Mısır yönetimi Mevlid-i Nebi Haftası’nı kutluyor

Sisi söylentilere karşı uyarıda bulunarak, toplumun güvenliğine karşı suç teşkil ettiklerini söyledi

Sisi, Evkaf Bakanlığı tarafından düzenlenen törende (Mısır Cumhurbaşkanlığı Medya Ofisi)
Sisi, Evkaf Bakanlığı tarafından düzenlenen törende (Mısır Cumhurbaşkanlığı Medya Ofisi)
TT

Mısır yönetimi Mevlid-i Nebi Haftası’nı kutluyor

Sisi, Evkaf Bakanlığı tarafından düzenlenen törende (Mısır Cumhurbaşkanlığı Medya Ofisi)
Sisi, Evkaf Bakanlığı tarafından düzenlenen törende (Mısır Cumhurbaşkanlığı Medya Ofisi)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, ‘söylenti yaymanın tehlikesi’ konusunda uyarıda bulunarak “Söylentiler toplumun güvenliğine karşı bir suçtur ve bunları yayanlar kendilerine, dinlerine ve toplumlarına zarar veren, kargaşa ve kaos peşinde koşan günahkarlardır. Bu nedenle, yeniden yapılanma ve düzeltme maksadıyla yapıcı eleştiride bulunmayı amaçlamayan aksine yıkma ve yozlaştırma amacıyla fitne ve yalanları teşvik eden ‘zayıf ruhlara’ karşı hepimizin dikkat etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Mısır Cumhurbaşkanı, Evkaf Bakanlığı tarafından Hz. Muhammed’in doğum  gününün hicri takvime göre içinde yer aldığı “Mevlid-i Nebi Haftası” münasebetiyle düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada ‘Zorluklar ve imtihanlara karşı mücadelede, bütün yollar ve fırsatlar tükeninceye kadar yorulmadan ve bıkmadan sürekli bir mücadele içinde olarak, Resûl-i Ekrem’in ahlakını ve hayatının izinden gitmemiz gerekiyor” dedi. Sisi, bu kutlamanın, Hz. Muhammed’in verdiği mesajın özü ve amaçları üzerinde düşünmek ve bunları asil bir ahlak örneği olarak almak için iyi bir fırsat olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Sisi “Mısır’ın geçmekte olduğu bu çok önemli aşamada, kalkınma ve inşa yolunda birlikte ilerliyoruz. Bu aşama, ülkenin arzulanan geleceği için yeni ufuklara ulaşmak üzere özveri ve samimiyetle çalışma ve üretime dayanıyor. Söz konusu durum da, başlattığımız doğru yolu tamamlamak için Mısır halkının katkılarının ve devletin çeşitli alanlardaki dev ulusal projelerle kalkınma çabalarının desteklenmesini gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
Sisi konuşmasında “Hz. Muhammed’in (selam ve salat üzerine olsun) doğum yıldönümünü kutlarken, onun ahlakını örnek almalıyız. Dürüstlük, güvenilirlik, sözlerin yerine getirilmesi, karşılıklı anlayış ve merhamet gibi asil ahlak değerlerini korumada kararlıyız. Aynı şekilde bu yüce ve asil anlamları pratik davranış ve oluşuma, hayatımızda ve dünyamızdaki somut bir gerçekliğe dönüştürmeye de kararlıyız. Bize, dinimize, medeniyetimize layık olmayan kötü ahlaktan uzak duruyoruz” ifadelerine de yer verdi. Allah, halkımızın onurlu ve güvenli bir yaşam sürmesini sağlamayı hedeflediğimiz yeni cumhuriyetin inşasında tüm umutlarımızı gerçekleştirerek” ifadeleri ile sözlerini sonlandırdı. Kutlamanın oturum aralarında Sisi, Mısır’ın içinde ve dışında İslam’ın hoşgörüsünü yayma çabalarında etkili olan bazı din adamlarını misafir etti. Bu kişiler arasında, El Ezher Kıdemli Alimler Konseyi üyesi Ahmed Ömer Haşim, Ürdün Vakıflar ve İslami İşler Bakanı Muhammed Ahmed Müslim el-Halayile ve Tanzanya Müftüsü Ebubekir Zebiri Ali yer alıyordu.
El Ezher Şeyhi Dr. Ahmed et-Tayyib “Peygamberimizin sünneti, tüm insanlıkta adalet, merhamet ve eşitlik değerlerini tesis etmiştir. Çağdaş dünyanın, yaklaşık dört yüzyıl boyunca barışı tesis etme ve savaşları sona erdirmeye yönelik vaatleri ile sürdürdüğü iddiaları kaybetmesinin ardından bugün dünyamız, bu değerlerin sahibi Hz. Muhammed’in hidayetine, peygamber ve nebi kardeşlerinin hidayetine muhtaçtır” ifadelerini kullandı.
El Ezher Şeyhi “Paranın mevcudiyeti, ekonomik güç ve silah ticareti, iyiyi kötüden ve çirkinden ayırmanın başka bir kriteri haline geldi. Öyle ki eğer savaş davullar çalması halinde bugünün medeniyetlerini belki de bir gecede ortaçağ öncesi medeniyetlere geri döndürebilecek olan çatışmalarda, mücadelelerde ve savaşlarda, önünde yargılanmak istenmeyen bir yargı haline geldiler” dedi. El Ezher Şeyhi “Peygamberimiz rahmetini, Müslüman olsun, gayrimüslim olsun, rahmetini hak edenlerin yanı sıra onu kınayan, kin ve nefret gösteren, bedenine, ailesine, canına ve namusuna zarar verenlerden bile geri çekmemiştir. Onlar için af, mağfiret dilemekle yetinmemiş ve ‘Ey Allah’ım, kavmimi hidâyete erdir, çünkü onlar bilmezler’ diyerek dua etmiştir” ifadelerini de vurguladı.
Bu bağlamda, Mısır Evkaf Bakanı Muhammed Muhtar Cuma “Yenileme çalışmaları, dikkat, çağın şartları ve gelişmeleri dikkate alınarak yapılır. Zira Hz. Muhammed içtihat ilkesini onaylamıştır” derken “Zamanın, yerin veya şartların değişmesiyle, fetvalardaki değişkenler ile sabitler arasında net bir ayrım yapmalıyız” açıklamasında bulundu.
Mısır Cumhurbaşkanı, metinlerin anlamlarını tahrif eden, bağlamından koparan ve kendi amaçlarına göre yorumlayan kötü insanlarla mücadele bağlamında, rasyonel farkındalığın ve hak dini anlama konularının mevcut aşamanın önceliklerinden biri olduğunu vurguluyor. Sisi, ‘dini söylemin yenilenmesi’ konusuna büyük önem veriyor ve halka açık etkinliklerde yaptığı resmi konuşmalar ve müdahaleler, genellikle din alimlerine söz konusu yenilenme çağrısını da içeriyor.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.