Ukrayna'nın bazı bölgelerini ilhak etmekle Rusya ne elde edecek?

Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)
Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)
TT

Ukrayna'nın bazı bölgelerini ilhak etmekle Rusya ne elde edecek?

Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)
Luhansk'ta referandum sonuçlarının açıklanması ardından evinin önüne Rus bayrağı diken bir kadın (AP)

Rusya, Ukrayna’nın büyük bir kısmını ilhak etme kararını açıklamak üzere. Dolayısıyla ilhak kararının bugün Kremlin için özel bir önem arz eden tarihi ve stratejik boyutlarına ilişkin soru işaretleri mevcut. Pek çok soru ve şüpheyle çevrili referandumların kaydedildiği dört bölgeyi incelemeden önce, Donbass bölgesi ve çevresini Ukrayna'daki Rus savaşının ana odak noktası haline getiren tarihi ve coğrafi boyutlar üzerinde durmak gerekiyor.
Mevcut çatışmanın tarihsel boyutlarına bakıldığında, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in ısrarla çarların ihtişamını geri kazanmaya çalıştığı anlaşılıyor. 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi ardından, tarihsel konumunu 18. yüzyılda Kırım’ı Osmanlı İmparatorluğu'nun elinden alan Çariçe 2. Katerina’ya adamıştı. Ukrayna'nın doğu ve güney kısımlarındaki mevcut çatışma, Rus İmparatorluğu'nun ihtişamının gerçek kurucusu meşhur Çar Büyük Petro'nun saltanatı sırasındaki Rusya tarihini, bilhassa İsveç İmparatorluğu'na ve günümüz Ukrayna topraklarındaki diğer Batılı güçlere karşı yürütülen Kuzey Savaşları’nı hatırlatıyor. Demirbaş Şarl olarak anılan İsveç Kralı 12. Charles’ın yenildiği Poltava Muharebesi, komşuları ve muhaliflerinin korktuğu büyük bir devletin inşası savaşlarında önemli bir dönüm noktasını teşkil etmişti. Zaporijya yakınlarında yer alan Poltava’nın eski kalesi şuan hala tarihe şahitlik ediyor.
Tarihten alınan dersler, Ukrayna'nın ele geçirdiği bölgelerin stratejik önemini pekiştiren bir başka çerçeveye ışık tutuyor. Zirâ Azak Havzası ve Karadeniz'deki güney şeritlerinin kontrolünü tamamıyla garanti eden bir coğrafi genişleme ve Kırım ile istikrarlı bir kara bağlantısı olmaksızın Ukrayna'nın batı sınırlarının güvenliğinin sağlanmasından bahsetmek mümkün değil. Ancak Ukrayna savaşının patlak vermesiyle birlikte Kırım kısa süre içerisinde daha zayıf hale geldi.
Bu nedenle mevcut savaşın başlangıcından bu yana, Donetsk ve Luhansk bölgeleri üzerinde mutlak kontrolün önemine, yarımadayı ülkenin geri kalanına kara yoluyla bağlayan Herson şehri üzerinde benzer bir kontrolün dayatılmasına odaklanılıyor.
Moskova, bu bölgelerin Rusya sınırları içinde kalmasını sağlayarak - Batı ülkeleri Dinyeper Nehri'nin batı kıyısındaki askeri varlığını pekiştirse dahi- güvenlik alanını artıracak geniş bir coğrafi kuşağa sahip olacak. Ancak Kremlin'in tehlikeli kararı ardında yalnızca bu tarihi ve coğrafi boyutlar yatmıyor. Bu noktada büyüklüklerine, zenginliklerine ve demografik özelliklerine göre söz konusu dört bölgeye kısaca göz atmak yeterli olacaktır:

Donetsk ve Luhansk
Donetsk ve komşusu Luhansk, Rusya'nın müttefiki Aleksandr Zaharçenko’nın iktidardan uzaklaştırıldığı gösterilerin sonrasında Moskova'nın Ukrayna makamlarını cezalandırmak için 2014'te silahlı bir isyanı teşvik etmesi ardından mevcut çatışmanın başlangıcını teşkil etmişti. Söz konusu iki bölge, Doğu Avrupa Platosu’nun güneyinde kalıyor. Şuan üç Birleşmiş Milletler ülkesinin (Rusya, Suriye ve Kuzey Kore) yanısıra Güney Osetya ve Abhazya tarafından tanınmaktalar.
Söz konusu iki cumhuriyet, uzun ortak sınırlara sahip. Donetsk, Ukrayna'nın Dnipropetrovsk, Zaporijya ve Harkov bölgeleri ile Rusya'nın güneyde Azak Denizi'ne bakan Rostov bölgesi ile sınır komşusu sayılıyor. Denize erişimi olmayan Luhansk ise Ukrayna'da Harkov, Rusya'da Belgorod, Voronej ve Rostov bölgeleri ile sınır komşusu konumunda.
Donetsk'te ayrılıkçıların hazırladığı anayasaya göre, cumhuriyete bağlı olduğu ilan edilen 26,52 bin kilometrekarelik bir alan mevcut. Dolayısıyla Donetsk, yüzölçümü bakımından Ukrayna'nın 24 bölgesi arasında 11. sırada yer alıyor. Bu noktada 2014 yılındaki savaş öncesi Ukrayna dağılımına göre idari sınırlarından bahsedildiğine dikkat etmek gerek. Ancak sahaya bakıldığında ise mevcut gerçek, ayrılıkçıların bölge alanının yarısından fazlasını kontrol etmediğini gösteriyor. Nitekim Rusya'nın ilhak kararı, topraklarının yaklaşık yarısını ‘Ukrayna tarafından işgal edilmiş topraklar’ olarak sınıflandıracak. İstatistiklere göre Donetsk'te yaklaşık 2,2 milyon insan yaşıyor. Ayrılıkçı yetkililerin kaydettiği bu rakamda savaş sırasında yerinden edilme nedeniyle meydana gelen değişiklikler hesaba katılmıyor.
Aynı durum, Ukrayna idari dağılımına göre 26,68 bin kilometrekarelik bir alana sahip olan Luhansk için de geçerli. Luhansk, daha önce Ukrayna bölgelerinin coğrafi büyüklüğü bakımından sıralandığı listede 10. sırada yer almıştı. Luhansk'ta yaklaşık 1,4 milyon nüfus bulunuyor, bu rakam zamanda savaş öncesi nüfusu yansıtmıyor. Önceki tahminler, Donetsk ve Luhansk bölgelerinde daha önce en az 5 milyon nüfusun yaşadığına işaret ediyor.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, iki bölgedeki demografik dağılıma dair ikilem, Rus milliyetçiliği ile Rusça konuşan halk arasında önemli bir fark olduğu gerçeğinde yatıyor. Nitekim şuanki yüzyılın başlarında Donetsk nüfusundan Rusça konuşan insan sayısı yüzde 80 oranında iken kökleri Rusya’ya uzananların oranı ise yüzde 40’ı geçmiyor. Aynısı Luhansk için de geçerli; Sakinlerinin yüze 70’i ana dilinin Rusça olduğunu söylerken nüfusun yalnızca yüzde 40’ı Rus kökenli.
Donetsk ve Luhansk, ekonomik açıdan da önem teşkil ediyor; zirâ Ukrayna'daki en büyük kömür, demir ve çelik madenleri bu bölgede bulunuyor. Ülkenin en önemli ihracat limanlarından biri olan Mariupol şehri, Donetsk idari sınırları içerisinde yer alıyor. Savaş öncesi istatistikler, Ukrayna devrimlerinin yaklaşık yüzde 70'inin ülkenin bu bölgesinde yoğunlaştığına işaret ediyor. Burası aynı zamanda ülke ihracatının Karadeniz, Ortadoğu ve diğer ülkelere yöneltildiği kara ve deniz ulaşım ağı için de önemli bir nokta sayılıyor.

Zaporijya ve Herson
Doğu Avrupa Platosu'nda yer alan Zaporijya ve Herson bölgeleri ortak sınırlara sahip. Ukrayna'nın Dnipropetrovsk bölgesi sınırında yer alan Zaporijya, doğudan Donetsk, güneyden ise Azak Denizi ile sınır komşusu. Diğer yandan Dnipropetrovsk ve Mykolaiv ile aynı sınırları paylaşan Herson ise güneyde Kırım ile komşu konumda. Aynı zamanda güneybatıda Karadeniz'e ve güneydoğuda ise Azak Denizi'ne bakıyor.
27,18 bin kilometrelik alanı ile söz konusu listede dokuzuncu sırada yer alan Zaporijya’da Berdyansk, Melitopol, Polohy, Vasylivka ve Zaporizkyi olmak üzere beş bölge ve 14 şehir bulunuyor. Rusya’nın Yanındayız Hareketi Lideri Vladimir Rogov, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, Rusya'nın kurduğu askeri-sivil yönetimin mevcut beş bölgeyi dağıtmayı, idari 20 bölgeye bölmeyi planladığını açıklamıştı. Şuanda Rusya’nın eyalet topraklarının yalnızca üçte ikisini kontrol etmesi dolayısıyla, ‘kurtarılmış’ bölgenin merkezi Melitopol sayılıyor. Ukrayna Devlet İstatistik Servisi verilerine göre, geçtiğimiz Şubat ayında Zaporijya bölgesi nüfusu 1 milyon 636 bine ulaşmıştı. Bu rakamın yüzde 43’ü şuan bölgede ikamet ediyor. Nüfusun yüzde 71’inin Ukraynalı, en fazla yüzde 24’ünün ise Rus olması dolayısıyla buradaki coğrafi bölünmenin Moskova'nın zararına olduğu anlaşılıyor.
28,46 bin kilometrelik (listede yedinci sırada) bir alanda yer alan Herson ise Ukrayna'nın 2015 ila 2020'deki bölgesel idari reformu mucibince, şuan çoğu Rusya tarafından kontrol edilen beş bölgeye ayrılmış durumda. Moskova yanlısı yetkililer, geçtiğimiz Ağustos ayında Ukrayna'dan ayrılmaya ve Rusya'ya katılmaya hazırlık amacıyla idari bölünme kapsamında 18 bölge belirlemişti. Ukrayna Devlet İstatistik Servisi verilerine göre, geçtiğimiz Şubat ayında Herson’da 1 milyona yakın nüfusun bulunduğu kaydedildi. Şuan bu nüfusun yaklaşık dörtte biri Herson’da ikamet ediyor.



Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.

İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.

SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.

sdfgr
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.

Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.

Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.

Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.

Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.


Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)

Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.

Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.

sdfvgrt
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)

Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.

Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Esed'i terk etmek

Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.

Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.

Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.

fgthy
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)

İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.

Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.

Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.

Askeri kayıplar ve kazanımlar

Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Suriye tecrübe sahası

Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.

sdfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)

Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.

Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.

Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.

Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.

Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.


SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
TT

SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, dün yaptığı açıklamada, güçlerin 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığını teyit ederek, bu anlaşmanın özgürlük, adalet ve eşitlikten yararlanan demokratik, ademi merkeziyetçi bir Suriye devleti inşa etmenin temeli olduğunu belirtti.

Esed rejiminin devrilmesinin yıldönümünde X platformunda açıklamada bulunan Abdi, mevcut sürecin herkese ortak bir sorumluluk yüklediğini ve Suriye halkının çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğunu ifade etti.

Abdi “Mevcut durum, herkese ortak bir ulusal sorumluluk ve Suriyelilerin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan kapsamlı bir diyalog yüklemektedir. Halkın iradesiyle, özgürlük, adalet ve eşitlik değerleriyle güçlendirilmiş, demokratik ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmenin temeli olarak 10 Mart Anlaşması'na olan sarsılmaz bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz" dedi.

SDG, geçen ay kendilerine bağlı bir askeri komitenin, Suriye hükümetinden bir heyeti, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka iline bağlı Tabka kentinde kabul ettiğini bildirmişti.

SDG, yaptığı açıklamada, son dönemde farklı yerlerde tutuklanan Suriye hükümet güçlerine bağlı bazı tutukluları "iyi niyet göstergesi" olarak teslim ettiğini doğruladı.