İran’daki protestolar ‘sonun başlangıcı’ sloganıyla beşinci haftasına girdi

Abdullahiyan: Ülkemiz kadife ya da renkli darbeler ülkesi değildir.

İran protestolarına destek amacıyla dün Brüksel'de düzenlenen yürüyüşten bir kare (AFP)
İran protestolarına destek amacıyla dün Brüksel'de düzenlenen yürüyüşten bir kare (AFP)
TT

İran’daki protestolar ‘sonun başlangıcı’ sloganıyla beşinci haftasına girdi

İran protestolarına destek amacıyla dün Brüksel'de düzenlenen yürüyüşten bir kare (AFP)
İran protestolarına destek amacıyla dün Brüksel'de düzenlenen yürüyüşten bir kare (AFP)

Dün İran’daki protestolar, ‘sonun başlangıcı’ sloganı altında birçok şehirde yayılan daha geniş bir gösteri dalgasıyla beşinci haftasına girdi. İranlılar, Mahsa Amini adlı genç kadının ölümüyle ateşlenen yetkililere yönelik protesto hareketinin başlamasından bir ay sonra yeniden sokaklarda gösteriler yaparken, güvenlik yetkilileri barışçıl protestoculara yönelik baskılarını artırarak daha çok kişiyi gözaltına aldı. Protestolar büyük bir uluslararası dayanışma uyandırdı ve 100'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan bastırma hareketinin geniş çaplı bir şekilde kınanmasına yol açtı.
İnternetin geniş çapta kesilmesine ve yetkililerin Instagram ve WhatsApp gibi popüler uygulamaları engellemesine rağmen, çok sayıda İranlı, aktivistlerin gösteri çağrılarına yanıt verdi. Dün Twitter'da yayılan videolara göre protestocular ülkenin kuzeybatısındaki Erdebil şehrinin sokaklarında toplandılar. İnsan hakları ihlallerini takip eden ‘Tasvir 1500’ internet sitesine göre, Kürdistan, (kuzeybatıda) Mahabad (kuzeyde) ve Mahsa Amini'nin memleketi Sakkız şehrinde tüccarlar grev yaptı.
İran’daki Kürt haklarını savunan Norveç merkezli Hengaw Örgütü “İran'ın batısında kalan Merivan'daki Nai kasabasında kız öğrenciler sokakları ateşe verdi ve hükümet karşıtı sloganlar attı” açıklamasında bulundu. İnternette yayınlanan fotoğraflara göre gençler Tahran, İsfahan ve Kirmanşah'taki üniversitelerde de gösteri yaptı. Göstericiler, aktivistlerin rejime karşı ‘sonun başlangıcı’ sloganı altında kitlesel gösteriler yapma çağrılarına yanıt verdi. Aktivistler, İran halkını güvenlik güçlerinin olmadığı yerlerde gösteri yapmaya teşvik etti.
Öte yandan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tahran'a yaptırım uygulamayı planlayan Avrupa Birliği'ni (AB) Mahsa Amini'nin ölümünün ardından yaşanan protestolara ‘gerçekçi’ bir şekilde yaklaşmaya davet etti. İran Dışişleri Bakanlığı’nın dün yaptığı açıklamaya göre Abdullahiyan, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile yaptığı telefon görüşmesinde şu ifadeleri kullandı:
“Merhum Mahsa Amini'nin ölümü hepimiz için bir üzüntü sebebi oldu. Tabii ki, AB ile daha geniş bir işbirliği çerçevesi bekliyoruz. Bu nedenle Avrupalılara konuya gerçekçi bir açıdan bakmalarını tavsiye ediyoruz. İran kadife ya da renkli darbeler ülkesi değildir.”
Borrell cuma günü Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “AB'nin, İran'daki insanların barışçıl bir şekilde protesto yapma ve temel haklarını savunma hakkı olduğuna ilişkin açık ve ortak tutumunu bir kez daha iletmek için İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile konuştum (...) Şiddetli baskı derhal durdurulmalıdır. Protestocular serbest bırakılmalıdır” ifadelerini kullanmıştı.
Dünkü gösterilere karşılık, resmi bir kurum olan İslami Kalkınma Koordinasyon Konseyi, akşam namazından sonra İranlıları camilerde ‘Allah büyüktür’ sloganlarını tekrar ederek isyan ve fitneye karşı tepkilerini göstermeye davet etti.
22 yaşındaki Kürt asıllı İranlı Mahsa Amini'nin 16 Eylül'de ölümü, petrol zengini ülkede yükselen gaz fiyatlarına karşı yapılan 2019 protestolarından bu yana İran'daki en büyük gösteri dalgasını ateşlemişti. ‘Ahlak polisi’ 13 Eylül'de Tahran'da Amini’yi, İran'daki başta başörtüsü olmak üzere katı kıyafet kurallarını ihlal ettiği için gözaltına almıştı. Daha sonra Amini hayatını kaybetmişti. İranlı yetkililer, babası tarafından reddedilen tıbbi bir rapora göre genç kadının ‘dayak’ nedeniyle değil, bir hastalıktan öldüğünü söylemişlerdi. Ancak Amini’nin kuzeni, ‘kafaya aldığı şiddetli bir darbeden’ öldüğünü söylemişti.
16 Eylül'den bu yana, genç kız öğrenciler, hükümet karşıtı sloganlar ile gösterilere öncülük ediyor. Başörtülerini yakıp güvenlik güçleriyle çatışıyorlar. Oslo merkezli İran İnsan Hakları Örgütü'ne (IHR) göre, protestolar patlak verdiğinden beri en az 108 kişi öldürüldü. Ancak aktivistler sayının 201 olduğunu söylüyor. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü (Amnesty), yaşları 11 ile 17 arasında değişen en az 23 çocuğun 'İran güvenlik güçleri tarafından' öldürülmesinden derin üzüntü duyduğunu dile getirdi.
Batı, göstericileri desteklemeye devam ediyor. ABD Başkanı Joe Biden cuma akşamı yaptığı açıklama ile ABD'nin ‘İran'ın cesur kadınlarının yanında olduğunu’ duyurarak ‘İran'ın, sadece temel haklarını kullanan vatandaşlarına uyguladığı şiddeti sona erdirmesi gerektiğini’ vurguladı.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, tekrar Tahran'ın baş düşmanı ABD'yi ülkesini istikrarsızlaştırmaya çalışmakla suçladı. Tahran ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un çarşamba günü yaptığı açıklamaların ardından Fransa'yı ‘iç işlerine müdahale etmekle’ suçladı. Macron söz konusu açıklamasında, Paris'in ‘İran rejimi tarafından uygulanan baskıyı kınadığını’ söylemişti.
Sanatçıları, muhalifleri, gazetecileri ve sporcuları hedef alan gözaltı furyasının ardından İranlı film yönetmeni Mani Haghighi, protestolara verdiği destek nedeniyle ülkesindeki yetkililerin Londra Film Festivali'ne katılmak için seyahat etmesini engellediğini açıkladı. Twitter'da yayınladığı bir videoda gösterileri ‘tarihi büyük bir an’ olarak nitelendirdi. IHR’ye göre İran'ın güneydoğusundaki Sistan-Beluçistan eyaletinin yönetim merkezi Zahidan'da 30 Eylül'de bir kızın bir emniyet müdürü tarafından ‘tecavüze’ uğradığı yönündeki haberlerin ardından başlayan gösteriler sırasında çıkan olaylarda güvenlik güçleri tarafından en az 93 kişi öldürüldü. Analistler, gençlerin tespit edilmekten kaçınmak için küçük gruplar halinde belirli mahallelerde toplanması da dahil olmak üzere, hükümet karşıtı protestoların çok yönlü doğasının, yetkililerin bunları önlemesini zorlaştırdığını söylüyor.



Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
TT

Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)

Emel Şehade

Washington ve Tel Aviv arasında, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in de katılımıyla İran'a karşı savaşın nihai hedefini gerçekleştirmek için bu günlerde yüksek ve hızlı bir tempoda çalışmalar ve koordinasyonlar yürütülüyor. Gazze'deki savaşının sona ermesini ve Suriye'nin İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına dahil edilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmayla Lübnan meselesini sona erdirecek adımların atılmasına başlandı. Batı Şeria ise, bazı bölgelerinin ilhakı ve İsrail'in bu bölgeleri ilhakının tanınmasıyla İsrail'e verilen bir hediye olacak.

Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması meselesine gelince İsrail'in raporuna göre ikincil bir konu olarak ele alındı. İsrail, Filistinlilerle olan savaşın iki devletli çözüm fikri çerçevesinde çözülmesine hazır olduğunu belirtirken bunun için Filistin Yönetimi'nde reformlar yapılmasını şart koştu. ABD ise Batı Şeria'da belirli bir İsrail egemenliğini tanıyacağını bildirdi.

‘Büyük anlaşmanın’ gerçekleşmesi umuduyla, Netanyahu'yu yargılanmaktan kurtarmak ve İsraillilerin onun için öngördüğü hapishaneden uzak bir siyasi hayat sürmesini sağlamak için her türlü çaba gösteriliyor. Bu, yıllardır onu takip eden ve savaşları uzatmasına neden olan bir kabus.

İki hafta içinde Netanyahu’nun Washington’ı ziyaret etmesi ve orada Ortadoğu'da atılacak dramatik adımlarla ilgili mevcut görüşmeleri sonuçlandırması bekleniyor.

Netanyahu, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesine ilişkin iyimserliğini dile getirmesinin ardından İsrail halkına seslendiği kısa bir videoda şunları söyledi:

"İran'a karşı cesurca savaştık. Savaşta büyük ve önemli bir zafer elde ettik. Bu zafer, barış anlaşmalarının dramatik bir şekilde genişletilmesi için bir fırsat yaratacak. Kaçırılan vatandaşlarımızın kurtarılması ve Hamas'ın yenilgiye uğratılması için büyük bir gayretle çalışıyoruz. Ek barış anlaşmalarını ilerletmek için kaçırılmaması gereken stratejik bir fırsat yakaladık, bir günü bile boşa harcamamalıyız.”

Gazze'den başlıyor

İsrail kaynakların görüşmelerin gidişatını yakından takip eden siyasi ve güvenlik kaynaklarından aktardığı bilgilere göre Netanyahu, Gazze’deki savaşı iki hafta içinde sona erdirme önerisine karşı çıkmadı. Anlaşma, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını da içeriyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de dahil olmak üzere dört Arap ülkesinin, Gazze'nin yönetimine müdahil olması öngörülüyor. İsraillilere göre bu ülkeler Gazze Şeridi'nin yönetiminden uzaklaştırılacak olan Hamas’ın yerine Gazze'nin işlerini yönetecek.

Siyasetçiler ve konuyla ilgili gelişmeleri yakından takip edenler, böyle bir adımın İsrail’deki mevcut hükümet koalisyonu iktidardayken kolayca geçmeyeceğini tahmin ediyorlar. İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi olasılığı hakkında yorum yapan İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, “Bu harika bir şey, ancak ülkenin bölünmesi, düşmana toprakların teslim edilmesi ve Filistin terör devletinin kurulması şeklinde varlığımı tehdit eden parlak bir ambalaj. Biz bunu istemiyoruz, teşekkürler” ifadelerini kullandı.

Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Smotrich’e katılarak, “Başbakanın geçmişteki hataları tekrarlamasına ve Filistin terör devletinin kurulmasına veya tehlikeli tavizlere yol açacak müzakerelere girmesine inanmak zor. İsrail halkı zafer istiyor, barış kisvesi altında teröristlerle uzlaşı girişimleri değil” dedi.

İsrailli analist Itamar Eichner, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Trump, İsrail muhalefetini de bölgesel adımlarla ilişkilendirebilir. Naftali Bennett, Yair Lapid ve Benny Gantz gibi isimler, Smotrich ve Ben-Gvir'in hükümetten ayrılması durumunda Netanyahu'ya siyasi bir güvenlik ağı oluşturmak için daha sonraki bir aşamada Beyaz Saray'a davet edilebilir.”

Anahtar ülke Suriye

İsrailliler, Suriye'nin Abraham Anlaşmalarına katılan ilk ülke olacağını düşünüyorlar. Hatta İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi'nin bu konuyu bizzat takip ettiği ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara yönetimiyle doğrudan görüşmelerde bulunduğu ortaya çıktı. Hanegbi’nin İsrail parlamentosu Knesset’in Dışişleri ve Güvenlik Komitesi'ndeki konuşmasından, Suriye'nin ötesinde daha büyük hedefleri olduğu anlaşılıyor. Suriye ile barışın sadece zaman meselesi olduğunu söyleyen Hanegbi, Lübnan ile anlaşmanın çok yakında imzalanabileceğini belirtti.

İsrailliler, Hanegbi’nin Lübnan ile ilgili sözlerine hassas bir konu olduğundan itiraz ettiler. Öte yandan Hizbullah, askeri gücünü artırmaya devam ederken siyasi açıdan da halen önemli bir konuma sahip. Suriye konusunda ise İran ve Hizbullah'ın Suriye'de yeniden kontrolü ele geçirmesine izin vermemek konusunda İsrail ve Suriye ortak çıkarları olduğunda hemfikirler.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail televizyonu KAN’a verdiği röportajda Suriye ile barış konusunda sorulan bir soruya, Şara ile İsrail'in güvenliğini garanti altına alacak şekilde barış görüşmeleri başlatabileceklerini ve Suriye'nin artık kendileri için stratejik bir tehdit olmadığını, şu anda tehdidin İran olduğunu ve diğer ülkelerinse İsrail’in uyum sağlaması gereken zorluklar olduğunu söyledi.

Katz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Witkoff’un Arap ülkeleriyle yapılan anlaşmalar konusundaki iyimserliği, 10 yılı aşkın bir süredir ortaya koyduğumuz vizyonu yansıtıyor ve İran böyle bir barışı engellemeye çalışıyor. Bugün durum daha kolay çünkü bu ülkelerin bazıları İsrail ile yakınlaştı. Bizim büyük bir güç olduğumuzu anladılar. Bu yüzden bölgedeki barış konusunda iyimserim.”

ABD’li bir kaynağa göre İsrail, Suriye konusunda kırmızı çizgilerini ortaya koydu. Bunlar arasında Türkiye’nin Suriye’de asker bulundurmaması ve İran ile Hizbullah'ın geri dönmelerinin engellenmesi yer alıyor. İsrail ayrıca Suriye’nin güneyinin silahsızlandırılmasını talep etti. İsrailli üst düzey bir yetkiliye göre İsrailliler ABD'li Temsilci Witkoff’a İsrail’in ülkenin güneyindeki silahsızlandırma tamamlanana kadar Suriye'deki güçlerini muhafaza edeceği mesajını iletti. İsrail'in, kuzey sınırında konuşlu Birleşmiş Milletler (BM) güçlerine ABD askerlerinin de eklenmesini istediği belirtildi. Buna karşılık, İsrailli yetkili, Suriye hükümetinin müzakereler sırasında Golan Tepeleri konusunu gündeme getireceğini, ancak Beşşar Esed rejiminden daha esnek davranacağını tahmin ettiklerini ifade etti.

Netanyahu'nun yargılanması

İsrail sahnesine gelince iktidardaki koalisyon ortaklarından Likud Partisi tarafından Netanyahu'nun yargılanmasını iptal etmeyi amaçlayan bir hareketlilik başlatıldı. Parti ayrıca, Netanyahu'nun yargılanmasını iptal edebilecek bir yasa tasarısı hazırlayarak Knesset'e sunmaya hazırlanıyor. Netanyahu ise, ‘bölgesel, uluslararası ve güvenlikle ilgili son derece önemli gelişmelerle’ meşgul olduğu gerekçesiyle, önümüzdeki iki hafta içinde görülmesi planlanan hakkında davanın ertelenmesi için mahkemeye acil bir talepte bulundu.

Mahkemeye sunulan dilekçede, İran'a karşı savaşın ve bölgesel ve uluslararası gelişmelerin ardından, Başbakan Netanyahu’nun tüm zamanını ve enerjisini birinci dereceden siyasi, ulusal ve güvenlik meselelerine ayırması gerektiği, bunların arasında Gazze'ye karşı savaşın yönetimi ve rehinelerin kurtarılması dosyasının ele alınmasının da bulunduğu belirtildi.

Dilekçede ayrıca, “Bu olağanüstü koşullar altında, saygın mahkemenin, İran'a karşı savaşın ardından önümüzdeki iki hafta içinde Başbakan’ın ifade vermesi planlanan duruşmaları iptal etmesi talep ediliyor” ifadesi yer aldı. İsrail yargısı bu talebi reddetti.

İsrailli analist Eichner, ABD Başkanı Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini talep ettiği dramatik paylaşımının, yargılamanın iptal edilmesi çağrısının bağlamından kopuk olmayan, aksine bir ‘paket anlaşmanın’ parçası olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini belirterek “Trump, Netanyahu’ya açıkça ve muhtemelen pratik olarak da destek sağlarken, Başbakan Netanyahu’nun da Gazze’deki çatışmayı sona erdirmesi ve bölgesel hedeflerine doğru ilerlemesi için elinden geleni yapması bekleniyor. Bu daha geniş bir bağlamda atılan ilk adım olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Netanyahu da Trump'ın sözlerine yanıt verdi. Muhtemelen böyle bir anlaşmayla bağlantılı olabilir, çünkü Trump'ın paylaşımına katılarak “Başkan Trump, bana, İsrail’e Yahudi halkına verdiğiniz büyük destek için teşekkür ederim” yazdı. Netanyahu “Ortak düşmanlarımızı yenmek, kaçırılanlarımızı kurtarmak ve barış çemberini hızla genişletmek için birlikte çalışmaya devam edeceğiz” diye ekledi.

Affetmek yok

Öte yandan İsrail'de, Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptal edilmesi talebiyle iç işlerine müdahale etmesini reddeden birçok ses yükseldi. Ayrıca, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a, iddianamede yer alan ağır suçlamalar nedeniyle Netanyahu hakkında af çıkarmaması çağrısında bulundular.

İsrail gazetesi Haaretz geçtiğimiz cuma günü yayınlanan sayısını bu konuya ayırdı. Gazete Cumhurbaşkanı Herzog'dan baskıya boyun eğmemesini ve ‘rüşvet almak ve görevini kötüye kullanmakla’ suçlanan Başbakan hakkında af çıkarmamasını istedi. Trump'ın talebini büyük bir hata olarak değerlendiren gazeteye göre bu hem İsrail'in yasaları uygulama mekanizmasını zayıflatıyor hem kutuplaşmayı derinleştiriyor hem de Trump’ın bu ‘kaba’ müdahalesi İsrail'i ABD’ye bağlı bir devlet olarak gösteriyor.

Gazete ilgili haberinde şu ifadelere yer verdi:

“Netanyahu ise her zamanki gibi İran'a karşı mücadelede ulusal birliğin oluştuğu bir anı, hakkındaki davanın iptal edilmesi şeklinde kişisel çıkar sağlamak için kullanıyor. Aralarında Gideon Sa'ar, Yoav Kisch ve ve Shlomo Deri'nin bulunduğu bazı bakanların Başkan Trump'ın talebini desteklemesi, egemenlik, ulusal onur ve yönetim gibi kavramları bayrağına yazan hükümeti gülünç bir duruma düşürürken bu adımın gerçekte Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini amaçlayan planlı bir siyasi hamle olduğunu gösteriyor.”