İstihbarat servislerinin yeni savaşı: Gizli bilgileri afişe etme

Ukrayna 2014'ten sonra, üst düzey yetkililerinin öldürülmesiyle başlayan şiddetli bir gizli çatışmanın merkez üssü haline geldi.

Bilgisayar korsanlarına göre siber savaşlar ve sanal casusluk faaliyetleri göz önüne alındığında klasik casusluk geçmişte kalmış durumda. (AFP)
Bilgisayar korsanlarına göre siber savaşlar ve sanal casusluk faaliyetleri göz önüne alındığında klasik casusluk geçmişte kalmış durumda. (AFP)
TT

İstihbarat servislerinin yeni savaşı: Gizli bilgileri afişe etme

Bilgisayar korsanlarına göre siber savaşlar ve sanal casusluk faaliyetleri göz önüne alındığında klasik casusluk geçmişte kalmış durumda. (AFP)
Bilgisayar korsanlarına göre siber savaşlar ve sanal casusluk faaliyetleri göz önüne alındığında klasik casusluk geçmişte kalmış durumda. (AFP)

Fidel Spiti
Son James Bond filmi ‘Ölmek İçin Zaman Yok (No Time To Die)’, İngiltere'de vizyona girdiği ilk gün 5 milyon sterlin hasılat elde etti. Film, James Bond külliyatının 25’inci filmi olarak karşımıza çıktı. 1962'de vizyona giren seri, izleyicilerin her yıl birçok nedenden dolayı yeni versiyonunun yayınlanması için hevesle beklediği en ünlü ajan filmleri serilerinden biri haline geldi. Bu nedenlerin başında, genelde yeryüzüne ölüm ve kaos getirmek isteyen bir grup kötü insana karşı dünyayı kurtarmak amacıyla dünyanın dört bir yanındaki operasyonlarında ‘Ajan 007’ye yardımcı olacak son model icatları, makineleri ve garip silahları ile beyaz perdenin hayal gücünün ulaşabileceği son noktayı görmek isteyen izleyicilerin merakı geliyor.

Klasik casuslar rol kaybetmedi
Bond filmlerinin hayal dünyasının Gizli İstihbarat Servisi (SIS) olarak bilinen İngiliz istihbarat servisi MI6'nın ajanlarının gerçek dünyasıyla hiçbir alakası yok. Zira Londra'daki meşhur gizli ajan kovalamaca sahnesinin gerçekleşmesi, şehrin yarısının yok olmasına ve yoldan geçenlerin yarısının kovalamacanın kurbanı olmasına yol açacaktır. İstihbaratçılara gelirsek; onlar artık eski dinleme aletlerini taşımıyorlar ya da cihazlarını ayakkabılarında veya kıyafetlerinde gizlemiyorlar. Bu tür casuslar artık sınırlı görevler yürütüyor. Çünkü elektronik dünyada artık casusluk, cep telefonundan iz sürmenin yanı sıra ne kadar saklanmaya çalışırsa çalışsın aranan herhangi bir kişiyi tespit eden ve göz ile yüz kodlarını okuyan dört bir köşedeki kameralar ya da uydular aracılığıyla herhangi bir yerde herhangi bir vatandaşı kontrol etme konusunda çok ileri aşamalara geçti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre  bilgisayar korsanları, tek bir düğmeye basarak bir ülkeye füzelerle yapılan uzun bir savaştan daha fazla zarar veren siber savaşlar ve geniş çaplı elektronik casusluk faaliyetleri göz önüne alındığında, klasik casusluk rolünün geçmişte kaldığı görüşündeler. Siber savaşlar artık gizli veya tehlikeli silah programlarına sızma girişimi üzerinden dönüyor. Uluslararası toplum artık, nükleer veya biyolojik silahların terörist çetelerin veya her türlü aşırılık yanlısı grubun eline geçme tehlikesinin farkında.
BBC'nin güvenlik muhabiri klasik casus rolünün kaybolduğuna ilişkin iddiaya şöyle yanıt veriyor:
“2015'teki son Bond filmi Spectre'dan bu yana gerçek istihbarat dünyasında pek çok olay yaşandı. DEAŞ, Suriye ve Irak'ta ortaya çıktı ve ardından kayboldu. İstihbarat görevlileri ve ajanlar bu noktada kilit oyunculardı. Arap Baharı ayaklanmaları sırasında yapılan casusluk operasyonları ve İsrail dış istihbarat servisi Mossad'ın İran içinde yürüttüğü ve uranyum zenginleştirme projesi üzerinde çalışan İranlı bilim insanlarını hedef alan istihbarat operasyonları var. Bu insanlara evlerinde ve arabalarında suikastlar düzenlendi. Bunun dışında İran’ın nükleer bomba üretimine dair bilgilerin bulunduğu arşivin tümü İran’dan İsrail’e getirme operasyonu yapıldı. Bir de El Kaide lideri Usame bin Ladin'in ve yerine geçen Eymen ez-Zevahiri'nin kısa süre önce öldürülmesi ile sonuçlanan iki casusluk operasyonu gerçekleşti. Saha ajanları ve elektronik casuslar, hedefleri yakından takip ederek yerlerini belirleyerek bu iki operasyona katkı sağladılar. Bir yandan Çin ile ABD arasındaki, diğer yandan özellikle Ukrayna topraklarındaki savaştan önce ve savaş sırasında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile Rusya arasındaki meşhur casusluk savaşı ne ilk ne de son. Daha önce de KGB ekibi, eski KGB ajanı Sergey Skripal'e suikast düzenlemek için 2018'de İngiltere'nin Salisbury kentine kolayca gitmişti.”

Düşmanın planlarını suya düşürmek için istihbarat sırlarını açığa çıkarmak
Ukrayna savaşı öncesi ve sonrası istihbarat bilgilerinin analiz edilmesi, istihbarat dünyasında ‘aile içi mesele’ olarak tanımlanan bir çalışma kapsamında ABD ve İngiltere arasında ortak yürütülen bir çalışmaydı. Bir İngiliz yetkili, savaştan önceki Rus askeri hareketleri hakkındaki istihbarata rağmen ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns’un Washington'un Rusya’nın niyetini bildiğine dair uyarıda bulunmak için Moskova'ya gittiği 2021 Kasım ayının başlarına kadar ‘savaşın çıkacağından emin oldukları bir an’ olmadığını söyledi. 21’inci yüzyılda Avrupa'da büyük bir kara savaşının çıkmasının pek olası olmamasından dolayı İngiliz istihbaratının bilgileri bazı çevrelerde çok itibar görmedi. Bu yüzden istihbarat çalışmalarının gelecek aşamasında yeni bir çalışma metodu izlenmesine karar verildi: Kamuoyuna bazı gizli istihbarat belgelerini sızdırma.
Bu doğrultuda İngiltere tarafından yayınlanan gizli bir raporda Rusya'nın Kiev'de kendisine bağlı bir hükümetin parçası olacak bazı kişileri görevlendirme planlarının ayrıntılarına yer verildi. Washington, Moskova'nın savaş için bahaneler sunma planlarını ya da bazı insanların Ukraynalılar tarafından öldürüldüğünü iddia ederek cesetlerinin görüntülerini paylaşmayı içeren ‘sahte bayrak’ operasyonlarını afişe etti.
Bilgilerin yayınlanmasının ardından Batı istihbarat departmanları, bunun Moskova'nın işgali kendi halkı ve diğer ülkeler karşısında ‘bir savunma adımı’ olarak haklı gösterme ihtimalinin önünü kestiğini açıkladı.
Eski İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, Times gazetesi için kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verdi:
“Rusya'nın eylemleri ve niyetleri hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmak, iyi istihbaratın Ukrayna savaşında güçlü bir silah olduğunu kanıtlıyor. İstihbarat, başka bir ülkeyi yaklaşan bir saldırı konusunda uyarmak için kullanıldığında, buna inanmayı reddetmeleri yaygın görülen bir şey. Bunun klasik örneği, Stalin'in Londra'dan gelen çok sayıda kanıta ve tekrarlanan uyarılara rağmen Hitler'in 1941'de Rusya'yı işgal etmeyi planladığını kabul etmeyi ısrarla reddetmesidir. Gizli bilgilerin yayınlanması, Ukrayna savaşında önceki savaşlardan daha önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Putin'i kimyasal silah kullanmaktan vazgeçirmek için dünya bunu yapma olasılığı konusunda önceden uyarıldı. Ancak ilk bilgi, düşmanın hareketlerini ve adımlarını izleyen gizli bir kaynaktan gelir.”

İstihbaratlar zorbaları ehlileştirebilir
Batılı istihbarat teşkilatları, 2014'ten bu yana suç faaliyetlerine karışan Rus casuslarını, özellikle de Rusya'nın Askeri İstihbarat Servisi GRU bünyesinde faaliyet gösteren Birim-29155’i tespit etmeye çalışıyor. Sabotaj ve suikast eylemlerinden sorumlu olan bu birim, Ekim 2014'te Çekya ormanlarından birindeki bir mühimmat deposunu yok eden büyük bir patlamanın arkasındaydı. Üzerinden yedi yıl geçtikten sonra olayın aslında Rusya-Ukrayna'ya savaşının altyapısının hazırlamasının da bir parçası olduğu anlaşıldı.
Bu birim, 2018'de İngiltere'nin güneyindeki Salisbury'de de zehirleme operasyonları gerçekleştirdi. Aynı birim Bulgaristan'da bir silah satıcısını zehirlemeye çalıştı. Bu birimin üyeleri, 2014 yılında Ukrayna'dan Rus yanlısı liderlerin çıkarılmasına yardımcı oldu. Batı istihbaratı halen birimi yakından takip etmeye çalışıyor.
Bununla birlikte her bir casusu ayrı ayrı izlemek ve takip etmek çok külfetli bir iş. Ancak Rusya'daki Batılı casuslar uzun süredir 24 saat gözlemlenirken Batı başkentlerindeki Rus casuslar yakın bir şekilde takip edilmiyor. ABD’li bir istihbarat yetkilisinin şu ifadesi durumu özetliyor:
“Sayıları ne kadar çok olursa tam olarak ne yapmak istediklerini öğrenmek de o kadar zorlaşıyor.”
ABD’li casus avcıları da yaptıkları açıklamada “Ruslar, onların varlığına ses çıkarmadığımız için bizimle dalga geçiyor” açıklamasında bulundular. Bu eleştirilere rağmen bazı Avrupa ülkeleri, Kıta genelinde Rus istihbaratının gücünü kırmak için birtakım önlemler aldı. Berlin, Ukrayna'daki savaşın başlangıcından bu yana casusluk yapmakla suçlanan 40 Rus'u sınır dışı etti. Eskiden Almanya'nın operasyonlar için ‘uçak gemisi’ görevi gören yaklaşık 100 Rus istihbarat yetkilisini barındırdığı söyleniyor.
Diğer yandan İngiltere’de Salisbury'deki zehirlenme olayının ardından casuslar sınır dışı edildi. Sadece resmi iletişim için irtibatı sağlayan kimlikleri açık görevliler bırakıldı. ABD’de sınır dışı etme işlemleri, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından toplanan istihbarat bilgilere, bireysel soruşturmalara dayanıyor. Rusya bu hamlelere aynı şekilde karşılık verdi. Aralarında 40 Alman diplomatın da bulunduğu Batılı diplomatları sınır dışı etti. Ancak bu sayı, başkentindeki diplomatik kadronun yaklaşık üçte birini oluşturuyor.
Ukrayna, 2014'ten sonra üst düzey yetkililerinin öldürülmesiyle başlayan şiddetli bir gizli çatışmanın merkez üssü haline geldi.

Cibuti'de istihbarat birimleri yan yana
Cibuti, Afrika'daki en büyük ABD askeri üssüne, Çin'in ilk dış askeri üssüne ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk Japon askeri üssüne ev sahipliği yapıyor.
İngiliz gazetesi The Telegraph muhabiri Will Brown, “Inside the new Berlin: China and America's awkward dance over cheese and wine in Djibouti's nest of spies” (Yeni Berlin'in içinde: Çin ve ABD’nin casuslar yuvası Cibuti’de peynir ve şarap üzerindeki garip dansı) başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:
“20’inci yüzyılın başlarında Oslo, 40'larda Kazablanka ve 50'lerde Berlin'di. Bugün ise dünyanın casusluk başkentinin, az bilinen Afrika ülkesi Cibuti olduğunu söyleyebiliriz (...)Nüfusu 1 milyondan az olan bu ülke son 10 yılda, yeni dünya düzeninin küçük bir evreni haline geldi. Eski Batılı güçlerin Çin'in yükselen gücüne karşı nüfuz için yarıştığı bir pist ve casus yuvasına dönüştü.”
Brown yabancı bir diplomatın “Herkes ne yaptığınızı biliyor. Hiçbir şeyin özel olarak kalmamasına alışmak zorundasınız. Burada herkes komplo kuruyor. Bu ulusal bir eğlence” dediğini aktardı ve sözlerni şöyle sürdürdü:
“Batılı yetkililer, Çin'in çok gizli tesisinin patlamalara dayanıklı beton duvarlarının arkasında 10 bin Çinli asker olabileceğini tahmin ediyor. Ancak dışarıdan gelenler için dikenli tel ve gözetleme kulelerinden oluşan yapı gizemli bir şekilde ıssız görünüyor. İçeriden biri çıkacakmış gibi görünmüyor (...) 2018'de ABD uçakları tesise çok yaklaştığında, Çinliler ABD pilotlarının görüşünü engellemek için askeri sınıf lazerler kullanmışlardı.”



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times