77. Birleşmiş Milletler Genel Kurul görüşmelerinin rahatsız edici açılışı

Görüşmelere karamsar bir hava hakim olurken BM Genel Sekreteri ve gelişmekte olan ülkeler tarafından yapılan şok edici açıklamalar, uluslararası toplumun adaletsizliğine duydukları öfkeyi ortaya koydu

77. BM Genel Kurul görüşmelerinin açılışından bir kare (AFP)
77. BM Genel Kurul görüşmelerinin açılışından bir kare (AFP)
TT

77. Birleşmiş Milletler Genel Kurul görüşmelerinin rahatsız edici açılışı

77. BM Genel Kurul görüşmelerinin açılışından bir kare (AFP)
77. BM Genel Kurul görüşmelerinin açılışından bir kare (AFP)

Nebil Fehmi
Her yıl gerçekleşen ve 190'dan fazla ülkenin çeşitli çıkarlarla ve önceliklerle ilgili konuştuğu bir platform olan Birleşmiş Milletler Genel Kurul görüşmelerinin 77’ncisinin açılışıyla birlikte New York'a sonbaharda siyasi bir hava hakim oldu. Ancak üye ülkeler arasındaki ortak endişe kaynakları ve karamsarlığa aralarındaki karşılıklı suçlamaların eşlik etmesi bu yıl ki görüşmeleri diğerlerinden ayırdı.
Soğuk Savaş'ın sona ermesinden ve hatta 1960'larda Miami yakınlarında füzelerin konuşlandırılmasıyla ilgili ABD-Sovyet-Küba krizi çerçevesinde dönemin Sovyetler Birliği lideri Kruşçev'in Genel Kurul sırasında ayakkabısıyla masaya vurmasından bu yana ABD'nin Vietnam'a müdahalesinin ardından Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) yaşanan sıcak tartışmalar gibi gördüklerimize benzemeyen, büyük güçler arasında sert taşlamalara tanık olduk.
Bu yıl orta ve daha küçük ülkeler, öfkelerini ve karamsarlıkları bol bol ifade ettiler. Uluslararası hukuka saygı gösterilmemesi ve uluslararası barışı koruyan kurumların bölgesel çatışmaların çözümünde rollerini oynayamamasından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Her şeyden önce, gelişmiş sanayi ülkelerinin, refahlarının kaynağı olan ekonomilerini inşa etmedeki aşırılıklarının sonucunu ve yansımalarını dikkate almadıklarından başta uluslararası ekonomik sistem olmak üzere dünyanın geri kalanına ve iklim değişikliği sorununa bir takım yansımaları olacak olan kıtalara ve denizlere yayılan küresel sorunlarla başa çıkılması konusundaki adaletsizlikten duydukları memnuniyetsizliği belirttiler.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ölümcül kitle imha silahlarının kullanılması tehdidi de dahil olmak üzere, büyük ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların ve çatışmaların artmasından dolayı dünyanın karşı karşıya olduğu tehlikeler konusunda uyardığı şok edici açıklamalar yaptı. Guterres, çatışmaların küresel ekonomi ve özellikle az gelişmiş bölgelerde gerekli gıda ve ilaç güvenliği üzerindeki yansımalarını vurgularken iklim denkleminin, dünyayı hayatta kalma arasındaki uçurumun kenarına getiren bir kavşakta olduğunu söyledi.
Herkes, çağdaş uluslararası siyasi ve ekonomik sistem kurumlarının değiştirilmesi ve reform edilmesi çağrısında bulunurken ABD ve Rusya bile BMGK’ya daha fazla ülkenin üye olmasını talep ettiler. Ancak bunun, aralarındaki krizler şiddetlendiğinde ülkeleri kendi taraflarına çekme çabası çerçevesinde yaptıkları ve zaman zaman yenilenen bir çağrı olduğu biliniyor.
Ukrayna'da yaşanan gelişmeler ve büyük güçler arasındaki doğrudan tehditler olmadan geçen onlarca yılın ardından nükleer silah kullanımına yönelik aralarında artan tehditler başta olmak üzere çeşitli konuların bir sonucu olarak BM Genel Kurul görüşmelerine yoğun bir endişe atmosferi hakim oldu. Bu konuda Batı diplomasisinin Sovyet diplomasisinden daha güçlü görünmesi dikkati çekti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov liderliğindeki Rus diplomatlar, çoğu kez bireysel olarak birçok vesileyle boykota başvursalar da bu onları daha zayıf bir konumda gösterdi. Ancak bu, uluslararası toplumun Batı'nın ya da ABD'nin yanında olduğu anlamına gelmiyor. Batılı ve kapitalist ülkelerin uluslararası sistemi adaletsiz ya da adil bir şekilde yönetme eğilimlerine dair yapılan eleştirilerin çoğu, onları standartların uygulanmasında açgözlü ve ikiyüzlü olmakla suçladılar.
Bölgemiz Orta Doğu’dan verilen mesajlarda da karamsarlık ve endişe hakimdi. Bu mesajların başında, İsrail işgali altındaki Filistin halkının maruz kaldığı adaletsizliğin boyutunu ve uluslararası toplumun meşru özlemlerini ve haklarını savunmalarında Filistinlileri desteklememesinden duydukları hayal kırıklığını onunla iş birliğini ve idari istişareyi durduracağını belirterek vurgulamaya çalışan Filistin Devlet Başkan Mahmud Abbas'ın konuşması vardı. İsrail Başbakanı'nın sadece iki devletli çözüme atıfta bulunmasının, merkez sağcı Savunma Bakanının, Başbakan ile aynı fikirde olmadığını ve yakın gelecekte iki devletli bir çözüme ulaşılmasını beklemediğini açıklamasına itmesi dikkat çekiciydi. Bu durum, Arap-İsrail çatışmasını çözme şansına ilişkin hayal kırıklığını ve endişeyi artırdı. İsrail’de seçimlerden sonra hükümet kurma görevi merkez sağa verilse bile bu görevin aşırı sağcı partilere emanet edilmesi için güçlü fırsatlar olduğunu unutmayın.
Bazı Arap yetkili ise konuşmalarında, dış ilişkilerde uluslararası hukuka saygı gösterilmesi ve uluslararası işlemlerde adaletin sağlanması gerektiği gibi çeşitli ortak konulara ve taleplere değindiler.  Bu konular ve talepler, iklim değişikliğiyle mücadeleden dünyanın çeşitli ülkelerine sağlık, sosyal ve gıda hizmetleri sağlamak gibi adımlar atılarak bölgesel çatışmaları çözmeye kadar uzanıyordu. Bu, su kıtlığı sorunları yaşayan ve iklim değişikliğinden olumsuz etkilenecek olan ve dünyanın geri kalanıyla birlikte Kovid-19 salgınına maruz kalan bir bölgeye mantıklı bir yanıt niteliğinde olacak.
Genel Kurul görüşmelerini ilk haftalarından itibaren sürdürdüğüm yakın takibimden, dünyanın büyük bir endişe ve kargaşa döneminden geçtiği, siyasi gerilimin aşırıya kaçılmaması ve en iyi koşullarda bir silahlanma yarışına ve benzersiz bir uluslararası ve bölgesel askerileşmeye yol açmaması için acilen kontrol altına alınması gereken tehlikeli aşamalara ulaştığı, hatta geçtiğimiz yüzyılın ortalarından beri kullanılmayan silahların kullanılmasına bile yol açabileceği sonucuna vardım.
Bununla birlikte sanayileşmiş ve çatışan ülkelerin ya da son olayların yansımalarından etkilenenlerin, uluslararası toplum pahasına olsa dahi daha fazla tecride yönelme ve çıkarlarını tercih etme eğiliminde olduklarını hissettim. Bu durum, küresel sorunlarla mücadele ederken adil uluslararası iş birliği fırsatlarını sınırlayacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin, Uluslararası sistemin ve kurumlarının adaletsizliğine ve özellikle gelişmiş ülkeler BM tüzüğüne uygun olarak yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için sanayileşmiş ülkelerin uygulamalarına yönelik öfkesi artık daha belirgindi. Bu yüzden görüşmelere olumlu katılımın artmasını ve ekonomik ve sosyal fedakârlıklar yapılmasını beklemiyorum.  Uluslararası kuruluşlar, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hedeflerini desteklemezken iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele bağlamında yıllık 100 milyar dolar tasarruf etmek gibi belirtilen hedeflere de ulaşılamadı.
Dolayısıyla uluslararası sistemin gerilimlerin artacağı zor bir dönemden geçeceğini düşünüyorum. Batı'nın gelişimindeki yavaşlığı, Rusya ve Çin'in Batı liderliğinin sürmesine karşı olmaları ve gelişmekte olan ülkelerin sorumluluklardaki ve görevlerdeki adaletsizlikten dolayı ulusal öncelikleri pahasına ifade ettikleri memnuniyetsizlik nedeniyle ülkeler arasında daha az iş birliği var.
Dümeni güvenli bir limana kırabilecek büyük bir gücün ya da uluslararası bir kurumun olmamasıyla birlikte uluslararası arenada karanlık ve kasvetli bir atmosfer hakim ve uluslararası toplumu çok geç olmadan sorumluluklarını üstleneceğini umduğumuz zorlu ve tehlikeli bir takım göstergeler var.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevirisi yapılmıştır.



Suudi Arabistan ve ABD savunma bakanları bölgesel gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)
TT

Suudi Arabistan ve ABD savunma bakanları bölgesel gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth, dün yaptıkları görüşmede, bölgesel gelişmeleri ve bunlara yönelik çözüm çabalarını ele aldı. Görüşmede, iki ülkenin bölge ve dünyada güvenlik ve istikrarı destekleme vizyonu da ele alındı. Bu gelişme, Prens Halid bin Selman ile Dışişleri Bakanı Hegseth arasında gerçekleşen telefon görüşmesi sırasında gerçekleşti. Görüşmede Suudi Arabistan-ABD ilişkileri, savunma sektöründe iş birliği olanakları ve karşılıklı ilgi duyulan konular gözden geçirildi.

Pentagon sözcüsü Sean Parnell yaptığı açıklamada, iki bakanın "ABD'nin Husilerin kapasitesini azaltma ve Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğünü koruma amaçlı operasyonlarındaki ilerleme de dahil olmak üzere bölgesel güvenlik durumu hakkında görüş alışverişinde bulunduğunu" belirtti.

Açıklamada, iki tarafın ayrıca "ABD-Suudi Arabistan savunma işlerindeki ortaklığını genişletme fırsatlarını ele aldığı ve yakın iletişimi sürdürme konusunda mutabık kaldığı" ifade edildi.