ABD’li yetkili Schenker, Şarku’l Avsat’a konuştu: Hizbullah, İsrail’in ticaret ortağı

ABD’li yetkili Schenker, yolsuzlukla suçlanan bir ismi cumhurbaşkanı olarak seçmenin sonuçları konusunda uyardı

Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker
Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker
TT

ABD’li yetkili Schenker, Şarku’l Avsat’a konuştu: Hizbullah, İsrail’in ticaret ortağı

Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker
Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker

Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, “Lübnanlılar, ABD Başkanı Joe Biden’in Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile telefon görüşmesini ‘ABD’nin seçimlerin gecikmeden yapılmasına destek verici tavrından bir geri adım’ olarak okumamalıdır” dedi. Schenker, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Nihayetinde Avn, şu an Lübnan’ın cumhurbaşkanı. Bu yüzden Biden onunla görüştü” derken, görüşmenin İsrail ile deniz sınırı çizme anlaşmasından dolayı kendisini tebrik etme amaçlı olduğunu belirtti. Ancak Schenker, mevcut cumhurbaşkanının damadı Cibran Basil’i cumhurbaşkanı olarak seçmenin yankıları konusunda da uyardı. ABD’nin yolsuzluk suçlamaları çerçevesinde Basil’e yaptırım uyguladığına atıfta bulunan David Schenker, “Sonuç olarak cumhurbaşkanını seçmek Lübnan halkına kalmış bir şey. Ama yolsuzlukla suçlanan bir kişiyi cumhurbaşkanı olarak seçmenin yansımaları olacak. Kendisi Lübnan’da yolsuzluk yapmış en önde gelenlerden biri olarak görülüyor” dedi.
Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde deniz sınırlarının çizilmesine yönelik müzakerelerden sorumlu olan Schenker, Lübnan’daki mevcut koşulların Hizbullah’ın sınır belirleme anlaşmasını engellemekten geri adım atmasına yol açtığını belirtti. “Lübnan’ın finansal çöküşü, Hizbullah’ı Lübnan’a girecek yeni kaynaklar karşısında ‘engel’ rolü oynamayı bırakmaya itecek bir durum oluşturdu” diyen David Schenker, sözlerinin devamında ise “İsrail, bazıları Kariş sahasından kaynaklanan artan gerginliklerden endişe duyuyordu. Ama endişelerin çoğu, Mavi Hat ile ilgili” şeklinde konuştu. ABD’li yetkili ayrıca, İsrail’in anlaşmayı olumlu gördüğüne, çünkü anlaşmanın Hizbullah ve müttefiklerinin açıkça İsrail’den bahseden bir belgeyi onaylamasına katkı sağladığına dikkati çekti.
Schenker, Lübnan’daki kötüleşen ekonomik durumun Hizbullah’ı ‘daha esnek’ olmaya zorlayan ana neden olduğunu ve herkesin ‘çözümler olmadan bir anlaşmanın imkânsız olduğunu’ bildiğini dile getirdi. Eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı, İsrail’in Lübnan’ın taleplerine tam olarak yanıt verdiğini de söylerken, Hat 23 ile ilgili olarak ise “Bence İsrail daha büyük tavizler verdi. Ancak buna rağmen, Hizbullah ve Avnistlerin üzerinde anlaştıkları şey aslında İsrail’in tanınmasıydı. Bu, başlı başına bir tavizdir” dedi.
ABD’li yetkili, bölgede artan Hizbullah tehlikesinden ve silahlarının gelişiminden de bahsederken, İsrail’in bu durumu kendi güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördüğünü ve bu nedenle anlaşma için baskı yaptığını vurguladı.
David Schenker, müzakerelerden sorumlu olduğu dönemde Lübnan’ın anlaşma için hazır olmadığını söylerken, “Lübnan tarafı, o dönemde Hat 29’da ısrar ediyordu” dedi.
Schenker, anlaşmanın Lübnan’a fayda sağlayacağını ve ekonomik krizinden çıkmasına yardımcı olacağını belirtirken, aynı zamanda yolsuzluğa karşı da uyarıda bulundu. Anlaşmanın bundan kaynaklanan gelirleri kontrol edecek bir mekanizma içermediğine dikkat çeken ABD’li yetkili, bu konuda daha önce bir fon kurulması için baskı yapıldığını hatırlattı. Ancak Schenker’e göre mevcut anlaşma bunu kapsamıyor. David Schenker, “Gaz çıkarımına dahil olan şirketlerle yapılan sözleşmelerin Hizbullah ve müttefiklerine bağlı şirketler olmadığını garanti eden bir şeffaflık ve yönetim sistemine ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.
Schenker, anlaşmanın bir sonucu olarak Hizbullah’ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerinin değişeceğini reddederken, sınır anlaşmasının Lübnan’a yabancı yatırımları çekme hususunda önemli olduğunu vurguladı. David Schenker ayrıca, “Bugün Hizbullah, yalnızca İsrail’in varlığını tanımakla kalmadı, aksine onun ticaret ortağı oldu” dedi.



UAEA'daki troyka neden İran aleyhine karar verdi ve bunun sonuçları nedir?

Fotoğraf: Viyana'daki Yönetim Kurulu toplantısı sırasında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın genel merkezi önünde düzenlenen İran karşıtı protesto (AFP)
Fotoğraf: Viyana'daki Yönetim Kurulu toplantısı sırasında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın genel merkezi önünde düzenlenen İran karşıtı protesto (AFP)
TT

UAEA'daki troyka neden İran aleyhine karar verdi ve bunun sonuçları nedir?

Fotoğraf: Viyana'daki Yönetim Kurulu toplantısı sırasında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın genel merkezi önünde düzenlenen İran karşıtı protesto (AFP)
Fotoğraf: Viyana'daki Yönetim Kurulu toplantısı sırasında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın genel merkezi önünde düzenlenen İran karşıtı protesto (AFP)

Hüda Rauf

Batılı diplomatlar, nükleer anlaşmaya taraf olan üç Avrupalı ​​ülke (İngiltere, Fransa ve Almanya) ile ABD'nin, İran karşıtı yeni bir kararı resmi olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'na sunduğunu bildirdi.

Avrupa ülkeleri, ajansın üç ayda bir yaptığı Yönetim Kurulu toplantısında, İran'dan ajans ile iş birliği yapmasını talep etmeyi amaçlıyor. İran ise kararın sonucunda hakkında cezai tedbirlerin alınmasından korkuyor.

Kesin olan, Avrupalı kararın, İran'ın nükleer yükümlülüklerine uyması ve ajansın uzun süredir devam eden endişelerini gidermesi için üzerindeki diplomatik baskıyı artırmayı amaçladığıdır.

Bu nedenle kararda, Batılı güçlerin UAEA Genel Müdürü Rafael Grossi'den kapsamlı bir rapor talep etmesi öngörülüyor. İran’ın bildirmediği yerlerde bulunan uranyum parçacıkları konusunda Tahran'ın UAEA ile iş birliğine ilişkin tam bir raporu da içeren söz konusu rapor, İran'ın nükleer faaliyetlerini daha şeffaf hale getirmeyi amaçlıyor. Karara göre, İran'dan güvenlik önlemleriyle ilgili sorunları çözmek için “gerekli ve acil önlemleri” alması talep edildi. Ayrıca güvenilir açıklamalar sunması ve ülkede bildirilmemiş iki bölgedeki uranyum parçacıklarından izler taşıyan nükleer malzeme ve ekipmanların yerleri hakkında ajansa bilgi vermesi, ajansın bu konuda ihtiyaç duyduğu bilgi, belge ve cevapları sunması, ajans müfettişlerinin ihtiyaç duyduğu yer ve materyallere erişimi sağlaması istendi.

Avrupalı troyka ülkelerinin hamlesi, İran'ın nükleer programının hızla gelişmesine ilişkin endişelerin olduğu bir dönemde geldi ve Avrupa-İran ilişkilerindeki gerilimin de bir göstergesi oldu. Avrupa, insan hakları, Ortadoğu'daki bölgesel davranışları ve Ukrayna savaşında Rusya'ya verdiği destek sebebi ile rejime yönelik başka cezalandırıcı adımlar da attı.

Üç Avrupa ülkesi, İngiltere, Fransa ve Almanya, son aylarda İran'a baskı yaparken, şimdi de Tahran'dan ek garantiler ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı alanında iş birliği yapmasını istiyor.

2025 yılı İran için önemli bir yıl olacak çünkü bu yılda karar çerçevesinde Güvenlik Konseyi'nin kendisine uyguladığı altı yaptırım kararı iptal edilecek. Tahran, Kapsamlı Ortak Eylem Planı her iki tarafça pratikte uygulanmasa da ajansa üye ülkeler ve plan ile iş birliği ve teknik ve siyasi etkileşim ortamını korumaya çalışıyor.

İran, Guvernörler Kurulu'nda kendisine karşı bir karar alınması halinde karşılık vereceğini vurgulayarak, Avrupalı troyka ülkelerini ve ajansı tehdit etmeye çalışıyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Fransa Dışişleri Bakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde, üç ülkenin (Almanya, Fransa ve İngiltere) UAEA Yönetim Kurulu toplantısına bir karar taslağı sunma adımını şiddetle kınadı. Üç Avrupa ülkesinin bu adımının, İran ile ajans arasındaki ilişkilerde oluşan olumlu atmosfere karşı açıkça karşı durma olarak değerlendirildiğini ve yalnızca konuyu daha da kompleks hale getireceğini açıkladı.

İran, birkaç gün önce Tahran'a yaptığı ziyarette Grossi ile yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimini yüzde 60 ile sınırlama, zenginleştirme tesislerinde denetim yapmak üzere 4 yeni müfettişin atanması konusunda anlaşmıştı. Bu adımlar, yeni ABD yönetimi ve İran'ın yatıştırma ve anlaşmaya varma çabası bağlamında atıldı. Zira İran, Grossi ile vardığı anlaşmanın güven oluşturma adımlarından biri olduğunu ve sonrasında desteklenmesi gerektiğini düşünüyor.

Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD'nin İran'a karşı önerdiği karar taslağı oylamaya sunulur ve ajans içinde toplam 35 oydan yaklaşık 20'sini alırsa geçebilir.

Grossi'nin ziyaretinin önemi, Tahran'ın yatıştırma ve 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonundan bu yana devam eden bölgesel gerginliklerin içine çekilmeme konusundaki kararlılığının bir teyidi olmasından kaynaklanıyor.

İran’ın nükleer anlaşmaya ilişkin taahhütlerinden vazgeçmesi ile bir yıldır süren bölgesel gerginliklerin gölgesinde, Tahran’ın zenginleştirilmiş uranyum rezervleri, ajansın son çeyrek raporuna göre 26 Ekim itibarı ile 852,6 gram artarak 6.604,4 kilograma yükseldi.

Buna göre İran'ın zenginleştirilmiş uranyum rezervi de yüzde 20 oranında, yani 25,3 kilogram artarak UF6 santrifüjlerinde 839,2 kilograma ulaştı.

Şimdi Avrupa ülkeleriyle İran arasındaki yüzleşmenin şiddetlendiği ve benzeri görülmemiş bir aşamaya girdiği görülüyor. Nitekim Avrupa ülkeleri havacılıktan deniz taşımacılığına kadar Tahran’a yaptırımlar getirdi. Ayrıca Guvernörler Kurulu'nda İran karşıtı kararın kabul edilmesi ve benzeri tedbirlerin alınması için çalışmalar da yapılıyor.

İran, denetimi zorunlu kılan kararın kabul edilmesi halinde nükleer programıyla ilgili tüm açık sorular hakkında kendisinden kapsamlı bir rapor talep edilmesinden korkuyor. Her ne kadar bunun için son tarih Ekim 2025 olsa da bu aynı zamanda 2015 anlaşması kapsamında askıya alınan tüm uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına dönülmesinin önünü açabilir.

Nükleer dosyaya ilişkin yukarıdaki gelişmelere ek olarak Avrupa Konseyi, İran’ın Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş ile Ortadoğu ve Kızıldeniz bölgesindeki silahlı örgüt ve oluşumlara verdiği askeri destek gölgesinde, Avrupa Birliği'nin kısıtlayıcı tedbirler çerçevesinin kapsamını genişletme kararı aldı. Bu ek önlem, İran yapımı insansız hava araçlarının, füzelerin ve ilgili teknolojilerin ve bileşenlerin taşınması için kullanılan gemileri ve limanları da hedef alıyor. Kararda ayrıca füze ve insansız hava araçlarının geliştirilmesinde ve üretiminde kullanılan bileşenlerin Avrupa Birliği'nden İran'a ihracatı, transferi, tedariki veya satışı da yasaklanıyor.

Avrupa Birliği ayrıca, listede yer alan kişi ve kuruluşların sahibi olduğu, yönettiği veya kontrol ettiği ya da İran'ın insansız hava araçlarını, füzelerini veya ilgili teknoloji ve bileşenleri Rusya'ya aktarmak için kullanılan limanlar ile ticaret yasağını da onayladı.

Yukarıdakilerden, Avrupa ile İran arasındaki ilişkilerdeki gerilimin, İran'ın yaşlı kıtanın güvenliğini ihlal eden Ukrayna savaşında Rusya'ya askeri olarak verdiği destekten kaynaklandığı açığa çıkıyor. Öte yandan, Avrupa ülkeleri Tahran'ın savunma doktrinini ve ulusal güvenliğini değerlendirip değiştirmeye çalıştığının, nükleer gücünü uluslararası gözetimden uzak, şeffaf olmayan bir çerçeve içerisinde geliştirme gayretinde olduğunun farkında. Bu nedenle üç Avrupa ülkesi, Amerikan seçimleri sonrası düzenlemeler sebebiyle bir Amerikan tutumunun yokluğunda nükleer program ile ilgili tutumunu desteklemeye çalışıyor.

Tahran ise Grossi ile yakın zamanda yapılan, uranyumun yüzde 60'ın üstünde bir oranda zenginleştirilmesinin durdurulması yönündeki anlaşmaya alternatif olarak UAEA ile iş birliği yaptığını öne sürmeye çalışıyor. Güney Kore bankalarındaki dondurulmuş fonlarının ve Amerikan çifte vatandaşların serbest bırakılmasını öngören bir pazarlığın parçası olarak bu anlaşmaya geçen yıl, yani aylar önce Joe Biden ile varmış olduğunu görmezden geliyor. Daha sonra İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının yarattığı kriz ve uluslararası toplumun bununla meşgul olması ile birlikte anlaşmayı ihlal ederek, yeniden zenginleştirme oranını artırdığını bilmezmiş gibi davranıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.