coğrafi büyüklüğü bakımından sıralandığı listede 10. sırada yer almıştı. Luhansk'ta yaklaşık 1,4 milyon nüfus bulunuyor, bu rakam zamanda savaş öncesi nüfusu yansıtmıyor. Önceki tahminler, Donetsk ve Luhansk bölgelerinde daha önce en az 5 milyon nüfusun yaşadığına işaret ediyor.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, iki bölgedeki demografik dağılıma dair ikilem, Rus milliyetçiliği ile Rusça konuşan halk arasında önemli bir fark olduğu gerçeğinde yatıyor. Nitekim şuanki yüzyılın başlarında Donetsk nüfusundan Rusça konuşan insan sayısı yüzde 80 oranında iken kökleri Rusya’ya uzananların oranı ise yüzde 40’ı geçmiyor. Aynısı Luhansk için de geçerli; Sakinlerinin yüze 70’i ana dilinin Rusça olduğunu söylerken nüfusun yalnızca yüzde 40’ı Rus kökenli.
Donetsk ve Luhansk, ekonomik açıdan da önem teşkil ediyor; zirâ Ukrayna'daki en büyük kömür, demir ve çelik madenleri bu bölgede bulunuyor. Ülkenin en önemli ihracat limanlarından biri olan Mariupol şehri, Donetsk idari sınırları içerisinde yer alıyor. Savaş öncesi istatistikler, Ukrayna devrimlerinin yaklaşık yüzde 70'inin ülkenin bu bölgesinde yoğunlaştığına işaret ediyor. Burası aynı zamanda ülke ihracatının Karadeniz, Ortadoğu ve diğer ülkelere yöneltildiği kara ve deniz ulaşım ağı için de önemli bir nokta sayılıyor.

Zaporijya ve Herson
Doğu Avrupa Platosu'nda yer alan Zaporijya ve Herson bölgeleri ortak sınırlara sahip. Ukrayna'nın Dnipropetrovsk bölgesi sınırında yer alan Zaporijya, doğudan Donetsk, güneyden ise Azak Denizi ile sınır komşusu. Diğer yandan Dnipropetrovsk ve Mykolaiv ile aynı sınırları paylaşan Herson ise güneyde Kırım ile komşu konumda. Aynı zamanda güneybatıda Karadeniz'e ve güneydoğuda ise Azak Denizi'ne bakıyor.
27,18 bin kilometrelik alanı ile söz konusu listede dokuzuncu sırada yer alan Zaporijya’da Berdyansk, Melitopol, Polohy, Vasylivka ve Zaporizkyi olmak üzere beş bölge ve 14 şehir bulunuyor. Rusya’nın Yanındayız Hareketi Lideri Vladimir Rogov, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, Rusya'nın kurduğu askeri-sivil yönetimin mevcut beş bölgeyi dağıtmayı, idari 20 bölgeye bölmeyi planladığını açıklamıştı. Şuanda Rusya’nın eyalet topraklarının yalnızca üçte ikisini kontrol etmesi dolayısıyla, ‘kurtarılmış’ bölgenin merkezi Melitopol sayılıyor. Ukrayna Devlet İstatistik Servisi verilerine göre, geçtiğimiz Şubat ayında Zaporijya bölgesi nüfusu 1 milyon 636 bine ulaşmıştı. Bu rakamın yüzde 43’ü şuan bölgede ikamet ediyor. Nüfusun yüzde 71’inin Ukraynalı, en fazla yüzde 24’ünün ise Rus olması dolayısıyla buradaki coğrafi bölünmenin Moskova'nın zararına olduğu anlaşılıyor.
28,46 bin kilometrelik (listede yedinci sırada) bir alanda yer alan Herson ise Ukrayna'nın 2015 ila 2020'deki bölgesel idari reformu mucibince, şuan çoğu Rusya tarafından kontrol edilen beş bölgeye ayrılmış durumda. Moskova yanlısı yetkililer, geçtiğimiz Ağustos ayında Ukrayna'dan ayrılmaya ve Rusya'ya katılmaya hazırlık amacıyla idari bölünme kapsamında 18 bölge belirlemişti. Ukrayna Devlet İstatistik Servisi verilerine göre, geçtiğimiz Şubat ayında Herson’da 1 milyona yakın nüfusun bulunduğu kaydedildi. Şuan bu nüfusun yaklaşık dörtte biri Herson’da ikamet ediyor.



Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
TT

Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)

Suriye Savunma Bakanlığı, güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan silahlı saldırıların ardından, ülkenin batı sahilinde bulunan Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı ve mekanize birliklerin konuşlandırıldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin sevkinin “kanun dışı grupların sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, bölgede görev yapan birliklerin amacının “iç güvenlik güçleriyle koordinasyon içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığı habere göre Lazkiye ve Tartus’ta eski rejim yanlısı silahlı grupların açtığı ateş sonucu üç kişinin hayatını kaybetti 48 kişi de yaralandı. Devlet televizyonu, Lazkiye’de düzenlenen protestoları koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine yönelik saldırıda bir güvenlik görevlisinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

sdfgt
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen bazı eşyalar (İçişleri Bakanlığı - Facebook)

Lazkiye İl Emniyet Müdürü Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada, Lazkiye ve Ceble’de düzenlenen ve Gazzal Gazzal adlı kişi tarafından çağrısı yapılan gösteriler sırasında, “eski rejim kalıntılarına bağlı terör unsurlarının” güvenlik güçlerine saldırıda bulunduğunu söyledi. El-Ahmed, saldırılar sonucu bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görev ve polis araçlarının tahrip edildiğini ifade etti.

El-Ahmed, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı’nda ve Cable’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini belirterek, bu kişilerin “Sahil Kalkanı Tugayları” ve “Cevad Tugayları” adlı terör hücrelerine bağlı olduğunu aktardı. Söz konusu hücrelerin, M1 otoyolunda suikastlar, saha infazları ve bombalı saldırılardan sorumlu olduğu bildirildi.

Öte yandan Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceble kırsalında “Cevad Tugayları” hücresine mensup bir kişinin yakalandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Lazkiye İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen operasyon kapsamında, eski rejim komutanlarından Süheyl el-Hasan’a bağlı hücre üyelerinden Basil İsa Ali Cemehiri’nin gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu hücrenin suikastlar, saha infazları, el yapımı patlayıcı saldırıları ve güvenlik güçleri ile orduya ait noktalara yönelik saldırılara karıştığı, ayrıca yılbaşı kutlamalarını hedef alan saldırılar planladığı kaydedildi. Operasyonda üç hücre üyesinin öldürüldüğü, çok sayıda patlayıcı, silah, mühimmat ve askeri teçhizatın ele geçirildiği bildirildi.

Bakanlık, şüphelinin sorgusunda hücre tarafından kullanılan silah ve mühimmatların saklandığı yerleri itiraf ettiğini, bu bilgiler doğrultusunda yapılan aramalarda otomatik silahlar ve çeşitli mühimmatların ele geçirilerek müsadere edildiğini açıkladı. Gözaltına alınan zanlının, gerekli yasal işlemlerin tamamlanması için adli mercilere sevk edildiği ifade edildi.

Açıklamada, operasyonların eski Esad rejimine bağlı hücrelerin tamamen tasfiye edilmesi, sivillerin korunması ve ülke genelinde güvenlik ile istikrarın sağlanması amacıyla sürdürüldüğü vurgulandı.


Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.