Irak’ta diyalog çağrıları ‘savaşçıların inatçılığı’ ile karşı karşıya

Siyasi kriz, yaşanan güvenlik gerginliği ile daha da derinleşti.

Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye geçen hafta baskın düzenlemeye çalışan eylemciler ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. (EPA)
Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye geçen hafta baskın düzenlemeye çalışan eylemciler ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. (EPA)
TT

Irak’ta diyalog çağrıları ‘savaşçıların inatçılığı’ ile karşı karşıya

Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye geçen hafta baskın düzenlemeye çalışan eylemciler ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. (EPA)
Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye geçen hafta baskın düzenlemeye çalışan eylemciler ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. (EPA)

Irak’ta çatışan siyasi güçler ve bloklar, kendi aralarında ‘inatçılıklarını’ sürdürürken diyalog çağrıları da devam ediyor.
Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed el-Halbusi, eski muhalifleri (Koordinasyon Çerçevesi güçleri) kendisine oy vermeye zorlarken oylamadan sonra tüm karşıtlar arasında yaklaşmakta olan diyalog için yeni bir temel olarak Bağdat Belgesi’ni ortaya koydu. Halbusi’ye oy verilmesi ve belge, Sadr Hareketi hariç Irak siyasi güçlerinin, iki ayı aşkın bir aradan sonra ilk görevi meclis oturumu yapmak olan ‘Devlet Yönetimi Koalisyonu’ adlı yeni bir siyasi oluşum ilan etmelerinin ardından yayınlandı. Oturum günü patlak veren gösteriler ve ardından parlamento binasına roket ve topçu ateşi açılması, oturumu durduramasa da görüşmeden sonra yaşananlar, Devlet Yönetimi Koalisyonu’nun takip etmek istediği bir yol değildi.
Oturum, Koordinasyon Çerçevesi’ndeki aynı güçlerin oylarıyla Sünni Egemenlik İttifakı ve lideri Muhammed el-Halbusi lehine sonuçlandı. Ayrıca sonuçlar, bağımsız milletvekillerinin ve parlamentoda birinci başkan yardımcısı seçilen milletvekili Muhsin el-Mandalavi lehine de gelişti. Mandalavi’nin seçim süreci, Sadr’ın geri çekilmesi sonrasında çoğunluk haline gelen ve Koordinasyon Çerçevesi güçleri tarafından sarf edilen bir girişim gibi görünüyor. Öyle ki Koordinasyon Çerçevesi, çok sayıda güçten (Kanun Devleti, el-Fetih, Asaib Ehlil Hak, Hikmet Akımı, Zafer, Ata, Sened İttifakı) oluşan koalisyon içerisindeki 40’a yakın bağımsız milletvekilinin geri çekilmesini amaçlıyor gibi görünüyor. Bu güçler, Sadr’ın yokluğunda kurmayı düşündükleri hükümete bağımsızların katılımını sağladı. Bilgi sahibi siyasi bir kaynağın Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre Koordinasyon Çerçevesi, yalnızca hükümeti yönetmeye değil, aynı zamanda iki Kürt parti olan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile pazarlık yaptıktan sonra bir cumhurbaşkanı seçmeye hak kazanan çoğunluğa da yaklaşmak üzere.
Kaynak açıklamasında şunları söyledi:
“İki Kürt partisi, iki farklı parçasıyla (Egemenlik ve Azm İttifakları) Koordinasyon Çerçevesi ile Devlet Yönetimi Koalisyonu’na ve Sünni ittifakına dahil olsalar da aralarında hala farklar var ve bunların çözüleceğine dair yakın işaretler yok. Sünni bileşenin bakanlıkları, heyetler ve diğer pozisyonlar kendi aralarında ve parlamenter temsile göre bölündüğü sürece Sünnilerin ittifaklarıyla birlikte hükümete katılmak dışında başka bir şeye ihtiyaçları bulunmuyor. Kürtlerin sorunu, cumhurbaşkanlığı için tek bir aday üzerinde anlaşamamalarıdır. Bu nedenle Şii Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin hâkim olduğu Devlet Yönetimi Koalisyonu’na girişleri, iki Kürt partisinin her biri için farklı bir hedef bağlamında geliyor.”
Mesud Barzani liderliğindeki KDP, bir kaynağa ‘KYB adayı Berhem Salih’in çekilmesi karşılığında Cumhurbaşkanı adayı Riber Ahmed’den vazgeçmeye hazır olduğu’ yönünde çeşitli mesajlar gönderdi. Ancak aktarılana göre KDP, Devlet Yönetim Koalisyonu’nun ilan edilmesinden bir gün sonra yeniden adayına bağlılığını dile getirdi. Bilgi sahibi bir kaynak, KDP’nin tavrındaki değişimi şu ifadelerle açıkladı:
“Parti, Bafel Talabani başkanlığındaki KYB’nin son dönemde kendisi için güvenilir bir müttefik olduğunu kabul etmediği Koordinasyon Çerçevesi içerisindeki koşullara güveniyor. Ancak şu an KYB ve lideri Bafel Talabani tarafından aday gösterilen Salih’e yakın olan Barzani’nin adayını geri çekmesi karşılığında Ulusal Birlik'e adayını geri çekmesi için baskı yapıyor.’
Bu çerçevede sürece dair bilgi sahibi bir diğer kaynak da şunları aktardı:
 “KDP, Sadr’ın önünü kesmek için ne pahasına olursa olsun bir hükümet kurmak isteyen Koordinasyon Çerçevesi güçleri arasındaki anlaşmazlıklara bel bağladı. Bağımsızlara parlamento birinci başkan yardımcılığının verilmesinden sonra gözü, artık KYB’nin iki katı sandalyeye sahip KDP’de. Bu, cumhurbaşkanlığı seçim oturumu için yeterli çoğunluk elde etmesini kolaylaştırıyor. Bu girişimlere rağmen Başbakan Mustafa el-Kazimi’nin üç tura sponsor olduğu siyasi diyalog, meclis başkanı Muhammed el-Halbusi’nin Bağdat Belgesi’ni yayınlamasından sonra durdu. Bu durum, Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr’ın kendisiyle yapılan hiçbir diyalog veya görüşme çağrısına yanıt vermediği anlamına geliyor. Siyasi gözlemcilerin bakış açısına göre Sadr’ın tavrı, özellikle seçimlerin galibi olmasına rağmen geçen haziran ayında milletvekillerini parlamentodan geri çekmesiyle, beyan ettiği tavırla çelişiyor.”
Aynı şekilde bu tavır, Yeşil Bölge olayları sırasında baş gösteren gergin atmosferde de somutlaştı. Bu atmosfer, oturma eyleminin sona ermesi sonrasında kalıcı bir geri çekilme çağrısında bulunduğu onlarca üyesinin ölmesine yol açtı. Sadr geri çekilmeye karar vermiş gibi görünürken, daha sonra yaşananlara göre Sadr Hareketi’ne de geçen Ekim Gösterileri’nin dalgasını sürmeye çalışma suçlamaları yöneltildi. Yani milletvekillerini geri çekme kararından pişmanlık duymuş olabilecek Sadr, adayı Muhammed Şiya es-Sudani ile bir Koordinasyon Çerçevesi hükümetinin kurulmasına izin vermemeye kararlı. Başta Basra ve Dikar illerinde olmak üzere Irak caddesine gölge düşüren artan güvenlik gerilimi de dahil olmak üzere bunun kanıtları oldukça fazla.



Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
TT

Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)

Yemen’in doğu vilayetleri, özellikle Hadramut, meşruiyet bloğu içindeki güç ilişkilerinin yeniden tanımlandığı kırılgan bir sürece girmiş durumda. Güney Geçiş Konseyi’nin sahada tek taraflı askeri tırmanışa yönelmesi, bölgesel ve uluslararası çevrelerde ciddi itirazlara yol açarken, gerilimi daha da bir boyuta taşıyor. Gözlemcilere göre bu tablo, silah zoruyla fiili durum dayatma girişimlerine kapı aralanmayacağını açık biçimde ortaya koyuyor.

Uzmanlara göre yaşananlar, ne Yemen’deki meşru yönetim ne de onu destekleyen aktörler açısından göz ardı edilebilecek yerel bir ayrıntı. Aksine bu süreç; Güney’in iç dengeleri, Husilerle yürütülen savaşın seyri ve bölgesel barış seçeneklerinin kesiştiği çok boyutlu bir siyasi ve güvenlik sınavı niteliği taşıyor.

Şu ana kadar Geçiş Konseyi’nin tutumu, doğrudan meydan okumadan ziyade baskı altında manevra arayışı olarak değerlendiriliyor. Son açıklamalarda kullanılan ve siyasi gerekçelerle askeri hamleleri bir arada sunan, “koordinasyon” ve “endişeleri anlama” vurgusu yapan dil, manevra alanının hızla daraldığının farkında olunduğuna işaret ediyor. Ancak bu aşamada doğru kararın verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Öte yandan, Yemen’de “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”na liderlik eden Suudi Arabistan’ın uyarılarının geçici ya da yoruma açık olmadığına dikkat çekiliyor. Söz konusu uyarılar, siyasi ikaz seviyesinden sahadaki caydırıcı mesaja evrilerek Hadramut’ta düzenlenen hava saldırısıyla somutlaştı.

Bu ton değişikliği, Hadramut ve Mehri’nin iç çatışma sahasına dönüşmesine ya da kısmi projelerin silah zoruyla dayatılmasına izin verilmeyeceğine dair açık bir karar anlamına geliyor.

sdf
Güney Geçiş Konseyi mensupları, liderleri Aidarus ez-Zübeydi’nin fotoğrafını taşıyor. (EPA)

Gözlemciler, Geçiş Konseyi ve ona yakın çevrelerin bu mesajların görmezden gelinmesinin, Yemen dosyasındaki en ağır bölgesel aktör olan Suudi Arabistan’la doğrudan bir çatışmaya yol açacağını bildiğini ifade ediyor. Böyle bir çatışmanın ise konseyin ne siyasi ne de askeri olarak taşıyabileceği bir maliyeti olmadığı belirtiliyor.

Bu nedenle Yemenli uzmanlar, Geçiş Konseyi’ne uyarıları ciddiyetle ele alması ve zaman kazanma taktiğine bel bağlamaması çağrısında bulunuyor. Aksi halde konsey, son yıllarda elde ettiği sınırlı kazanımları koruma şansını yitirebilir. Zorla geri adım atılması durumunda ise bu, destekçileri açısından telafisi güç, ağır bir yenilgi anlamına gelecek.

Hesapsız bir çıkmaz

Yemenli gözlemcilere göre Geçiş Konseyi, kendisini hesapsız bir çıkmaza sürükledi. Son hamleler; “güney davasını koruma”, “halk taleplerine cevap verme”, kaçakçılık yollarını kesme, Husilere giden ikmal hatlarını engelleme ve terörle mücadele gibi gerekçelerle pazarlanmıştı. Ancak Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman’ın verdiği mesajlar, bu söylemlerin yeterli olmadığını açık biçimde ortaya koydu.

Uzmanlar, konseyin Hadramut ve Mehri’ye sevk edilen güçlerini acilen geri çekmesi hâlinde, yaşanan krizin en az kayıpla aşılabileceğini belirtiyor.

sdfvgh
Aden’de Güney Geçiş Konseyi güçlerine mensup unsurlar. (EPA)

Diğer yandan mevcut veriler, Geçiş Konseyi’nin Hadramut ve Mehri’de kalıcı bir varlık tesis etme kapasitesine sahip olmadığını gösteriyor. Bunun başlıca nedeni, özellikle Hadramut’ta silahlı dış güçlere karşı son derece hassas olan toplumsal ve kabilesel yapının geniş çaplı muhalefetinden kaynaklanıyor.

Ayrıca karar mekanizması belirli bölgelerden gelen sınırlı bir kadronun elinde olan konsey, güvenlik dengelerini değiştirecek bir adım için gerekli olan bölgesel siyasi desteği de yitirmiş durumda. Uluslararası toplumun fiili durumun zorla değiştirilmesine karşı net tutumu ve resmi kurumların birliğine verdiği destek de bu tabloyu pekiştiriyor.

Bu nedenle analistlere göre en olası ve en az maliyetli senaryo, “yeniden konuşlanma” ya da “güvenlik düzenlemeleri” gibi teknik adlar altında düzenli bir geri çekilme.

Aksi yönde bir tercih, yani tırmanışın sürdürülmesi hâlinde, Geçiş Konseyi çok katmanlı ve ağır bedellerle karşı karşıya kalacak. Siyasi düzeyde, meşru yönetimdeki ortaklık görüntüsü tamamen ortadan kalkacak ve konsey, bölgesel ve uluslararası söylemde istikrarı bozan bir aktör olarak tanımlanmaya başlanacak. Bu sürecin uluslararası yaptırımlara kadar uzanabileceği ifade ediliyor.

Askeri alanda ise “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”nun açıklamaları, Yemen’in doğusunda silah zoruyla fiili durum oluşturulmasına izin verilmeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Yeni bir tırmanış, doğrudan caydırıcı müdahalelerle karşılanabilir ve bu da telafisi zor saha kayıpları anlamına gelir.

Toplumsal açıdan bakıldığında da Hadramut ve Mahra, Geçiş Konseyi için doğal bir taban oluşturmuyor. Gerilimin sürmesi, konsey ile geniş güneyli kesimler arasındaki mesafeyi derinleştirecek ve güney meselesini birleştirici bir çatı olmaktan çıkarıp bölücü bir projeye dönüştürecek.

Analistlere göre en tehlikeli kayıp ise güney davasının özünün tahrip edilmesi. Davanın, müzakereyle çözülebilecek adil bir siyasi mesele olmaktan çıkarılarak militarizm, ihlaller ve zor yoluyla dayatma ile anılır hâle gelmesi, uzun vadede onarılması zor bir hasar doğurabilir. Oysa meşru yönetim çatısı altındaki Yemenli güçlerin ve Suudi Arabistan’ın desteklediği yaklaşım, sorunun siyasi müzakere yoluyla çözülmesini öngörüyor.

İhlallerin yükü

Hadramut’ta belgelenen ihlaller, tırmanış sürecinde kritik bir kırılma noktası oluşturuyor. Baskınlar, keyfi gözaltılar, zorla kaybetmeler ve yerleşim alanlarının kuşatılması, yalnızca güvenlik tedbirleri olarak değil, sistematik bir baskı modeli olarak değerlendiriliyor.

Güvenilir insan hakları raporlarına göre son günlerde sivillerin evlerine baskınlar düzenlendi, keyfi tutuklamalar ve zorla kaybetmeler yaşandı, Humum kabilesine bağlı bölgeler askeri kuşatma altına alındı, hastaların hareketi engellendi ve kamu ile özel mülklere el konuldu. Bu uygulamalar, Geçiş Konseyi’nin yalnızca ahlaki konumunu zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda ileride kullanılabilecek ciddi bir hukuki ve siyasi dosya oluşturuyor.

c
Güney Geçiş Konseyi, Hadramut ve Mahra’da tek taraflı askeri tırmanışa gitti. (EPA)

Tüm bu gelişmeler ışığında, yaşananların Güney Geçiş Konseyi için bir “siyasi olgunluk sınavı” olduğu değerlendiriliyor. Konsey, yerel, Suudi ve uluslararası mesajları doğru okuyup siyasi sürece dönerek zararını sınırlayabilir ya da tırmanışta ısrar ederek telafisi güç siyasi, askeri ve hukuki bedeller ödeyebilir.

Uzmanlara göre mevcut an, maceraya yer bırakmıyor. Bu anı yanlış okuyan, bedelini tek başına ödeyecek.


Şam'ın Mezze bölgesi civarında bir patlama sesi duyuldu

Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Şam'ın Mezze bölgesi civarında bir patlama sesi duyuldu

Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Resmi Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), bugün Şam'ın Mezze bölgesi yakınlarında bir patlama sesi duyulduğunu ve patlamanın niteliğinin araştırıldığını bildirdi.


Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
TT

Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Libya’nın başkenti Trablus, Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) karşı öfkeli protestoların yeniden alevlenmesiyle bir kez daha gergin bir gece yaşadı. Protestolara, ‘Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birlikler’ olarak bilinen grupların da destek vermesiyle talepler, hükümetin görevden alınması çağrısının ötesine geçerek, yıllardır siyasi bölünmüşlük altında bulunan ülkedeki tüm ‘siyasi oluşumların’ düşürülmesi isteğine dönüştü.

Görgü tanıkları ve yerel medya kaynaklarına göre, cumartesi akşamı Trablus’ta Abdulhamid Dibeybe hükümetini protesto eden göstericiler otoyolu ve sahil yolunu kapattı. Başkentin merkezinde lastikler ateşe verilirken, birçok mahallede gece saatlerinde düzenlenen gösterilerde yolsuzluğun yaygınlaşması, hizmetlerdeki aksaklıklar ve yaşam koşullarındaki kötüleşme protesto edildi.

Libyalı diplomat Muhammed Halife el-Akrut, yolların kesildiği, lastiklerin yakıldığı, trafik akışında ciddi aksamalar yaşandığı ve yoğun sıkışıklık nedeniyle çok sayıda aracın birbirine çarptığı bir tabloya dikkat çekti.

Trablus’ta cuma günü düzenlenen benzer gösterilerin ardından protestolar ikinci gününe girerken, Misrata ve Zaviye kentlerinde de eş zamanlı eylemler yapıldı. Göstericiler, ekonomi, hizmet ve güvenlik koşullarındaki kötüleşmeyi protesto ederek geçiş sürecinin sona erdirilmesini talep etti.

Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, ‘halk ayaklanması’ olarak niteledikleri eylemlere tam destek verdiklerini açıkladı. Açıklamada, ‘ülkenin çektiği acılardan sorumlu tüm siyasi oluşumların devrilmesi’ çağrısı yapılırken, Libyalılar sokağa çıkmaya davet edildi. Ayrıca Misrata’daki askeri kurumlara, protestocuların yanında yer alma çağrısında bulunuldu.

Açıklamada geçen ‘siyasi oluşumlar’ ifadesinin, Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi’nin (DYK) yanı sıra Trablus’taki UBH ve ülkenin doğusunda parlamento tarafından görevlendirilen hükümeti de kapsadığı değerlendiriliyor.

Devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, yayımladıkları bir başka açıklamada, Libya Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam Zubi ile aralarına mesafe koyarak, kendilerini temsil etmediğini ve ‘devrimcilerin haklarını savunma’ konusunda kayda değer bir rol üstlenmediğini belirtti. Ayrıca, geçtiğimiz salı günü Türkiye’nin başkenti Ankara’dan havalandıktan kısa süre sonra düşen ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bazı askeri yetkililerin hayatını kaybettiği uçak kazasına ilişkin tutumunu eleştirerek sessiz kalmasını kınadı.

Açıklamada, UBH’nin olaya ilişkin resmi bir taziye mesajı ya da kazanın koşullarını açıklayan bir basın toplantısı düzenlememesi ‘zayıf’ bir tutum olarak nitelendirildi; bunun askeri kuruma ve devrimcilerin fedakârlıklarına bir hakaret olduğu savunuldu.

Misrata Devrimci Tugayları, Libya’nın batısındaki en büyük ve en güçlü örgütlü askeri güçler arasında yer alıyor. Bu yapı, 17 Şubat 2011 devrimi sırasında ortaya çıkmasının ardından, özellikle Misrata, Sirte ve Trablus cephelerinde yürüttüğü operasyonlarla eski lider Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinde kilit rol oynamıştı.

zxscdfrgt
Bingazi'deki Libya Temsilciler Meclisi (TM) oturumundan (TM Medya Ofisi)

Bu oluşumlar, izleyen yıllar boyunca savaşçı örgütlenmeleri, silahlanmaları ve geniş toplumsal tabanlarına dayanarak Misrata’da ve kent dışında kayda değer bir askerî nüfuzu elinde tutmayı sürdürdü. Ayrıca devletin çeşitli askeri kilit noktalarında da varlık gösterdiler.

Öte yandan ülkenin batısındaki el-Esabia kentinde esrarengiz yangınlar yeniden çıktı. Kentte yaklaşık üç eş zamanlı yangın meydana gelirken, 19 Şubat’ta yaşanan ve onlarca, hatta yüzlerce evin yanmasına yol açtığı belirtilen yangınlar zinciri yeniden gündeme geldi.

El-Esabia Belediyesi, sınırlı imkânlar nedeniyle ekiplerin kapasitesini artırmak amacıyla ek bir itfaiye aracı ve bir ambulans tahsis edilmesi çağrısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın Libya resmi haber ajansı LANA’dan aktardığına göre el-Esabia Belediyesi Basın Ofisi Müdürü Sıddık el-Mukattef, yetkili kurumlara acil destek çağrısı yaptı.

El-Mukattef, yangınların nedenlerinin ‘halen bilinmediğini’ belirterek, özellikle şubat ayından bu yana mayısta verilen kısa bir aranın ardından olayların tekrar etmesi nedeniyle takibin artırılması ve halkın korunmasına yönelik önlemler alınması çağrısında bulundu.

Ülkenin doğusunda ise Bingazi’de pazartesi ve salı günleri yapılması planlanan TM oturumunun gündemine ilişkin sessizlik hâkim. Oturumda üç ana dosyanın ele alınmasının beklendiği belirtiliyor. Bunlar arasında Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayih’in idari atamalara ilişkin adaylıklarının onaylanması, Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) maaş çizelgesinde değişikliğe gidilmesi ve TM için yeni bir yönetim yapısının yeniden seçilmesi yer alıyor.