Eski zaman politikalarıyla ‘yeni dünya’ savaşı

NATO'nun Rusya ile doğrudan çatışmadan ne kadar uzak kalabileceğini kimse bilmiyor. Ancak herkes dünyanın gerçekten değiştiğinin farkında.

Başkan Biden ve Avrupalı ​​liderler, Rusya’nın ‘stratejik bir yenilgiye’ uğraması üzerine bahis oynuyorlar. Ancak Batı'nın karşı karşıya olduğu meydan okuma çok daha büyük hale geldi. (AFP)
Başkan Biden ve Avrupalı ​​liderler, Rusya’nın ‘stratejik bir yenilgiye’ uğraması üzerine bahis oynuyorlar. Ancak Batı'nın karşı karşıya olduğu meydan okuma çok daha büyük hale geldi. (AFP)
TT

Eski zaman politikalarıyla ‘yeni dünya’ savaşı

Başkan Biden ve Avrupalı ​​liderler, Rusya’nın ‘stratejik bir yenilgiye’ uğraması üzerine bahis oynuyorlar. Ancak Batı'nın karşı karşıya olduğu meydan okuma çok daha büyük hale geldi. (AFP)
Başkan Biden ve Avrupalı ​​liderler, Rusya’nın ‘stratejik bir yenilgiye’ uğraması üzerine bahis oynuyorlar. Ancak Batı'nın karşı karşıya olduğu meydan okuma çok daha büyük hale geldi. (AFP)

Refik Huri
Başkan Eisenhower, "Bir sorunu çözmek için onu büyütün” der. Başkan Vladimir Putin'in öğrendiği derslerden biri de bu gibi görünüyor. Kendi adamı olan eski Ukrayna cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in Kiev'deki ‘Meydan’ devrimi ile devrilmesi, onu Ukraynalıları cezalandırmak için Donbass'ta silahlı bir isyanı tetiklemeye sevk etti. İsyancıların Donbass'ın tam kontrolünü ele geçirememesi, başta Rusça konuşan isyancıları ‘korumak’ ve bölgeyi ‘neo-Nazi teröründen kurtarmak’ olmak üzere çeşitli başlıklar altında onu Ukrayna savaşını başlatmaya itti. Rus ordusunun Harkov bölgesindeki yenilgisine, formalite referandumlar, Luhansk, Donetsk, Herson ve Zaporijya'nın Rusya'ya ilhak edilmesiyle karşılık verdi. Onu askeri olarak köşeye sıkıştıran zorlu Batı silahlarına, Ukrayna topraklarının en zengin yüzde 20'sini ilhak ederek Ukrayna ve Batı'yı keskin bir jeopolitik köşeye sıkıştırmayla yanıt verdi. ‘Batı ile savaş’ denilen şey ‘Batı'ya karşı savaş’ oldu. İran'ın ‘Büyük Şeytan’ söylemine benzer bir şekilde Putin'in son konuşmasına göre Batı'da siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal kötülükten başka bir şey yok. Ukrayna'nın bazı bölgelerinin Rusya'ya ilhakının uluslararası meşruiyet ve uluslararası hukuk çerçevesinde olduğunu iddia etmesi ise biraz ironik.
Putin'in Batı'ya yönelik bazı eleştirilerinde haklı olduğu doğru ancak ne uluslararası ilişkilerde güç kullanımı, ne de muhaliflerinden önce kendisine bağlı olanların bile farklı görüşte olmalarına tahammül etmeyen güçlü tek adam sistemi ile Rusya Devlet Başkanı'nın ‘Batı sonrası dünya’ başlığı altında sunduğu alternatifin çekici olmadığı da doğru. Paradoksal olarak, İran liderliğindeki ‘direniş ekseni’ Rusya'nın Ukrayna'nın bazı kısımlarını kontrol etmesini desteklerken İsrail'in Filistin ve Golan üzerindeki kontrolünü reddediyor ve onunla savaşıyor. Putin mafyavari bir çerçeve içerisinde bir tür kapitalist ‘çete rejimini’ yönetirken, bölgemizdeki solun Sovyetler Birliği yaşıyor ve Putin de sosyalist deneyi reforme ediyor gibi davranması garip.
Rusya Federasyonu'nun eksikliği ne daha fazla toprak ne de Azak Denizi'ne stratejik bir koridora ihtiyacı var. Putin sorunları Sovyetler Birliği'nin çöküşüne dayandırıyor ve onu hayata döndürmeyi reddediyorsa da jeopolitik olarak Rus çarlarının emellerini uyguluyor. Askeri olarak Sovyetler Birliği liderlerinin girişmedikleri şeylere girişiyor. Kruşçev'in Küba füze krizi ve Berlin krizinde Kennedy ile karşı karşıya geldiğinde tehdit olarak kullanmayı reddettiği nükleer silahlarla tehdit ederek askeri risk alıyor. Putin'in Batı'nın ‘Rusya Federasyonu'nu parçalamak ve onu birbirleri ile savaşan halklara dönüştürmek’ ve hatta Rusya'yı sona erdirmek istediğinden bahsetmesi komik bir ‘propaganda.” Avrasya’da Rusya gibi tarihi kökleri olan büyük bir ülkeyi kimse sona erdiremez. Buna karşılık Putin, pratikte Ukrayna'nın varlığını inkar ve bazı kısımlarını ilhak edebileceğini söylüyor.
Bir savaşta ne kadar çok bahis oynanıyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı Vlademir Zelenskiy, ‘Ukrayna'nın yeniden doğuşuna’  ve NATO’ya katılımının kabul edilmesine bahis oynuyor ki bu çok zor. Putin sadece ‘yeni bir Rusya’ üzerine değil, aynı zamanda Amerikan tek kutupluluğuna karşı savaşta Moskova'nın eliyle ‘yeni bir dünya’nın doğuşuna bahse giriyor. Başkan Joe Biden ve Avrupalı ​​liderler, Rusya’nın Putin'i Kremlin'den çıkaracak bir ‘stratejik yenilgiye’ uğraması üzerine bahis oynuyorlar. Ancak Batı'nın karşı karşıya olduğu meydan okuma çok daha büyük hale geldi. Başkan Barack Obama, Putin'in Kırım'ı ilhak etmesinin ardından, yardımcılarına Meksika nasıl ki ABD için bir nüfuz alanı ise Kırım’ın da Rusya için öyle olduğunu söyleyerek kayda değer bir şey yapmamıştı. Batı'nın dört Ukrayna bölgesinin ilhakına tepkisi, topraklarını savunması için Ukrayna ordusuna silah ve para desteği sınırları içinde kalırsa, Putin Batı ile daha fazla alay edecek. Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in tekrarladığı gibi; NATO’nun doğrudan çatışmadan ne ölçüde uzak kalabileceğini kimse bilmiyor. Keza Putin'in bu bölgelerin ilhakını müzakere ve savaşı bitirmek için bir fırsat yoksa Batı'nın dolaylı rolünü sürdürmesini zorlaştıracak savaşın daha tehlikeli bir aşamasının başlangıcı olarak mı gördüğünü de kimse bilmiyor. Gelgelim dünyanın savaşan tarafların hayal ettiğinden daha fazla değiştiğini herkes biliyor.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times