Macron’un Rusya ve Ukrayna’ya müzakere çağrısı başarılı olacak mı?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)
TT

Macron’un Rusya ve Ukrayna’ya müzakere çağrısı başarılı olacak mı?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dün gece France 2 kanalına verdiği röportajda en dikkat çeken şey, daha önce 18 adet gönderilen ve ‘Donbas'ta belirleyici olan’ CAESAR topçu sisteminden Danimarka ile işbirliği içinde  6 adet daha tedarik edileceğine dair garanti vermesi değildi.
Macron ayrıca, Ukrayna’yı hedef alan Rus füzeleri karşısında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in ülkesine hava savunma sistemleri sağlama talebine yanıt vermeye istekli olduğunu da ifade etmedi.
Paris’teki Avrupalı ​​diplomatik kaynaklara göre en önemli olan, Ukrayna’nın güney ve doğusunda çatışmalar yoğun olarak yaşanırken, Macron’un Rusya ve Ukrayna’yı müzakere masasına getirme ihtiyacı hakkında konuşması oldu.
Her şeyden önce, Macron’un Rus ‘özel askeri operasyonu’ başlamadan önce, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kuvvetlerinin Ukrayna’yı işgal etmeyeceğine dair ‘garanti’ almaya çalıştığı ve başarısız olduğunu hatırlamak gerekiyor.
Macron, daha sonra ateşkes sağlamak ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varmak için çalıştı ve geçen ay Batı ülkelerinin ‘Rusya’yı aşağılamaması gerektiğini’ söylemesinin ardından Ukraynalı mevkidaşı da dahil olmak üzere kendisine yöneltilen eleştirilere rağmen, taraflarla temas halinde kaldı.
Bu konudaki tek ‘başarısı’ ise, geçen ay Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’ndan (UAEA) bir heyetin Rus kuvvetleri tarafından işgal edilen Zaporijya Nükleer Santrali’ni ziyareti konusunda Moskova’yı ikna etmesi oldu.
Macron dün televizyon programında yaptığı konuşmada, “Bugün, her şeyden önce Vladimir Putin bu savaşı durdurmalı, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı göstermeli ve müzakere masasına geri dönmeli” dedi.
Daha sonra ‘Ukrayna’nın toprak bütünlüğü’ ile ne demek istediğini açıklayan Macron, müzakere amacının açık olduğunu yineledi. Yani Rusya’nın 2014’te Kırım’ı yasadışı olarak ilhak etmesinden ve yakın zamanda Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk’ın işgal edilmesinden önceki 1991 sınırlarına geri dönüş.
Savaşın başlangıcında Belarus’ta ve daha sonra Türkiye’de gerçekleşen dört turdan sonra müzakereye devam etme ve müzakere koşullarının ne zaman yerine getirileceğine karar vermenin nihayetinde Ukrayna’ya bağlı olduğunu vurguladı.
Fransız lider daha sonra şu ifadeleri kullandı;
“Soru, bu savaş hedeflerine yalnızca askeri olarak ulaşılıp ulaşılmayacağıdır. Bir noktada masaya dönüp müzakere etmenin Ukrayna ve Rusya’nın çıkarına olacağına inanıyorum.”
Ukrayna’nın artık Putin ile müzakere etmek istemediği hatırlatıldığında ise Macron, “Size söylüyorum ki, bir noktada bu gerekli olacak. Bu yüzden maksimalist pozisyonları her zaman reddettim” yanıtını verdi.
Zelenskiy, geçtiğimiz hafta Putin ile herhangi bir müzakereyi reddeden bir kararname imzaladı. Kararnameye göre, ancak başka bir lider gelirse Rusya ile müzakereler sürebilecek.
Paris, Ukrayna’ya verilen askeri desteğin, Ukrayna’nın Rus işgaline direnmesine yardımcı olmayı ve daha sonra müzakere masasına güçlü bir konumda oturmasını sağlamayı amaçladığını daha önce defalarca vurgulamıştı.
Daha önce Putin’i ‘savaş suçlusu’ olarak tanımlamaktan kaçınan Macron, ‘ihtiyaç ortaya çıktığı sürece’ onunla temasa geçmeye kararlı olduğunu ifade etti.
Ancak Macron’un müzakerelerden bahsetmesi, müzakerelerin yarın veya önümüzdeki haftalarda yapılacağı anlamına gelmiyor.
Bu nedenle Macron, “Kışı bu savaş bağlamında geçirmeye hazırlanıyoruz” dedi.
Müzakere zamanı geldiğinde ise Fransa’nın rolü olacağına vurgu yaparak, “Kıtamızın istikrarı hepimizin endişesi. Garantör olarak oynayacağımız roller olacak” diye ekledi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, geçen hafta ABC kanalına verdiği röportajda, tarafların müzakere masasına oturması ve krizden diplomatik ve siyasi yollarla bir çıkış yolu bulması gerektiğini belirtti.
30 Eylül’de Putin, Ukrayna’ya müzakere davetini yeniledi.
ABD Başkanı Joe Biden, önümüzdeki ay Bali’de (Endonezya) yapılacak G20 Zirvesi’nin oturum aralarında Putin ile görüşmeyi şahsen dışlamadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arabulucu olmak istiyor ve bunun için bir planı olduğu söyleniyor.
Rusya’yı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) ve BM Genel Kurulu’nda kınamayı reddeden Çin, Hindistan, Güney Afrika ve Pakistan gibi büyük ülkeler de tarafları müzakereye çağırıyor.
İşin aslı, müzakereye davet başka, onu elde etmek ve ondan olumlu sonuçlar çıkarmak başka şeydir.
Zelenskiy’nin Putin ile görüşmeyi reddetmekten vazgeçtiği varsayılırsa, ortaya çıkan soru şudur; Müzakere sürecinin dayandırılacağı temeller, koşullar ve hedefler nelerdir?
Moskova, Devlet Duması’nın oyu ve Putin’in imzasıyla dört bölgeyi resmen ilhak etti.
Öyleyse bir diğer soru şu; Rusya tüm bunlardan vazgeçmeye, hatta 2014’te ilhak edilen Kırım’ı gözden çıkarmaya ne kadar istekli?
Herkes böyle bir şeyin Putin’i yenilgiye uğratmak, onu başarısız bir savaş yürütmekle suçlamak ve Rusya’yı mümkün olan en sert yaptırımların uygulandığı bir parya devleti yapmak anlamına geldiğini biliyor. Rusya bunu kabul eder mi?
Öte yandan, Zelenskiy defalarca ilan ettiği gibi, Batı kendisine yardım etmeye ve ona istediği silahları ve ihtiyaç duyduğu parayı sağlamaya devam ederse bu savaşı kazanabileceğini düşünüyor.
Bu durumda, Zelenskiy yolu yarılamışken durmayı kabul eder mi?



ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
TT

ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki tankere el koyup limanları ablukaya almasıyla gerginlik tırmanırken, analistler bu hamlelerin olası Tayvan işgalinde Çin'in elini güçlendirebileceğine dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere tam abluka uygulanması talimatını salı günü vermişti.

Reuters'a konuşan uzmanlar, Pekin yönetiminin Tayvan'ı ablukaya alması durumunda Venezuela'daki hamleleri Washington'a karşı koz olarak kullanabileceğini belirtiyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Çin uzmanı Craig Singleton şunları söylüyor:

ABD, Venezuela'daki siyasi yapıyı değiştirmek için abluka uyguluyor, Çin de bundan hareketle sözümona güvenlik gerekçesiyle Tayvan'a karşı zorlayıcı önlemler alabilir.

Singleton, ABD'nin olası Tayvan işgaline karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçirme kabiliyetinin Venezuela politikası nedeniyle zayıflayabileceğine dikkat çekiyor.

Trump, 11 Aralık'taki açıklamasında Venezuela açıklarında petrol taşıyan bir tankere el koyduklarını duyurmuştu. Beyaz Saray, Skipper adlı tankerin "yasadışı petrol taşımacılığı" yaptığını öne sürmüştü.

Venezuela lideri Nicolas Maduro ise tankerin ülkeden çıkarılan 1 milyon 900 bin varil petrolü taşıdığını belirterek ABD'nin hamlesini "hırsızlık ve korsanlık" diye nitelemişti. 

Venezuela ham petrolünün en büyük alıcısı olan Çin de Karayipler'deki gerginlikte Karakas yönetimini destekledi. Pekin'den dün yapılan açıklamada "tüm tek taraflı ve zorbaca eylemlere karşı olunduğu, ülkelerin egemenliklerini ve ulusal haysiyetlerini savunmalarının desteklendiği” bildirildi.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Isaac Kardon da Çin'in Venezuela'daki mevcut durumu, Tayvan'ı destekleyen küresel bir koalisyon kurulmasını engellemek için kullanabileceğini söylüyor.

Ayrıca Çin'in de benzer hamlelerle Tayvan limanlarından çıkan petrol ve doğalgaz tankerlerine el koyabileceğine işaret ediyor. Bunlara ek olarak ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı nedeniyle Tayvan Boğazı'nda oluşabilecek acil bir duruma zamanında müdahale edemeyebileceğini belirtiyor.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 26 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 100'den fazla kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, Reuters, Guardian


Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
TT

Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)

Sudan'da orduya karşı savaşan Hızlı Destek Kuvvetleri'ndeki (HDK) Kolombiyalı paralı askerlerin, Birleşik Krallık'ta (BK) kayıtlı bir şirket tarafından işe alındığı iddia ediliyor.

HDK militanları, ekimde düzenledikleri saldırılarda Faşir'deki Suudi Hastanesi'ni basıp 450'den fazla kişiyi öldürmüştü. 

Ülkenin batısındaki Darfur bölgesinin en büyük kentinde düzenlenen katliamda toplamda en az 60 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Guardian'ın incelemesine göre katliamda rol oynayan Kolombiyalı paralı askerler, Londra'da kayıtlı bir şirket tarafından işe alındı.

Zeuz Global, ABD Hazine Bakanlığı tarafından bu ay yaptırım listesine alınan kişiler tarafından yönetiliyor.

Bu kişilerden biri Kolombiya ve İtalya pasaportlarına sahip Kolombiya ordusundan emekli subay Álvaro Andrés Quijano Becerra. Subayın eşi Claudia Viviana Oliveros Forero da yaptırım listesine alınmıştı.

Şirketin başındaki diğer isimse Kolombiya ve İspanya vatandaşı Mateo Andrés Duque Botero.

Duque ve Oliveros'un Zeuz Global'ı 10 bin sterlin (yaklaşık 573 bin TL) yatırımla 8 Nisan'da kurduğu belirtiliyor. Bundan üç gün sonra HDK militanları, Sudan'daki Zamzam Mülteci Kampı'na saldırı düzenlemiş, 1500'den fazla sivili katletmişti.

HDK, 13 Nisan'da kampın kontrolünün ele geçirildiğini açıklamıştı. Haberde, kampın Kolombiyalı paralı askerlere devredildiği, bu savaşçıların da Faşir katliamını planladığı aktarılıyor.  

Haberde, firmanın Tottenham'daki adresini ABD'nin yaptırımları açıkladığı 9 Aralık tarihinden sonra Londra merkezine taşıdığına dikkat çekiliyor. Şirkete ait iki adreste de otellerin yer aldığı ve bu işletmelerin Zeuz Global'la herhangi bir bağı olmadığını savunduğu belirtiliyor.

Gazete, BK'deki şirketlerin sicil kayıtlarını tutan devlet kurumlarından firmaya dair bilgi taleplerine yanıt alınamadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Sudan Uzmanlar Paneli'nin eski üyesi Mike Lewis, BK'de kurulan paravan şirketlerin sayısının arttığına dikkat çekerek, "Spor salonuna kayıt yaptırmak BK'de firma kurmaktan daha zor" diyor.

Araştırmacı, Kolombiyalı paralı askerlerin HDK militanlarına drone ve uzun menzilli silah kullanmayı öğrettiğini, bunun Kuzey Afrika ülkesindeki iç savaşın gidişatını değiştirdiğini belirtiyor:

Sudan'daki savaş, güdümlü silahlar ve uzun menzilli insansız hava araçlarının her gün sivillerin ölümüne neden olduğu, yüksek teknolojinin kullanıldığı bir savaş. Bunların çalıştırılabilmesi için dışarıdan destek gerekiyor. Kolombiyalı paralı askerlerin operasyonunun bu dış yardımın önemli bir bileşeni olduğunu biliyoruz.

Kolombiyalı savaşçıların Sudan'daki rolü ilk kez geçen yıl ortaya çıkmıştı. Bogota merkezli medya kuruluşu La Silla Vacía'nın haberinde, 300'den fazla emekli askerin savaşmak üzere sözleşmeyle Sudan'a gittiği belirtilmişti. Bunun üzerine Kolombiya Dışişleri Bakanlığı özür dilemişti.

Independent Türkçe, Guardian, Sudan Tribune


ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
TT

ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)

ABD merkezli Axios internet sitesi, Kennedy Merkezi Yönetim Kurulu’nun Washington’un önde gelen sanat kurumlarından birinin adına eski Başkan Donald Trump’ın isminin eklenmesi yönündeki tartışmayı gündeme taşıdı. Siteye göre kurul, merkezin adının “Trump–Kennedy Merkezi” olarak değiştirilmesi seçeneğini değerlendiriyor.

Axios’un değerlendirmesinde Trump’ın, kendisini devlet yönetiminin odak noktasına taşıyarak öncüllerinden ayrıldığı ifade edildi. Site, Trump’ın ticari imparatorluğunda ve kampanya çalışmalarında kullandığı marka yaklaşımını devlet projeleri ile kamusal alanlara da aktardığına dikkat çekti.

df
Washington'daki Kennedy Merkezi binası (Reuters)

Axios, Trump’ın ikinci dönem hazırlıklarında kişisel tanıtım amacıyla kullandığı bazı yöntemleri mercek altına aldı.

Washington'daki binaların isimlerinin değiştirilmesi

Kennedy Merkezi’nin adının değiştirilmesine ek olarak, bu ayın başlarında ABD Barış Enstitüsü’nün adı da ‘Donald Trump Barış Enstitüsü’ olarak değiştirildi.

Axios, Beyaz Saray’ın her iki yeni yapının da Trump’ın görev süresi boyunca yürüttüğü çabaları onurlandırmayı amaçladığını belirttiğini aktardı. Beyaz Saray yetkilileri ve Trump’ın kendisi, önceki yönetimler döneminde zor durumda olduklarını ileri sürdükleri bu iki kurumun ayakta tutulmasında Trump’ın belirleyici bir rol oynadığını vurguladı.

Binalardaki afişler

Trump’ın adının binalara verilmesine ek olarak, yönetimi eylül ayında Washington’daki birçok federal binayı Trump’ın fotoğraflarını taşıyan afişlerle donattı. Bu durum, yetki aşımı ve propaganda yapıldığı yönünde endişelere yol açtı.

Demokrat Senatör Adam Schiff’in ofisi tarafından yayımlanan bir rapora göre, Trump yönetiminin fotoğrafını ya da politikalarını içeren afişlerin hazırlanması için vergi mükelleflerinin parasından 50 bin dolar kullandığı öne sürüldü. Raporda, Tarım, Çalışma ile Sağlık ve İnsan Hizmetleri bakanlıklarının da benzer afişler astığı belirtildi.

Milli Park giriş kartları

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, kasım ayında 2026 yılına ait America the Beautiful ulusal park giriş kartını tanıttı. ABD’nin kuruluşunun 250. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan kartta, George Washington ile Donald Trump’ın fotoğraflarının yan yana yer aldığı bildirildi.

Ancak çevreyi koruma alanında faaliyet gösteren bir grup, kartta başkanın fotoğrafının kullanılmasının federal yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yönetime karşı dava açtı. Davada, 2004 tarihli Federal Arazilerde Rekreasyonu Teşvik Yasası uyarınca giriş kartlarında, Ulusal Parklar Vakfı tarafından düzenlenen yıllık fotoğraf yarışmasını kazanan eserin yer alması gerektiği vurgulandı. Söz konusu programın, kamu arazilerinin yönetimine milyonlarca dolar gelir sağladığı kaydedildi.

asdfr
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Biyolojik Çeşitlilik Merkezi İcra Direktörü Kieran Suckling yaptığı açıklamada, “Ulusal parklar kişisel tanıtım için bir fırsat değildir” dedi.

Axios, Trump’ın doğum gününde (aynı zamanda Bayrak Günü’ne denk geliyor) ulusal parklara ücretsiz giriş uygulanacağını açıklamasından kısa süre sonra söz konusu davanın açıldığına dikkat çekti.

Trump hesapları

Trump yönetimi, 2025-2028 yılları arasında doğan çocuklara sahip ebeveynlerin, Hazine Bakanlığı’ndan bin dolar alınarak ‘Trump hesaplarına’ yatırılması yönündeki başvurularını işlemeye başladı.

Bu plan, Trump’ın daha fazla Amerikalıyı hisse senedi piyasasına çekmeyi ve düşük gelirli Amerikalılar için servet edinme fikrini güçlendirmeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda Trump’a, bu girişimi ‘kişisel bir başarı’ olarak tanıtma imkânı da sağlıyor.

sdfrg
ABD Başkanı Donald Trump, bir başkanlık kararnamesini imzalarken. (EPA)

Yönetim, vergiden muaf tasarruf ve yatırım hesaplarının, uygun şartları taşıyan her Amerikalı çocuk için ‘emanet fonları’ oluşturmayı hedeflediğini belirtiyor.

Trump altın kartı

Trump yönetimi, bu ayın başlarında ‘Trump Altın Kartı’ için başvuruları kabul etmeye başladı. Yeni kart, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’na 15 bin dolar ücret ödeyen ve onaylanmaları halinde ilave 1 milyon dolar katkı sağlayan başvuru sahipleri için göçmenlik işlemlerini hızlandırıyor. Kartta, Trump’ın fotoğrafının yanı sıra Özgürlük Heykeli ve kartal görselleri de yer alıyor.

Aynı dönemde yönetim, mülteciler, sığınmacılar ve düşük gelirli kişilerin ülkede ikamet imkânlarını kısıtlamaya yönelik politikalar izledi.