Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Mısır dışındaki oluşumları arasındaki anlaşmazlık derinleşiyor mu?

Londra Cephesi, siyasetten uzaklaşma sinyali verirken Değişim Hareketi siyaset sahnesinde kalmakta kararlı. İstanbul Cephesi’nin siyasi çalışmalarla ilgili tutumu bekleniyor

Mısır'daki Müslüman Kardeşler liderlerinin daha önce görülen davaları sırasında mahkeme salonundan bir kare (AFP)
Mısır'daki Müslüman Kardeşler liderlerinin daha önce görülen davaları sırasında mahkeme salonundan bir kare (AFP)
TT

Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Mısır dışındaki oluşumları arasındaki anlaşmazlık derinleşiyor mu?

Mısır'daki Müslüman Kardeşler liderlerinin daha önce görülen davaları sırasında mahkeme salonundan bir kare (AFP)
Mısır'daki Müslüman Kardeşler liderlerinin daha önce görülen davaları sırasında mahkeme salonundan bir kare (AFP)

Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan-ı Müslimin) ‘siyasi faaliyetleri’ Londra Cephesi, İstanbul Cephesi ve Değişim Hareketi gibi Mısır dışındaki oluşumları arasında anlaşmazlığı derinleştirebilecek büyük bir sorun olacak gibi görünüyor. İhvan Rehberlik Konseyi Başkanlığı'na vekaleten atanan İbrahim Munir liderliğindeki Londra Cephesi, siyaseti bırakma sinyali verirken Değişim Hareketi siyasi çalışmaları sürdürmekte kararlı. Öte yandan İhvan’ın eski Genel Sekreteri Mahmud Hüseyin liderliğindeki İstanbul Cephesi'nin siyasi çalışmalarını özetleyen bir bildiri yayınlaması bekleniyor. Tüm bunlar, ‘siyasetin içinde yer alma’ konusunda üç taraf arasındaki anlaşmazlıkları körükleyip körüklemeyeceğiyle ilgili soru işaretlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.
Londra Cephesi, Mısır'daki iktidar mücadelesinin aşıldığını ve artık iktidar için herhangi bir yarışa girmeyeceğini açıkladığı siyasi bir bildiri yayınlayarak siyasi eylemden uzaklaştı. Bazı siyasi önceliklerin olduğuna işaret edilen bildiride, bunlardan bazılarının mahkumlar dosyasının kapatılması ve toplumsal uzlaşının sağlanması olduğu belirtildi.
Öte yandan Değişim Hareketi, Londra Cephesine karşı güç kazanmak için siyaset yapmaya devam edeceğini doğruladığı başka bir bildiri yayınladı. Bildiride, kendi unsurlarına partizanlık yerine siyasi eylem için bir alan vereceğini ve Müslüman Kardeşler'i bir siyasi baskı grubu haline getireceğini vurguladı.  Tüm seçeneklerin güç ve şiddet kullanımına açık olması da dahil olmak üzere bir takım öncelikler sıralandı.
Radikal örgütler alanında uzman olan Mısırlı araştırmacı Ahmed Zağlul, yaptığı değerlendirmede, “Londra Cephesi'nin siyaset yapmayacağına dair açıklamasının Müslüman Kardeşler içinde bir krize yol açtı. Çünkü İbrahim Münir'in lideri olduğu cephenin muhalifleri Müslümanlar Kardeşler Teşkilatı’nı bir davet ve siyaset grubu olarak görüyorlar” yorumunda bulundu.
Şarku’l Avsat’a konuşan Zağlul, Londra Cephesi’nin siyasetten çekilme iddiasının, ‘İhvan içinde liderliği ele geçirme ve Mısırlı yetkililerle yakınlaşma girişimi olduğunu’ söyledi. Zağlul, siyaset yapılmasının ya da yapılmamasının, özellikle İhvan liderlerinin, gençleri terk ettikten sonra onlar için en önemli şeyin onlara iyi bir yaşam sağlamak olduğunu düşündüklerinden ve mahkumların serbest bırakılması dosyasına ağırlık vermek istemelerinden ötürü Müslüman Kardeşler’in Mısır dışındaki liderleri arasındaki bölünmeyi ve İhvan içindeki çatışmayı artıracağına işaret etti. Müslüman Kardeşlerin liderliği için kavga eden üç cephenin, ileride İhvan’ı yönetebileceklerini vurgulamak için ellerindeki kartları oynamaya çalıştıklarını söyleyen Zağlul, “Londra Cephesi, siyasi eylemden çekilmenin, İhvan’ın içinde bulunduğu mevcut krizden çıkışının çözümü olduğunu vurguluyor. Ancak Değişim Hareketi, İhvan’ın geleceğine dair bir vizyonu olduğuna ve İhvan'a Londra ve İstanbul cephelerinden daha çok liderlik etme hakkına sahip olduğuna inanıyor” ifadelerini kullandı. Zağlul’a göre aslında bu konuda kavga eden üç cephe de İhvan’a liderlik edebilecek kabiliyete sahip değil.
Radikal gruplar ve uluslararası terörizm konusunda uzman olan Mısırlı araştırmacı Munir Edib, Müslüman Kardeşler içinde siyasi çalışmalara devam edip etmeme konusunda yaşanan anlaşmazlığın grup içindeki çatışmayı derinleştireceğine inanıyor. Şarku'l-Avsat'a yaptığı açıklamada, siyasi çalışma meselesinin anlaşmazlıkları artıracak tek faktör olmadığını söyleyen Edib, Değişim Hareketi’nin, İstanbul'daki konferansında Londra Cephesi’nden farklı bir görüş ortaya koyduğunu ve bildirisinde de Mahmud Hüseyin grubu hakkında farklı bir algıyı dile getirdiğini ifade etti.
Edib’e göre İbrahim Munir, Mısırlı yetkililerle ateşkese ulaşıncaya kadar 10 yıl boyunca otoriteye karşı çıkmamanın ve durumdan memnun olmanın daha iyi olduğuna inanıyor. Çünkü Münir, Müslüman Kardeşler’in Mısır'da ve diğer ülkelerdeki yapılanmalarının çökmekte olduğunu görürken, Değişim Hareketi iktidar mücadelesi verilmesi gerektiğini düşünüyor. İstanbul Cephesi ise yeni bir bildiri hazırlamaya çalışıyor. Tüm tarafların kendilerine ait birer vizyonları olduğuna dikkati çeken Edib, buna karşın Müslüman Kardeşler’in artık yeni üyeler çekemediğinin de bir gerçek olduğunu vurguladı.
Değişim Hareketi, İhvan’ın eski Sözcüsü Muhammed Muntasır, Rıza Fehmi, Amr Derrac, Cemil Abdussettar, Amr Hamid ve Ahmed Mevlana tarafından yönetiliyor. Değişim Hareketi, 2016 yılının Ekim ayında öldürülen İhvan'ın silahlı kanadının ve özel komitelerinin kurucusu Muhammed Kemal tarafından kurulmuştu. Kemal’in ardından Muntasir ve grubu Değişim Hareketi’nin başına getirildi. Ancak gözlemcilere göre Değişim Hareketi örgütsel düzeyde, (üstü kapalı olarak) Müslüman Kardeşler’in önde gelen isimlerinden 'Yahya Musa' künyeli Yahya es-Sayed İbrahim tarafından yönetiliyor. İbrahim hakkında Mısır'da gıyabında alınan yargı kararları bulunuyor.
Edib, Londra Cephesi'nin Muhammed Kemal'in ‘şiddet’ uygulayarak örgütün çizgisinden saptığına inandığını ve bu yüzden (Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Vekili olan ve Mısır'da hapiste bulunan) Mahmud İzzet’in Muhammed Kemal'i (Müslüman Kardeşler’i Rehberlik Konseyi yerine yöneten) Yüksek İdari Komite’den dışladı.
Edib’e göre İhvan’ın kurucusu Hasan el-Benna, 1939 yılında Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Beşinci Konferansı sırasında, İhvan’ın başkalarına yararlı olmayacağı yerlerde pratik güç kullanacağını söyledi ve aynı konferans sırasında İhvan’ın 1928'den 1938'e kadar davetçilik yaptıktan sonra siyasete girmesi gerektiğine karar verdiğini açıkladı. Ayrıca silahlı eğitim için özel bir sistem kurma kararı alan Benna, bu konuda kaçamak davranarak askeri kanat adını vermedi.
Edib, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ana kadar Müslüman Kardeşler şiddetle ilişkilendirildi. Muhammed Kemal 2013 yılından sonra şiddet kullanma kararı aldı. O dönem yaşananlar şiddet kullanmaya hakları olduğuna inanmalarını sağladığından İhvan üyesi gençleri buna ikna etmekte zorlanmadı. Müslüman Kardeşler, 2013 yılından önce de sözlü ve davranışsal şiddet kullanmıştı. 2013'ten sonra suça yönelik şiddet kullandı ve buna hazırlıklıydı.”
Mısır, Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak sınıflandırırken, İhvan liderleri ve Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii hakkında, halk protestolarının ardından eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin 3 Temmuz 2013 tarihinde iktidardan uzaklaştırılmasının ardından patlak veren şiddet olaylarına karıştıkları suçlamasıyla idamın yanı sıra müebbet ve ağırlaştırılmış hapis cezası gibi çeşitli hükümler verildi.
Muhammed Kemal'in şiddet adımını incelemek ve Hasan el-Benna düşüncesi üzerine bir tartışma sunmak amacıyla şerii bir komite kurduğuna işaret eden Edib,  Kemal’in önce meşru direniş için içtihat aldığını, ardından kararlılık ve halk direnişinin ön saflarda olduğu niteliksel hareketler başlattığını söyledi. İbrahim Munir ve Mahmud Hüseyin'in şiddet kullanımının zamanlaması konusunda sorun yaşadıklarına işaret eden Edib, bu yüzden Munir ve Hüseyin’in İhvan için siyasi bir intihar olacağından şiddet kullanımının durdurulması çağrısında bulunduklarını belirtti. Uzmanlara göre 2014 yılında başlatılan ve Hasm Hareketi, Liva es-Sevra, Halk Direnişi ve Helvan Tugayları gibi hareketlerle sonuçlanan nitel hareketlerin tümü, İhvan'ın örgütsel durumuna göre hesaplandı. Londra Cephesi'nin Müslüman Kardeşler'in Rehberlik Bürosu'na alternatif daha yüksek bir organ olarak kurulması, Mısır dışındaki Müslüman Kardeşler oluşumları arasındaki anlaşmazlıkları daha da körükledi. Londra Cephesi lideri Münir’in, Türkiye’deki Teşkilat İşleri İdari Ofisi'nin feshedildiğini ve Mahmud Hüseyin ve diğerlerinin görevden alındığını açıklamasının ardından Hüseyin liderliğindeki İstanbul Cephesi’nin Münir'in görevden alındığına dair birkaç açıklama yapmasıyla artmıştı. Bunun ardından Londra ve İstanbul cepheleri arasındaki kriz, özellikle Londra Cephesi'nin Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi’ne alternatif olarak ‘daha yüksek bir organ’ oluşturmasından sonra daha da tırmandı. Londra’daki Şura Konseyi, İstanbul Cephesi ile yaşanan anlaşmazlıklar üzerine kuruldu. Çünkü İstanbul Şura Meclisi, Dr. Mustafa Tolba liderliğinde İhvan Rehberlik Konseyi Başkanlığı’nın çalışmalarını yürütmek üzere bir komite oluşturup, Münir'in görevden aldığını duyurmuştu. Ancak Dr. Tolba’yı kabul etmeyen Londra Cephesi, Münir'in meşruiyetinin altını çizmişti.



Mikati: Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlıyız

TT

Mikati: Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlıyız

Mikati: Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlıyız

Lübnan Başbakanı Necib Mikati bugün yaptığı açıklamada, Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlılığını bir kez daha yineleyerek, ‘ordunun güneydeki güvenlik otoritesinin düşmanın dayandığı argümanları boşa çıkardığını’ vurguladı.

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuşan Mikati şunları söyledi: “Bugün yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etme sürecine başlıyoruz. Ordumuzun güney kentlerine güvenliği geri getireceğine inanıyoruz. Hükümetin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararını tüm hükümleriyle uygulama konusundaki kararlılığını vurguluyoruz.”

Mikati sözlerini şöyle sürdürdü: “Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Kazanımları koruyan bir devlet inşa etmek ve birleşmek için büyük ve kolektif bir sorumluluğumuz var. Dünyanın bize olan güvenini ve Lübnan halkının devlete olan güvenini yeniden tesis edeceğiz. Ordunun güneydeki güvenlik otoritesini yeniden sağlayacağız.”

sdcfergt
Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından yerinden edilen insanlar evlerine dönerken, güneydeki Sayda kentinde bir adam Lübnan bayrağı sallıyor. (AFP)

İsrail'i ateşkese uymaya ve işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağıran Mikati, “Farklılıklarımızı bir kenara bıraktığımız takdirde yarının Lübnan için daha iyi olacağına inancımız tamdır” dedi.

“Herkes fitne üzerine bahis oynuyordu, ancak zor sosyal koşullara rağmen vatandaşların birbirini kucakladığını gördük” diyen Mikati, ‘bugünün acılara rağmen Lübnan'a güvenlik ve istikrar getirmesini’ diledi.

İsrail ile Hizbullah arasındaki ateşkes, her iki tarafın da ABD ve Fransa'nın aracılık ettiği bir anlaşmayı kabul etmesinin ardından bu sabah erken saatlerde yürürlüğe girdi.