Ukrayna ile meşgul olan Rusya, Orta Asya ve Kafkaslarda kan kaybediyor

Rusya'nın Orta Asya ve Kafkaslar üzerindeki hegemonyası, Kremlin'in Ukrayna'daki savaşıyla meşgul olduğu için çöküyor.

Kazakistan hükümeti, Kremlin'in Ukrayna ile ilgili söyleminden uzaklaşıyor (Reuters)
Kazakistan hükümeti, Kremlin'in Ukrayna ile ilgili söyleminden uzaklaşıyor (Reuters)
TT

Ukrayna ile meşgul olan Rusya, Orta Asya ve Kafkaslarda kan kaybediyor

Kazakistan hükümeti, Kremlin'in Ukrayna ile ilgili söyleminden uzaklaşıyor (Reuters)
Kazakistan hükümeti, Kremlin'in Ukrayna ile ilgili söyleminden uzaklaşıyor (Reuters)

New York Times tarafından yayınlanan bir habere göre, Rusya'nın Orta Asya ve Kafkasya'daki hakimiyeti, Kremlin'in Ukrayna'daki savaşıyla meşgul olmasıyla birlikte çöküyor.
Haberde, iki bölgede şiddetin patlak vermesine ve ülkelerinin yöneticilerinin ve Çin’in de boşluğu doldurma çabalarına atıfta bulunuldu. Haberde bu jeopolitik değişimlerin sonucunda Kırgızistan'ın güneybatısında yer alan Aksay köyünde evlerin yıkılması, bir okulun yakılması ve 24 bin tavuğun itlaf edilmesine dikkat çekildi. Geçtiğimiz ay bu sınır bölgesi, Sovyetler Birliği'nin 1991'de çöküşünden bu yana en kötü şiddet olaylarına tanık oldu. Bu şiddet, hızlı ama kanlı bir askeri çatışmayla Kırgızistan ve Tacikistan arasında yaşandı. Her iki ülke de Rusya liderliğindeki barışı korumaya adanmış olan ancak çatışmayı durdurmak için hiçbir şey yapmayan bir askeri ittifakın üyeleri. New York Times’ın haberinde Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ülkesinin başkenti Bişkek'teki gazetecilere verdiği demeçten bir alıntıya da yer verildi. Habere göre Caparov, “Rusların Ukrayna ile meşgul olduklarına şüphe yok” dedi.
Gazete, Rusya'nın, Vladimir Putin'in geçtiğimiz Şubat ayında Ukrayna'yı işgal etmesinden önce, Orta Asya'nın ve çalkantılı Kafkas bölgesinin işlerinde önemli bir rol oynadığına dikkati çekti. Ocak ayında da Kremlin, şiddetli iç huzursuzluğu bastırmak için Kırgızistan'a asker göndermişti. 2020 yılında da, Ermenistan ile Azerbaycan arasında Rusya'nın aracılık ettiği bir ateşkesi uygulamak için yaklaşık 2 bin silahlı askerden oluşan ‘Barış Kuvvetleri’ Kafkasya'ya gönderilmişti. Geçtiğimiz ay ise Rusya'ya yakın olan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Kremlin'i ülkesine yönelik yenilenen Azerbaycan saldırılarını durdurmak için müdahale etmeye çağırdı. Ancak çağrı yanıtsız kaldı. Bu durum, Erivan hükümetini, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) adı altında Rus liderliğindeki askeri koalisyondan çekilmekle tehdit etmeye sevk etti.
New York Times’a göre, Putin'in geçtiğimiz Ocak ayında desteklediği Kazakistan hükümeti, Kremlin'in Ukrayna konusundaki söylemlerinden uzaklaşıyor. Rus nüfusunun yaşadığı ve buraların Rus toprakları olduğunu söyleyen seslerin yükseldiği kendi topraklarında Çin'den güvenliği sağlamasına yardım etmesini istiyor. Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki çatışma ise çiftçiler arasında toprak, su ve kaçak malzeme konusunda eski anlaşmazlıkların alevlenmesiyle başladı. Kısa süre sonra iki ordu, çıkmazla sonuçlanan bir sınır savaşında karşı karşıya geldi. Kırgızistan'daki yetkililer, kendi vatandaşlarından onlarca kişinin öldürüldüğünü, 140 binden fazla insanın da evlerini terk ettiğini iddia ediyor. Putin sık sık KGAÖ’nün NATO'ya bir cevap olduğu konusunda övünür. Ancak altı üyesinden beşi - Ermenistan, Belarus, Rusya, Tacikistan ve Kırgızistan - savaştayken altıncısı Kazakistan ise tüm bu yıl boyunca iç karışıklık yaşadı.
Gazete, komşu Çin'in bölgedeki konumunu güçlendirirken, ABD'nin olanları bir fırsat olarak gördüğüne dikkati çekti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, ABD, Rusya'nın baskısının ardından Afganistan'a giden ABD savaşçılarına yakıt ikmali yapmak için kullanılan Bişkek yakınlarındaki bir ABD Hava Kuvvetleri üssünün kapatılmasına yol açtıktan sonra 2014 yılında iptal edilen bir önceki anlaşmanın yerine yeni bir ikili işbirliği anlaşması imzalaması için Kırgızistan'a baskı yapıyor. Caparov, Moskova'nın bunu ‘sırtından vurma’ olarak göreceğini söyleyerek anlaşmayı imzalamaya isteksiz davranıyor. Bişkek'teki AGİT Akademisi Kıdemli Öğretim Üyesi Asel Doolotkeldieva konuya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Ukrayna'dan önce Çin ve Rusya, Orta Asya'da açık rekabetle ilgilenmiyorlardı. Örtülü bir görev dağılımı söz konusuydu: Rusya güvenlik, Çin ise ekonomiyle ilgileniyordu. Ancak Rusya işini yapmayı bıraktı. Bölgeyi korumaktan aciz veya isteksiz görünüyorlar.”
Çin'in en büyük yabancı askeri üssü Tacikistan'da bulunuyor. Ayrıca Rusya'dan enerji ithalatına ve Rusya'da çalışan vatandaşlarından gelen bir milyon göçmenin havalelerine dayanan yoksul Kırgızistan'da da küçük bir askeri hava üssü var.
New York Times, Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki sınır savaşının, Putin'in Çin tarafından desteklenen bölgesel bir grup olan Şanghay İşbirliği Örgütü'nün zirvesine katılmak üzere komşu Özbekistan'dayken patlak verdiği için bölgedeki Rus gücünün gerileme gösterdiğine dikkati çekti. Toplantıya Özbekistan, Rusya, Kırgızistan ve Tacikistan liderlerinin yanı sıra üye ülkeler Çin, Hindistan, Kazakistan, Pakistan, Rusya, gözlemci ülkeler Beyaz Rusya, İran, Moğolistan ve ortak ülkeler Azerbaycan ve Türkiye'nin liderleri katıldı. Putin bu zirvede, ‘birçok küçük düşürücü protokol aksaklığına’ maruz kaldı. Bunlar arasında kameralar önünde diğer liderlerin gelişini beklemesi de bulunuyordu. Söz konusu liderler arasında gazeteye verdiği demeçte bunu kasten yapmadığını ifade eden Caparov da vardı. Bu toplantıda Hindistan Başbakanı Narendra Modi kamuoyuna yaptığı açıklamada “Bu çağ savaş çağı değil” demişti. Rusya Devlet Başkanı ayrıca söz konusu zirvede, Çin'in Ukrayna'daki savaş hakkında ‘sorularını ve endişelerini dile getirmesine’ olanak tanıdığını söylemişti.
Bişkek merkezli Orta Asya Kavşağı (Crossroads Central Asia) Kurumu Araştırmacısı Emil Dzhuraev, gazeteye yaptığı açıklamada, “Putin artık herkesin tanışmak istediği büyük zapt edilemez lider değil. Aurasını kaybetti” dedi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping geçtiğimiz ay Kazakistan’a yaptığı ziyarette ülkesinin, birçok gözlemcinin Moskova'ya müdahaleye karşı bir uyarı olarak gördüğü bir konumda ‘bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunması konusunda Kazakistan'ı güçlü bir şekilde desteklediğini ifade etmişti. Tacikistan kuvvetleri Kırgızistan ile ülkenin sınırlarına ilerlediğinde, Çin de Kırgızistan'a karşı benzer bir tavır aldı ve gözlemcilerin gözünde Orta Asya'nın istikrarının koruyucusu olarak Rusya'nın yerini aldı. Özbekistan zirvesi sırasında Çin, bu ülke ve Kırgızistan ile Çin ihracatını Rusya'dan geçmeden iki ülke üzerinden Avrupa'ya taşımaya adanmış bir demiryolu inşa etmek için bir anlaşma imzaladı. Benzer hatların Rusya'dan geçtiğini ve Çin'in Rusya'yı kızdırma konusundaki isteksizliği nedeniyle yeni hattın yıllarca kağıt üzerinde kaldığı biliniyor. Ama görünen o ki Çin bu isteksizliğini bir kenara bıraktı.



Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
TT

Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)

Nebil Fehmi

Çağdaş uluslararası sistemin biçimi ve kutuplar hakkında çeşitli soru işaretleri bulunuyor; Amerikan ve Rus iki kutupluluğu geri mi dönecek, Rusya'nın yerini Çin mi alacak, ya da dünyada üç kutup var olmaya devam mı edecek? Yahut sadece ABD veya Çin’in tek kutup olduğu bir sistem tarafından mı yönetileceğiz? Hiçbir tarafın tek taraflı karar alma yetkisine sahip olmadığı dengeli, çok taraflı bir sistemin kurulma olasılığı nedir? Yoksa güçlü, çatışan tarafların çoğaldığı çok kutuplu bir sistemin eşiğinde miyiz? Bunlar çalkantılı, hassas ve tehlikeli bir geçiş döneminde sorulan çeşitli ve farklı sorular.

Dikkatler her zaman en zengin ve en güçlü tarafların üzerindedir ve onlar, savaş ve barış, inşa etme ve yıkma, ekonomi ve finans, sanayi ve ticaret gibi alanların birbirinden farklı olmasına ve hatta bazen birbiriyle çelişmesine rağmen, belli alanlarda en başarılı ve seçkin olanlar olarak kabul edilirler.

Zenginlik ve güce dair değerlendirme, buna dahil edilen çeşitli yaklaşımlar ve kriterlerle birlikte şartlara ve durumlara göre değişir. Bir ülkede zenginliği belirlemede kişi başına düşen milli gelir doğru ölçüt olursa, dünyanın en zengin ülkesinin Lüksemburg olduğunu, onu Singapur ve Çin'in Makao bölgesinin izlediğini görürüz. Bu sıralamada dünyanın en büyük ekonomisi ABD 10. sırada yer alırken, dünyanın beşinci büyük ekonomisi Hindistan ise 124. sırada yer alacaktır. Zenginlik için doğru ölçüt, kişi başına düşen milli gelire paralel olarak satın alma gücü olursa, ülkelerin şu şekilde sıralandığını göreceğiz: Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, Endonezya, Brezilya, Fransa ve İngiltere.

Askeri harcamaların 2,46 trilyon dolara ulaştığı ve en fazla harcama yapan ülke olan ABD'nin bunun 824 milyar dolardan fazlasını üstlendiği bir dünyada gücün değerlendirilmesi için ölçütler belirlemeye çalışırsak, bunlara askeri ve siyasi kabiliyetleri eklemeli, dahası buna öncelik vermeliyiz. Buna ilave olarak, bildiğimiz gibi güç mutlak değildir. Her durum ve her arenanın coğrafi yapısına bağlı olarak karada, denizde ve havada uzun ve kısa vadeli askeri yaklaşımlar, genel bir bakış açısıyla, bölgesel veya uluslararası düzeydeki siyasi hedefler ve iddialar vardır.

Batı-ABD-Avrupa'nın hırs ve emellerinin rekabet ettiği, ancak Rusya ve hatta Çin'in Avrasya perspektifinden farklılaştığı herkesçe biliniyor. Bunların hepsi ise Latin Amerika, Afrika ve Asya'nın büyük bölümündeki ülkelerin siyasi perspektifleri ve hedefleri ile ayrışıyorlar. Birinin uluslararası iddia ve emelleri, diğerinin ise sadece ulusal veya bölgesel iddia ve emelleri olduğu için doğrudan askeri çatışmaya girmeleri imkânsız olan ülkelerin askeri kabiliyetlerini karşılaştırmanın anlamı nedir? Okyanuslara ve denizlere hâkim geniş ülkeler ile denize kıyısı olmayan küçük ülkeler arasında, denizde ve karada kimin daha üstün kabiliyetlere sahip olduğunun önemi nedir?

Halkların ihtiyaçlarını karşılamak ve ülkelerin çıkarlarını korumak için maddi ve askeri imkânlara ihtiyaç duyulur, ancak zenginlik ve güce aşırı vurgu yapılıyor. Zenginliğin veya gücün kalıcı olduğunu, baskın zenginliğin zararlı, kaba kuvvetin ise adaletsiz olduğunu varsaymanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Zaman içinde yaşanan siyasal ve küresel gelişmeler devletler düzeyinde geniş çaplı değişimlere yol açtı. Bunlar arasında şunlar sayılabilir; eski Avrupa sömürgeciliğinin aşınmasına ve çöküşüne eşlik eden gelişmeler, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın dönemsel olarak sona ermesi. Enerji şirketlerinin, dünyanın en büyük ve en zengin şirketleri listesindeki kontrolünün telekomünikasyon, programlama, dijitalleşme, teknoloji şirketleri lehine kaybolması, bunların daha önce hayal bile edilemeyen seviyelerdeki zenginlik merdivenlerini hızla tırmanması. Bu gelişmeler uluslararası sistemin biçimini ve niteliğini, güç tanımını, savaşların niteliğini değiştirdi, savaşlar daha ölümcül hale geldi ve artık daha uzak mesafelerden yönetilmeye başlandı.

Güç ve servet açısından baskın oyuncular genellikle orta veya uzun vadede pozisyonlarını korurlar ve liderlik kademeli olarak aktarılır. Bunlar, denklemleri ve rekabeti değiştiren önemli anların ortaya çıkmasıyla hızlanabilir. Bu anlar şunlarla bağlantılıdır; dünya savaşları gibi siyasi olaylar, kurtuluş hareketleri gibi yeni politik eğilimler veya geçen yüzyılın sanayi devrimi veya son 50 yıldaki teknolojik ve iletişim devrimi gibi teknolojik atılımlardan kaynaklanan ekonomik ve sosyal gelişmeler. Bunun nedeni dünyanın zenginlik oranlarının ve güç dengelerinin değiştiği sürekli bir değişim halinde olmasıdır.

Ancak liderlik tamamen farklı bir konudur. Zenginlik ve gücü aşar ve başkalarını etkileme, başkalarının uzun süreler boyunca örnek almak istediği pozisyonları, politikaları ve deneyimleri benimseme yeteneği gibi birkaç başka hususu da kapsar. Bunların sahiplerinden haklara saygı duymaları, yanlış ve hataları reddetmeleri, genel yararı göz önünde bulundurmaları, başkalarının umduğu ve arzuladığı bir örnek ve deneyim olmaları beklenir. Sovyetlerin geçen yüzyılda öncülük ettiği sosyalist felsefe ve yakın on yıllara kadar ABD'nin öncülük ettiği Batılı liberal sistem bunlara örnektir. Bunlardan biri başarısız olup dağıldı, diğerinin içeride ve dışarıda çifte standart uyguladığı ifşa oldu ve bu da ona parlaklığını ve güvenilirliğini kaybettirdi. Bağlantısızlar Hareketi, dünyanın vicdanı ve dengesi için başka bir alternatif sunmak amacıyla hızla yükseldi. Ancak, üyeleri istikrarlı bir uluslararası düzene en çok ihtiyaç duyan orta gelirli ülkeler olmasına rağmen, üyeleri günlük sorunlara ve kısa vadeli hırslara daldıkça parlaklığını ve itibarını kaybetti.

Bugün dünya zenginlik ve güçle dolup taşıyor, ancak sağlam, bilge ve dengeli bir liderlikten yoksun. Sistemlerimiz ve kurumlarımız şu anda çalkantılı bir aşamadan geçiyor ve hangi ülkelerin veya kuruluşların uluslararası düzeyde gelecekte liderlik rolünü hak ettiği ve üstleneceği henüz belli değil. Bu, meseleleri kontrol altına almak ve büyümelerini önlemek için acilen bazı proaktif, geçici adımlar atmamızı gerektiriyor. Kriz yönetimi kavramına benzer şekilde, uluslararası sistemin tamamen çökmesini ve dağılmasını önleyecek, aynı zamanda mevcut uluslararası sistemi küresel siyasal gerçeklikle daha uyumlu, işler tekrar kontrolden çıkmadan önce gelecekteki zorluklarla başa çıkabilecek hale getirecek reform yollarını bulmaya yönelik araştırmaları ve ciddi çabaları yoğunlaştırmayı amaçlamalıyız.