Suriye’nin kuzeyinde HTŞ öncülüğünde birleşik bir yönetimden bahsediliyor

Afrin kentinde savaşçılar (SOHR)
Afrin kentinde savaşçılar (SOHR)
TT

Suriye’nin kuzeyinde HTŞ öncülüğünde birleşik bir yönetimden bahsediliyor

Afrin kentinde savaşçılar (SOHR)
Afrin kentinde savaşçılar (SOHR)

Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ), muhalif Suriye Milli Ordusu (SMO) çatısı altındaki gruplar arasında, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’nı gerçekleştirdiği bölgede beş gündür yaşanan şiddetli çatışmaları dağıttı. HTŞ, geçtiğimiz günlerde Halep'in kuzeybatısındaki Afrin’in kontrolünü diğer taraflarla yaptığı nihai bir anlaşmayla zorla ele geçirmişti.
Anlaşma, HTŞ'nin projesini İdlib sınırlarını aşarak, güvenlik ve askeri dosyaları ve Halep kırsalında sivil idareyi elinde tutarak, Suriye’nin kuzeyindeki ve kuzeybatısındaki tüm kurtarılmış bölgeleri içeren tek bir sivil varlık ve yönetim oluşturarak uygulamasına izin veriyor. Aktivistlere ve Türkiye destekli muhalif gruplara yakın kaynaklara göre Türkiye de, buna yeşil ışık yaktı.

Anlaşma
Geçtiğimiz saatlerde HTŞ ve müttefikleri, Ankara destekli SMO’nun en önemli bileşenlerinden biri olan 3. Kolordu ile Türkiye’den yetkililerin huzurunda bir anlaşmaya vardılar.
Anlaşmanın şartları, iki taraf arasında çıkan anlaşmazlıkları sona erdirirken, kapsamlı bir ateşkesin ve her türlü askeri operasyonun önünü açıyor. Bunun yanında son olaylarda her iki tarafça alıkonulanların serbest bırakılmasını ve 3. Kolordu’ya ait karargahın, mülklerin, silahların ve üyelerin anlaşma şartlarının ihlal edilmemesi kaydıyla iade edilmesini, sadece askeri bölgede faaliyet göstermesini ve hiç kimsenin partizan ve siyasi anlaşmazlıklara dayalı olarak yargılanmamasını öngörüyor.
Anlaşmanın şartlarından biri, bir sonraki aşamada sivil kurumları düzenlemeye ve reform yapmaya yönelik istişareler ve müzakerelerle ‘yolsuzlukla mücadelede ve mağduriyetlerin giderilmesinde doğrulukta ve kararlılıkta’ iş birliğine dayanıyor.
Öte yandan HTŞ, Türkiye’nin askeri operasyonlar (Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı) gerçekleştirdiği bölgelerde SMO’nun sivil yönetimin yanı sıra güvenlik, siyasi, askeri dosyalarında söz sahibi olma hakkına sahip.

Suriyeli muhalif haber siteleri tarafından yayınlanan HTŞ ile 3. Kolordu arasında imzalanan anlaşmaya ait fotoğraf
Anlaşma, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekat bölgesi içindeki SMO grupları arasındaki şiddetli ve kanlı çatışmalar yaşanmasının ve bu çatışmaların diğer bölgelere yayılmasının ardından HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Cevlani ve 3. Kolordu liderleri arasında Suriye'nin kuzeybatısında Türk yetkililerin katıldığı üç turluk müzakereler sonrasında imzalandı.
HTŞ, Süleyman Şah Grubu (Emşat) ve Hamza Tümeni (Hamzat) arasındaki birlikte çatışmaları, olaylara müdahil olmak uygun bir fırsat olarak gördü. İki grup arasındaki çatışmalara güçlü bir şekilde dahil olduktan sonra aldığı savaş ve barış kararıyla ayrıcalık elde etti. Türkiye’nin sessizliği, HTŞ’yi Suriye’nin kuzey bölgelerinde yıllardır SMO gruplarının dağılması ve her bir grubun kendi nüfuz alanları içinde karar ve proje bakımından tek başına hareket etmeye başlaması çerçevesinde yaşanan parçalanma ve partizanlık durumunu sona erdirebilecek bir bölge memuru olarak gösterme arzusuna yakın bir tutum ortaya koydu.

Hedef
HTŞ'ye yakın kaynaklar, (HTŞ'nin Suriye Kurtuluş Hükümeti ile SMO'nun Suriye Geçici Hükümeti'nin Birleşmesi’ne atıfla) HTŞ liderliğindeki tüm askeri grupların yakında birleşik bir askeri konsey ve Suriye’nin kuzeyindeki kurtarılmış tüm bölgeleri (İdlib ve Halep kırsalı), sivil kurumları, sınır kapılarını, yargıyı, sivil polisi ve güvenliği yöneten tek bir sivil yapı ile birleşik bir askeri operasyon odası oluşturmak için çalışmalar başlatacaklarını söylediler.
Suriyeli gözlemciler, HTŞ’nin yıllardır Ankara’ya bağlı muhalif grupların kontrolünde olan (SDG ve DEAŞ’tan kurtarılan) Halep'in kuzeyinde, Türkiye’nin askeri harekatlar gerçekleştirdiği bölgelerdeki çatışmalara böyle güçlü bir şekilde müdahil olmasını ve bölgedeki grupların karar alma sürecini kontrol etmesini, son yıllarda kendisini DEAŞ’ın da aralarında bulunduğu radikal örgütlerle savaşan ılımlı bir grup olarak sunan HTŞ de dahil olmak üzere çeşitli taraflarla Suriye muhalefetinin saflarının yeniden düzenlenmesinin başlangıcı olarak gördüler. HTŞ aynı zamanda, İdlib ve çevresini, Türkiye'nin Suriye dosyasına yönelik tutumunun değişmeye başladığı ve Suriye rejimine karşı olan Türk politikacıların sert söylemlerinin yumuşadığı bir dönemde, Suriye'deki savaşı sona erdirmek ve mevcut durumu müzakere kanalları aracılığıyla siyasi bir çözüme kavuşturmak isteyen Türkiye'nin ve uluslararası tarafların teşvikiyle olumlu ve esnek bir şekilde yönetmeye başladı. Tüm bunların yanı sıra Suriye muhalefetinin hem siyasi hem de askeri olarak katılımına hazırlık olarak kısa bir süre önce, Türkiye ile Suriye rejimi arasında uzlaşı olasılığına ve aralarındaki yakınlaşmaya ilişkin açıklamalar yayınladılar. Ancak bu açıklamaların, Suriye'nin kuzeyinde, muhalif grupların kontrolündeki bölgelerde yaşan Suriyelilerin tepkisini çektiği ve kızdırdığı da belirtilmeli.
Suriyeli muhalif aktivist Eyyam Hac Mahmud, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “Başta Türkiye’nin tutumu olmak üzere Suriye dosyasına ilişkin siyasi ve bölgesel değişiklikler ve Ankara'ya yakın muhalif gruplar tarafından kontrol edilen Suriye'nin kuzeyindeki Türkiye’nin nüfuz bölgelerinde yaşanan çatışmalar ve parçalanma durumu çerçevesinde İdlib ve Halep üzerinden Lazkiye kırsalından Halep'in kuzeydoğusundaki Menbiç'e kadar askeri durumu elinde tutan birleşik bir operasyon odası aracılığıyla Suriye rejimi ve müttefikleriyle askeri olarak yüzleşebilecek ortak bir askeri yapı oluşturulması için HTŞ’nin şu ya da bu şekilde duruma müdahil olması, bölgeyi askeri, siyasi, sivil olarak kontrol etmesi ve İdlib’teki grupları birleştirmeye zorlaması gerekiyordu. Aynı zamanda eğer uluslararası ve bölgesel taraflar muhalefet ve Suriye rejimi arasında iletişim ve müzakere kanalları açmaya karar verirse rejimin ortak bir siyasi kararla karşı karşıya bırakılması hedefleniyor.”



Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.


Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
TT

Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)

Papa 14. Leo'nun uçağı Beyrut'tan ayrılır ayrılmaz İsrail'e ait insansız hava araçlarının (İHA) yeniden şehrin semalarında uçmaya başlaması, ziyarete eşlik eden sakinliğin hesaplanmış, geçici ve ziyaretle ilgili kaygılarla dayatılan bir durum olduğunu gösteriyor.

İsrail Yayın Kurumu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Lübnan'a yönelik İsrail tehditleri arasında, ABD elçisi Morgan Ortagus'la, Lübnan'ın başkenti Lübnan'a yapacağı ziyaret öncesinde bir araya geldiğini bildirdi.

Ayrıca İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, "X" hesabından paylaştığı videoda, "Hizbullah"ın 121. Birimi'nin, 2020'deki Beyrut limanı patlamasıyla ilgili ipuçlarını ortaya çıkarmak üzere oldukları için Joseph Skaff, Munir Ebu Racili, Joe Bejjani ve Lokman Slim olmak üzere dört önemli Lübnanlı ismin öldürülmesinin arkasında olduğunu söyledi.

Papa Leo, liman patlamasının yaşandığı yeri ziyaret ederek, patlamada hayatını kaybedenlerin ruhları için sessizce dua etti ve kendisini gözyaşlarıyla karşılayan, ellerinde sevdiklerinin fotoğrafları olan çok sayıda vatandaşla tokalaştı.


İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
TT

İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)

İsrail, Lübnanlı Hizbullah örgütünü, 2020 yılında Beyrut limanında meydana gelen ölümcül patlamada örgütün rolünü ifşa edebilecekleri gerekçesiyle çok sayıda Lübnan vatandaşını öldürmekle suçladı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre dört kurban, patlamanın Hizbullah'ın yüksek patlayıcı amonyum nitrat depolamasından kaynaklandığını ortaya koymuş olabilir.

İsrail ordusu, ölen kişilerin Hizbullah ile patlama arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren gümrük memurları ve gazeteciler olduğunu iddia etti.

Bilgiler bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı. Hizbullah daha önce patlamanın sorumluluğunu reddetmişti.

Ağustos 2020'de Beyrut limanında meydana gelen patlamada 200'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin kişi yaralanmış ve mahalleler yerle bir olmuştu.

Patlamaya, güvenlik önlemleri alınmadan yıllarca depolanmış yüzlerce ton yüksek patlayıcı amonyum nitrat neden oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu, dünyanın en büyük nükleer olmayan patlamalarından biriydi.

Patlamadan bugüne kadar kimse sorumlu tutulmadı.

Soruşturma, öncelikle siyasi nüfuz, yargısal engeller ve yaygın yolsuzluk nedeniyle tıkandı.

Yetkililer soruşturmadan kaçıyor ve hâkimler engelleniyor.

Hükümet, yılın başında soruşturmayı yeniden başlatacağını duyurdu. Bu girişim, siyasi açıdan güçlü Hizbullah'ın İsrail'le savaş nedeniyle zayıflaması ve soruşturmaların yıllardır ilerlemesinin engellenmesiyle de desteklendi.