Çöp adaları ve uzay çöpleri insanlığın sonunu mu getirecek?.. "Önlem alınmazsa Dünya'ya hapsolabiliriz"

Uzaydaki uydu çöplüğü insanlığı dünyaya hapsedebilir. Çöplerden oluşan okyanus adaları insanlık için alarm veriyor. Northwestern Üniversitesi'nden Dr. Özge Samancı, insanlığın bu kirlenmeye dur demesi gerektiğini söyledi

Çöp adaları ve uzay çöpleri insanlığın sonunu mu getirecek?.. "Önlem alınmazsa Dünya'ya hapsolabiliriz"
TT

Çöp adaları ve uzay çöpleri insanlığın sonunu mu getirecek?.. "Önlem alınmazsa Dünya'ya hapsolabiliriz"

Çöp adaları ve uzay çöpleri insanlığın sonunu mu getirecek?.. "Önlem alınmazsa Dünya'ya hapsolabiliriz"

Çöplerden oluşan okyanus adaları insanlık için alarm veriyor. Dünya'nın yakın yörüngesinde, birikmiş uzay çöpleri insanlık için tehlikeye işaret ediyor.
Sürekli uzaya uydu gönderilmesi gündeme geliyor. Ancak göz ardı edilen bir gerçek var ki, uzaydaki uydu çöplüğü önümüzdeki dönemlerde insanlığı dünyaya hapsedebilir.
Independent Türkçe'de yer alan haber göre sanal gerçeklik (VR) uygulamaları ile çevre sorunlarına dikkat çeken Northwestern Üniversitesi'nden Dr. Özge Samancı, insanlığın bu kirlenmeye "dur" demesi gerektiğini söyledi.

Pasifik okyanusundaki çöp adaları deniz kirliliğinin en görülebilen hali oluyor. Çöplerden oluşan bu adalar, insanların kullanıp attığı ürünlerden oluşuyor.  Devasa boyuttaki bu adalar, okyanusun akıntılarıyla toplanıyor. 
İnsanların okyanusa etkisini görülebilir şekilde gözler önüne seriyor.  Bunun yanı sıra, okyanustaki kirliliğin görünmeyen tehlikeleri olan mikro plastikler var. O plastiklerin çok küçük parçaya dönüşmüş halleri balıkların sindirim sistemine geçiyor.
Daha sonra o balıkları insanlar yediğinde, mikro plastikler insanlarin sindirim sistemine aktarılıyor. Bu durumun ne kadar tehlikeli boyutta olduğuna dikkat çeken Samancı, "Bedenimizde çok ciddi miktarda plastik var" uyarısında bulundu. 

Northwestern Üniversitesi'nden Dr. Özge Samancı

Yapay gübre yosun patlamasına neden oluyor
"İnsan popülasyonu arttığı için hızla bizim besin ihtiyacımız da artıyor" diyen Samancı, "Fakat dünyanın üzerinde hepimize yetecek kadar protein üretmek kolay değil. O yüzden aşırı miktarda besin üretimine ihtiyacımız var. Bu üretimi yapabilmek için de aşırı miktarda yapay gübre ve tarım ilacı kullanıyoruz. Yağmurlarla bu yapay gübreler ve kimyasallar okyanusa taşınıyor ve yosun patlaması dediğimiz okyanusun üstünü kapatan gelişmeler oluyor veya yapay gübrenin içindeki kimyasallar okyanusa karışıyor" şeklinde konuştu. 

Okyanusta hayat bittiği zaman, bizim için de bir yaşama şansı kalmıyor
Samancı, "İnsanlar, 'Okyanus çok büyük bir şey olmaz' diye düşünüyor. İnsan etkisinden kirlenmeyeceği düşüncesiyle hareket ediyor. Plastik adası işin en görülebilen kısmı yani buzdağının görünen kısmı. Aslında çok daha göz önünde olmayan derin problemler var. Okyanusta hayat bittiği zaman, bizim için bir yaşama şansı kalmıyor" dedi. 

Okyanusu kirlettiğimiz gibi uzayı da kirletiyoruz
Etkileşimli sanat yapmak için, yeni bulunan teknolojiler kullanılıyor. Bunlar arasında sanal gerçeklik ve bilgisayar kodları bulunuyor. 
Bu sanat dalını çevreyle ilgili konulara karşı insanlarda oluşan direnci kırmak için yaptığını söyleyen Dr. Özge Samancı, sözlerine şöyle devam etti:
"İnsanlar şöyle düşünüyor; 'Ben bir tane insanım, ne yapabilirim? Bütün herkes yapıyor. Ben pet şişeden su içmesem ne olacak?' O düşünce biçimi hepimizin içinde devam ediyor. O direnci kırmak için artık insanlara yeni metotlarla ulaşmak gerekiyor. "
Sanal gerçeklik ve yansıtma sanatı denilen geniş bir galeride yansıtarak gerçekleştirdiği Devasa Atık (VastWaste) adındaki çalışma hakkında  Dr. Samancı, "Bu işin içinde sanal gerçeklikte gördüğünüz iki tane sahne var. Birinci sahnede uzay boşluğunun içindesiniz, ikinci sahnede önce okyanusun üzerindesiniz, sonra okyanusun içine gömülüyorsunuz. Burada, okyanus kirliliği ve uzay kirliliği arasında bir bağ var. Birçok insan uzay kirliliği konusundan da haberdar olmayabilir. Biz okyanusu sınırsız büyük bir varlık olarak düşünüp, kirlettiğimiz gibi uzayı da uçsuz bucaksız bir alan olarak düşünüyoruz. Ama aslında öyle değil. Yer çekiminden dolayı bizim uzaya fırlattığımız her şey gidip evrenin sonsuzluğunda kaybolmuyor. Dünyanın etrafındaki yörüngede takılı kalıyor" ifadelerini kullandı.
1960 yıllardan bu yana uzay araştırmaları yapmak ve uydu yerleştirmek için çeşitli uzay araçları gönderiliyor.
Bu uzay araçları işleri bitse de yörüngede kalıyor. Bu ölü uydular, roket başlıkları, önceki kırılmalardan olan parçacıklar da birbirleriyle çarpışıp patladığı zaman parçacık miktarı artıyor.
İşin ilginç kısmı parça büyüklüğünün hiçbir önemi yok. Parça sayısının önemi var. Çünkü uzayda bir sürtünme kuvveti olmadığı için her şey saatte 25 bin  kilometre gibi akıl almaz bir hızla ilerliyor. Adeta bir mermi gibi.
Bu nedenle 10 santimetre civarında bir parça bile büyük bir uydu için tehlike teşkil edebiliyor. 

"Okyanustaki plastiklerin hızını ve uydu kullanma yoğunluğu verisini kullanıyoruz"
"Tıpkı okyanusu kirlettiğimiz gibi şimdi de Dünya'nın etrafındaki yörüngeyi kirletiyoruz" diyen Samancı, "Bu iki davranış biçimi arasındaki paralellikten bahsetmek istedim. Sanal gerçeklikte olan bu iş veri ile çalışıyor, okyanustaki plastiklerin hızını ve uydu kullanma yoğunluğu verisini kullanarak, bu iş için modellenmiş üç boyutlu uydu modellerini hareket ettiriyoruz. Sistemimiz veriye dayalı olduğu için kodladığımız yazılım internetten ilgili veriyi işin içine getiriyor ve verinin değerine göre animasyonları ve görselleri değiştiriyor. Müzik de her seferinde veriye bağlı olarak değişiyor. Seyirci bu işi deneyimlediğinde her seferinde başka bir versiyonunu görüyor. Yani aynı versiyonu iki kere görmek mümkün değil. Boş bir uzaydan başlıyor, uydular geliyor ve uydular birbirleriyle çarpışarak patlıyorlar. Süre geçtikçe etraftaki kırılan uydu miktarı artıyor, daha sonra bu uydu parçaları okyanusa gömülüyor" diye anlattı.  
Bu işin en ilginç yanlarından bir tanesi de okyanus kirliliğini ve uzay kirliliğin, birlikte ele alması. Gerçek hayatta kimi zaman görevi biten uydular sonunda Pasifik okyanusuna gömülüyor.
Dr. Samancı, bu durum için, "İki tane kirlettiğimiz alan, sonunda okyanusta birleşiyor. Bu bana, inanılmaz geliyor. Bu alanlar, sonsuz alanlar değil" şeklinde konuştu. 

Elon Musk insanlığı Dünya'ya mı hapsedecek?
Şu an uzay kirliliğini azaltabilecek herhangi bir teknoloji olmadığını vurgulayan Samancı, şu noktalara dikkat çekti:
"Avrupa Uzay Ajansı (European Space Agency) ve NASA, en büyük uzayla ilgili kurumlar, bu sorunun üstünde çalışıyorlar ama henüz uzay kirliliğini azaltabilecek bir teknoloji yok. Şu anda işlemde olan uydu sayısı 4 bin 500 civarında ve şu anda var olan uzay kirliliği öyle bir seviyedeki var olan bütün parçacıkları, çöpleri takip etmek zorundalar. O çöplerden biri işlemde olan bir uyduya çarpacak gibiyse işlemde olan uyduyu yukarı aşağı sağa sola şeklinde manevra yaptırıyorlar ki çarpışma gerçekleşmesin. 4 bin 500 uyduyla iş o kadar sıkışık bir hale gelmiş durumda.  Herkesin bayıldığı Elon Musk'ın Starlink diye bir projesi var, işleme koydu ve ilerliyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde uydu sayısını 40 bine çıkarmayı planlıyor. Henüz uzay çöpü ile ilgili bir çözümümüz yok, 4 bin 500 uyduyla aşılmak üzere ve bu rakam 40 bine çıkacak. Okyanusta olan sorunun aynısı dünyanın yörüngesinde de devam ediyor."

"Önlem alınmadan uydu fırlatılmaya devam ederlerse Dünya'ya hapsolabiliriz"
Dünya'nın etrafındaki uzay araçlarının zincirleme çarpışmaları tetikleyecek seviyeye ulaşması olarak bilinen Kessler Etkisi, bu çarpışmaların çok sayıda yeni parçacık oluşmasına neden olabileceği konusunu ele alıyor. 
Dr. Samancı, bu çarpışmaların ulaşabileceği bir eşik noktası olduğuna dikkat çekerek, "Bu eşik noktasına ulaştığımız zaman birbirini tetikleyen, durdurulamaz çarpışmalar olacak. O eşik geçildiği zaman artık bizim uzaya herhangi bir uzay aracı göndermemiz mümkün olmayacak. Eğer uzay çöpünü azaltacak bir çözüm bulamazsak, uyduların hayatlarımıza sağladığı bütün kolaylıklardan vazgeçilmesi gerekecek" şeklinde hatırlatmada bulundu.  

"Okyanusun derinlerinden gelen internetinizi köpek balıkları diş izleriyle kesebilir"
Fiber Optik Okyanus (Fiber Optic Ocean) isimli çalışmada Samancı, sanal gerçeklikle okyanusun dibinden giden fiberoptik kablolardan söz ediyor. 
Bugün kullandığımız internetin, belki çoğunun uydular aracılığıyla sağlandığı düşünülebilir. Ama aslında günümüzde var olan internetin altyapısı okyanusun altından giden kablolara dayalı ve bu kabloların aslında deniz ekosistemi üstünde etkisi var.
Sanal gerçekliği kullanma amacının, insanlara sorunları başka bir şekilde hissettirmek olduğunu kaydeden Dr. Samancı, "Köpek balıkları, bu fiberoptik kablolara çekiliyorlar.  Neden kabloları ısırmak istediklerinin nedeni tam olarak bilinmiyor ama köpek balıkları epey diş izi bırakarak, kabloları kırıyorlar. Bu durum şirketlere çok büyük maddi zararlara mal oluyor. Okyanusun dibinde kırığı bulup, tamir ediyorlar. Bu canavar gibi yaratık insanların yarattığı çizgi gibi bir teknolojiye saldırıyor. Bu doğa ile teknoloji arasındaki mücadelenin neredeyse bir grafik tasarım şeklinde dışavurumu ve gerçek olamayacak kadar absürt bir an" diye anlattı.  
 
Köpek balıklarının okyanusta yüzme hızından elde edilen veri müziği ve görselleri belirliyor
Bu çalışmada sanal gerçekliğin içinde okyanusun derinliğinde, fiberoptik kabloların içine takılı kalmış köpek balığı iskeletleri var.
VR gözlükleri ile ortamın içindeyken, kendinizi okyanusun altında fiber optik kablolarının ve köpek balığı iskeletlerinin arasında buluyorsunuz. Fakat fiberoptik kablolar farklı renklerde yanıp söylüyorlar.
Bu işe eşlik eden müzik ve kabloların yanıp sönmesi, veriye dayalı olarak değişiyor. Bu değişimi köpek balıklarının okyanusta yüzme hızından elde edilen veri belirliyor.  
"Köpek balıklarına GPS takarak, hareketlerini takip eden ocearch.org  isimli sitenin verilerini kullanıyoruz" diyen Samancı, "O sistem sayesinde köpek balıklarının okyanustaki var olan hızını hesaplayabiliyoruz. O hızı ve insanların interneti kullanma hızını kullanarak, bu işi yaptık. Bir anlamda doğanın hızı ve insanın hızlı şeklinde iki veri bir araya geliyor" dedi.  

Beyin dalgalarınızla okyanus dalgalarını nasıl yönetirsiniz?
Beyin dalgalarını kullanarak yaptığı Sen Okyanussun (You are the Ocean)  isimli çalışmasında Samancı, "Katılımcıya beyin dalgası ölçen sensör takıyoruz. Sanat galerisinin duvarına ise, gerçekçi bir okyanus yansıtıyoruz. Bu okyanus kamerayla çekilmiş bir video değil. Bilgisayar koduyla yaptığımız, tamamen koda dayalı bir okyanus ama gerçekçi bir sunum. Eğer etkileşen kişi kafasında bir problem çözmeye çalışıyorsa fırtınalı ve son derece dalgalı bir okyanus oluşuyor. Eğer daha kaygısız, anın içinde var olan bir düşünce modundaysa beyin dalgaları güneşli, sakin, dalgasız bir okyanus oluşturuyor. Aradaki geçişler de son derece yumuşak bir şekilde gerçekleşiyor" ifadeleriyle anlattı.

Biz Dünya'nın aynası, Dünya da bizim aynamız
Dr. Samancı, son olarak, çalışmanın amacını şu sözlerle anlattı:
"Pek çok insan, 'Ben insanım ve var olan bütün varlıklar benim için yaratıldı' diye düşünebiliyor. Ama belki de buna şöyle bakabiliriz; bir evren ve bir Dünya var, insan da bunun uzantısı, parçası yani faydalanmak şeklinde değil. Her ekosistemin eşit olduğu, insanın diğer ekosistemlerden daha üstün olmadığı, bizim her şeyin bir parçası ve uzantısı olduğumuz bir düşünme biçimi. Eğer kendimizi ustun görmezsek, dünyayı ve kaynakları da kendi çıkarımız için kullanmayız, diğer varlıkları da düşünürüz. Biz Dünya'nın aynası, Dünya da bizim aynamız gibi bir düşünce biçimi. Bu iş insanlar üzerine o bağı hissetme anlamında gerçekten çok etkili oldu."



Amazon Q: Amazon'un işletmelere yönelik yeni sohbet robotu

Amazon Q, karar verme sürecini basitleştirerek bir iş zekası hizmeti olan Amazon QuickSight'ı geliştiriyor (Reuters)
Amazon Q, karar verme sürecini basitleştirerek bir iş zekası hizmeti olan Amazon QuickSight'ı geliştiriyor (Reuters)
TT

Amazon Q: Amazon'un işletmelere yönelik yeni sohbet robotu

Amazon Q, karar verme sürecini basitleştirerek bir iş zekası hizmeti olan Amazon QuickSight'ı geliştiriyor (Reuters)
Amazon Q, karar verme sürecini basitleştirerek bir iş zekası hizmeti olan Amazon QuickSight'ı geliştiriyor (Reuters)

Amazon.com, ticari kullanıma yönelik "Amazon Q" adlı yapay zekalı kişisel asistanını tanıttı.

Amazon Q, kritik sorgulara hızlı ve ilgili yanıtlar sağlamak, içerik oluşturmak ve şirket veri ambarlarını, kodlarını ve kurumsal sistemlerini kullanarak eylemler gerçekleştirmek için tasarlandı.

Bu yenilikçi araç çalışanlara bilgi ve rehberlik sağlıyor, görevleri basitleştiriyor, karar verme sürecini hızlandırıyor, yaratıcılığı artırıyor ve işyerinde inovasyonu teşvik ediyor.

Yapay zeka yardımıyla iş dönüşümü

Amazon Q, belirli iş ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanarak yapay zeka destekli obstetrik yardımda büyük bir sıçramayı temsil ediyor. Üretken yapay zekanın gücünden yararlanan Amazon Q, kullanıcılara rollerine, izinlerine ve kurumsal kimliklerine göre etkileşimde bulunma yetkisi veriyor. Birçok yapay zeka çözümünün aksine Amazon Q, modellerini eğitmek için müşteri içeriğini kullanmaz, veri gizliliği ve güvenliğini sağlıyor.

dsvgr
"Amazon Q", yapay zekanın yeteneklerinden yararlanarak kuruluşların çalışma biçiminde devrim yaratmaya hazırlanıyor (AP)

Amazon Q özellikleri

Amazon Q, ağ performansı hakkında gerçek zamanlı içgörüler sağlayarak yöneticilerin sorunları anında tespit etmesine ve ele almasına olanak tanıyor. Amazon Q, geçmiş ve gerçek zamanlı verileri analiz ederek kuruluşların ağ sorunlarını tahmin etmesini ve bunların önüne geçmesini sağlıyor. Dinamik kaynak tahsisi, dijital dönüşümün çok önemli bir yönü olan optimum ağ performansını da gerçekleştiriyor. Amazon Q, siber güvenlik senaryolarını simüle ederek güvenlik açıklarının belirlenmesine ve gelişmiş tehditlere karşı savunmanın güçlendirilmesine de yardımcı olabiliyor. Ağ verimliliğini artırır ve kesinti süresini azaltarak önemli maliyet tasarrufu sağlar ve sürdürülebilirliği arttırıyor.

Amazon Q iş başında

Amazon Q'nun erişimi, her kuruluşun kendine özgü gereksinimlerine göre uyarlanmış kişiselleştirilmiş yardım sağlayarak sektörler ve endüstriler arasında genişliyor. Kullanıcılar Amazon Q ile AWS Yönetim Konsolu içindeki bir sohbet arayüzü, dokümantasyon sayfaları, entegre geliştirme ortamları (IDE'ler) ve Slack gibi üçüncü taraf sohbet uygulamaları aracılığıyla etkileşime geçebiliyor. Ayrıca Amazon Q, AWS Well-Architected çerçevesinde açıklanan modeller, en iyi uygulamalar, belgeler ve çözüm uygulamaları hakkında uzman rehberliği sağlıyor. Kullanıcılar yanıtlara ve içgörülere hızla erişerek yeni hizmetleri keşfetmeyi, sorunları gidermeyi, çözümler tasarlamayı ve kullanım durumları için en iyi hizmetleri belirlemeyi kolaylaştırabiliyor.

Amazon Q'nun çok yönlülüğü

Amazon Q, veri hikayeleri, yönetici özetleri ve duyarlı soru-cevap deneyimleriyle karar vermeyi basitleştirerek bir iş zekası hizmeti olan Amazon QuickSight'ı geliştiriyor. Amazon Connect'te Amazon Q, müşteri temsilcilerine etkileşimler sırasında gerçek zamanlı yanıtlar, eylemler ve ilgili makalelere bağlantılar sağlayarak müşteri memnuniyetini artırıyor. Amazon Q yakında AWS Supply Chain'de kullanıma sunulacak ve kullanıcıların tedarik zinciri verileri hakkında sorular sormasına, sonuçları görselleştirmesine ve sorunları gidermesine olanak tanıyacak.

csvdfb
Amazon Q'nun etkisi çeşitli sektörlere yayılıyor ve her kuruluşun kendine özgü gereksinimlerini karşılamak üzere uyarlanmış kişiselleştirilmiş yardım sağlıyor (Reuters)

Amazon Q, yapay zeka tarafından desteklenen üretken yardımın potansiyelinden yararlanarak kuruluşların çalışma ve yenilik yapma biçiminde devrim yaratmaya hazırlanıyor. Yanıtları kişiselleştirme, karar vermeyi basitleştirme ve eyleme geçirilebilir içgörüler sağlama yeteneği, onu bir işletmenin araç setine değerli bir katkı olarak konumlandırıyor. Amazon Q, çeşitli AWS hizmetleri ve uygulamalarıyla sorunsuz bir şekilde entegre olduğundan, çeşitli sektörler üzerindeki etkisinin dönüştürücü olması ve şirketlerin teknolojik ilerlemenin ön saflarında yer almasını sağlaması bekleniyor.


NASA, Mars ufkunun çarpıcı görüntüsünü yayımladı

Mars'ın ince atmosferi, içinde asılı duran bulut ve tozun yarattığı etkiyle puslu görünüyor (NASA)
Mars'ın ince atmosferi, içinde asılı duran bulut ve tozun yarattığı etkiyle puslu görünüyor (NASA)
TT

NASA, Mars ufkunun çarpıcı görüntüsünü yayımladı

Mars'ın ince atmosferi, içinde asılı duran bulut ve tozun yarattığı etkiyle puslu görünüyor (NASA)
Mars'ın ince atmosferi, içinde asılı duran bulut ve tozun yarattığı etkiyle puslu görünüyor (NASA)

NASA'nın Odyssey yörünge aracı, Mars ufkunun çarpıcı görüntüsünü yayımladı.

Söz konusu görüntü, koordine edilmesi aylar süren bir çalışma sonucunda yakalandı. Üstelik bilim insanları bunların, Mars ve Dünya'yı karşılaştırmaya olanak sağlayacağını söylüyor.

2001'de fırlatılan ve Kızıl Gezegen'in yörüngesine yerleşen Odyssey, görüntüyü yaklaşık 400 kilometre yükseklikten kaydetti.

Bu mesafe 1990'lardan beri Dünya'nın yörüngesinde dönen Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (UUİ) yeryüzüne uzaklığıyla aynı.

ABD'deki Arizona Eyalet Üniversitesi'nden gökbilimci Jonathon Hill, "Mars'ın yörüngesinde astronotlar olsaydı manzaraları bu olacaktı" dedi.

Gökbilimci, "Daha önce Mars'taki hiçbir uzay aracı bu tür bir manzarayı kaydetmemişti" diye ekledi.

Görüntü, Odyssey'nin Termal Emisyon Görüntüleme Sistemi (THEMIS) sayesinde kaydedildi. Bilim insanları uzay aracının gövdesine sabitlenmiş bu cihazın, söz konusu manzarayı kaydedecek konuma gelmesi için beklemek zorunda kaldı.

THEMIS aslında Mars yüzeyinin haritasını çıkarmak için kullanılıyor.

Dünya'daki bilim insanları, Mars ufkunu görme amacıyla Odyssey yörünge aracının gövdesinin tamamını 90 derece eğmek ve THEMIS cihazını ufku işaret edecek konuma getirmek için çeşitli komutlar gönderdi.

Ekip ayrıca, uzay aracını günlerce bu konumda tutmak zorunda kaldı. Zira THEMIS cihazı, bu panaromayı oluşturmak için toplamda 10 fotoğraf çekti. Bu fotoğraflardan her biri, Mars ufkunun farklı bölümlerine odaklanıyor.

Görüntüyü kaydetmek için en elverişli konumda uzay aracının anteninin Dünya'dan uzağa bakması gerekti.

Bu da uzay aracının Dünya'yla iletişiminin kesilmesine neden oldu. Bilim insanları araçla saatlerce temas kuramadı.

THEMIS aynı zamanda bir termal kamera olduğu için nesnelerin sıcaklığını ortaya çıkarabilir. Bu da Kızıl Gezegen'deki bulutların incelenmesini sağlayabilir.

Mars'ta, tıpkı Dünya'da olduğu gibi, su buzundan oluşan bulutlar mevcut. Ancak aynı zamanda atmosferik koşullar uygun olduğunda ortaya çıkan ve karbondioksit buzundan oluşan bulutlar da var. Bunları incelemek Mars atmosferinin nasıl işlediğini anlama fırsatı sunabilir.

Bu bilgiler, gelecekte Mars'a gitmesi ve burada kendi kendini sürdüren bir üs kurması planlanan astronotlar için elzem olacak.

Independent Türkçe


Elon Musk, OpenAI'ın tehlikeli bir buluş yaptığından endişeli

Musk, OpenAI'ın geliştirdiği ChatGPT'ye karşı kendi yapay zeka botu Grok'u duyurmuştu (Reuters)
Musk, OpenAI'ın geliştirdiği ChatGPT'ye karşı kendi yapay zeka botu Grok'u duyurmuştu (Reuters)
TT

Elon Musk, OpenAI'ın tehlikeli bir buluş yaptığından endişeli

Musk, OpenAI'ın geliştirdiği ChatGPT'ye karşı kendi yapay zeka botu Grok'u duyurmuştu (Reuters)
Musk, OpenAI'ın geliştirdiği ChatGPT'ye karşı kendi yapay zeka botu Grok'u duyurmuştu (Reuters)

Tesla ve SpaceX CEO'su Elon Musk, OpenAI'da yaşanan krizle ilgili endişelerini yeniden dile getirdi.

Milyarder, yapay zeka firmasının "tehlikeli bir icat" yapmış olmasından şüpheleniyor.

Dünyanın önde gelen yapay zeka şirketlerinden OpenAI'ın kurucu ortağı Sam Altman'ın yönetim kurulu tarafından kovulmasıyla başlayan kaos, 5 gün sonra iş insanının CEO olarak görevine yeniden dönmesiyle durulmuş gibi görünüyor.

Ancak Altman'ın neden kovulduğuyla ilgili soru işaretleri halen mevcut. Bu konuda çeşitli teorilerini dile getiren Musk ise içeriden bir bilgi edinemediğini savunuyor.

Bu 5 günlük kaosun kendisini endişelendirdiğini dile getiren Musk, çarşamba günü New York Times'ın 2023 DealBook Zirvesi'nde yaptığı açıklamada Yüzüklerin Efendisi (The Lord of the Rings) serisine atıf yaptı:

Sam'e dair karışık hislerim var. Güç yüzüğü onu yozlaştırabilir.

Musk ayrıca, OpenAI kurucu ortağı ve baş bilim insanı Ilya Sutskever'ın neden Altman'a savaş açtığıyla ilgili soru işaretlerini dile getirdi:

Bu ciddi bir şey gibi görünüyor. Önemsiz olduğunu düşünmüyorum ve yapay zekanın bazı tehlikeli unsurlarını keşfetmiş olabileceklerinden endişeliyim.

Sutskever, başlangıçta Altman'ın görevden alınması yönünde oy kullanan yönetim kurulu üyelerinden biriydi. Ancak daha sonra bu konuda geri adım atmış ve pişman olduğunu söylemişti.

Öte yandan Musk, Sutskever'ın "güçlü bir ahlaki pusulaya" sahip olduğuna inanıyor. "Neyin doğru olduğunu düşünürken gerçekten ter döküyor" diyen milyarder, şöyle ekledi:

Eğer Ilya, Sam'i kovmayı isteyecek kadar güçlü hisler beslediyse dünyanın bu gerekçeyi öğrenmeye hakkı var.

Yapay zekanın risklerine dikkat çeken ve fikre mesafeli yaklaşanların "felaket tellalları" diye nitelendirdiği isimler arasında Musk da var.

Milyarder, Altman'ın kovulmasıyla ilgili önceki bir paylaşımında, "Ilya bu kararı verdiyse muhakkak önemli bir nedeni vardır" demişti. Musk ayrıca, ChatGPT benzeri programların geliştirilmesini güvenlik önlemlerinin alınabilmesi için 6 aylığına duraklatmayı talep eden bir mektubun da imzacısıydı.

Sürecin kazananı: Microsoft

Diğer yandan milyarder, OpenAI'ın giderek Microsoft himayesine geçtiğini de savunuyor.

Microsoft, 13 milyar dolarla yapay zeka firmasının en büyük yatırımcısı konumunda. Öte yandan şirketin Altman'ın kovulmasından son dakikada haberi olmuştu. Bu da yönetim kuruluyla yatırımcı arasındaki gerilimi süreç boyunca besledi ve Altman'ın "Microsoft'un adamı" olarak görülmesine sebebiyet verdi.

Teknoloji devi, Altman kovulduğunda en güçlü müttefiklerinden birini kaybetmemek için şirket üzerinde baskı kurmak üzere harekete geçmişti. Microsoft'un CEO'su Satya Nadella, Altman ve ekibine iş teklif etmişti.

Microsoft, yönetim kurulunda gözlemci üyesiyle yer aldı

Teknoloji devinden çarşamba günü yapılan açıklamada Microsoft'un OpenAI'a oy hakkı olmayan bir yönetim kurulu üyesi soktuğu bildirildi.

Öte yandan Microsoft yetkilileri, yapay zeka şirketinin yönetim kurulu toplantılarına katılacak kişinin kimliğini açıklamayı reddediyor.

Altman'ın dönüşüyle birlikte Salesforce'un eski CEO'su Bret Taylor, eski Hazine Bakanı Larry Summers ve Quora CEO'su Adam D'Angelo'nun da aralarında yer aldığı bir yönetim kurulunun oluşturulacağı öğrenilmişti.

2021'den beri OpenAI yönetim kurulu üyesi olan Helen Toner da dün görevinden istifa etti. Toner, X'te (eski adıyla Twitter) paylaştığı gönderide şunları yazdı:

Açık konuşmak gerekirse kararımız, yönetim kurulunun şirketi etkin biçimde denetleme yeteneğiyle ilgiliydi. Bu bizim rolümüz ve sorumluluğumuzdu. Her ne kadar spekülasyonlar olsa da OpenAI'ın çalışmasını yavaşlatma isteği duymadık.

Altman ise yine X'teki bir gönderisinde şunları yazdı:

Şirketin ve misyonun çıkarları her zaman önce gelir. Yönetim kurulu üyeleriyle aramda gerçek yanlış anlamalar olduğu açık. Benim açımdan, bu deneyimden bir şeyler öğrenmek ve şirket olarak ilerlerken bu öğrendiklerimizi uygulamak son derece önemli.

Independent Türkçe


Drive'da dosyalar kendiliğinden silinirken Google'dan uyarı geldi

(Reuters)
(Reuters)
TT

Drive'da dosyalar kendiliğinden silinirken Google'dan uyarı geldi

(Reuters)
(Reuters)

Google kullanıcıları dosyalarının kaybolduğunu söylerken, bir mühendis onları sorunu daha da kötüleştirebilecek bir butona basmamaya çağırdı.

Dosyaları bulutta saklama olanağı tanıyan Google Drive'ın kullanıcıları, son günlerde bu dosyaların görünüşe göre kaybolduğunu söylüyor. Bazıları aylarca sakladıkları dosyaların kaybolduğunu ve geri getirmenin açık bir yolu olmadığını bildiriyor.

Dosyalar hiçbir iz bırakmadan, neden kaybolduklarına ya da kurtarılabilir olup olmadıklarına dair herhangi bir işaret olmadan ortadan kaybolmuş izlenimi veriyor.

Sorun, Drive'da depolanan dosyalara erişmek için Mac ya da Windows'a yüklenebilen bir uygulama olan Masaüstü için Google Drive'a yapılan son güncellemeden kaynaklanıyor gibi görünüyor.

Son günlerde yüzlerce kişi, kullanıcıların yardım talep etmesine olanak tanıyan bir Google forumunda sorundan şikayet ediyor. Bu durumdan etkilenenlerin sayısının çok daha yüksek olması muhtemel.

Google, sorunun kaynağının net olmadığını belirtirken, bir çalışanı şirketin "masaüstü kullanıcıları için Drive'ın sınırlı bir alt kümesini etkileyen bir sorunla ilgili raporları araştırdığını" söyledi. Açıklamada şirketin "daha fazla güncelleme getireceği" belirtildi ancak henüz herhangi bir bilgi verilmedi.

Bununla birlikte Google Drive ekibinin bu temsilcisi, kullanıcıları Masaüstü için Drive uygulamasındaki "Hesap bağlantısını kes" düğmesine tıklamamaya çağırdı. Saitej adlı Google çalışanı, bunun kayıp dosyalarla ilgili daha fazla soruna neden olabileceğini öne sürdü.

Ancak bazıları, bu düğmeye basmanın uygulamayı sıfırlayabileceğini ve kayıp dosyaların bulunmasına yardımcı olabileceğini duyduklarını söyledi. Bu nedenle kullanıcılar istemeden de olsa soruna katkıda bulunduklarından korktuklarını dile getirdi.

Kullanıcılara ayrıca uygulama veri klasörünü silmemeleri söylendi ve eğer yer varsa bu klasörü sabit disklerine yedeklemeleri tavsiye edildi.

Independent Türkçe


Avrupa'daki tüketici dernekleri Meta'nın ücretli aboneliğini şikayet etti

(AA)
(AA)
TT

Avrupa'daki tüketici dernekleri Meta'nın ücretli aboneliğini şikayet etti

(AA)
(AA)

Çeşitli Avrupa ülkelerinden 45 tüketici derneğinin çatı kuruluşu olan Brüksel merkezli Avrupa Tüketici Birliği (BEUC), 19 üyesiyle Meta'nın haksız ödeme veya rıza modeline karşı resmi şikayette bulunduğunu açıkladı.

Açıklamada, Meta'nın AB'deki hizmetlerinde Facebook ve Instagram kullanıcılarının verilerinin şirket tarafından reklam amacıyla işlenmesine izin vermelerini ya da reklamsız hizmet için ödeme yapmalarını gerektiren değişiklikleri uygulamaya koyduğu hatırlatıldı.

Bu durumun kullanıcılar için adil olmayan bir seçim anlamına geldiğine dikkat çekilen açıklamada, Meta'nın AB tüketici kanununa aykırı hareket ettiği ve ücret uygulamasını durdurulması gerektiği ifade edildi.

Açıklamada, BEUC ve üyelerinin Meta'yı çeşitli yollarla haksız ticari uygulamalara giriştiği gerekçesiyle tüketiciyi koruma otoriteleri ağına şikayet ettiği, ayrıca Meta'nın AB veri koruma yasasını ihlal edip etmediğinin de incelendiği bildirdi.

Meta, Avrupa'daki kullanıcılara Facebook ve Instagram'a reklamsız erişim sağlamaları için aylık abonelik seçeneği sunmaya başlamıştı.

Şirket, kullanıcıların abone olmaları halinde bilgilerinin reklam için kullanılmayacağını, abonelik ücretinin internet üzerinden aylık 9,99 avro veya iOS ve Android mobil işletim sistemleri üzerinden de aylık 12,99 avro olacağını açıklamıştı.


Araştırmacılar, 6 gezegenin senkronize hareket ettiği bir güneş sistemi keşfetti

(AA)
(AA)
TT

Araştırmacılar, 6 gezegenin senkronize hareket ettiği bir güneş sistemi keşfetti

(AA)
(AA)

Astronomlar, milyarlarca yıldır dış etmenlere maruz kalmadan var olmayı başarabilmiş ve tamamıyla senkronize halde hareket eden bir güneş sistemi keşfetti.

Güneş sisteminin keşfi için NASA'nın Geçiş Halindeki Öte Gezegen Araştırma Uydusu (TESS) ve Avrupa Uzay Ajansı'nın CHEOPS Teleskobu kullanıldı.

Dünya'nın da içerisinde olduğu Samanyolu Galaksisinde yer alan bu güneş sistemi, gezegenimize 100 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor.

En içteki gezegen en yakın komşusunun her iki yörüngesine karşılık üç yörünge tamamlıyor.

Bu durumun ikinci ve üçüncü en yakın gezegenler ile üçüncü ve dördüncü en yakın gezegenler için de aynı olmasından dolayı gezegenlerin hepsi yörüngelerinde senkronize bir hareketle ilerliyor.

Araştırmacılar, gezegenlerin hiçbirinin sistemin güneşine yaşama elverişli bir uzaklıkta bulunmadığı için sistemde yaşam olmadığını tahmin ediyor.

Sistemin merkezinde bulunan HD 110067 adlı güneşin başka gezegenleri olabileceğini düşünen araştırmacılar, şimdiye kadar keşfedilmiş gezegenlerin güneş etrafındaki bir tam turlarının 9 ile 54 gün arasında değiştiğini aktardı.

Araştırmacılar, bizim güneş sistemimiz dahil tüm sistemlerin bu senkronize halde oluştuğunu ve sonrasında göktaşları gibi dış etmenler sonucu gezegenlerin hareketlerinin değiştiğini tahmin ederken, her 100 sistemden 1'inin senkronize hareketi koruduğunu kaydetti.

Araştırmanın yazarlarından Enric Palle, senkronize hareket eden yakşalık 50 güneş sisteminin keşfedildiğini ancak hiçbirinin HD 110067 kadar çok gezegeni olmadığını belirtti.

Keşif sonuçları ve araştırmanın detayları Nature dergisinde yayımlandı.


Bebeklerin doğmadan önce duyduğu seslerin, beyinlerini nasıl etkilediği araştırıldı

Bebekler doğumdan sonraki 9 ila 12 ay içinde basit hecelerden oluşan kelimeleri kullanmaya başlıyor (Unsplash)
Bebekler doğumdan sonraki 9 ila 12 ay içinde basit hecelerden oluşan kelimeleri kullanmaya başlıyor (Unsplash)
TT

Bebeklerin doğmadan önce duyduğu seslerin, beyinlerini nasıl etkilediği araştırıldı

Bebekler doğumdan sonraki 9 ila 12 ay içinde basit hecelerden oluşan kelimeleri kullanmaya başlıyor (Unsplash)
Bebekler doğumdan sonraki 9 ila 12 ay içinde basit hecelerden oluşan kelimeleri kullanmaya başlıyor (Unsplash)

Yeni bir araştırma, bebeklerin anne karnında dinlediği seslerin beyin gelişimine etki ettiğini doğruladı.

Bulgular, bebeklerin dil öğrenme sürecinin rahimdeyken başladığını gösteriyor. 

İtalya'daki Padua Üniversitesi'nden akademisyenlerin liderliğindeki araştırma ekibi, bebeklerin anne karnındayken çeşitli konuşma seslerine maruz kaldığında beyinlerinde belirli değişikliklerin meydana geldiğini gözlemledi. 

Hakemli bilimsel dergi Science Advances'ta yayımlanan araştırma makalesi, bebek beyinlerinin halihazırda annenin diline ve temel ritimlerine uyum sağladığını gösteriyor.

Makalede, "Bu sonuçlar, dil deneyiminin bebek beyninin işlevsel organizasyonunu doğumdan önce bile şekillendirdiğine dair bugüne kadarki en ikna edici kanıtı sağlıyor" ifadelerine yer verildi.

Çalışmaya, anneleri Fransızca konuşan, 1 ila 5 günlük 33 bebek dahil edildi. Bebeklere Altın Bukle ve Üç Ayıcık Masalı'nın İngilizce ve İspanyolca ses kayıtları dinletildi. En son da Fransızca ses dosyası çalındı.

Fransızca kayıt dinletilirken elektrotlar, bebeklerin beyinlerinde farklı bir aktivite tanımladı. Konuşmayı algılama ve işleme biçimiyle bağlantılı beyin dalgaları harekete geçmişti.

Bu da bebeklerin doğumdan hemen sonra, rahimdeyken duyduğu dili tanıyabildiği ve özümseyebildiğini gösteriyordu.

Bilim insanları halihazırda anne karnındaki bebeklerin 7. aydan itibaren dış sesleri duyabildiğini biliyordu.

Yeni araştırmada ayrıca, Fransızcayla etkinleşen bu beyin dalgalarının, konuşmanın doğal ritimleriyle ilişkili belirli bir frekansta olduğu görüldü.

Araştırmacılara göre bebekler, daha birkaç günlükken bile konuşmayı öğrenmeye başlayabilir.

Makalede, "Yenidoğan beyni, konuşma ve dilin verimli biçimde işlenmesi için halihazırda en uygun durumda" ifadelerine yer verildi:

Bu da insan bebeklerinin beklenmedik dil öğrenme yeteneklerinin temelini oluşturuyor olabilir.

Independent Türkçe


12 bin simülasyon yapıldı: Haydut yıldız, Dünya'nın sonunu getirebilir

Güneş Sistemi'nde halihazırda varlığı kanıtlanan 8 gezegen var. Ancak bazı bilim insanları, sistemin uzak noktalarında bir gezegen daha olabileceğini düşünüyor (NASA)
Güneş Sistemi'nde halihazırda varlığı kanıtlanan 8 gezegen var. Ancak bazı bilim insanları, sistemin uzak noktalarında bir gezegen daha olabileceğini düşünüyor (NASA)
TT

12 bin simülasyon yapıldı: Haydut yıldız, Dünya'nın sonunu getirebilir

Güneş Sistemi'nde halihazırda varlığı kanıtlanan 8 gezegen var. Ancak bazı bilim insanları, sistemin uzak noktalarında bir gezegen daha olabileceğini düşünüyor (NASA)
Güneş Sistemi'nde halihazırda varlığı kanıtlanan 8 gezegen var. Ancak bazı bilim insanları, sistemin uzak noktalarında bir gezegen daha olabileceğini düşünüyor (NASA)

Fransız gökbilimciler, başıboş bir yıldızın Güneş Sistemi'ne tehlikeli derecede yaklaşması durumunda Dünya'ya ne olacağını araştırdı.

Yıldızlar genellikle içinde yer aldıkları galaksilere kütleçekim kuvvetleri sayesinde bağlı kalıyor ve çevreleriyle uyum içinde hareket ediyor. Ancak bazen bu bağı bozulabiliyor. Örneğin bir yıldız süper kütleli bir kara deliğe çok yaklaşırsa uyumunu kaybederek uzayda başıboş dolaşmaya başlıyor.

Bu tür yıldızlara "haydut yıldız" adı veriliyor. Bilim insanlarına göre bir haydut yıldızın Güneş Sistemi'ne ve Dünya'ya tehlikeli derecede yaklaşması çok muhtemel bir hadise değil. Ancak küçük de olsa bir ihtimal var.

Bu ihtimal gerçeğe dönüşürse Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin uyum içinde hareket etmesini sağlayan kütleçekim bağları kırılabilir.

Monthly Notices of the Royal Astronomical Society adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan yeni bir araştırma makalesinde bu ihtimal ele alındı.

Araştırmacılar, bir haydut yıldızın Güneş Sistemi'nin 100 astronomik birim (AU / Dünya'nın Güneş'e uzaklığını temel alan uzunluk birimi) yakınına gelmesi halinde neler olacağını görmek istedi.

Gezegenlerin sistemde kalma şansı yüksek

Bu amaçla toplamda 12 bin simülasyon çalıştırıldı.

Makalede, "Bir yıldız Güneş'in 100 AU yakınından geçerse, sistemdeki 8 gezegenin tamamının yerinde kalma şansı hâlâ çok yüksek" ifadeleri yer aldı

Bulgulara göre bu ihtimal yüzde 95'in üzerinde.

Kıyamet senaryoları

Öte yandan simülasyondan çıkan daha olumsuz sonuçlar da oldu.

Söz konusu senaryolar, Merkür'ün en savunmasız gezegen olduğunu gösterdi. Birçok senaryoda gezegenin Güneş'le çarpışarak yok olduğu görüldü.

Diğer sonuçlar arasında Dünya'nın Venüs'le çarpışması, Uranüs ve Neptün'ün sistemden fırlatılması, yalnızca Dünya ve Jüpiter'in hayatta kalması veya yalnızca Jüpiter'in hayatta kalması ihtimalleri göze çarptı.

Simülasyonlar, 8 gezegenin tamamının sistemden çıkabileceğini de ortaya koydu.

Simülasyonların çoğunda 8 gezegenin tamamı sistemde kalsa da yörüngelerinde değişimler olabileceği tespit edildi.

Örneğin bazı gezegenler, Güneş'e bağlı kalmalarına rağmen Oort Bulutu'na kadar itildi. Oort Bulutu, Güneş Sistemi'ni küresel biçimde çepeçevre saran ve milyonlarca kuyrukluyıldızdan oluştuğu düşünülen küresel bir kuşak.

Araştırmacılar ayrıca gezegenlerin yok olmasıyla sonuçlanabilecek en muhtemel 10 sonucu da sıraladı:

1. Merkür Güneş'le çarpışacak (yüzde 2,54 olasılık).

2. Mars Güneş'le çarpışacak (yüzde 1,21).

3. Venüs başka bir gezegene çarpacak (yüzde 1,17).

4. Uranüs dışarı atılacak (yüzde 1,06).

5. Neptün dışarı atılacak (yüzde 0,81).

6. Merkür başka bir gezegene çarpacak (yüzde 0,80).

7. Dünya başka bir gezegene çarpacak (yüzde 0,48).

8. Satürn dışarı atılacak (yüzde 0,32).

9. Mars başka bir gezegene çarpacak (yüzde 0,27).

10. Dünya Güneş'le çarpışacak (yüzde 0,24).

Independent Türkçe


Deneyler sonuç verdi: "Mars'ın böceklere ihtiyacı var"

Britanya menşeli bezelyeler, Mars toprağıyla aynı özelliklere sahip kızıl toprakta filizlenebildi (Emmanuel Mendoza)
Britanya menşeli bezelyeler, Mars toprağıyla aynı özelliklere sahip kızıl toprakta filizlenebildi (Emmanuel Mendoza)
TT

Deneyler sonuç verdi: "Mars'ın böceklere ihtiyacı var"

Britanya menşeli bezelyeler, Mars toprağıyla aynı özelliklere sahip kızıl toprakta filizlenebildi (Emmanuel Mendoza)
Britanya menşeli bezelyeler, Mars toprağıyla aynı özelliklere sahip kızıl toprakta filizlenebildi (Emmanuel Mendoza)

ABD'li bilim insanları Mars koşullarının taklit edildiği bir ortamda ve Kızıl Gezegen'inkine çok benzeyen bir toprakta bezelye yetiştirmeyi başardı.

Texas A&M Üniversitesi'nde görev alan araştırma ekibi, bu deneyin gelecekte gerçekten Mars toprağında bitki yetiştirebilmek için önemli ipuçları sunduğu görüşünde.

Ekibe liderlik eden Emmanuel Mendoza'ya göre bezelyelerin filizlenmesini sağlayan en önemli şey "frass" adı verilen gübre oldu. Bu gübre siyah asker sineği larvalarının atıklarından oluşuyor.

Mendoza, deneyden elde edilen bulguların Mars'ta böceklere duyulacak ihtiyacı gözler önüne serdiğini vurguluyor.

Nitekim sadece bir parça arazi, bir miktar su ve Güneş ışığıyla tarım yapmak mümkün değil. Çeşitli canlı bileşenlere de ihtiyaç var. Kara asker sinekleri ve diğer böcekler, bu ekolojik sistemleri çalışır durumda tutuyor.

Bu yüzden bilim insanları, uzun süreli kalmak için Mars'a yapılacak bir yolculukta insanlara böceklerin de eşlik etmesi gerektiğini belirtiyor.

Larvalar Mars'ta ne yapacak?

Son 5-10 yılda bilim insanları nitrojen, potasyum, fosfor ve bakteriler açısından zengin bu atıkları gübre olarak kullanmaya başladı. Gübre, böceklerin vücutlarından gelen kitin ve diğer organik maddeleri de içeriyor.

Texas A&M Üniversitesi'nden böcek bilimi profesörü Jeffery Tomberlin, 25 yıl boyunca kara asker sinekleri üzerinde çalıştı. Bilim insanı yakın zamanda Mendoza'yla birlikte bir proje geliştirmeye başladı.

Mendoza, "Proje başlığı şuydu: Siyah asker sinekleri Dünya'yı besleyebilir ve onlardan daha fazlasına ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı:

O anda 'Peki, bunu uzay tarımına ilgimi geliştirmek için katalizör olarak kullanmamı ne engelleyebilir?' diye düşündüm.

Çok geçmeden siyah asker sineklerinin başrolde olduğu bir sistem fikri ortaya çıktı. Mars'a gidecek larvalar astronotların yiyecek atıklarını yiyebilir ve toprağı gübrelemek için küf üretebilir.

Aynı zamanda bu larvalar, astronotların ve yanlarında getirebildikleri hayvanların tüketebileceği protein kaynaklarına da dönüştürülebilir.

Mendoza, "İnsanların sinekleri beslediği, sineklerin bitki ve hayvanları beslediği, bitki ve hayvanların da insanları beslediği bir sisteminiz oluyor" diye konuştu.

O ve meslektaşları, gübrenin Mars toprağında işe yarayıp yaramayacağını görmek için bezelye deneyini tasarladı. Bezelyelerin filizlenmesi bu sistemin hayata geçirilmesi için de umut oldu.

Mendoza kısa süre önce Amerika Entomoloji Derneği konferansında deneyin sonuçlarını açıkladı. 

Ekip halihazırda tasarladıkları sistemi, Dünya'dan kontrol edilebilecek fiziksel bir mekanizmaya dönüştürmek için çalışıyor.

Independent Türkçe


2023'ün en iyi hoparlörleri

"Echo" (4. nesil)
"Echo" (4. nesil)
TT

2023'ün en iyi hoparlörleri

"Echo" (4. nesil)
"Echo" (4. nesil)

Çoğu ‘akıllı telefon’ kullanıcısının temel akıllı ev ekipmanlarını kontrol etmesine izin verir ancak akıllı bir hoparlör eklemek deneyimi bir sonraki seviyeye taşıyacaktır.

Akıllı hoparlörler

Akıllı hoparlörler ucuz ve çok yönlü cihazlar haline geldi. En sevdiğiniz melodileri ve podcast'leri dinlemenize ve uyumlu cihazlarınızı yalnızca sesinizi kullanarak kontrol etmenize olanak tanıyor. Dahası, akıllı hoparlörler size tek bir düğmeye tıklamanıza gerek kalmadan akıllı bir asistan aracılığıyla komutlar verme ve sorular sorma fırsatı sunuyor. Ancak bu işe girmeden önce doğru akıllı hoparlörü bulmanız gerekiyor.

Çok sayıda seçenek olması nedeniyle ilk başta zor gelebilir, ancak ilk ortaya çıktıkları günden bu yana akıllı hoparlörleri test eden ve deneyen CNET web sitesi, önemli avantajları göz önünde bulundurarak ses kalitesinden, aynı anda birden fazla amplifikatör kurma ve ayarlama kolaylığına kadar tüm tüketicilere uygun en iyi seçeneklerin bir listesini sizler için derledi;

 "Amazon Echo (4. nesil)":

- Şimdiye kadarki en iyi akıllı hoparlör.

Amazon, Alexa asistanı ve dördüncü nesil Echo hoparlörü (100 $) sayesinde akıllı hoparlör dünyasına liderlik ediyor.

Bu cihaz, Alexa akıllı özelliklerini harika bir hoparlör ve ayrı bir merkezi cihaza ihtiyaç duymadan Zigbee markalı ışıklara, kilitlere ve sensörlere bağlayabileceğiniz yerleşik bir Zigbee radyo ile birleştiriyor.

Evin dışındayken bile Echo’dan yararlanabilirsiniz. Buna ek olarak mikrofon kırılan camın sesini algılarsa veya duman tespit edilirse Alexa bildirim gönderiyor.

Ancak Echo’nun hak ettiği öncelik, şaşırtıcı ses kalitesi, saflığı, netliği ve "bas" üzerindeki yüksek kontrolünden kaynaklanıyor. Sonos Era 100 ve Echo Studio gibi daha iyi ses kalitesine sahip hoparlörler bulabilirsiniz, ancak dördüncü nesil Echo fiyat açısından en iyisi olmaya devam ediyor.

"Sonos Era 100" - ses kalitesi açısından en iyi akıllı hoparlör:

Bu cihaz, Bluetooth bağlantısına ek olarak Apple'ın AirPlay2 teknolojisini ve Sonos çok odalı sistemini içeriyor ve bu da onu bu kategorinin zirvesine çıkarıyor.

Bu cihazın bir dezavantajı var; kullanıcılarını "Google Akıllı Asistan" ve "Alexa" arasında seçim yapma özgürlüğünden mahrum bırakıyor, ancak bu sorun, akıllı ev sistemlerine bir "Nest Mini" hoparlör ünitesi ekleyerek Google Asistan’a bağlı kalmakta ısrar eden tüketiciler için çözülebilir.

Her durumda, Era 100 hoparlör Alexa hayranları için harika bir seçim olmaya devam ediyor

5t6h
"Homepod mini"

Diğer seçenekler

* "Apple HomePod Mini" - HomeKit kullanıcıları için en iyi akıllı hoparlör:

Apple'ın akıllı asistan Siri tarafından desteklenen küçük ses hoparlörü, 100 doları aşmayan fiyatı sayesinde Google'ın Nest Audio ve Amazon Echo gibi diğer öne çıkan seçeneklerle arasında gözle görülür bir fark yarattı ve hoparlörler kategorisinde en ucuz olanı olarak öne çıkıyor.

Cihaz kullanıcılarına; dahili telefon, ses kontrolü ve stereo eşleştirme gibi dikkat çekici avantajlar sunarak alanındaki en pratik cihaz olma özelliğini taşıyor. Kısaca; HomePod Mini harika bir görünüm ve muhteşem bir ses vaat ediyor.

Ancak "Siri" ve HomePod Mini’nin "Home Kit" ile uyumlu cihazlarla sınırlı olduğunu unutmamalıyız.

"HomeKit" ile uyumlu çok az akıllı ev cihazı var ve "Google Assistant" veya "Alexa" ile uyumlu olanlardan çok daha azı, ancak bu yılın sonunda Matter’ın girişiyle bu durum değişecek. Apple ve Siri ürünlerini seviyorsanız ve HomeKit akıllı ev platformunu tercih ediyorsanız, Apple'ın küçük akıllı hoparlörünü seveceğinize şüphe yok.

Son olarak; bu hoparlörü eklemenin iPhone, Apple TV ve orijinal HomePod kullanıcılarının verebileceği en iyi karar olduğuna söz veriyoruz.