Sadr, Selahaddin hariç tüm vilayetlerde Barış Tugayları’nın faaliyetlerini durdurdu

Kazımi’ye Asaib Ehlil Hak milislerinin kısıtlanması çağrısı yapıldı.

Sadr yandaşları, 30 Ağustos’ta Bağdat’taki Yeşil Bölge yakınlarında meydana gelen şiddetli çatışmaların ardından sokaklardan çekildi. (Reuters)
Sadr yandaşları, 30 Ağustos’ta Bağdat’taki Yeşil Bölge yakınlarında meydana gelen şiddetli çatışmaların ardından sokaklardan çekildi. (Reuters)
TT

Sadr, Selahaddin hariç tüm vilayetlerde Barış Tugayları’nın faaliyetlerini durdurdu

Sadr yandaşları, 30 Ağustos’ta Bağdat’taki Yeşil Bölge yakınlarında meydana gelen şiddetli çatışmaların ardından sokaklardan çekildi. (Reuters)
Sadr yandaşları, 30 Ağustos’ta Bağdat’taki Yeşil Bölge yakınlarında meydana gelen şiddetli çatışmaların ardından sokaklardan çekildi. (Reuters)

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, 6 Ekim’de ülkenin kuzeyindeki Selahaddin vilayeti hariç tüm Irak vilayetlerinde ‘Barış Tugayları’nın faaliyetlerinin dondurulduğunu açıkladı.
Barış Tugayları, 2014 yılında DEAŞ’ın yükselişinden ve ülkenin batı ve kuzey bölgelerinin büyük bir bölümünü kontrol etmesinden sonra Sadr tarafından kurulan silahlı bir grup olarak biliniyor. 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgalinden birkaç ay sonra Sadr tarafından kurulan ‘Mehdi Ordusu’nun bir uzantısı niteliğinde.
Muhtede es-Sadr, ‘Sadr’ın bakanı’ olarak da bilinen Salih Muhammed el-Iraki tarafından imzalanan bir bildiride, silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve Başbakan Mustafa el-Kazımi’yi ‘terörizmden, paradan ve güçten başka bir şey bilmeyen Kays ve benzerlerinin küstah milislerini dizginlemeye’ çağırdı. Bildiride, Kays el-Hazali liderliğindeki ‘Asaib Ehlil Hak’ hareketine bağlı milislere atıf yapıldı.
Sadr açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Basra vilayetinde fitneyi bertaraf etmek için, silahlı kuvvetlerin mevcut başkomutanının talimatlarına göre Selahaddin, Samara ve çevresi dışındaki tüm vilayetlerde Barış Tugayları da dahil tüm silahlı grupların faaliyetlerinin dondurulduğunu ve silah kullanımının yasaklandığını duyuruyoruz. Bunun dışındaki diğer önlemleri daha sonra açıklayacağız. Sivilleri korkutmak,  terörize etmek ve iç savaş yasaktır.”
Son günlerde Nasiriye ve Basra vilayetlerinde ciddi güvenlik gerginlikleri yaşandı. Ayrıca, Haşdi Şabi ve bazı grupların bulunduğu başkanlık sarayları bölgesinde meydana gelen şiddetli çatışmalarla ilgili olarak Sadr Hareketi, Asaib Ehlil Hak ve diğer silahlı gruplar arasında karşılıklı suçlamalar yapıldı.
Sadr, son kararı öncesinde Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert’in Brleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde verdiği brifinge de açık desteğini dile getirmişti. Plasschaert, brifingde Basra’daki son çatışmadan söz ederken, bu çatışmayı ‘tehlikeli bir savaş’ olarak nitelendirmiş ve ‘ülkenin tam bir kaosun eşiğinde olduğu’ konusunda uyarmıştı. Başkentin göbeğinde ve diğer bölgelerde siyasi gerginlikler silahlı çatışmalara dönüştü. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Sadr, söz konusu brifinge ve konsey üyesi devletlerin açıklamalarına desteğini dile getirdiği açıklamasında şunları söyledi:
“BMGK oturumunda katılımcılar tarafından belirtilen kısıtlamayı destekliyorum. Bu nedenle devletin çerçevesi dışında kontrolsüz silah sorunu hakkında gündeme getirilenlere ek olarak itidal, hiçbir tarafın şiddete ve silaha başvurmaması ve faillerin mensubiyeti ne olursa olsun süratle cezalandırılması çağrısında bulunuyorum. Ama en önemli konu, kontrolsüz silahların devlet çerçevesinde olmaması, muhaliflere ve devrimcilere karşı, nüfuz güçlendirme ve derin devletin kök salması amaçlı kullanılmamasıdır.”
Diğer yandan Sadr’ın özellikle Şii arenadaki iç gerginlikleri ortadan kaldırma arzusu bağlamında ise birkaç haftadır Şii Koordinasyon Çerçevesi güçlerine ve İran hükümetine sözlü saldırıda bulunan güncel haber platformlarının ve şahsiyetlerinin hızını kontrol etmekle ilgili başka talimatlar da yayınlanıyor.
Öyle ki Sadr’ın bakanı Salih Muhammed el-Iraki konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Talimatları münhasıran yayınlama hakkına sahip özel internet sitelerinin, başkomutanın, özel ofisinin ve arabulucu Muhammed Salih’in özel Twitter sayfaları olduğunu bildirmek isteriz. Diğerleri  hareketi resmi bir sayfa olarak temsil etmeyen, daha ziyade kendi ve kişisel yönelimlerini ifade eden zararlı sayfalardır. Şiddet ve fitneye teşvik etmektedir. Lütfen bu tür zararlı sayfaları boykot edin, bunlara yanıt vermeyin ve onlardan talimat almayın. Çünkü bunlar, hareketin ve Sadr ailesinin itibarını zedelemekte ve yayınlarında bayağı bir üslup sergilemektedir.”
Diğer taraftan Federal Mahkeme, geçen çarşamba günü ‘istifa eden milletvekillerinden özel bir vekaletname almadığı’ gerekçesiyle Avukat Selahaddin Şaalan el-Budeyri’nin Irak Parlamentosu’nda Sadr Hareketi’nin beş üyesinin istifasına yönelik yaptığı temyiz başvurusunu reddetti. Başvuru, Sadr Hareketi’nin istifa eden 73 üyesinin meclise geri dönebilmeleri için mahkemeye kişisel başvuruda bulunmaları halinde bunun gerçekleşme kapısını açmayı amaçlıyordu.



İsrail, Gazzeli Filistinliler için vatan arayışını genişletiyor

İsrail, zorla göç ettirme planından vazgeçmedi, aksine Filistinliler için vatan arayışını sürdürüyor (AFP)
İsrail, zorla göç ettirme planından vazgeçmedi, aksine Filistinliler için vatan arayışını sürdürüyor (AFP)
TT

İsrail, Gazzeli Filistinliler için vatan arayışını genişletiyor

İsrail, zorla göç ettirme planından vazgeçmedi, aksine Filistinliler için vatan arayışını sürdürüyor (AFP)
İsrail, zorla göç ettirme planından vazgeçmedi, aksine Filistinliler için vatan arayışını sürdürüyor (AFP)

İnci Mecdi

Batı basınında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti ile Ortadoğu ve Afrika’da bazı ülkeler arasında Gazze Şeridi sakinlerinin topraklarına yerleştirilmesi konusunda devam eden görüşmelere dair haberler yer almaya devam ediyor. Bu durum, Netanyahu'nun Gazzeli Filistinlileri insani bir formül kullanarak zorla göç ettirme planlarının hâlâ yürürlükte olduğunu doğruluyor. Hem de uluslararası hukukun olası bir ihlali ve etnik temizlik eylemi olarak değerlendirildiğinden, kendisini engellemeye yönelik uluslararası ve bölgesel baskılara rağmen.

Güney Sudan Dışişleri Bakanlığı, birkaç gün önce İsrail ile Güney Sudan arasında Gazze sakinlerinin topraklarına transfer edilmesi konusunda görüşmeler yapıldığı yönündeki haberleri yalanlayarak, bu iddiaların “doğru olmadığını ve Güney Sudan hükümetinin resmi tutumunu veya politikasını yansıtmadığını” vurgulasa da, İsrail ve ABD, yüz binlerce Filistinliyi Gazze'den transfer etme çabalarını sürdürüyor. Cumartesi günü Wall Street Journal'a konuşan konuya yakın kaynaklara göre, İsrailli yetkililer, Gazze'den ayrılmayı kabul eden Filistinlileri kabul etmeleri için Libya, Güney Sudan, Somaliland ve Suriye de dahil olmak üzere altı ülke ve bölgedeki mevkidaşlarıyla görüştüler.

Finansal anlaşmalar

Bazı kişiler Amerikalı gazeteye, İsrail'in Gazze sakinlerini Güney Sudan veya Libya'ya yerleştirmeye yönelik görüşmelerinin devam ettiğini söylerken, bir başka kaynak Filistinlileri Suriye veya Somali'den ayrılan bir bölge olan Somaliland'a yerleştirmek için daha önce yapılan görüşmelerde kayda değer bir ilerleme kaydedilmediğini bildirdi.

Somaliland hükümetinin temsilcisi, görüşmelerin hâlâ devam ettiğini belirtirken, Libya ve Suriye'deki yetkililer gazetenin bu haberle ilgili yorum taleplerine yanıt vermediler. Mevcut ve eski ABD’li yetkililer, ABD'nin Filistinlilerin topraklarına yerleştirilmesi konusunda İsrail ile Afrika ülkeleri arasında yapılan müzakerelere dahil olmadığını belirttiler.

Değerlendirilen destinasyonların çoğu, iç çatışmalar ve ekonomik çalkantılar gibi kendi iç sorunlarından muzdarip ve muhtemelen yüz binlerce göçmeni barındırmada zorluk çekecekler. Buna rağmen, kötü koşulları, Gazze'den veya başka yerlerden transfer edilen kişilerin kabulü karşılığında kendilerine ekonomik destek veya başka faydalar sunabilecek anlaşmaların kapısını açtı.

Mısır'ın itirazı ve baskısı

Ekim 2023'te Gazze Savaşı'nın patlak vermesinden haftalar sonra, İsrailli yetkililer Gazze Şeridi sakinlerinin zorla göç ettirilmesine yönelik planlardan açıkça bahsetmeye başladılar. Bu fikir, ABD Başkanı Donald Trump'ın bu yılın başlarında 2 milyon Filistinlinin Mısır ve Ürdün'e transfer edilmesini talep etmesiyle daha büyük bir yankı oluşturdu. Trump, ABD'nin Gazze Şeridi'ni kontrol edeceğini ve “Gazze Rivierası” olarak tanımladığı plan ile Gazze’nin uluslararası bir turizm merkezi olarak yeniden geliştirileceğini de söyledi.

Bu talepler, İsrail ve ABD'nin Gazze Şeridi sakinlerini Sina'ya yerleştirme baskısına boyun eğmeyen Kahire ile Washington arasında gerginliğe yol açtı. Wall Street Journal'a konuşan bazı kişiler, bu baskının devam ettiğini belirtti.

Mısır, Gazze Şeridi'nin sakinlerinden boşaltılması fikrine, uluslararası hukuku ihlal eden ve Filistin davasının tasfiyesi ile sonuçlanacak bir etnik temizlik operasyonu olarak gördüğü için şiddetle karşı çıkıyor. Bazı kaynaklara göre, ABD'nin baskısı, birçok görüşmenin İsrailli ve Mısırlı yetkililer arasında sözlü atışmalar da dahil olmak üzere tartışmalarla geçmesine neden oldu.

Kaynaklar daha önce de Associated Press'e (AP), Mısır'ın Güney Sudan'a, İsrail'in Gazze sakinlerini daha geniş bir anlaşmanın parçası olarak topraklarına yerleştirme teklifini kabul etmemesi için baskı yaptığını bildirmişti. İki Mısırlı yetkili, İsrail'in aylardır Filistinlileri kabul edecek bir devlet bulma çabalarından haberdar olduklarını ve bu çabaların Sudan ile sınırı olan Güney Sudan ile temasları da içerdiğini söylediler. Kahire'nin Güney Sudan'a Filistinlileri kabul etmemesi yönünde baskı yaptığını kabul ettiler.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Güney Sudan için bu anlaşma, İsrail ile daha yakın bağlar kurmasına yardımcı olabilir. Washington ile ilişkilerini iyileştirmesi için Güney Sudan’la çalışan bir Amerikan lobi şirketinin kurucusu olan Joe Szlavik, Güney Sudanlı yetkililerden görüşmeler hakkında bilgi aldığını söyledi. Bir İsrail heyetinin, Filistinliler için kamplar kurma olasılığını görüşmek üzere ülkeyi ziyaret etmeyi planladığını da sözlerine ekledi. Güney Sudanlı bir sivil toplum örgütünün başkanı Edmund Yakani de görüşmeler hakkında Güney Sudanlı yetkililerle görüştüğünü söyledi.

Szlavik'e göre, ABD İsrail ile yapılan görüşmelerden haberdar ancak doğrudan müdahil değil. Güney Sudan'ın, Trump yönetiminin ülkenin bazı seçkinlerine uyguladığı seyahat yasağını ve yaptırımları kaldırmasını istediğini açıkladı. Nitekim ülke, belki de Trump'ın gözüne girme çabasıyla, ABD yönetiminin yasadışı göçmenlere yönelik toplu sınır dışı etme operasyonları kapsamında halihazırda sekiz kişiyi kabul etti.

Beyaz Saray Sözcüsü Anna Kelly, “Başkan Trump, Gazze yeniden inşa edilirken Filistinlilerin güzel ve yeni bir yere yerleşmelerine izin verilmesi de dahil olmak üzere, Filistinlilerin yaşamlarını iyileştirmek için sık sık yenilikçi çözümler çağrısında bulundu. Ancak Hamas'ın önce silahsızlanmayı ve bu savaşı sona erdirmeyi kabul etmesi gerekiyor ve şu anda verebileceğimiz daha fazla ayrıntı yok” dedi.

Gönüllü ayrılış mı, zorla göç ettirme mi?

Birçok Filistinli, savaştan ve kıtlığa yakın bir açlık krizinden kaçmak için en azından geçici olarak Gazze'den ayrılmak istese de, kalıcı olarak ayrılmayı ve başka bir yere yerleşmeyi reddediyor. Hukuk örgütleri, insani yardım kuruluşları ve bazı hükümetler, ayrılmaların gerçekten gönüllü olup olmayacağını sorguluyorlar. Birleşmiş Milletler ve İnsan Hakları İzleme Örgütü de dahil olmak üzere bazıları, bu fikrin etnik temizlik sayılabileceği konusunda uyardılar.

Cenevre Sözleşmeleri uyarınca, zorla göç ettirme bir suç ve yalnızca sivillerin güvenliği için geçici tahliye veya askeri zorunluluk gibi dar kapsamlı durumlarda kendisine izin verilebilir. İsrailli ve uluslararası hukuk uzmanlarıysa, bu kriterleri karşılamanın zor olduğunu ve Gazze'nin savaştan zarar görmüş ortamının, transferlerin gönüllü olacağı yönündeki argümanları zorlaştırdığını belirttiler.

Özellikle gençler, çocuklu aileler veya hasta akrabaları olan birçok Gazzeli'nin ayrılmak istediği bildiriliyor. Filistin Politika ve Anket Araştırmaları Merkezi tarafından geçen mayıs ayında yapılan ankete katılan Gazzeli Filistinlilerin üçte birinden fazlası, savaştan sonra göç etmeye istekli olduklarını söyledi.

Merkezin Direktörü Halil Şikaki'ye göre, göç etme olasılığı en yüksek olan demografik grup, eğitimli gençler ve bu durum Gazze'den beyin göçüne katkıda bulunabilir. Şikaki, savaştan önce yapılan anketlere göre, bu grup arasındaki katılımcıların üçte ikisi ila dörtte üçünün ekonomik ve güvenlik nedenleriyle Gazze'den başka yerlere göç etmeye istekli olduğunu ekledi. Birçoğunun Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Körfez ülkeleri veya Türkiye'ye taşınmakla ilgilendiğini belirtti.