FKÖ Sekreteri Şeyh’in Washington temasları, Ramallah’taki etkisini güçlendiriyor

Abbas sonrası muhtemel Devlet Başkanı olarak görülen FKÖ Sekreteri Şeyh’in Washington temasları, Ramallah’taki etkisini güçlendiriyor

Biden’ın Temmuz ayında Ramallah’ı ziyareti, Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistinli yetkililer ve Hüseyin eş-Şeyh (sağdan ikinci) ile görüşmesi (Şarku’l Avsat)
Biden’ın Temmuz ayında Ramallah’ı ziyareti, Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistinli yetkililer ve Hüseyin eş-Şeyh (sağdan ikinci) ile görüşmesi (Şarku’l Avsat)
TT

FKÖ Sekreteri Şeyh’in Washington temasları, Ramallah’taki etkisini güçlendiriyor

Biden’ın Temmuz ayında Ramallah’ı ziyareti, Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistinli yetkililer ve Hüseyin eş-Şeyh (sağdan ikinci) ile görüşmesi (Şarku’l Avsat)
Biden’ın Temmuz ayında Ramallah’ı ziyareti, Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistinli yetkililer ve Hüseyin eş-Şeyh (sağdan ikinci) ile görüşmesi (Şarku’l Avsat)

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, iki gün boyunca Washington’da bir araya geldiği ABD’li yetkililere çeşitli talepler sundu. Talepler, siyasi, güvenlik ve güncel gerçeklik ve bu tünelden çıkmak için ne yapılması gerektiği konusunda otoritenin bakış açısını da yansıtıyor.
Görüşmeleri takip eden bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Şeyh’in Washington’da birçok konuyu gündeme getirdiğini söyledi. Kaynağa göre Filistinli yetkili, İsrail’i barış müzakerelerini başlatmaya zorlamak için daha net bir ABD eylemine ihtiyaç duyulduğunu, İsrail’in mevcut gerginliğine son verilmesi, anlaşmalara ve sahada bir Filistin Otoritesi’nin varlığına saygı duyulması için baskı yapılması gerektiğini söyledi. Ayrıca Kudüs’teki ABD Konsolosluğu’nun yeniden açılması, Washington’daki FKÖ ofisinin yeniden açılması ve örgütün terör listelerinden kesin olarak çıkarılması çağrısı yapan Hüseyin eş-Şeyh, Ramallah yönetimine mali ve güvenlik desteğini yoğunlaştırma yollarını ve gerekliliğini ele aldı.
Kaynağa göre görüşmede ayrıca Filistin ekonomisini destekleme yolları ve kısa ve uzun vadede otoriteye sağlanması gereken kolaylıkların niteliği de masaya yatırıldı. Şeyh, geçen salı günü Washington’da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Yael Lambert ve Filistin ve İsrail İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Hadi Amr ile de görüştüğünü belirtti.
Şeyh, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “Bu toplantılarda son gelişmeler, iki devletli çözümün korunması, siyasi bir ufkun başlatılması ve bu çözümü yok eden tüm tek taraflı önlemlerin durdurulması gerekliliğine dair kapsamlı bir görüşme yapıldı. Filistin- ABD ikili ilişkilerindeki çeşitli konular da ele alındı” ifadelerine yer verdi.
Hüseyin eş-Şeyh, 2017’den bu yana Washington’da ABD’li yetkililerle resmi görüşmeler yapan ilk Filistinli yetkili oldu. Gerçekleştirilen görüşmeler, barış çabalarının ilerletilmesiyle ilgili ana konularda önemli ilerlemeler sağlamadı. Bu başarısızlık, Washington’un gelecek ayın başlarında yapılması planlanan seçimlerin ardından İsrail hükümeti kurulmadan hiçbir adım atılamayacağı inancından kaynaklanıyor. Ancak bu ziyaret, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın olası halefi olan Şeyh’in bir Filistinli olarak etkisini güçlendirdi.
Şeyh’in ziyareti, ABD Başkanı Joe Biden’in geçen Temmuz ayında Beytüllahim’i ziyaretinden kısa bir süre sonra kararlaştırıldı. İsrail gazetesi Haaretz’e konuşan Filistinli yetkililer, Şeyh’in ziyaretinin ABD yönetimi tarafından ‘meşruiyet’ sağladığı anlamına geldiğini ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın yakın çevresindeki etkisinin ek bir göstergesi olduğunu belirtti.
Geçen Şubat ayında Hüseyin eş-Şeyh, Saib Ureykat yerine Fetih Hareketi’nin merkezi bir üyesi olarak şeçildi. Bu konum, FKÖ Yürütme Komitesi’ndeki en önemli pozisyon olan ‘otorite başkanlığına’ hazırlık için en önemli adım sayılıyor.
Fetih anlayışına göre Filistin Devlet Başkanı, Fetih Hareketi Merkez Komitesi Başkanı ve FKÖ Yürütme Komitesi Başkanı da olmalı. Herhangi bir nedenle başkanlık boşluğu oluşursa Şeyh, Azzam el-Ahmed ile birlikte bu iki komiteyi birleştiren tek kişiler olacak.
Mayıs ayı sonunda Abbas, Şeyh’e doğru ikinci adımı atarak, Şeyh’i FKÖ Yürütme Konseyi Genel Sekreterliği görevine atayan bir karar yayınladı. Devlet Başkanı Abbas, hareket tarafından Başkan Yaser Arafat’ın halefi olarak aday olarak seçilmeden önce, Yürütme Komitesi’nin merkezi bir üyesi ve sekreteriydi.
Şeyh, iki intifada döneminde hareketin kadrolarından biri olarak Fetih hareketindeki hayatına başladı. İkinci İntifada sırasında hareketin Ramallah’taki sekreteri de dahil olmak üzere çeşitli konumlarda bulundu. Daha sonra Sivil İşler Bakanı olarak üst düzey görevlere yükseldi. Bu pozisyon, Filistinlilerle ilgili sivil ilişkilerde İsrail ile en çok temas halinde olan kanal. Kendisi aynı zamanda Fetih hareketinin merkezi komitesinin bir üyesiydi.
Hüseyin eş-Şeyh, Abbas’a en yakın isimlerden biri olarak kabul ediliyor ve son iki yılda Abbas’ın mutlak güvenini kazandı. Filistin siyasetinde önemli bir rol oynadı ve çeşitli diplomatik görevler üstlendi. Sık sık ABD’li ve Avrupalı diplomatlarla bir araya geldi. Abbas’a en önemli toplantılarında ve yurt dışı seyahatlerinde eşlik etti.
Şeyh, sonuna kadar Abbas’ın halefi olarak öne itilmesi halinde, 86 yaşına ulaşmış bir adamın halefi olarak üst düzey isimlerle rekabete girecek. Abbas’ın güveninin yanı sıra Hüseyin eş-Şeyh, İsrailliler, ABD’liler ve bölge ile iyi ilişkilere sahip.
Yönetimin İsrail ile siyasi ve güvenlik anlaşmalarına bağlı olduğu, ABD, Avrupa Birliği (AB) ve bölge ülkelerinden destek aldığı göz önüne alındığında tarafların Filistin’in bir sonraki devlet başkanının kim olacağı konusunda önemli bir görüşü olduğu biliniyor. Öte yandan muhalifler ise Şeyh’in hiçbir meşruiyete sahip olmadığına ve hiçbir zaman yüksek bir göreve seçilmediğine inanıyor.
Ama günün sonunda Şeyh’e yakın isimler, olası bir devlet başkanının doğrudan bir oylama ile seçileceğini söylüyor. Bu da herhangi bir yetkili, devlet veya partinin değil, Filistin halkının karar vereceği bir şey.



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.