Dibeybe hükümeti Türkiye ile yapılan anlaşmaları savundu

Ankara, Yunanistan’ın ve AB’nin açıklamalarının kendisi açısından bir önemi olmadığını vurguladı.

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Türk heyetiyle Trablus'ta bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Türk heyetiyle Trablus'ta bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)
TT

Dibeybe hükümeti Türkiye ile yapılan anlaşmaları savundu

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Türk heyetiyle Trablus'ta bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Türk heyetiyle Trablus'ta bir araya geldi. (Başkanlık Konseyi)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Libya’daki geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe, Türkiye ile imzalanan tartışmalı anlaşmaları savundu. Dibeybe, bu anlaşmaların, ‘Libya halkının yüksek çıkarlarına’ hizmet ettiğini belirtirken dost ülke Türkiye’den gelen heyeti ağırlamaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Diğer yandan Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi söz konusu anlaşmalara dair yorum yapmaktan kaçınarak Trablus'ta Türk heyetiyle yaptığı görüşmede, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yoluyla Libya'daki siyasi süreci ilerletmenin yollarını ele aldıklarını belirtti. Ülkede istikrar ve barışı sağlamak için Libya topraklarının birliğini vurguladı.
UBH Başbakanı Dibeybe, hükümetinin iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi çerçevesinde güvenlik eğitimi, petrol ve gaz enerjisi ve medya alanlarında mutabakat zaptı imzaladıklarını açıkladı. İki ülkenin yetkilileri arasında Libya-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Trablus'taki toplantısına yönelik hazırlıklara değinildiğine ve bazı önemli stratejik projelerin başlangıcı olması beklenen Libya-Türkiye Ortaklık Forumu’nun ele alındığına da işaret etti.
UBH Sözcüsü Muhammed Hammude, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Libya ve Türkiye arasında hidrokarbon enerjisine yönelik imzalanan mutabakat zaptı, petrol, gaz ve hidrokarbonda arama, üretim, ulaşım, arama ve ticaret ile ilgili projelerin geliştirilmesi yoluyla iki ülke arasında çeşitli alanlarda iş birliğini geliştirmeyi ve Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) arasında ortak şirketlerin kurulmasının amaçlıyor. Libya devletinin ve halkının çıkarına olan bu mutabakat zaptını eleştirmek i. Siyasette bir rekabet meselesi.”
Diğer yandan Mısır ve Yunanistan dışişleri bakanları pazartesi akşamı yaptıkları telefon görüşmesinden sonra, Trablus'taki UBH’nin ‘herhangi bir uluslararası anlaşma ya da mutabakat zaptı imzalama yetkisine sahip olmadığını’ öne sürdüler. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın bu konudaki istişareleri tamamlamak için önümüzdeki hafta Mısır'ı ziyaret edeceğini açıkladı. UBH’nin ‘Libya'nın geleceğini ve kaynaklarını etkileyen’ yeni anlaşmalar imzalamaya devam etmesi karşısındaki şaşkınlığını dile getiren Ebu Zeyd şunları söyledi:
“UBH, görev süresi dolan ve Temsilciler Meclisi (TM) tarafından güven oyu geri çekilmiş olan bir hükümet. Bu yüzden imzaladığı anlaşmaların da herhangi bir geçerliliği yok.”
Dibeybe hükümetinin kurulmasının önünü açan Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun (LSDF), hükümetin Libya'nın geleceği ile çelişen herhangi bir anlaşmaya varamayacağını vurgulayan bir yol haritasını onayladığını hatırlatan Bakanlık Sözcüsü, Mısır'ın UBH ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalara karşı çıkmasının ‘Libya'daki karmaşık ve gergin durumun istikrarı ile ilgili bir prensip meselesi olduğunu’ söyledi.  Bu tür anlaşmaların imzalanmasının durumu daha da karmaşık hale getirdiğini iddia etti.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Yunanistan’ın uluslararası deniz hukukuna tam saygı göstererek tüm yasal yolları kullanarak savunmayı amaçladığı bölgede ‘tüm egemenlik haklarına sahip olduğu’ vurgulandı. Açıklamada, 2019 yılında Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın ‘yasa dışı ve geçersiz olduğu’ öne sürüldü. Dolayısıyla kimsenin buna itiraz etme hakkı olmadığı’ savunuldu. Söz konusu mutabakat muhtırasının uygulanmasına yönelik herhangi bir işaret ya da eylemin fiili olarak yasa dışı olacağı ve ciddiyetine bağlı olarak Avrupa Birliği (AB) ve NATO düzeylerinde karşılık verileceği kaydedildi. Yunanistan'ın, Türkiye'nin bölgesel eylemleri hakkında ‘ortaklarını ve müttefiklerini bilgilendirmeye devam edeceğinin’ aktarıldığı açıklamada, Atina’nın TM Başkanı Akile Salih ve TM Enerji Komitesi'nin mutabakat muhtırasının geçersiz ve yasa dışı olduğuna dair açıklamalarından duyduğu memnuniyet dile getirildi.
AB tarafından yapılan açıklamada ise UBH ile Türkiye'nin 2019 tarihli Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası temelinde hidrokarbonlar konusunda bir anlaşma imzaladığına dair haberlerin ihtiyatla ele alındığı ifade edildi. AB’nin söz konusu mutabakat muhtırasıyla ilgili tutumunun Avrupa Konseyi tarafından mutabakat muhtırasının üçüncü taraf ülkelerin egemenlik haklarını ihlal ettiği, deniz hukukuna aykırı olduğu ve üçüncü taraf ülkeler için herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı göz önüne alınarak aynı yılın aralık ayında açıkça tanımlandığını ve değişmediğini belirten açıklamada, henüz duyurulmayan yeni anlaşmanın içeriğiyle ilgili daha fazla açıklama yapılması ve bölgesel istikrarı zedeleyebilecek eylemlerden kaçınılması gerektiği vurgulandı.
Diğer taraftan Türkiye, UBH ile hidrokarbon kaynakları (petrol ve doğal gaz) alanında imzalanan mutabakat zaptı konusunda Yunanistan’dan ve AB’den yapılan açıklamaların önemli olmadığını vurguladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Yunanistan’ın ve AB’nin Türkiye ile Libya arasındaki mutabakat zaptına ilişkin açıklamalarının ülkesi açısından hiçbir önemi olmadığını söyledi. Bilgiç, yaptığı yazılı açıklamada “İki egemen devlet arasında iş birliğine yönelik bu anlaşmaya itiraz edilmesi, hem uluslararası hukuka hem de Birleşmiş Milletler'in (BM) temel ilkelerine aykırı” dedi. Yunanistan'ınyalnızca Türkiye'nin değil Libya'nın da meşru haklarını gasbetmeye çalıştığını söyleyen Bilgiç, “Yunanistan'ın Türkiye-Libya ilişkilerinin daha da ilerletilmesini önleme çabaları, sonuç vermeyecek” ifadelerini kullandı.
AB'nin Yunanistan'ın maksimalist taleplerine ve samimi diyalogdan kaçan ve uluslararası yargı yollarını tıkayan tutumuna destek olmasının, hem kendi müktesebatına hem de uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyleyen Bilgiç, “Bu nedenle hem AB'yi hem de AB'ye üye ülkeleri sınırlarını ve yetkilerini aşmamaya, uluslararası hukuka ve BM ilkelerine uygun olarak devletlerin egemenliklerine ve eşitliklerine saygı göstermeye davet ediyoruz” ifadeleirni kullandı. Bu, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'nın ‘Trablus’ta imzalanan mutabakat muhtırasının uygulanmasına yönelik herhangi bir işaret ya da eylemin fiili olarak yasa dışı olacağı ve ciddiyetine bağlı olarak AB ve NATO düzeylerinde karşılık verileceğini’ belirttiği, UBH ile Türkiye arasında imzalanan mutabakat zaptını reddettiğine dair açıklamasına yanıt niteliğindeydi.



Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.

İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.

SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.

sdfgr
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.

Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.

Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.

Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.

Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.


Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)

Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.

Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.

sdfvgrt
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)

Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.

Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Esed'i terk etmek

Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.

Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.

Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.

fgthy
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)

İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.

Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.

Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.

Askeri kayıplar ve kazanımlar

Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Suriye tecrübe sahası

Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.

sdfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)

Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.

Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.

Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.

Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.

Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.


SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
TT

SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, dün yaptığı açıklamada, güçlerin 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığını teyit ederek, bu anlaşmanın özgürlük, adalet ve eşitlikten yararlanan demokratik, ademi merkeziyetçi bir Suriye devleti inşa etmenin temeli olduğunu belirtti.

Esed rejiminin devrilmesinin yıldönümünde X platformunda açıklamada bulunan Abdi, mevcut sürecin herkese ortak bir sorumluluk yüklediğini ve Suriye halkının çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğunu ifade etti.

Abdi “Mevcut durum, herkese ortak bir ulusal sorumluluk ve Suriyelilerin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan kapsamlı bir diyalog yüklemektedir. Halkın iradesiyle, özgürlük, adalet ve eşitlik değerleriyle güçlendirilmiş, demokratik ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmenin temeli olarak 10 Mart Anlaşması'na olan sarsılmaz bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz" dedi.

SDG, geçen ay kendilerine bağlı bir askeri komitenin, Suriye hükümetinden bir heyeti, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka iline bağlı Tabka kentinde kabul ettiğini bildirmişti.

SDG, yaptığı açıklamada, son dönemde farklı yerlerde tutuklanan Suriye hükümet güçlerine bağlı bazı tutukluları "iyi niyet göstergesi" olarak teslim ettiğini doğruladı.