Fransa'da yayımlanan Le Figaro gazetesinin dünkü sayısında Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin uzun bir röportajı yer aldı. Röportajda Kazımi'nin sözlerine damgasını vuran olağandışı dürüstlüğüydü. Röportajı okuyanların akıllarında şu soru kendisini güçlü bir şekilde ortaya koydu: Kazımi’nin bu dürüstlüğü Batılı bir medya kuruluşuna konuşuyor olmasından mı kaynaklanıyor, yoksa iki yılını başbakan olarak geçiren Kazımi, bu röportajla içerideki ve dışarıdaki bazı taraflara bir takım mesajlar mı göndermek istedi? Peki Kazımi, röportajla aradığını buldu mu? Bu sorunun cevabı, Kazımi’nin İran ile ilişkiler ya da Irak siyasi sınıfının performansına ilişkin değerlendirmesi gibi hassas ve bazen utanç verici sorulara verdiği yanıtlarda yatıyor. Başbakan Kazımi parmağını kanayan yaranın üzerine basarken demokrasiye zarar verdiğini düşündüğü yolsuzluğa bulaşan ve Irak devletinin çarklarına çomak sokan kişilere eleştiri oklarını yöneltmekten çekinmedi.
Bu samimi açıklamalar çerçevesinde Kazımi, başkent Bağdat ve Irak’ın diğer şehirlerinin tanık olduğu, geçtiğimiz Ağustos ayının sonlarında Sadr Hareketi’nin silahlı kolu Saraya es-Selam (Barış Tugayları) ile Sadr Hareketi’ne muhalif silahlı gruplar arasında çıkan çatışmalara atıfla Irak’ın bir iç savaşın eşiğinde olduğunu kabul etmekten de çekinmedi. Kazımi, kararlı bir şekilde sergilediği tutumun bu savaşın patlak vermesini engellediğini, çünkü tutumundan taviz vermeyi ve şu ya da bu gruba göre tutum sergilemeyi reddettiğini ve güvenlik güçlerinden göstericilere karşı ‘hiçbir koşulda’ gerçek mermi kullanmamalarını istediğini vurguladı. Askerlerin de ellerinin Iraklıların kanına bulaştırmamakta kararlı olmaları sayesinde iç savaş tehdidini savuşturmayı başardıklarını söyledi. Göstericilerin Yeşil Bölge'ye nasıl ulaştığına ve resmi kurumların yer aldığı bölgenin kontrolünü nasıl ele geçirdiğine değinen Kazımi, ‘durumun kontrolden çıktığını’ ve güvenlik güçlerinin ‘resmi kurumlara ait binalara müdahaleyi engelleyemediğini’ söyleyerek kendilerini savundu. Bazılarının devlet işlerinin yönetiminde diktatörlük zihniyetini yeniden üretme çabalarında olduğunu belirterek bunu eleştiren Irak Başbakanı, bu kişilerden kurtulmak ve Irak'ın 1958 yılından bu yana yaşadığı şiddet tarihine demokrasi kurallarına bağlı kalarak son vermek istediğini dile getirdi. Göstericilerin o sıradaki hedefleri sorulduğunda ise Kazımi, amaçlarının askeri darbe yapmak yahut şu ya da bu politikacıyı tutuklamak olduğu iddialarını reddetti.
‘Başarısız’ olan tüm politikacıları da eleştirmekten geri durmayan Kazımi, bu başarısızlığın birinci nedeninin, ‘yasalara saygı duymamaları ve sadece güce ve kontrole inanmaları’ olduğunu söyledi. Kazımi’ye göre siyasi sınıf ‘yozsuzluklarla ve siyasi ya da bireysel adam kayırmacılıklarla’ yönetiliyor. Irak, Mukteda es-Sadr ve Nuri el-Maliki arasındaki anlaşmazlığa esir düşmüş gibi görünse de Kazımi, Sadr ve Maliki arasındaki siyasi anlaşmazlığın ‘kişisel bir savaşa dönüştüğünü, çünkü ikisinin de demokrasinin değerlerine inanmadığını’ düşünüyor. Kazımi’ye göre bu durumdan ancak diyalogla ve yeni, erken seçimlere gidilerek çıkış sağlanabilir.
Bu yüzden onları birlikte aynı masaya oturmaya ve yeni seçimlerin önünü açacak bir mekanizma üzerinde anlaşmaya çağıran Başbakan, Sadr'ın bugüne kadar ısrarla sürdürdüğü siyasi diyalog çağrısına yanıt vermemesine rağmen özellikle son iki diyalog oturumunda ‘bir nebze ilerleme kaydedildiğini’ düşündüğü için Sadr’ın fikrini değiştireceğine yönelik umudunu kaybetmezken ek sonuçlar elde etmeyi hedefliyor. Sadr'ın milletvekillerinin istifasını talep ederek bir hata yaptığını düşünen Kazımi, bu düşüncesini de “Sadr’ın rakipleri, Meclis’teki boşluğu dolduracak başlıca güç olma yolunda ilerliyor” diyerek savundu.
Irak'ın bitmek bilmeyen çabası göz önüne alındığında Kazımi, ülkesinin acilen yeni bir toplumsal sözleşmeye ve toplumun isteklerine cevap veren anayasa değişikliklerine ihtiyacı olduğunu söylerken önerileri arasında güçlü bir merkezi otorite edinmek, Silahlı Kuvvetleri ülkenin zenginliklerini sömüren mezhepçilik yerine ulusal kimlik temelinde yeniden inşa etmek, yargı, eğitim ve sağlık sisteminde reform yapmak ve ‘tüm taraflara zarar veren’ yolsuzlukla mücadele etmek yer alıyor. Ancak Kazımi, ‘bu reformları partizan çıkarlara bir darbe olarak gören muhalif güçler’ nedeniyle karamsarlığını da ifade ediyor. Buna rağmen, reformların sürdürülmesi gerektiğine inanan Kazımi “Aksi takdirde Irak nüfusunun her yıl bir milyon artması ve her yıl 300 bin öğrencinin işgücü piyasasına girmesi dahil olmak üzere bazı büyük zorluklar nedeniyle felaketten kaçınamayacağız” diye uyardı.
İran ile ilişkiler dosyasına ve İran'ın Irak'ın iç işleri üzerindeki hegemonyasına değinen Kazımi, ülkesinin İran ile her iki tarafın da iç işlerine karışmama ilkesine saygı çerçevesinde ‘sürekli ve sağlam ilişkiler’ arayışı içerisinde olduğunu vurguladı. Dünya değiştiği için ülkeler arasındaki ilişkilerde ‘yeni bir dile’ ihtiyaç olduğuna inanan Kazımi, Tahran ile ilişkiler konusunda ne demek istediğini açıklamaktan ise kaçındı.
Kendisinin zayıf görülen bir başbakan olduğu iddialarını reddeden Kazımi, arkasında duran bir siyasi parti ya da meclis grubu olmamasına rağmen iki buçuk yıl içinde Irak'ı İran ve ABD arasındaki çatışmanın dışında tutmanın yanı sıra ‘son 50 yılın en şeffaf’ seçimlerini düzenlemeyi de başardığını vurguladı. Daha da önemlisi, Bağdat ‘tüm taraflarla dengeli bir ilişkiye’ ulaştı. Kazımi, savaşmaya başladığını doğruladığı yaygın yolsuzlukla ilgili olarak da sonuçlara ulaşmadaki yavaşlığın nedenini, çabalarını engellemeye çalışan ‘bazıları politikacılar arasına nüfuz eden mafyaların’ oynadığı rolden kaynaklandığını söyledi. Irak Başbakanı Kazımi son olarak başarılarından birinin, başbakanlık görevini üstlendiğinden beri güvenlik güçlerinin hiçbir protestocuyu öldürmemesi olduğunun da altını çizdi.
Kazımi’nin diplomatik başarıları arasında, Bağdat'ın Suudi Arabistan ile İran arasında bir köprü olma rolü ve iki ülkenin yetkilileri arasında üst düzey bir toplantının yapılmasını sağlayan çabaları yer alıyor. Yetkililer arasında bugüne kadar 5 müzakere turu gerçekleştirildi ve ‘ortak unsurlara sahip olduklarını fark eden ve bu ortak unsurlar tarafından güçlendirilen ilişkilerini yeniden inşa etme çabalarını başlatan’ iki taraf arasında bazı güven faktörleri kuruldu. Başbakan Kazımi, iki taraf arasındaki diplomatik ilişkilerin ‘çok yakın bir gelecekte’ yeniden kurulmasını umduğunu da dile getirdi.
Irak Başbakanı Kazımi: Yolsuzluk siyasi sınıfı tüketiyor. Yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var
Irak Başbakanı Kazımi: Yolsuzluk siyasi sınıfı tüketiyor. Yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة