Suriye: Rejim ve Hizbullah mensuplarına suikastlar arttı

Dera’da Esed güçlerine yeni bir suikast eylemi düzelendi

İsrail askerleri, 21 Eylül’de Suriye sınırındaki Golan Tepeleri’nde yürüttüğü manevralar sırasında (AFP)
İsrail askerleri, 21 Eylül’de Suriye sınırındaki Golan Tepeleri’nde yürüttüğü manevralar sırasında (AFP)
TT

Suriye: Rejim ve Hizbullah mensuplarına suikastlar arttı

İsrail askerleri, 21 Eylül’de Suriye sınırındaki Golan Tepeleri’nde yürüttüğü manevralar sırasında (AFP)
İsrail askerleri, 21 Eylül’de Suriye sınırındaki Golan Tepeleri’nde yürüttüğü manevralar sırasında (AFP)

Suriye’nin Golan bölgesinde yer alan Kuneytra kentinde Hizbullah ile iş birliği yapanlara yönelik saldırılar artıyor.
Son günlerde Esed rejimine mensup sivil bürokratların ve subayların ve hatta Lübnan Hizbullah’ı ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişilerin hedef alındığı saldırılar, ülkenin güneybatısında Golan’ın Suriye kontrolündeki kesiminde yer alan Kuneytra kentinde ve komşu Dera vilayetinde sürüyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 3 Ekim’de Dera vilayetinde yeni bir suikast saldırısına ilişkin bir rapor yayınladı. Dera kırsalındaki İbta kasabasınsa bulunan er-Ravda Camii yakınında, motosikletli kimliği belirsiz silahlıların otomatik silahlarla rejim güçlerine mensup bir kişiyi hedef alarak öldürdüğüne dikkat çekti. Şarku’l Avat’ın SOHR’den aktardığı bilgilere göre geçen Ocak ayının başından bu yana Dera’da 411 saldırı gerçekleştiğini ve 347 kişinin öldürüldü. Ölenler arasında 4’ü kadın, 6’sı çocuk 166 sivil, 142 rejime bağlı asker veya güvenlik güçleriyle iş birliği yapan unsur, 23 yerleşim sürecinde faaliyet gösteren ve daha sonra herhangi bir askeri teşkilata katılmayan eski savaşçı, 4 eski DEAŞ militanı, 8 kimliği belirsiz kişi, 4 Beşinci Kolordu mensubu ve Rus yanlısı militan olduğu aktarıldı. SOHR ayrıca, yayınladığı bir raporda kimliği belirsiz kişiler tarafından yerleştirilen bir patlayıcının, Rus ve rejim güçlerinin ortak devriyesinin Dera’nın doğu kırsalındaki Alma ve es-Sura kasabalarından geçişi sırasında infilak ettiğini ve patlamanın maddi hasara yol açtığını vurguladı.
Kuneytra vilayetinden hakkında bilgi alınan suikastlar, genellikle Hizbullah ile iş birliği yapmakla suçlanan kişilere yönelik. Rusya’nın bölge ülkelerine sağladığı garantilerin, İran ve Lübnan tarafının Suriye’nin güney bölgesinden çıkmalarını şart koştuğu biliniyor.
Geçen cumartesi günü Kuneytra kırsalındaki Han Arnabeh şehrinde kimliği belirsiz kişilerin, Askeri Güvenlik Teşkilatı’nın Sasa şubesine ait ve içerisinde Suriye rejimine mensup bir subayı taşıyan askeri aracı hedef aldığı bildirildi. Saldırının, Suriye güvenlik güçleri arasında can kayıplarına neden olduğu belirtildi. Eylemciler, hedef alınan aracın, Kuneytire kırsalındaki Han Arnabeh ve Cabah arasındaki yolda hedef alınan bir devriyeyi desteklemek için görevde olduğunu açıkladı. Devriyede, el-Baas Şehir Köprüsü’ndeki askeri birlik yetkilisi ve Hizbullah ile iş birliği yapmakla suçlanan ‘Zülfikar’ isimli bir subayın bulunduğu da aktarıldı. Aynı şekilde Kuneytire’de Um Batnah kasabasında yerleşim süreci gruplarının yerel liderlerinden Muhammed es-Saad, geçen cuma gecesi bir suikast girişiminden sağ kurtuldu. Saad, rejimin 2018’deki ‘yerleşim anlaşmasına’ dayalı olarak geri aldığı bölgede Hizbullah milisleriyle iş birliği yapmakla suçlanıyor.
Muhalif Suriye Müzakere Komitesi üyesi Dr. İbrahim el-Cabbari, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Hizbullah, Golan sınırındaki varlığıyla birkaç nedenden dolayı çok ilgileniyor. İlk olarak, halk desteği için direnişe bağlı kalma oyununun devamlılığı, İsrail’i ‘bölgedeki İran varlığını kabulü ve bölgenin demografisini değiştirmesi’ konusunda utandırmak” dedi. İran ve vekillerinin Kuneytra’daki varlığının, kamuoyundan gizlenmediğini söyleyen Cabbari, aksine unsurların ‘rejimin askeri bölgeleri ve rejim unsurlarının kıyafetlerini giyen Hizbullah üyeleri kullanılarak’ Suriye rejim güçleriyle birleştiğini belirtti. Dr. İbrahim el-Cabbari ayrıca, bu unsur ve üyelere rejim güçleri tarafından sağlanan askeri kimliklerin de verildiğini ve Rusya ve İsrail’in bunu çok iyi bildiğini vurguladı. Cabbari ayrıca, “Hizbullah ve İran, İsrail işgalindeki Golan sınırına sadece birkaç metre uzaklıkta. İsrail de zaman zaman yaptığı manevralara ve Suriye içinde sınıra yakın hedefleri vuracağını açıklamasına rağmen bunu çok iyi biliyor” ifadelerini kullandı.
Dr. Cabbari, “2018 yılında İran’ı güney bölgesinden uzak tutmak için sunulan çözüm ve garantiler, kâğıt üzerinde mürekkepten başka bir şey değildir. Rusya, bu garantilere uymadı” dedi. Dr. İbrahim el-Cabbari, 2018 yılındaki yerleşim anlaşmasının ardından İranlı milislerin, kötüleşen yaşam ve ekonomik koşullardan yararlanarak, bölgeden veya Suriye rejim güçlerinden insanları toplamak için operasyonlar düzenlediğini ve taraftar çekmek için cazip teklifler sunduğunu dile getirdi. Ancak yerleşim anlaşmasının, hafif silahları dışarı göç etmeyi kabul etmeyen ‘bölge devrimcilerinin’ eline bıraktığını vurguladı. Cabbari ayrıca, devrimcilerin rejime, Hizbullah milislerine ve İran’a karşı olduklarına, Suriye hükümet güçlerinin ve işbirlikçilerinin yerleşim anlaşmasına tabi kasaba ve köylere baskı yapma ve sakinlerini taciz etme girişimlerine karşı durduklarına dikkat çekti.
Kuneytra’daki yerel kaynaklar, İsrail uçaklarının vilayetteki yerleşim anlaşmasına tabi bölgelere sürekli olarak ‘Suriye ordusuna ve Lübnan Hizbullah’ı milisleriyle işbirliği yapanlara karşı uyarı mesajları içeren’ broşürler bıraktığını açıkladı. Son uyarı, 24 Şubat’ta İsrail füzelerinin Kuneytire’deki yerleri, özellikle de 90. Tugay gözlem noktalarını ve Finans Müdürlüğü binasını bombalamasının ardından yapıldı. İsrail, sürekli olarak Kuneytra vilayetinde Hizbullah’la işbirliği içerisinde olduğunu iddia ettiği kişileri hedef alıyor.
Geçen yılın ortalarında bir İsrail tankı, işgal altındaki Golan sınırına yakın Kuneytra’daki el-Hamidiye köyünün çevresini hedef alarak 2 kişiyi yaraladı. İsrail medya organları, o dönemde en az birinin Hizbullah için sınırlarda keşif çalışması yürüttüğünü duyurdu.
12 Ağustos 2022 tarihinde Kuneytra kırsalındaki Cabah ve Um Batnah kasabaları arasında, Suriye rejimine ve Hizbullah’a bağlı askeri bir noktaya kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen saldırıda 1 lider hayatını kaybetti, beraberindeki 1 üye de yaralandı. Aynı şekilde İsrail’e ait bir insansız hava aracı, 17 Temmuz’da Kuneytra’nın kuzey kırsalındaki Hadar kasabasından bir kişiyi hedef aldı. Söz konusu kişinin, muhalif eylemciler tarafından bölgede İranlı milislere ve Hizbullah’a yakın isimlerden biri olduğuna dair bilgiler yayılıyor.



Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.


Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
TT

Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)

Papa 14. Leo'nun uçağı Beyrut'tan ayrılır ayrılmaz İsrail'e ait insansız hava araçlarının (İHA) yeniden şehrin semalarında uçmaya başlaması, ziyarete eşlik eden sakinliğin hesaplanmış, geçici ve ziyaretle ilgili kaygılarla dayatılan bir durum olduğunu gösteriyor.

İsrail Yayın Kurumu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Lübnan'a yönelik İsrail tehditleri arasında, ABD elçisi Morgan Ortagus'la, Lübnan'ın başkenti Lübnan'a yapacağı ziyaret öncesinde bir araya geldiğini bildirdi.

Ayrıca İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, "X" hesabından paylaştığı videoda, "Hizbullah"ın 121. Birimi'nin, 2020'deki Beyrut limanı patlamasıyla ilgili ipuçlarını ortaya çıkarmak üzere oldukları için Joseph Skaff, Munir Ebu Racili, Joe Bejjani ve Lokman Slim olmak üzere dört önemli Lübnanlı ismin öldürülmesinin arkasında olduğunu söyledi.

Papa Leo, liman patlamasının yaşandığı yeri ziyaret ederek, patlamada hayatını kaybedenlerin ruhları için sessizce dua etti ve kendisini gözyaşlarıyla karşılayan, ellerinde sevdiklerinin fotoğrafları olan çok sayıda vatandaşla tokalaştı.


İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
TT

İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)

İsrail, Lübnanlı Hizbullah örgütünü, 2020 yılında Beyrut limanında meydana gelen ölümcül patlamada örgütün rolünü ifşa edebilecekleri gerekçesiyle çok sayıda Lübnan vatandaşını öldürmekle suçladı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre dört kurban, patlamanın Hizbullah'ın yüksek patlayıcı amonyum nitrat depolamasından kaynaklandığını ortaya koymuş olabilir.

İsrail ordusu, ölen kişilerin Hizbullah ile patlama arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren gümrük memurları ve gazeteciler olduğunu iddia etti.

Bilgiler bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı. Hizbullah daha önce patlamanın sorumluluğunu reddetmişti.

Ağustos 2020'de Beyrut limanında meydana gelen patlamada 200'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin kişi yaralanmış ve mahalleler yerle bir olmuştu.

Patlamaya, güvenlik önlemleri alınmadan yıllarca depolanmış yüzlerce ton yüksek patlayıcı amonyum nitrat neden oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu, dünyanın en büyük nükleer olmayan patlamalarından biriydi.

Patlamadan bugüne kadar kimse sorumlu tutulmadı.

Soruşturma, öncelikle siyasi nüfuz, yargısal engeller ve yaygın yolsuzluk nedeniyle tıkandı.

Yetkililer soruşturmadan kaçıyor ve hâkimler engelleniyor.

Hükümet, yılın başında soruşturmayı yeniden başlatacağını duyurdu. Bu girişim, siyasi açıdan güçlü Hizbullah'ın İsrail'le savaş nedeniyle zayıflaması ve soruşturmaların yıllardır ilerlemesinin engellenmesiyle de desteklendi.