Bildiri savaşı, Müslüman Kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları yeniden alevlendirdi

İhvan’ın Londra Cephesi siyasi eylemden uzaklaşırken Değişim Hareketi siyasi eyleme bağlı kaldı

Müslüman Kardeşler Değişim Hareketi’nin İstanbul’daki konferansının hazırlıklarından bir kare (Şarku'l Avsat)
Müslüman Kardeşler Değişim Hareketi’nin İstanbul’daki konferansının hazırlıklarından bir kare (Şarku'l Avsat)
TT

Bildiri savaşı, Müslüman Kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları yeniden alevlendirdi

Müslüman Kardeşler Değişim Hareketi’nin İstanbul’daki konferansının hazırlıklarından bir kare (Şarku'l Avsat)
Müslüman Kardeşler Değişim Hareketi’nin İstanbul’daki konferansının hazırlıklarından bir kare (Şarku'l Avsat)

Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan- Müslimin) Londra Cephesi, İstanbul Cephesi ve İhvan gençlerinin kontrolünde olan Değişim Hareketi arasındaki rekabet, geçtiğimiz saatlerde dikkat çekici bir gelişmeye sahne oldu. Taraflar arasındaki bildiri savaşı, İhvan içinde, Müslüman Kardeşler üyelerinin siyasi eylemleriyle ilgili anlaşmazlıkları yeniden alevlendirdi.
Değişim Hareketi, cumartesi akşamı, sonraki adımlarını ve Londra ve İstanbul cepheleriyle ilgili tutumunu duyurmak için bir konferans düzenledi. İhvan Rehberlik Konseyi Başkanlığı'na vekaleten atanan İbrahim Munir liderliğindeki Londra Cephesi de Değişim Hareketi konferansını öngörerek Mısır'daki herhangi bir iktidar mücadelesinden çekildiğini açıklayan ve bir sonraki aşamaya ilişkin planlarını özetleyen bir siyasi bildiri yayınladı.
Şarku’l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı Londra Cephesi’nin siyasi bildirisinde, İhvan’ın siyasi görevi sadece iktidara ulaşmak değil, Mısır tarihinde kritik bir an olarak nitelendirilen durumla başa çıkarak, Mısır'daki iktidar mücadelesinin aşıldığının kabul edilmesi ve tüm seçimlerden geri çekilmesi olduğu belirtildi. Böylece Londra Cephesi siyasi eylemden uzaklaştı.
Bildiride bir sonraki aşamayla ilgili 3 siyasi önceliğe değinildi. Bunlar, Mısır'daki mahkumlar dosyasının kapatılması, toplumsal uzlaşının sağlanması ve Mısırlıların siyasi ve ekonomik reformun gerçekleştirilmesiyle ilgili taleplerini benimseyen geniş bir ulusal ortaklık kurulması olarak sıralandı.


Değişim Hareketi konferansından bir kare (Şarku’l Avsat)

Londra Cephesi'nin, üzerinde Müslüman Kardeşler ambleminin bulunduğu bildiri sekiz sayfadan oluşuyordu. Son sayfa 18 Eylül'de yayınlandı. Gözlemciler bildirinin daha erken bir tarihte hazırlandığını ve Londra Cephesi üyelerinin oybirliği gibi özel nedenlerle yayınlanmasının ertelendiğini belirttiler.
Öte yandan Değişim Hareketi, Londra Cephesi’nin bildirisi karşısında ‘siyasi eyleme bağlılığını’ vurgulayan başka bir bildiri yayınladı. Değişim Hareketi’nin Cumartesi akşamı İstanbul'da düzenlediği konferansta açıklanan bildiride, siyasetin Müslüman Kardeşlerin araçlarından biri olduğu ve üyelerinin partilere yayılarak siyasi çalışmalarına devam etmelerine çalışılacağı belirtildi.
Gözlemcilere göre Değişim Hareketi, İhvan’ın eski Sözcüsü Muhammed Muntasır, Rıza Fehmi, Amr Derrac, Cemil Abdussettar, Amr Hamid ve Ahmed Mevlana tarafından yönetiliyor. Değişim Hareketi, 2016 yılının Ekim ayında öldürülen İhvan'ın silahlı kanadının ve özel komitelerinin kurucusu Muhammed Kemal tarafından kurulmuştu. Kemal’in ardından Muntasir ve grubu Değişim Hareketi’nin başına getirildi. Örgütsel düzeyde ise Müslüman Kardeşler’in önde gelen isimlerinden 'Yahya Musa' künyeli Yahya es-Sayed İbrahim tarafından gizlice yönetildi. İbrahim hakkında Mısır'da gıyabında alınan yargı kararları bulunuyor.


Değişim Hareketi konferansına katılanlardan biri (Şarku’l Avsat)

Değişim Hareketi’nin bildirisinde başta tüm seçeneklerin güç ve şiddet kullanımına açık olması ve mahkumların serbest bırakılması olmak üzere bir dizi öncelik belirlendi.
Londra Cephesi’nin bildirisinde olduğu gibi Değişim Hareketi bildirisi üzerinde de Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın amblemi yer aldı. Şarku’l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı bildiride, Müslüman Kardeşler içindeki merkezileşme döneminin sona ermesi, ne Londra Cephesi ne de İstanbul Cephesi tarafından alınacak herhangi bir karara uyulmasına atıfla adem-i merkeziyetçiliğe ve açıktan çalışmaya bağlı kalınması, teşkilat içinde kurumsala bağlı olunması ve denetim tarafının yürütmeden ayrılması gibi bir dizi öncelik sıralandı. Ancak bildiride İhvan Rehberlik Konseyi Başkanlığı'na bağlılık yemininden bahsedilmedi.
İstanbul Cephesi, daha önce, Mısır’da cezaevinde bulunan İhvan lideri Muhammed Badi'ye bağlı olduğunu bir kez daha yinelemişti. Mısır, Müslüman Kardeşleri terör örgütü olarak sınıflandırırken, İhvan liderleri ve Rehber Konseyi Başkanı, Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin halkın protesto gösterilerinin ardından 3 Temmuz 2013 tarihinde iktidardan indirilmesinden sonra çıkan şiddet olaylarına karıştıkları suçlamasıyla idam, ömür boyu hapis ve ağır hapis cezalarına çarptırıldılar.


Değişim Hareketi’nin Facebook ve Telegram sayfaları aracılığıyla organize olan Değişim Hareketi’ne bağlı bir grubun mezarlık ziyaretinden bir kare

Radikal örgütlerle ilgilenen uzmanlar, iki bildirinin de Mısır dışındaki Müslüman Kardeşler üyeleri arasındaki anlaşmazlıkları ve bölünmeleri derinleştireceğine inanıyorlar. Uzmanlara göre İhvan’ın eski Genel Sekreteri Mahmud Hüseyin liderliğindeki İstanbul Cephesi, Londra Cephesi ve Değişim Hareketi tarafından yayınlanan bildirilerin İhvan üyeleri arasındaki yankılarının boyutunu anlamak ve bu bildirilere karşı bir bildiri yayınlamak için bir izleme grubu oluşturdu.
Mısırlı radikal örgütler uzmanı Ahmed Ban, Londra Cephesi, İstanbul Cephesi ve Değişim Hareketi arasındaki rekabetin Müslüman Kardeşler arasındaki bölünmeleri derinleştireceğine inanıyor.  Şarku’l Avsat’a konuşan Ban, “Müslüman Kardeşler, çatışan her bir cephesinin İhvan’ın liderliğini temsil ettiğini iddia etmeye çalışıyor. Gerçek ise özellikle iki bildirinin İhvan içindeki çatışma ve bölünmenin boyutunu ortaya çıkarmasından sonra, bu kişilerden herhangi birinin liderlik edecek meşruiyete sahip olup olmadığını tespit etmenin mümkün olmadığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul Cephesi ve Londra Cephesi arasındaki anlaşmazlıkların, aylar önce, Londra Cephesi lideri Münir’in, Türkiye’deki Teşkilat İşleri İdari Ofisi'nin feshedildiğini ve Mahmud Hüseyin ve diğerlerinin görevden alındığını açıklamasının ardından Hüseyin liderliğindeki İstanbul Cephesi’nin Münir'i görevden alındığına dair birkaç açıklama yapmasıyla artmıştı.
Londra Cephesi'nin yeni bir Şura Konseyi kurulması ve İstanbul Şura Konseyi üyelerini görevlerinden alması sonrası Londra ve İstanbul cepheleri arasındaki kriz, özellikle Londra Cephesi'nin Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi’ne alternatif olarak ‘daha yüksek bir organ’ oluşturmasından sonra daha da tırmandı. Londra’daki Şura Konseyi, İstanbul Cephesi ile yaşanan anlaşmazlıklar üzerine kuruldu. Çünkü İstanbul Şura Meclisi, Dr. Mustafa Tolba liderliğinde İhvan Rehberlik Konseyi Başkanlığı’nın çalışmalarını yürütmek üzere bir komite oluşturup, Münir'i görevden aldığını duyurmuştu. Ancak Dr. Tolba’yı kabul etmeyen Londra Cephesi, Münir'in meşruiyetinin altını çizmişti.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.