Amini’nin öldürülmesi İranlı Kürtleri gündeme taşıdı

Mahsa Amani trajedisi İran'daki Kürt muhaliflerin taleplerine ışık tuttu

Muhalif Kürtler Londra'nın Trafalgar Meydanı'nda Mahsa Amani protestolarını desteklemek için düzenlenen gösteride bayrak açtı (AFP)
Muhalif Kürtler Londra'nın Trafalgar Meydanı'nda Mahsa Amani protestolarını desteklemek için düzenlenen gösteride bayrak açtı (AFP)
TT

Amini’nin öldürülmesi İranlı Kürtleri gündeme taşıdı

Muhalif Kürtler Londra'nın Trafalgar Meydanı'nda Mahsa Amani protestolarını desteklemek için düzenlenen gösteride bayrak açtı (AFP)
Muhalif Kürtler Londra'nın Trafalgar Meydanı'nda Mahsa Amani protestolarını desteklemek için düzenlenen gösteride bayrak açtı (AFP)

İran'da rejimi kınayan protestolar gittikçe şiddetlenirken Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Kürt azınlığın marjinalleştirilmesine ve ayrımcılığa karşı onlarca yıldır sınır dağlarından mücadele veren İranlı Kürt muhalefetini hedef alarak Irak'ın Kürdistan bölgesini bombaladı.
Tahran, geçmişi 1950’li yıllara dayanan Kürt partileri tanımayı reddediyor ve onları ‘terörist’ olarak nitelendiriyor. Buna rağmen bu tutum, silahlı gruplara sahip olan ve silahlarını ‘meşru müdafaa’ olarak nitelendiren bu siyasi örgütlerin varlığını sürdürmesine engel olamadı.
Protestoların ilk günlerinden itibaren DMO medyası; özellikle ‘Telegram’ uygulamasındaki kanalları aracılığıyla Kürt partilerinin rolüne ilişkin mesajlar yayınlayarak İranlılara ‘ayrılıkçı’ olarak nitelendirilen kişilerin faaliyetlerine karşı uyarılarda bulunuyor. Söz konusu mesajlarda, Kürt muhalefeti, genç Kürt kadın Mahsa Amani'nin ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alınmasının ardından esrarengiz bir şekilde öldürülmesinin sonucunda Eylül ortasından bu yana İran'daki dev protesto hareketlerindeki ‘isyanlarda’ suç ortaklığı yapmakla suçlanıyor.
Geçtiğimiz 28 Eylül’de DMO, Irak’ın kuzeyindeki IKBY bölgesini 73 balistik füze ve roketle hedef aldı. Gerçekleştirilen saldırı, aralarında kadın ve çocukların bulunduğu sivillerden 14 kişinin hayatını kaybetmesine ve 58 kişinin yaralanmasına yol açtı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada, silahlı gruplara yönelik suçlamalarını tekrarlayarak “Irak Kürdistan’ında yıllardır var olan ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden ayrılıkçı terörist silahlı gruplar” ifadelerini kullandı.
Bazıları sol eğilimli olan bu örgütler, hala ‘yedek’ savaşçılar gibi silah taşımak için eğitiliyor. Ancak uzmanlara göre, onlarca yıldır askeri bir isyan yürüten bu partiler, 1990'lardan bu yana askeri faaliyetlerini neredeyse tamamen durdurdu. Mevcut durumda çalışmalarını siyasi faaliyetler üzerine yoğunlaştırıyor.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Fransa Irak Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Adil Bakawan, bu bağlamda yaptığı açıklamada “Bir düşman bulmak gerekiyordu. Herhangi bir yaptırım veya kontrol olmaksızın vurulabilecek zayıf halka Kürtlerdir” dedi.
Sekiz yıldır Irak’ta yaşayan İranlı Kürt gazeteci Reza Manojri'ye göre, 1990'lardan bu yana, bu örgütler ile IKBY arasındaki bir ‘anlaşma’, bölgenin İran ile ilişkilerini istikrarsızlaştırmaktan kaçınmak için askeri harekata girişmemeleri karşılığında varlıklarını korumalarını sağladı.
IKBY ile ülkenin kuzeybatısındaki İran Kürdistanı arasında tarihi bağları var. İki bölgenin sakinleri aynı Kürt lehçesini konuşuyor ve birçoğunun sınırın iki tarafında aileleri ve akrabaları bulunuyor.
IKBY’nin en önemli kurucularından biri olan Mesud Barzani, 1946'da İran'da ortaya çıkan ilk ‘Kürt devletinde’ dünyaya geldi. Babası ömrü yalnızca bir yıl süren ve dönemin İranlı güçleri tarafından devrilen ‘Mahabad Cumhuriyeti’ne destek vermişti.
Uzmanlar, sayıları 10 milyon olan İran'daki Kürtlerin; 83 milyon İranlı’dan ayrıştırıldığını söylüyor. İran'daki Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü'nde araştırmacı olan Shivan Fazil, bu konuya ilişkin “Kürtler temel siyasi ve kültürel haklardan mahrum. Anadillerinde eğitim hakları hala kanunla yasaklanmış durumda” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu'daki diğer ülkelerdeki Kürtlere kıyasla İran Kürtleri için tablo iç karartıcı: Türkiye'de; Kürtler 2015'te parlamentoya girerken, Suriye'de; ülkenin kuzey doğusunda ve Kuzey Irak'ta fiili özerkliğe sahipler.
‘İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin Yurt Dışı Yürütme Komitesi’ Üyesi Aso Salih, 28 Eylül'de bombardımanın hedefi olan partisinin İran güçlerine saldırı başlatmak için ‘Irak topraklarını hiçbir zaman kullanmadığını’ iddia etti.
İsveç'te yaşayan Salih, partinin ‘çoğunlukla’ İran Kürdistanı'nda olduğunu ve ‘gizli’ tutulması gereken faaliyetlerde bulunduğunu söylüyor. Partinin yalnızca ‘idari ve bürokratik aygıtı’ Irak'ta konuşlandığına işaret etti.
‘İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin 1945'te ve kurulduğunu İran'daki en eski Kürt partisi olduğunu söyleyen Aso Salih, partisinin İran'da demokrasi ve federalizm talep ettiğine dikkat çekerek “İran Kürdistanı her zaman demokrasi ve özgürlük mücadelesinin en ön saflarında yer aldı” dedi.
Süleymaniye’den İran Kürdistanı Devrimci Emekçiler Topluluğu (Komala) Yetkilisi İdris İbadi, “Askeri faaliyetimiz yok” şeklinde konuştu. Bu Kürt muhalefetinin varlık sebebini İran'da “Kürtler ikinci sınıf vatandaştır” ifadeleriyle özetledi.
İran'da Kürt azınlığa yönelik ayrımcılığa da dikkat çeken Süleymaniye Üniversitesi'nden araştırmacı Hardi Mahdi Mika, Kürtlerin çoğunluk oluşturdukları illerde bile yerel yönetimlere katılmadıklarına dikkat çekti.
Mika, yaptığı açıklamada, Kürt bölgelerinin ekonomik büyüme ve işsizlik açısından en yoksul bölgeler olduğunu söyledi. ‘Kürt bölgelerinde iş olanaklarının çok az olduğunu ve bunun ilk nedenin hükümetin bu alanlara önem vermemesi olduğunu’ ileri sürdü.
İranlı Kürt işçiler, ABD yaptırımlarının şiddetlendirdiği bir ekonomik kriz yaşayan ülkelerinde aldıkları yevmiyeden daha yüksek bir maaşla iş aramak için her gün sınırı geçiyorlar.
Mahdi Mika, son gösteri dalgasının ardından; göreceli olsa bile bir değişim meydana gelmesini umuyor. Mika, “Medeni haklar konusunda; İran, Mahsa Amani'nin ölümünün öncesine dönemez” ifadelerini kullandı.



Gazeteciler, Gazze'deki meslektaşlarıyla dayanışma amacıyla Londra'da gösteri düzenledi

Londra'da dün Gazze'de öldürülen gazetecileri anmak için düzenlenen gösteride protestocular pankartlar ve bayraklar taşıdı (Reuters)
Londra'da dün Gazze'de öldürülen gazetecileri anmak için düzenlenen gösteride protestocular pankartlar ve bayraklar taşıdı (Reuters)
TT

Gazeteciler, Gazze'deki meslektaşlarıyla dayanışma amacıyla Londra'da gösteri düzenledi

Londra'da dün Gazze'de öldürülen gazetecileri anmak için düzenlenen gösteride protestocular pankartlar ve bayraklar taşıdı (Reuters)
Londra'da dün Gazze'de öldürülen gazetecileri anmak için düzenlenen gösteride protestocular pankartlar ve bayraklar taşıdı (Reuters)

Gazeteciler, bu hafta başında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Nasır Hastanesi'ne düzenlediği saldırıda 5 gazetecinin hayatını kaybetmesinin ardından, dün Londra'nın merkezinde Gazze'deki meslektaşlarıyla dayanışma gösterisi düzenledi.

İngiliz Ulusal Gazeteciler Sendikası üyeleri, Başbakan Keir Starmer'in Downing Street'teki ofisi ve konutunun önünde toplanarak, hesap sorulmasını ve medya çalışanlarını korumak için İngilizlerin önlemlerini yoğunlaştırmasını talep eden bir mektup teslim ettiler.

Gazeteciler, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki saldırıları ve İsrail ordusunun müdahalesinden bu yana Gazze'de öldürüldüğü basın gözlemcileri tarafından belirlenen 200'den fazla gazetecinin isimlerini yüksek sesle okuyarak protesto düzenlediler.

frvgfr
Londra'da dün düzenlenen protestoda gazeteciler, öldürülen Filistinli gazetecilerin isimlerinin yazılı olduğu pankartlar taşıyor (Reuters)

Pazartesi günü Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlenen saldırılarda, Al Jazeera, Associated Press, Reuters ve diğer medya kuruluşlarında çalışan 5 gazeteci de dahil olmak üzere en az 20 kişi hayatını kaybetti.

İsrail ordusu yaptığı açıklamada, harekete ait bir kamerayı hedef aldığını duyurdu ve bu saldırı uluslararası alanda kınama dalgasına yol açtı.

Bu, gazetecilerin ölümüne yol açan ve kasıtlı hedef gösterme suçlamalarına yol açan bir dizi İsrail saldırısının sonuncusu.

Ulusal Gazeteciler Sendikası, bu haftanın başlarında üyelerinin, "Gazze'de çalışan gazetecilerle 48 saatlik dayanışma grevi" olarak adlandırdığı eyleme dünya genelindeki kardeş sendikalarla birlikte katılacağını duyurdu.

lo
Londra'da dün Gazze'de öldürülen gazetecileri anmak için düzenlenen gösteride protestocular (Reuters)

Protestoyu ve Starmer'a yazılan mektubu organize etmeye yardımcı olan serbest gazeteci ve Ulusal Gazeteciler Birliği üyesi Deborah Hobson şunları söyledi: “Burada dayanışma ve meslektaşlarımız olarak olanlara ne kadar şoke olduğumuzu göstermek için bulunuyoruz.”

Hobson, Starmer'ın merkez sol hükümetinin son zamanlarda yaşanan gazeteci cinayetlerine ve önceki olaylara verdiği tepkiyi “yetersiz” olarak nitelendirdi.

Hobson, “İngiltere'nin özellikle rahatsız olduğuna dair herhangi bir işaret yok” dedi.

“Başbakanımız insan hakları avukatıdır” diye belirtti ve Starmer'ın siyasete girmeden önceki kariyerine atıfta bulundu.

fgbhjukı
Londra'da dün Gazze'de öldürülen gazetecileri anmak için düzenlenen gösteride protestocular (Reuters)

Şöyle devam etti: “Adalet ve eşitlik konusunda tarihi itibarı göz önüne alındığında, her halükarda İşçi Partisi hükümetinden en iyisini bekliyoruz.” Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre son aylarda İngiliz hükümeti, İsrail'in Gazze'de kullanmak üzere yaptığı silah ihracatı lisanslarını ve serbest ticaret görüşmelerini askıya aldı ve İsrail'in savaştaki tutumunu protesto etmek amacıyla iki aşırı sağcı İsrailli bakana yaptırım uyguladı.

İngiltere geçen hafta 26 ülkeyle birlikte İsrail'e, Gazze'ye “bağımsız yabancı medyanın derhal erişimine izin verilmesi” çağrısında bulundu.

Yazar ve editör Mike Holdrens, “meslektaşlarımızı onurlandırmak, onların anısını yaşatmak ve Gazze'de ve başka yerlerde hala çalışan gazeteciler için en güçlü koruma önlemlerinin alınmasını talep etmek” için geldiğini söyledi. Holdrens, “Bu protesto, gerçeği haber vermek için hayatlarını feda edenlere adanmış bir anma töreni” ifadelerini kullandı.


Katz: Ordu her yerde gece gündüz çalışıyor

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (AP)
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (AP)
TT

Katz: Ordu her yerde gece gündüz çalışıyor

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (AP)
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin ülkenin güvenliğinin gerektirdiği her yerde gece gündüz çalıştığını söyledi. Bu açıklama, Suriye medyasında dün gece Şam yakınlarındaki bir askeri üsse hava saldırısı düzenlendiğine dair çıkan haberlerin ardından geldi.

Katz, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Güçlerimiz, İsrail'in güvenliği için tüm savaş alanlarında gece gündüz çalışıyor” dedi, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. İsrail güçleri, AFP'nin sorularını yanıtlamadı.

Suriye ordusundan iki kaynak, İsrail ordu birliğinin Şam'ın güneybatısındaki stratejik bir tepede hava indirme operasyonu düzenlediğini ve iki saat süren operasyonu tamamladıktan sonra bölgeden ayrıldığını belirtti.

Suriye el-İhbariyye televizyon kanalı, İsrail uçaklarının Şam'ın güneyinde bulunan Cebel el-Mani yakınlarındaki bir bölgeye birkaç kez saldırı düzenlediğini, ardından dün bir hava saldırısı gerçekleştirdiğini bildirdi.

Suriye medyası dün, İsrail'in Şam kırsalındaki el-Kisve kenti yakınlarındaki askeri hedefleri vurduğunu duyurdu. Bu saldırı, altı Suriye ordusu personelinin bölgedeki İsrail saldırılarında öldürülmesinden bir gün sonra gerçekleşti.

Suriye devlet televizyonuna konuşan kaynak, Cebel el-Mani yakınlarında ordu personeli tarafından yapılan devriye sırasında gözetleme ve dinleme cihazları bulunduğunu söyledi. Kaynak, bu cihazlarla ilgilenmeye çalışırken bölgenin İsrail hava saldırısına uğradığını ve bunun sonucunda zayiat verildiğini ifade etti.

Kaynak, İsrail'in hava saldırısı düzenlemeden önce ‘bölgeye erişimi engellemek’ için kadar saldırılarını sürdürdüğünü açıkladı. Cebel el-Mani, geçen yılın sonlarında Beşşar Esed'in devrilmesinden önce önemli bir hava savunma üssüydü. Esed'in devrilmesinden sonra kurulan yeni Suriye ordusunun bir dizi üyesi bu bölgede konuşlandırılmış durumda.


Trump ve Putin arasında Alaska zirvesi sonrası yapılan gizli anlaşma

Trump, Alaska'da Putin'i karşılarken çekilmiş bir fotoğrafını gazetecilere gösterirken (AFP)
Trump, Alaska'da Putin'i karşılarken çekilmiş bir fotoğrafını gazetecilere gösterirken (AFP)
TT

Trump ve Putin arasında Alaska zirvesi sonrası yapılan gizli anlaşma

Trump, Alaska'da Putin'i karşılarken çekilmiş bir fotoğrafını gazetecilere gösterirken (AFP)
Trump, Alaska'da Putin'i karşılarken çekilmiş bir fotoğrafını gazetecilere gösterirken (AFP)

İsa en-Nehari

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Alaska zirvesinin ardından aralarındaki ilişkileri geliştirmeyi istediklerini ifade ettiler. Trump müzakere becerilerini överek, “Anlaşmalar yapmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” derken Putin, Washington ile ticareti genişletme olasılığını vurguladı. Ancak bu belirsiz söylemlerin arkasında, enerji sektöründe iş birliği yoluyla ilişkileri yeniden rayına oturtmak için ciddi ve açıklanmamış çabalar yatıyor.

Gizli müzakereler

Alaska’daki zirve öncesinde ABD merkezli enerji şirketi ExxonMobil, Rusya'nın devlete bağlı en büyük petrol şirketi Rosneft ile Rusya’daki üç petrol sahasına yönelik Sahalin Projesi’ni yeniden canlandırmak amacıyla gizli görüşmelere başladı. ExxonMobil, Moskova ile Kiev arasında savaş patlak vermeden önce projenin yüzde 30 hissesine sahipti.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal (WSJ) gazetesinden aktardığı habere göre ExxonMobil adına müzakereleri yürüten şirketin üst düzey yöneticisi Neil Chapman’ın Rosneft CEO'su İgor Seçin ile görüşmelere başladı.

WSJ’ye göre Trump yönetiminin Rusya'yı Ukrayna'da ateşkes yapmaya zorlamak için ekonomik baskıyı artırması nedeniyle, görüşmelerin gizliliğini korumak için sadece çok sınırlı sayıda şirket çalışanı bu görüşmelerden haberdardı.

WSJ, Chapman ile Seçin arasındaki gizli görüşmenin Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleştiğini açıkladı. Washington, ABD'nin yaptırımlarına tabi olan Seçin ile, Hazine Bakanlığı'ndan özel izin alınmadıkça iş yapılmasını yasaklamaktadır. Rus şirket, ExxonMobil’ın sermayesi, teknolojisi ve yönetim uzmanlığından yararlanmayı umuyor.

Reuters haber ajansı daha önce, ABD’li ve Rus yetkililerin bu ay ExxonMobil'ın Rusya’da yeniden faaliyet göstermesi de dahil olmak üzere olası enerji anlaşmalarını görüştüklerini bildirmişti.

ABD merkezli şirketler, Rusya merkezli şirketlerle ilk kez görüşmüyor. ExxonMobil ve diğer şirketler, Joe Biden'ın başkanlığı döneminde de Hazine Bakanlığı'ndan dondurulmuş varlıklar konusunda Ruslarla görüşme yapmalarını sağlayan izinler almıştı. İlk tur görüşmeler, 2022 yılında Rusya'nın çekilmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşti.

İki taraf arasında geçtiğimiz şubat ayında, enerji sektörüne yatırımı artırmak için karşılıklı taahhütler de görüşüldü. Bu görüşme, ABD ve Rusya'nın üst düzey yetkililerinin, yıllardır süren soğukluğun ardından ilk kez Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da bir araya gelerek Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi için müzakere ettikleri sırada gerçekleşti. O dönemde Moskova, ABD'nin Kuzey Kutbu'ndaki enerji projelerine yatırım yapmasını kolaylaştıracağına dair sözler verdi.

Trump yönetimi, ExxonMobil'ın Rusya pazarına geri dönmesi durumunda ABD hükümetinden destek talebine anlayış gösterdi. Şirketin CEO'su, Biden döneminde yıllarca süren soğukluğun ve düşmanlığın ardından ABD-Rusya yakınlaşmasını güçlendirecek bir hamle olarak, Rusya'daki projelerini yeniden canlandırma olasılığını Başkan Trump ile görüştü.

Batı'nın en büyük petrol üreticisi olan ExxonMobil, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Rusya pazarına güçlü bir giriş yaptı. Rusya'daki en önemli yatırımı, üç petrol sahasından oluşan Sahalin-1 Projesi’nin yönetimini devraldığı 1995 yılına dayanıyor. Rusya'nın Rosneft şirketi ile 2022 yılına kadar Japonya ve Hindistan merkezli şirketlerle birlikte projenin yüzde 30'una sahipti.

ffvfr
Amerikan şirketleri, Ukrayna'daki savaşı sona erdirecek müzakerelerin başarılı olmasını bekliyorlar, çünkü böylece Rusya pazarına güçlü şekilde geri dönebilecekler (AFP)

Ancak, Amerikan şirketi Ukrayna'daki savaşın ardından ağır kayıplar yaşadı. Batılı rakipleri Rusya pazarından çekilirken, ExxonMobil üretimini azalttı ve hisselerini satmayı planladığını açıkladı, 4 milyar doların üzerinde zarar etti. Rusya daha sonra anlaşmayı engelledi ve ExxonMobil'in hisselerini şirketin ‘zorla el koyma’ olarak nitelendirdiği bir işlemle devraldı.

Kazan-kazan durumu

ExxonMobil'ın Rusya'ya dönüşü, Rusya’nın zengin pazarındaki konumunu geri kazanmak isteyen Amerikan şirketi için olduğu kadar, her iki taraf için de faydalı olacak. Moskova, Batılı şirketleri yatırım yapmaya teşvik etmek ve çekmek istiyor. Ancak, Amerikan enerji devi ExxonMobil'ın geri dönüşü garanti değil. WSJ’ye göre bu kısmen de olsa Trump'ın Ukrayna'daki savaşı sona erdirme başarısına bağlı.

Putin, Alaska’daki zirvenin yapıldığı gün yabancı şirketlerin Sahalin Projesi’ni yürüten Rus şirketinin hisselerine sahip olmalarına izin veren bir kararname yayınlayarak, ExxonMobil'ın geri dönüşünün önündeki engellerden birini kaldırdı. Kararnamede bazı şartlar bulunuyor. Bu şartlar arasında yurt dışından ekipman ve yedek parça temini ve yaptırımların kaldırılmasına yönelik çabalar da yer alıyor.

WSJ'ye göre Rusya’nın petrol endüstrisi ABD'nin uyguladığı yaptırımlara rağmen yüksek üretim oranlarını korumayı başardı, ancak uzmanlık ve yatırım eksikliği nedeniyle kapasitesi giderek azalacak. Öte yandan Ukrayna'nın saldırıları rafinerileri ve boru hatlarını hedef alarak yurt içi yakıt tedarikini aksattı.

Öte yandan Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için yürütülen müzakereler çıkmaza girmiş durumda. Kiev ve müttefikleri acil ateşkes isterken, Putin Ukrayna'nın NATO dışında kalması ve işgal altındaki topraklar üzerinde Rusya'nın kontrolünü tanıması şeklindeki taleplerinde ısrar ediyor. Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında bir zirve yapılma olasılığına dair şüpheler özellikle de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Zelenskiy'nin meşruiyetini sorgulamasının ardından halen devam ediyor.