İran'dan iç işlerine müdahale etmekle suçladığı Avrupa'ya 'karşılık veririz' uyarısı
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (AA)
Ankara-Roma/AA
TT
TT
İran'dan iç işlerine müdahale etmekle suçladığı Avrupa'ya 'karşılık veririz' uyarısı
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan (AA)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Avrupalı yetkililerin ülkedeki protestolarla ilgili "müdahale" ve tutumlarına tepki gösterdi.
İran Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Abdullahiyan, İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio ile İran'daki protestolar ve nükleer görüşmelerin ele alındığı bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Abdullahiyan, mevkidaşıyla görüşmesinde, İran'ın barışçıl taleplere saygı duyduğunu ancak özellikle ülkesinin batı bölgelerinde ve güneydoğudaki Zahidan kentinde, "yabancıların, ajanların ve teröristlerin, barışçıl gösterileri, masum insanlar ile güvenlik görevlilerinin öldürüldüğü şiddet ve kaos eylemlerine dönüştürdüğünü" belirtti.
Mahsa Amini'nin ölümüyle ilgili soruşturmanın "ciddi şekilde" sürdürüldüğünü aktaran Abdullahiyan, "Aynı zamanda, bazı Avrupalı yetkililerin son olaylardaki tutum ve müdahalelerinden memnun değiliz. Avrupa Birliği, çifte standarda dayalı, aceleci ve düşüncesiz bir adım atmayı planlıyorsa İran'ın karşılıklı ve etkili hamlesini beklemelidir" ifadelerini kullandı.
İtalya Dışişleri Bakanı Di Maio ise ülkesinin İran ile ilişkilere değer verdiğini ve nükleer anlaşmanın yeniden uygulanmasına yönelik çabaları desteklediklerini belirterek, bu ortak çabaların olumlu bir sonuca varmasını ve tüm tarafların nükleer anlaşmadaki taahhütlerine geri dönmesi gerektiğine inandıklarını kaydetti.
Di Maio, İran'da casuslukla suçlandığı için hapse mahkum edilen daha sonra serbest bırakılan ancak ülkeden ayrılmasına izin verilmeyen İran-Amerikan vatandaşı Bakır Namazi'nin 6 yıl sonra İran'dan ayrılmasını, müzakerelerde kaydedilen ilerlemenin bir parçası ve iyiye işaret olarak değerlendirdi.
İran'ın egemenliğine ve yasalarına saygı duyduklarını dile getiren Di Maio'nun "barışçıl gösterilerin kaos ve terörden ayrı olduğu konusunda İran ile hemfikir olduklarını" ifade ettiği aktarıldı.
İran’da tutuklandığı belirtilen İtalyan vatandaşının durumu ülkesinde merak konusu oldu
Bu arada, İtalyan kamuoyunda, İran’da 28 Eylül’de tutuklandığı belirtilen İtalyan vatandaşı Alessia Piperno’nun durumu tartışılıyor.
İtalyan basınında, 30 yaşındaki Piperno’nun, son 2,5 aydır bulunduğu İran’da Mahsa Amini için yapılan protestolar sırasında tutuklandığı belirtildi.
İtalya Dışişleri Bakanlığı’nın ve Tahran Büyükelçiliği’nin, Piperno’nun durumunu yakından takip ettiği ve sorunun çözümü için çalıştığı ifade ediliyor.
İki ülke bakanlarının görüşmesiyle ilgili açıklamada, İran'daki protestolar sırasında tutuklandığı iddia edilen İtalyan vatandaşından söz edilmedi.
İran İstihbarat Bakanlığı tarafından 30 Eylül'de yapılan açıklamada ise "şiddet eylemleriyle ilgisi tespit edilen" İtalya, Almanya, Polonya, Fransa, İsveç ve Hollanda vatandaşları dahil olmak üzere 9 yabancı uyruklunun tutuklandığı belirtilmişti.
Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yokhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5162280-suriye%E2%80%99nin-i%C5%9Fgal-alt%C4%B1ndaki-golan-tepeleri%E2%80%99nde-art%C4%B1k-bir-tampon-b%C3%B6lge-yok
Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Halil Musa
İsrail ordusu, ‘ileri savunma cephesi’ kurmak amacıyla Suriye'nin işgal altındaki toprakları Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgede askeri üsler kurmaya devam ediyor. Bu üsler, tampon bölgenin ötesine geçerek Golan Tepeleri’nin doğusundaki Suriye topraklarının derinliklerindeki köylere kadar ilerliyor.
Söz konusu askeri üsler, Şeyh Dağı'nın (Hermon Dağı) kuzeyinden batıya doğru Dera'nın batı kırsalındaki Yermuk Havzası’na kadar uzanan Suriye-Ürdün-İsrail sınır üçgeninde yer alıyor.
İsrail'in 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Suriye’de işgal ettiği toprakların yüzölçümü 500 kilometrekareyi aşarak Golan Tepeleri’nin yarısı kadar bir alana ulaştı.
En büyük ve stratejik açıdan en önemli üs, deniz seviyesinden 2 bin 814 metre yüksekliğindeki Şeyh Dağı'nın zirvesinde yer almakta ve başkent Şam’a, Lübnan'ın Bekaa Vadisi’ne ve İsrail’in kuzeyine hâkim bir konumda.
İsrail ordusu, bu üssü Suriye ordusunun geçen yılın sonunda Esed Beşşar rejiminin düşüşüyle birlikte çekilmeden önce kullandığı yerlerde kurdu.
Üs, 1974 yılında İsrail ile Suriye arasında imzalanan Ayrışma Anlaşması ile kurulan tampon bölgenin dışında yer alıyor.
Her sabah Şam'da
Birkaç ay önce üssü ziyaret eden İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın her sabah Şam'daki başkanlık sarayında gözlerini açtığında İsrail Savunma Ordusu'nun onu Şeyh Dağı'nın tepesinden izlediğini ve bizim burada, Suriye’nin güneyindeki tüm güvenlik bölgesinde Golan Tepeleri ve Celile halkını onun tehditlerinden korumak için bulunduğumuzu hatırlayacak” ifadelerini kullandı.
İsrail’in söz konusu askeri üslerinde, İsrail ordusunun üç tugayı konuşlu. Bu tugaylar 210. Bölgesel Bashan Tümeni'ne bağlı. İsrail, Şeyh Dağı'nın eteklerinden Dera’nın batı kırsalındaki Hamma bölgesine (Yermuk Nehri havzası) kadar uzanan 70 kilometre uzunluğundaki tampon bölge boyunca 10'dan fazla askeri üs kurdu.
Üsler, Cibata el-Haşeb, el-Hamidiye, Kuneytra, Kahtaniye, Tel Kuna, Tel el-Ahmer eş-Şarki ve Tel el-Ahmer el-Garbi köylerine kuruldu.
İndependent Arabia’ya konuşan kaynaklar, İsrail ordusunun şu anda Kenitra kırsalındaki Kudna kasabası yakınlarındaki Tel Ahmer’in doğusunda bir askeri üs inşa ettiğini ve bu üssün Tel Ahmer'in batısındaki başka bir askeri üsse ekleneceğini söyledi.
İsrail ordusu, bu askeri üslerin yakınlarındaki evleri yıkıyor. Son haftalarda, Kuneytra kırsalında yer alan Hamidiye köyünde 16 evi yıktı.
İsrail ordusu, Dera’nın batı kırsalında güvenlik ve askeri operasyonlar yürütmek üzere Mariye beldesi yakınlarında bir askeri üs kurdu.
İsrail, bu üsleri kurarak ordusunun bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki ‘çatışmayı önleme anlaşmasına’ aykırı olarak Suriye'nin güneyinde yeni bir gerçeklik oluşturmayı hedefliyor.
Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF), Kuneytra’daki başlıca karargahı ve Nebe el-Fevvar köyündeki başka bir karargahı ile Şeyh Dağı eteklerindeki diğer karargahları aracılığıyla tampon bölgede çalışmalarını sürdürüyor.
Dişleri olmayan bir ülke Suriye
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Suriye’nin Golan Tepeleri’nde kontrol ettiği bölge, bin 800 kilometre karelik yüzölçümüyle Suriye'nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde birini oluşturuyor. İsrail 1967 yılında Golan Tepeleri’nin bin 160 kilometre karelik kısmını ele geçirmişti. Son aylarda ise kontrolünü 500 kilometre karelik bir alana daha genişletti.
İsrail ordusu bu üsler aracılığıyla kuzeyde Şeyh Dağı'ndan güneyde sınır üçgenine kadar uzanan onlarca Suriye köyüne baskınlar ve aramalar düzenleyerek, ‘terörizmin altyapı tesisleri’ olarak adlandırdığı yerleri hedef alıyor ve ‘kuzey cephesinden gelebilecek tehditleri önlemek’ için askeri faaliyetlerde bulunuyor.
İsrail ordusu, birkaç gün önce ‘Suriye'nin güneybatısındaki Ummu el-Lahs ve Ayn el-Bustali bölgelerinde İran'a bağlı dört silahlı kişiyi’ tutukladığını duyurdu.
İsrail ordusundan yapılan açıklamada, ‘İsrail'in kuzey sınırlarının güvenliğini sağlamak için tampon bölgede ve ona yakın birkaç ek noktada faaliyet gösterildiği’ belirtilirken nerelerde konuşlandığına değinmekten kaçındı.
Suriyeli kaynaklara göre İsrail ordusu birkaç hafta önce bu köylerde, özellikle de Yermuk Havzası'nda bulunan Dera ilinin batı kırsalında ve Kuneytra kırsalında nüfus ve sosyal araştırmalarını tamamladı.
İsrail ordusu, Suriye'nin güneyindeki güvenlik bölgesinin silahsız ve tehditlerden arındırılmış olmasını sağlamak amacıyla Suriye'de süresiz olarak kalmaya hazır olduğunun altını çizdi.
Suriyeli stratejist Fayez el-Esmer, “İsrail, Beşşar Esed rejiminin düşüşünü fırsat bilerek Suriye'yi dişsiz ve pençesiz hale getirmeye ve Golan Tepeleri’ndeki kontrol alanını genişletmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.
Tel Aviv'in bunun durumun perde arkasında Ayrışma Anlaşması dışında yeni bir anlaşma dayatmak istediğini düşünen Esmer, “Bu anlaşma, Tel Aviv'e tampon bölgede erken uyarı istasyonları kurma ve güvenliğini sağlama bahanesiyle bölgeye ABD askerleri konuşlandırma imkanı verecek” dedi.
Suriyeli stratejist, İsrail’in Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni Suriye yönetimine güvenmediği için tıpkı 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu gibi bu kez Suriye topraklarından yeni bir saldırı düzenlenmesinden çekindiğini söyledi.
1974 tarihli Ayrışma Anlaşması’nın çöküşü
Stratejist Anan Vehbi ise İsrail'in bu üsler aracılığıyla güvenlik tehditlerine karşı önleyici saldırılar düzenlemeye dayanan yeni çatışma kuralları dayatmak istediğini düşünüyor. Bu yeni üslerin çatışmanın devam etmesini sağlamak, ancak büyük bir savaşa değil, düşük yoğunluklu bir çatışmaya yol açmak amacıyla kurulduğunu söyleyen Vehbi, “İsrail ordusunun bu bölgelerden çekilmesini imkânsız görüyorum, çünkü Tel Aviv bu bölgelerden hareketle Suriye'nin güneybatısının tamamında güvenlik hakimiyeti kurmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Netanyahu, Golan Tepeleri konusunda Ayrışma Anlaşması’nın çöktüğünü açıkladı (Reuters)
Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv'in Şam ile ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ konusundaki ilgisini dile getirmesinin ardından, Suriye'nin 1974 yılında İsrail ile imzalanan Ayrışma Anlaşması’na geri dönmek için ABD ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.
Suriyeli yetkililer, İsrail'in Suriye'nin askeri cephaneliğine yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi ve Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra ülkenin güneyine girmesinin ardından ‘tansiyonu düşürmek için’ İsrail ile dolaylı müzakereler yürüttüğünü kabul etti.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye ve İsrail'in ABD'nin arabuluculuğunda ‘sınırlarında sükuneti yeniden tesis etmeyi amaçlayan’ ciddi görüşmeler yaptığını doğruladı.
Suriye'den resmi bir kaynak ise ‘İsrail ile barış anlaşması imzalanacağına dair açıklamalar yapmak için zamanlamanın doğru olmadığını, ancak Tel Aviv'in 1974 tarihli anlaşmaya tam olarak uyması ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesi halinde yeni anlaşmaların müzakere edilebileceğinden söz edilebileceğini’ söyledi.