Haaland, Premier Lig'de rekorlar kırmaya devam ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Haaland, Premier Lig'de rekorlar kırmaya devam ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Bu sezonki performansıyla İngiltere Premier Lig'de şimdiden birçok rekora imza atan Manchester City'nin Norveçli santrforu Erling Haaland, lig tarihinde üst üste 3 iç saha maçında 3'er gol (hat-trick) kaydeden ilk futbolcu oldu.
İngiltere Premier Lig'in 8. haftasında Manchester City'nin dün Manchester United'ı 6-3'ü yendiği takımlar arasındaki 187. karşılaşma, şimdiye kadarki en yüksek skorlu Manchester derbisi oldu.
22 yaşındaki Norveçli golcü Haaland, Crystal Palace ve Nottingham Forest maçlarının ardından Manchester United karşısında da hat-trick yaptı.
Premier Lig'de en hızlı 3 hat-trick yapan oyuncu rekorunun sahibi Michael Owen bu dereceye 48 maçta ulaşırken, Haaland sadece sekiz maçta rekorun yeni sahibi oldu. 1997-2004 tarihleri arasında Liverpool forması giyen Owen, 48 maçta üç kez rakip filelere 3 gol birden göndermişti.
Haaland, Premier Lig'de çıktığı 8 maçta 14 gol atarak gol krallığı yarışında da zirvede yer alıyor. Gol krallığında Norveçli oyuncunun en yakın rakibi konumundaki Tottenham'ın yıldızı Harry Kane ise Haaland'ın yarısı (7) kadar skor üretebildi.
Manchester United maçı öncesinde çıktığı 7 lig karşılaşmasında 11 gol atan Erling Haaland, eski futbolcu Mick Quinn'in rekorunu kırarak en iyi başlangıç yapan oyuncu olmuştu. İlk 5 maçında 9 gole ulaşan Premier Lig'in tek ismi konumundaki Haaland, bu başarısı nedeniyle ağustos ayının en iyi oyuncusu da seçilmişti.
Premier Lig'de üst üste 4 deplasman maçında gol atan tek oyuncu rekorunu da elinde bulunduran Haaland, takımıyla UEFA Şampiyonlar Ligi'nde de önemli bir performans sergiledi.

Şampiyonlar Ligi'nde de birçok rekor kırdı
Haaland, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde Manchester City formasıyla çıktığı 2 müsabakada 3 gole imza attı.
Bu sezon City formasıyla Sevilla'nın 2, eski takımı Borussia Dortmund'un ise 1 kez ağlarını sarsan Haaland, Şampiyonlar Ligi'nde üç ayrı takım formasıyla bir maçta birden fazla gol atan tek oyuncu konumunda.
Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk 20 maçında 25 kez fileleri havalandırarak eski yıldız futbolcular Ruud van Nistelrooy ile Roberto Soldado'nun 16 gollük rekorlarını açık ara geliştiren Haaland, turnuvada 25 gol barajına en genç yaşta ulaşan oyuncu rekorunu da Kylian Mbappe'nin elinden aldı.
"Devler Ligi" kariyerinde 21 maçta 26 golü bulunan Haaland, kalan 9 karşılaşmada bir kez daha ağları sarsarsa, şimdiden egale ettiği Van Nistelrooy'un 30 maçtaki turnuva gol rekorunun da yeni sahibi olacak.
Turnuvada 10 ve 15 gole en az sayıda maça çıkarak ulaşan oyuncu rekorlarını elinde bulunduran Haaland, Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk maçında gol atma başarısı gösteren City'nin tek oyuncusu olarak dikkat çekiyor.
Kariyerinde 100 gol barajına, çıktığı 146. karşılaşma sonunda ulaşan Haaland, bu alanda da açık ara önde bulunuyor. Norveçli oyuncunun 100 gollük performansına Neymar 173, Mbappe 180, Messi 210 maçta ulaşabilmişti.
Norveç formasıyla 23 karşılaşmada 21 gole imza atan Haaland, 2019'da Honduras filelerini 9 kez sarsarak 20 yaş altı milli takım turnuvalarında bir maçta bunu başaran tek oyuncu rekorunun da sahibi.



Jake Paul ve Anthony Joshua bu haftaki boks maçından ne kadar kazanacak?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Jake Paul ve Anthony Joshua bu haftaki boks maçından ne kadar kazanacak?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Jake Paul ve Anthony Joshua, bu hafta alışılmadık bir maçta kozlarını paylaşacak. YouTube fenomenliğinden boksörlüğe yönelen Paul'la iki kez dünya ağırsıklet şampiyonu olmuş boksör karşı karşıya gelecek.

Herhangi bir karışıklığı önlemek için belirtmek gerekirse Joshua, cuma günü Miami'de yapılacak maça çok büyük bir favori olarak çıkıyor. "AJ", Wladimir Klitschko, Joseph Parker, Kubrat Pulev, Dillian Whyte ve Alexander Povetkin gibi isimlere karşı önemli zaferler elde etti. Ancak 36 yaşındaki boksör, Netflix'te canlı yayımlanacak bu maça, Eylül 2024'te Daniel Dubois'ya karşı aldığı sert bir nakavt yenilgisinin ardından çıkıyor.

Öte yandan Paul, nakavtların geçerli olduğu ve standart 10 ons (283 gram) eldivenlerin kullanılacağı resmi bir maç olan bu karşılaşmaya 12-1'lik profesyonel bir karneyle geliyor. 28 yaşındaki Amerikalı boksör, son olarak haziranda dövüşmüş ve eski dünya ortasıklet şampiyonu Julio Cesar Chavez Jr.'ı puanla yenmişti. Geçen yıl kasımda da ağırsıklet efsanesi Mike Tyson'ı puanla mağlup etmişti.

Tyson o sırada 58 yaşındaydı ve bu maç, hayranlar ve uzmanlar arasında tartışma yaratsa da boksörler için oldukça kazançlıydı. Paul'un 40 milyon dolar, Tyson'ın ise 20 milyon dolar kazandığı bildirilmişti.

Şimdiyse Paul ve Joshua, Paul'un o maçtan elde ettiği kazancı bile aşacak gibi görünüyor, hem de epey büyük bir farkla.

Kasımda bu maçın onaylanmasından önceki günlerde Daily Mail, "Kaynaklar bize yaklaşık 184 milyon dolar gibi devasa bir ödül havuzunun gündemde olduğunu söylüyor" diye yazmıştı. Bu miktar Joshua ve Paul arasında eşit olarak bölünecek gibi görünüyordu. Ancak Paul daha sonra X'te farklı bir rakam paylaştı ve görünüşe göre maçın ödül havuzuna atıfta bulundu.

Mail'in haberinin yayımlanmasından birkaç gün sonra Paul, "Bana sormayı bırakın. 267 milyon dolar" diye tweet attı. Bu da yaklaşık 11,4 milyar TL'ye denk geliyor.

Spor ve eğlence muhasebecisi Oriana Morrison, salı günü The Independent'a şunları söyledi:

Daha düşük rakam, söylentilere göre 184 milyon dolarlık havuz, doğru olsa bile AJ, 92 milyon dolar kazanabilir. 2015'teki Mayweather-Pacquiao veya 2017'deki Mayweather-McGregor maçlarından beri bu seviyede bir havuza sahip boks maçı görmedik. Bu rakam, bugüne kadar Suudi Arabistan’da yapılan herhangi bir maçın ödül havuzundan daha yüksek.

Floyd Mayweather'ın Manny Pacquiao ve Conor McGregor'la yaptığı maçlara atıfta bulunan Morrison şöyle devam etti:

ABD, Anthony Joshua'nın yeteneğini ve karizmasını gerçekten tatma şansını hiç bulamadı. Sözkonusu maç bunun için mükemmel bir ortam ve kesinlikle ABD'deki boks için bir dönüm noktası. MVP [Most Valuable Promotions, Paul'un şirketi] ve Jake Paul, boksa yeni izleyiciler çekiyor. Boks organizasyonunu moderleşmeye zorluyor ve dövüşçülere yerleşik organizatörlerden daha iyi ödeme yapıyor.

Independent Türkçe


PSG galibiyetine rağmen Enrique’den uyarı

Paris Saint-Germain'in teknik direktörü Luis Enrique (Reuters)
Paris Saint-Germain'in teknik direktörü Luis Enrique (Reuters)
TT

PSG galibiyetine rağmen Enrique’den uyarı

Paris Saint-Germain'in teknik direktörü Luis Enrique (Reuters)
Paris Saint-Germain'in teknik direktörü Luis Enrique (Reuters)

Paris Saint-Germain Teknik Direktörü Luis Enrique, Ligue 1’de Metz’i 3-2 mağlup ettikleri karşılaşmada takımının büyük sıkıntı yaşadığını ve ilk 11’de zorunlu değişiklikler yapmak durumunda kaldığını söyledi.

Enrique, maçın ardından Ligue 1 Plus platformuna yaptığı açıklamada, “Son derece zor bir maçtı ve bunu karşılaşma öncesinde de biliyorduk. Metz özellikle ikinci yarıda etkili bir performans sergiledi ve işimizi oldukça zorlaştırdı” dedi.

Maçın kırılma anlarında orta saha kontrolünü kaybettiklerini belirten İspanyol çalıştırıcı, zorunlu rotasyonların ardından oyunun dengesinin PSG aleyhine bozulduğunu kaydetti.

Altyapıdan genç oyunculara forma şansı vermesiyle ilgili de konuşan Enrique, “Yetenekli genç oyunculara güvenmek kulübümüzün temel özelliklerinden biri” diye konuştu.

Genç oyuncuların sahadaki performansından memnun kaldığını dile getiren Enrique, ikinci yarıda maçın temposunu ve kontrolünü ele almakta zorlandıklarını vurguladı.


Salih Yoluç ve Ayhancan Güven'in yarışacağı WEC nedir?

Serinin en ünlü ve prestijli yarışı, Fransa'da gerçekleştirilen Le Mans 24 Saat (WEC)
Serinin en ünlü ve prestijli yarışı, Fransa'da gerçekleştirilen Le Mans 24 Saat (WEC)
TT

Salih Yoluç ve Ayhancan Güven'in yarışacağı WEC nedir?

Serinin en ünlü ve prestijli yarışı, Fransa'da gerçekleştirilen Le Mans 24 Saat (WEC)
Serinin en ünlü ve prestijli yarışı, Fransa'da gerçekleştirilen Le Mans 24 Saat (WEC)

Adrenalin'den herkese merhaba. Bu hafta Racing Team Turkey'nin Asian Le Mans Series'te yarışacağını açıklaması, motor sporları hayranlarının gözünü Dünya Dayanıklılık Şampiyonası'na (WEC) çevirdi. Biz de bu hafta WEC'i inceleyeceğiz.

FIA WEC, 2012'de FIA (Uluslararası Otomobil Federasyonu) ve Automobile Club de l'Ouest (ACO) tarafından kuruldu. Şampiyona, 6 saatten 24 saate kadar sürebilen uzun mesafeli yarışları içeriyor. Serinin temel özelliği, aracın performansıyla birlikte dayanıklılığı, yakıt stratejisini, lastik yönetimini ve pilot değişim temposunu aynı anda test eden bir format sunması.

WEC, yıllar içinde üretici katılımı açısından da motor sporlarının en yoğun rekabetçi alanlarından biri haline geldi. 2026 sezonunda 14 üretici mücadele edecek:
Alpine, Aston Martin, BMW, Cadillac, Corvette, Ferrari, Ford, Genesis (yeni katılım), Lexus, McLaren, Mercedes-AMG, Peugeot, Porsche ve Toyota.

Bu geniş üretici listesi, serinin teknoloji geliştirme açısından önemini de yansıtıyor. Yarışlarda kullanılan aerodinamik paketler, hibrit sistemler, dayanıklılık parçaları ve güvenlik çözümleri daha sonra üreticilerin yol araçlarına adapte ediliyor. Bu nedenle WEC, hem pist hem de ticari otomotiv sektörü için bir inovasyon laboratuvarı niteliğinde.

WEC'te yarışan arabalar temelde iki sınıfa ayrılıyor: Hypercar ve LMGT3. Bu ayrım ilk bakışta karmaşık görünebilir ama aslında basit bir mantığa dayanıyor. Hypercar sınıfı, şampiyonanın zirvesi kabul ediliyor.

Bu sınıftaki araçlar tamamen yarış için tasarlanmış, ileri mühendislik ürünleri. Onları yollarda görebileceğimiz bir otomobille karşılaştırmak mümkün değil. Üreticiler, Ferrari'den Porsche'ye, Toyota'dan Peugeot'ya kadar, kendi özel tasarımlarını geliştirip dayanıklılık yarışlarının sınırlarını zorlayan araçlar ortaya koyuyor.

Bu sınıfın amacı hız, teknoloji ve mühendislik üstünlüğü. Le Mans 24 Saat gibi dev bir yarışı genel klasmanda kazanan ekip de her zaman Hypercar kategorisinden çıkıyor. Yani bu sınıf, hem marka prestiji hem de teknik rekabet açısından şampiyonanın kalbi.

LMGT3 ise çok daha tanıdık bir görüntü sunuyor. Bu araçlar, herkesin günlük hayatta gördüğü veya bildiği spor otomobillerin yarışa uyarlanmış versiyonları.

Porsche 911, Ferrari 296, BMW M4 veya Aston Martin Vantage gibi modeller, LMGT3 sınıfında ciddi bir dönüşüm geçirmiş halleriyle piste çıkıyor. Bu dönüşüm; daha hafif gövde, artırılmış aerodinamik parçalar, yarış frenleri ve güvenlik ekipmanları gibi birçok değişikliği içeriyor.

Ancak araçların temel silueti ve karakteri hâlâ yol versiyonunu hatırlatıyor. Bu nedenle LMGT3 yarışları genellikle çok yakın mücadelelere sahne oluyor çünkü araçların performansları birbirine epey yakın.

Bu iki sınıfın en ilginç yanıysa aynı anda, aynı pistte yarışmaları. Hypercar'lar daha hızlı olduğundan yarış boyunca LMGT3 araçlarına tur bindiriyorlar.

Bu durum, izleyenler için sürekli hareket, trafik yönetimi ve strateji gerektiren çok katmanlı bir yarış deneyimi oluşturuyor. Sürücüler sadece kendi içinde rekabet etmiyor, aynı zamanda farklı sınıflardan gelen tempolara uyum sağlamak zorunda kalıyor. İşte dayanıklılık yarışlarının hem karmaşık hem de büyüleyici olmasının nedeni bu.

WEC'teki sınıf ayrımı aslında şampiyonanın ruhunu oluşturan çeşitliliğin ta kendisi. Hypercar sınıfı üreticilerin teknoloji gösterisi, LMGT3 ise tanıdık spor otomobillerin yarış ruhunu temsil ediyor. Bu iki dünyanın tek bir yarışta buluşması, WEC'i diğer tüm motor sporlarından farklı ve benzersiz kılıyor.

WEC’de her yarış hafta sonu, belirli bir akışa sahip programla ilerliyor. Hafta sonu antrenman seanslarıyla başlıyor. Bu seanslarda takımlar araç ayarlarını denerken, yakıt tüketimini, lastik davranışlarını ve pist koşullarını analiz ediyor.

Ardından sıralama turları başlıyor. 2025’te yenilenen ve 2026’da da devam edecek bu formatta, her sınıf için önce 12 dakikalık bir sıralama bölümü yapılıyor. Bu bölümde en hızlı turları atan ilk 10 araç, Hyperpole adı verilen final seansına kalıyor. Hyperpole kısa, stresli ve tamamen hız odaklı bir mücadele; burada atılan en hızlı tur, yarışa kimin pole pozisyonundan başlayacağını belirliyor.

Tüm bu yapı hem rekabeti sıkı tutmak hem de seyirciye heyecan dolu bir hafta sonu sunmak için tasarlanmış durumda.

csdfgth
Takvim, WEC'in küresel görünürlüğünü artırmak amacıyla farklı pazarlara hitap edecek şekilde planlanmış durumda (WEC)

Türk motor sporları tarihinde uluslararası başarılarıyla bilinen Salih Yoluç, 2026'da WEC'e resmi dönüş yapacağını açıkladı. Daha önce Le Mans dahil birçok dayanıklılık yarışında zafer kazandı ve GT kategorilerinde önemli dereceler elde etti. 2026 sezonu için hedefi, LMGT3 sınıfında istikrarlı bir performans ortaya koymak.

Geçen yılın DTM şampiyonu Ayhancan Güven ise 2026'da Manthey Racing'le WEC'te yarışacak. Porsche destekli kariyerinin ardından dayanıklılık arenalarına geçişi, onun için yeni bir profesyonel sayfa anlamına geliyor. Sprint yarışlarındaki agresif ve kontrollü sürüş stilini uzun mesafe formatına nasıl adapte edeceği merakla bekleniyor.

Her iki pilotun da aynı sezon WEC'te yer alması, Türk motor sporları camiası adına tarihi bir gelişme. 

Racing Team Turkey'nin mücadele edeceği Asian Le Mans Series (ALMS), dayanıklılık yarışlarının Asya ayağını temsil eden FIA onaylı bir şampiyona.

Genellikle 4 saatlik yarışlardan oluşan bu seri LMP2, LMP3 ve GT sınıflarını içeriyor.

Takımların WEC öncesi araçlarını test etmeleri için önemli bir hazırlık kategorisi Asian Le Mans Series'te gösterilen başarılar, ekiplerin Le Mans 24 Saat için davet alma şansını doğrudan etkiliyor. Racing Team Turkey'nin katılımı, hem sportif hem de uluslararası görünürlük açısından ciddi önem taşıyor.

WEC, modern motor sporlarının en teknik, en stratejik ve en çok dayanıklılık gerektiren platformlarından biri. 2026 sezonuna girerken hem üretici sayısının artması hem de sınıflardaki rekabet dengesi, şampiyonayı daha çekişmeli bir hale getiriyor. Yoluç ve Güven'in aynı sezonda yer alması ve Racing Team Turkey'nin ALMS programı ise Türkiye adına tarihi bir dönem başlatıyor.

2026 sezonu, Türk motor sporları tutkunları için kaçırılmaması gereken bir dönem olacak.

Kaynaklar: WEC, ALMS