İngiltere’de başbakanlık yarışında üç aday öne çıkıyor

Mordaunt resmen aday olurken Johnson şansının ne olduğunu araştırıyor. Sunak da destek topluyor.

Mordaunt, 6 Eylül'de ‘10 Downing Street’e geçti. (Reuters)
Mordaunt, 6 Eylül'de ‘10 Downing Street’e geçti. (Reuters)
TT

İngiltere’de başbakanlık yarışında üç aday öne çıkıyor

Mordaunt, 6 Eylül'de ‘10 Downing Street’e geçti. (Reuters)
Mordaunt, 6 Eylül'de ‘10 Downing Street’e geçti. (Reuters)

İngiltere'de Muhafazakar Parti, 2019'daki ezici bir seçim zaferinden, muhaliflerin ve müttefiklerin eleştirilerini üzerine çeken bir aşamaya geçti.
İngiltere’de önümüzdeki 30 Ekim’de, dört ay içinde üçüncü başbakanını göreve başlaması bekleniyor. Ülke eşi görülmemiş bölünmeler ve son kırk yılın en kötü yaşam maliyeti krizinin ortasında yer alıyor. Muhafazakâr Parti yeni bir lider seçmeye çalışırken, Moskova önceki Başbakan’ın ‘felaket seviyedeki cehaleti’ ile alay etti. Paris istikrarın geri dönmesini isterken Washington, Londra ile olan ilişkinin gücünü vurguladı.
Margaret Thatcher'ın partisi nasıl bu kadar kötüye gitti? Boris Johnson, sadece birkaç hafta önce zorunlu olarak çekilmesine rağmen liderliğine geri dönecek mi?

Başbakanlık hilafeti
Liz Truss'ın başbakanlığından tam 44 gün sonra düşüşü, yerine geçecek isim için kısa bir yarışın başlamasına neden oldu. Parti, sadece 7 yedi gün sürecek seçim sürecini duyurdu. Muhafazakar milletvekilleri ve üyeleri, 28 Ekim Cuma günü öğlen saatlerinde Başbakan olarak göreve başlayacak olan yeni liderlerini seçecek. Amaç, genellikle aylar süren bir seçim kampanyasını kısaltmak. Parti saflarını yeniden düzenlemek ve 31 Ekim'de beklenen geçici bütçenin açıklanmasının ertelenmesinden kaynaklanabilecek piyasa çalkantılarının da önüne geçmek.

Johnson 6 Eylül'de veda konuşması yapmıştı. (Reuters)
Partinin işlerini düzenleyen 1922 Komitesi, önümüzdeki pazartesi gününe kadar en az 100 milletvekilinin (Avam Kamarası'ndaki 357 Muhafazakar milletvekilinden) aday gösterilmesini şart koştu ve potansiyel aday sayısını sadece üç ile sınırladı. Komite, milletvekillerinin yalnızca iki aday üzerinde anlaşacağını ve aralarından en az popüler olanın istifa ederek partinin net bir adayın arkasında birleşmesine izin vereceğini umuyor. Parti, 2016'da Andrea Leadsom'un David Cameron'un halefi olma yarışında Theresa May lehine istifa etmesinin ardından benzer bir senaryo yaşamıştı. Ancak üç adayın gerekli desteği alması halinde temsilciler iki tanesi üzerinde anlaşacak ve sayıları 160 ile 180 bin arasında değişen parti üyelerine elektronik oylama açılacak.
Truss geçtiğimiz perşembe günü öğleden sonra kocasının desteğiyle ‘10 Downing Street’in önünde istifa ettiğini açıklar açıklamaz, yerine üç isim aday oldu: Seçim yarışındaki önceki iki rakibi, Rishi Sunak, Penny Mordaunt ve sadece dört ay önce istifa eden Eski Başbakan Boris Johnson. Şimdiye kadar sadece Penny Mordaunt adaylığını resmen açıklamış olsa da bazı bakanlar ve temsilciler bağlılıklarını ilan etmeye başladılar. Diğer yandan erken kamuoyu yoklamaları, tabandaki muhafazakar eğilimleri araştırdı.
En göze çarpan açıklama geçtiğimiz cuma günü, tekrarlanan çağrılara rağmen ikinci kez parti liderliğine aday olmayı reddeden ve Boris Johnson'ı destekleme eğilimini ifade eden Savunma Bakanı Ben Wallace tarafından yapıldı. Wallace açıklamasında şunları söyledi:
“Savunma Bakanı olarak insanları güvende tutmak için en iyi değeri katabileceğimi hissediyorum. Yapmaya devam etmeyi düşündüğüm iş bu. Bu yüzden bu sefer başbakanlığa aday olmayacağım.”

Sunak, 21 Ekim'de Londra'daki evinden ayrılırken. (DPA)
Wallace, hangi adayı destekleyeceğini belirleyecek ana konuların ulusal ve ekonomik güvenliğe bağlılık, Johnson liderliğindeki 2019 ulusal seçimlerinde partinin kazandığı göreve saygı ve partiyi birleştirme yeteneği olduğunu söyledi. Savunma Bakanı, “Bu, genel seçimden bu yana üçüncü potansiyel başbakanımız olacak. Bu, halkın kendine soracağı meşruiyet sorunu sorusunun yanı sıra bir sonraki seçimi kazanma yeteneği hakkında düşünmemiz gerektiği anlamına geliyor” şeklinde konuştu.

‘Kurtarıcı’nın dönüşü
Muhafazakârlar, muhalefetteki İşçi Partisi için büyük bir yenilgi öngören kamuoyu yoklamalarının ortasında, Johnson'ın birleşme ve iki buçuk yıl sonra onları yasama seçimlerine götürme yeteneği konusunda anlaşamıyorlar. Johnson'ın muhalifleri, geçtiğimiz Temmuz ayında 50'den fazla yetkilinin 48 saat içinde görevlerinden istifa etmesinin ardından popülaritesindeki düşüşü ve hükümetinin çöküşünü hatırlatarak son yıllarda partiye nüfuz eden kaostan sorumlu olduğunu düşünüyor.
Boris Johnson’ın ‘10 Downing Street’e hızlı dönüşü ortamı biraz sakinleştirmeyi başarabilirse de tekrarlanan hatalarının ve ihlallerinin partinin krizinin devam etmesine ve farklılıklarını derinleştirmesine neden olacağı konusunda uyarıyorlar. Dışişleri Bakanı Jesse Norman, Johnson'ın dönüşüyle ​​ilgili endişelerini dile getirerek, resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Muhafazakâr Partiye liderlik etmek için çok iyi potansiyel adaylar var. Ama şimdi Boris'i seçmek (...) çok feci bir karar olur” ifadelerini kullandı. Johnson'ın liderliği kazanma şansı üzerinde büyük bir kara bulut var: Milletvekillerinin koronavirüs (Kovid-19) salgını karantina kurallarını ihlal ederek yanılttığı iddialarıyla ilgili bir meclis soruşturmasının konusu. Suçlama kanıtlanırsa, konsey üyeliğini geçici olarak askıya alma olasılığı ile karşı karşıya. Savunma Bakanı, "Johnson'ın hala bu soruşturmayla ilgili bazı soruları yanıtlaması gerekiyor" dedi.
Diğer yandan, destekçileri soruşturmanın önemini küçümsüyor ve partiyi sandıkta küçük düşürücü bir yenilgiden ‘kurtarabilecek’ kişinin seçmen desteği toplama ve Brexit sonrası ekonomik toparlanma vaatlerini geliştirme yeteneği sayesinde yalnızca Johnson olduğunu düşünüyorlar. Şarku’l Avsat’ın elde ettiği bilgilere göre ayrıca 2019'da ‘kırmızı duvarı’ kırmayı ve geleneksel işçi koltuklarını çekmeyi başardığında Jeremy Corbyn'e karşı elde ettiği tarihi zaferi de hatırlatıyorlar. Ancak son yerel seçimlerin sonuçları, Johnson'ın da dahil olduğu bir dizi skandalın ardından, bu destekte kısmi düşüşe dair işaretler olduğunu ortaya çıkardı.
Buna rağmen Muhafazakâr Parti üyeleri arasındaki erken kamuoyu yoklamaları, yarışın kendisi ve eski Hazinedarı Rishi Sunak ile sınırlı olması halinde Johnson'ın rahat bir çoğunluk kazanacağını öngörüyor. YouGov'un yaptığı bir ankete göre halkın yüzde 50'sinden fazla, eski başbakanın dönüşüne karşı çıkıyor.

Ciddi aday
Johnson'ın yanı sıra Sunak'ın pazartesi gününe kadar 100 milletvekilinin desteğini toplama başarısını da göz ardı etmiyor. Sunak, Johnson'ın yerine geçme konusunda milletvekillerinin favorisiydi. Erken seçim aşamalarının çoğunda rakiplerini geride bıraktı, ancak partinin tabanı Truss'u tercih etmişti.
Hükümetin ekonomik yönelimini protesto etmek için hükümetinden istifa etmeden önce Johnson'ın en yakın müttefiklerinden biri olan Sunak, Truss'un ekonomik stratejisine şiddetle karşı çıkarak bunu ‘sorumsuz bir macera’ olarak nitelendirmişti. Kovid-19 salgını sırasında milyarlarca dolarlık destek programlarının mimarı olan Sunak, ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için net bir ekonomik vizyona sahip ciddi bir aday olarak görülüyor.
Önde gelen Muhafazakâr Parti milletvekillerinden Crispin Blunt, “Rishi Sunak'ın (Truss'un ekonomi politikası) hakkındaki tahminleri çok doğruydu. Şimdi bizim için mevcut olan tek yolu izlemeli ve Rishi için destek toplanmalıyız” dedi. Milletvekili Richard Holden da şunları söyledi:
“Rishi'nin bir sonraki başbakan olmasını destekliyorum. Truss'u destekleyen birkaç meslektaşımla konuştum ve onlar şimdi Rishi’yi destekliyorlar. Büyük bir ulusal zorlukla karşı karşıyayız ve ekonomik güvenilirliği yeniden tesis etmek için en iyi adaya ihtiyacımız var. Muhafazakâr Parti'yi birleştirmenin tek yolu bu.”
Diğer yandan muhalifleri, göçmen kökenli teknokratın oyları kazanamayacağından korkuyor. Johnson'ın destekçileri onu eski başbakana karşı komplo kurmak ve hükümetinin çöküşüne neden olmakla suçluyor.

Yeni bir yüz
Anketlere göre Penny Mordaunt ise hem Boris'in hem de Sunak'ın arkasında. 2019 yılında savunma portföyüne atanan Parlamento ile İlişkiler Bakanı Mordaunt, son haftalarda öne çıktı. Kral 3. Charles’ın tahta çıkma törenlerinde önemli bir protokol rolü oynadı. Avam Kamarası'nda İşçi muhalefeti önünde başarılı oldu. Mordaunt'un son aşamalarda yarışı bırakmadan önce Johnson'ın yerine geçmesi için geniş bir destek veren taraftarları, onun Muhafazakâr Parti'nin yeni bir imajını sunabileceğini ve çeşitli hiziplerini birleştirebileceğini düşünüyor. 49 yaşındaki Mordaunt resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Ülkemizi birleştirmek, taahhütlerimizi yerine getirmek ve bir sonraki yasama seçimlerini kazanmak için Muhafazakâr Parti Genel başkanınız ve başbakanınız olmak için adaylığımı ilan ediyorum.”



Trump, Irak'ta kaçırılan İsrailli kadın Elizabeth Tsurkov'un serbest bırakıldığını duyurdu

İsrailli-Rus akademisyen Elizabeth Tsurkov, Mayıs 2017'de İstanbul'da (Arşiv-AFP)
İsrailli-Rus akademisyen Elizabeth Tsurkov, Mayıs 2017'de İstanbul'da (Arşiv-AFP)
TT

Trump, Irak'ta kaçırılan İsrailli kadın Elizabeth Tsurkov'un serbest bırakıldığını duyurdu

İsrailli-Rus akademisyen Elizabeth Tsurkov, Mayıs 2017'de İstanbul'da (Arşiv-AFP)
İsrailli-Rus akademisyen Elizabeth Tsurkov, Mayıs 2017'de İstanbul'da (Arşiv-AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Irak'taki Şii milis örgütü Hizbullah tarafından iki yıldan fazla bir süredir esir tutulan İsrailli-Rus araştırmacı Elizabeth Tsurkov'un serbest bırakıldığını duyurdu.

Trump, Truth Social platformu üzerinden yaptığı açıklamada, "Tsurkov, aylarca işkence gördükten sonra şu anda Irak'taki ABD Büyükelçiliği'nde güvende" ifadelerini kullandı.

Rus vatandaşlığına da sahip olan Tsurkov, Mart 2023'te Bağdat'ın ticari bölgesi olan ve etkili Şii partilerin, İran yanlısı grupların ve Irak güvenlik ofislerinin merkezlerinin bulunduğu Karrada semtinde kaçırılmıştı.

rtuıo
Elizabeth Tsurkov (sağda), Eylül 2018'de kız kardeşi Emma ile selfie çekiyor (AP)

Irak hükümet yetkilileri, Princeton Üniversitesi'nde araştırmacı olan Tsurkov'un akademik bir görevle ülkeye yasal olarak girdiğini belirtti.


Arap ve uluslararası toplum, İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesini kınadı

Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
TT

Arap ve uluslararası toplum, İsrail'in Katar'ın egemenliğini ihlal etmesini kınadı

Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)
Genç bir adam, Doha'daki İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlara bakıyor (AFP)

Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar, dün öğleden sonra başkent Doha'da Hamas siyasi büro üyelerinin ikamet ettiği konut binalarını hedef alan İsrail saldırısını kınadı.

Katar Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, bu suç niteliğindeki saldırının tüm uluslararası hukuk ve normların açık bir ihlali olduğunu ve Katar vatandaşlarının ve ülkesinde yaşayanların güvenliği ve emniyeti için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti.

Bakanlık, Katar'ın bu saldırıyı şiddetle kınadığını ve İsrail'in bu pervasız davranışına, bölgesel güvenliğe yönelik müdahalelerine ve kendi güvenliği ile egemenliğini hedef alan herhangi bir eyleme müsamaha göstermeyeceğini ifade etti.

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı,Doha'ya tam dayanışma ve destek verdiğini teyit ederek, Katar'ın alacağı her türlü önlemi desteklemek için tüm imkanlarını kullanacağına söz verdi.

Suudi Arabistan, İsrail'in uluslararası hukuk ve normları açıkça ihlal eden suç eylemlerine devam etmesinin vahim sonuçları olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumu bu günahkar saldırganlığı kınamaya ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını baltalayan İsrail'in ihlallerine son vermeye çağırdı. 

Kuveyt

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı ise İsrail'in bu acımasız saldırısının tüm uluslararası hukuk ve normları açıkça ihlal ettiğini, bölgenin güvenliği ve istikrarına ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve uluslararası güvenlik ve barışı doğrudan baltaladığını vurguladı.

Kuveyt, Güvenlik Konseyi'ni uluslararası güvenlik ve barışı korumakla yükümlü olduğu sorumluluklarını yerine getirmeye ve İsrail'in bölge ülkelerine yönelik sistematik saldırılarını durdurmak için ciddi ve etkili adımlar atmaya çağırarak tutumunu yineledi.

Kuveyt, Katar'ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini korumak ve vatandaşlarının ve sakinlerinin güvenliğini sağlamak için aldığı önlemlere tam destek verdiğini ifade etti.

BAE

BAE Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayid, bu pervasız saldırının Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'na ciddi bir ihlal ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden sorumsuz bir tırmanış olduğunu teyit etti.

BAE'nin Katar ile tam dayanışma içinde olduğunu ve Katar'ın güvenliğini ve vatandaşlarının ve sakinlerinin emniyetini koruyacak her şeye sarsılmaz desteğini ifade eden Şeyh Abdullah bin Zayid, askeri gerilimin derhal durdurulması gerektiğini vurguladı.

Şeyh Abdullah bin Zayid, bu tür gerilimi artırıcı eylemlerin devam etmesinin bölgesel güvenliği baltalayacağını ve bölgeyi, uluslararası barış ve güvenlik açısından feci sonuçlar doğuracak tehlikeli yollara sürükleyeceği uyarısında bulundu.

Uluslararası topluma, özellikle de Güvenlik Konseyi'ne, İsrail'i caydırmak ve bu barbarca İsrail saldırılarını durdurmak için yasal ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmeleri çağrısında bulunan Şeyh Abdullah bin Zayid, bu saldırgan yaklaşımın devam etmesinin, bölgeyi daha fazla gerginlik ve tırmanışa itecek, güvenlik ve istikrarın sağlanması şansını zedeleyecek pervasız bir davranış olduğunu vurguladı.

Şeyh Abdullah bin Zayid, caydırıcı ve kararlı bir uluslararası duruşun yokluğunda bu tür pervasız saldırıların sürdürülmesinin bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barış açısından son derece tehlikeli sonuçlar doğuracağı ve hoş görülemeyecek veya kabul edilemeyecek bir gerçeği pekiştireceği konusunda uyardı.

Umman

Umman Sultanlığı, "İsrail'in Katar topraklarına yönelik vahşi saldırısını ve siyasi suikast ve ihanet suçlarını uluslararası hukukun açık bir ihlali ve devlet egemenliğinin apaçık ihlali” olarak değerlendirdi. Bu aynı zamanda bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden ve onu barış yolundan uzaklaştıran tehlikeli bir tırmanıştır.

Sultanlık yaptığı açıklamada, "Katar Devleti'nin bu kışkırtıcı saldırganlığa karşı aldığı tüm önlemleri" desteklediğini ifade ederek, uluslararası toplumu İsrail'i caydırmak ve bölgedeki güvenlik ve barış kurallarını ihlal etmesini engellemek için ahlaki ve siyasi sorumluluklarını üstlenmeye ve yasal yetkilerini kullanmaya” çağırdı.

Bahreyn

 Bahreyn ise Katar'ın güvenliğini, egemenliğini ve vatandaşlarının ve sakinlerinin emniyetini korumak için attığı tüm adımlarda Katar'la tam dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Bölgesel barış ve güvenliğin korunması için sükunet ve gerginliğin azaltılması çağrısında bulundu.

Dünya İslam Birliği

Dünya İslam Birliği aynı bağlamda, Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri ve Müslüman Alimler Derneği Başkanı Dr. Muhammed el-İsa, İsrail işgal hükümetinin devletlerin egemenliğini ve tüm uluslararası hukuk ve normları ihlal eden barbarca davranışlarını kınadı. Uluslararası toplumu, bu suç teşkil eden uygulamalara karşı derhal ve kararlı bir şekilde harekete geçmeye çağırdı.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)

Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Casim el-Budeyvi, Körfez ülkelerinin Körfez ülkelerinin Katar ile tam bir dayanışma içinde olduğunu ve bu alçakça ve korkakça eyleme karşı alacağı her türlü önlemi destekleyeceğini vurgulayarak, bu hain saldırının Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünya ülkeleri tarafından onaylanan tüm BM ve uluslararası yasa ve anlaşmaları ihlal ettiğini ve parçaladığını belirtti.

Uluslararası toplumun derhal harekete geçerek, İsrail işgal güçlerini vahşi ve ağır suçlarından sorumlu tutması ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozan ve istikrarsızlaştıran tüm uygulamalarından caydırması gerektiğini ifade etti.

El-Budeyvi, bölgesel ve uluslararası anlaşmazlık ve çatışmaların çözümü ve kan dökülmesinin durdurulması için çatışan tarafların birçoğunun tanık olduğu değerli ve önemli arabuluculuk çabalarına ve bölgede ve dünyada güvenlik ve istikrarı artırmak için sürekli çaba sarf edildiğine işaret etti.

Doha'nın Hamas siyasi bürosunun müzakere heyetini ağırlamasının, ateşkesin sağlanması, Gazze'deki krizin sona erdirilmesi ve tutukluların serbest bırakılması için yapılan çabaların bir parçası olduğunu ve bu sayede Filistin halkının acılarının hafifletilmesine katkıda bulunulduğunu açıkladı.

Filistin

Mahmud Abbas döneminde Filistin Devlet Başkan Yardımcısı olan Hüseyin eş-Şeyh, saldırının uluslararası hukukun ve Katar Devleti'nin egemenliğinin ciddi bir ihlali olduğunu ve bölgedeki güvenlik ve istikrara tehdit oluşturduğunu söyledi. Bu gerilimin derhal sona erdirilmesinin önemini vurgulayan eş-Şeyh, devam etmesinin yalnızca bölge üzerinde değil, tüm dünya üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. Filistin sorununun çözümünün adil ve kapsamlı bir barışta yattığını vurguladı.

Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Geyt, saldırının, Gazze'ye yönelik savaşın başlangıcından bu yana Mısır ve ABD ile birlikte ateşkes arabuluculuğu yapmaya çalışan ve İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü imha savaşını sona erdirmek için önemli ve samimi çabalar sarf eden Katar Devleti'nin egemenliğine yönelik açık ve tamamen kabul edilemez bir ihlal teşkil ettiğini belirtti.

Arap Birliği'nin, Katar'ın egemenliğinin bu bariz ihlaline karşı ve egemenliğini korumak ve güvenliğini muhafaza etmek için aldığı her türlü önlemi desteklediğini ifade etti.

Ebu Geyt, İsrail'in davranışlarının yerleşik tüm uluslararası normları ve yerleşik uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ettiğini vurgulayarak, yasayı hiçe sayan ve utanç verici eylemlerinin sonuçlarına kayıtsız kalan İsrail'e karşı uluslararası toplumun ciddi bir sorumluluk taşıdığını söyledi.

Mısır

Mısır, "Filistinli liderlerin Katar'ın başkenti Doha'da ateşkes anlaşmasına varma yollarını görüşmek üzere bir araya geldiği toplantıyı hedef alan ve uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğine ve topraklarının kutsallığına saygı ilkelerini açıkça ihlal eden" saldırgan eylemi güçlü bir şekilde kınadığını belirtti.

Mısır, bu saldırının tehlikeli bir emsal teşkil ettiğini ve kabul edilemez bir gelişme olduğunu ve Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarında önemli rol oynayan kardeş Katar Devleti'nin egemenliğine doğrudan bir saldırı teşkil ettiğini ifade etti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Mısır, bu gerilimin uluslararası alanda sükûneti sağlama çabalarını baltaladığına ve tüm bölgede güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğine inanıyor.

Açıklamada, uluslararası topluma "bu bariz İsrail ihlaliyle ilgili hukuki ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmesi, İsrail saldırganlığını durdurmak için derhal harekete geçmesi ve sorumluları hesap vermeye çağırması, böylece İsrail'in her zamanki dokunulmazlığına bir yenisinin daha eklenmemesi" çağrısı yapıldı.

Lübnan

Lübnan hükümeti, Başbakan Nevvaf Selam'ın X’te yaptığı açıklamasında, “bu saldırının Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal ve uluslararası hukuk ve normlara apaçık aykırılık teşkil ettiğini” belirtti.

Lübnan hükümeti, “bu bariz saldırı karşısında kardeş Katar Devleti, liderleri, hükümeti ve halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu” teyit etti. Uluslararası topluma, “tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden İsrail'in tekrarlanan saldırılarına son vermek” için sorumluluklarını yerine getirme çağrısını yineledi.

Ürdün

Ürdün Kralı II. Abdullah bin Al Hüseyin ise Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile yaptığı telefon görüşmesinde, dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan “korkakça İsrail saldırısını” kınadı.

Kraliyet Sarayı tarafından yapılan açıklamada, Kral Abdullah'ın görüşme sırasında “uluslararası hukuku ihlal eden, başkent Doha'ya yönelik korkakça İsrail saldırısını kınadığını” belirterek “Ürdün'ün Katar'daki kardeşlerine olan desteğini ve dayanışmasını” teyit ettiği belirtildi.

Kral, “bu ihlallere karşı uluslararası desteğin harekete geçirilmesi ve bunları durdurmak için acil eylemde bulunulması gerektiğini” vurgulayarak, “Katar'ın güvenliği Ürdün'ün güvenliğidir” dedi ve “Ürdün'ün Katar'ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini zedeleyen her türlü eylemi reddettiğini” vurguladı.

Irak

Irak Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırıyı “kardeş ülke Katar'ın egemenliğine ve topraklarına yönelik açık bir ihlal teşkil eden ve ülkenin güvenliği ve istikrarını tehdit eden alçakça bir eylem” olarak nitelendirdi.

Bakanlık, bu saldırının “işgalci varlığın Filistin halkını sistematik olarak öldürme ve yerinden etme politikasının devamı” bağlamında gerçekleştiğini ve “bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışı daha fazla gerginlik ve tırmanışa maruz bıraktığını” vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı, Irak'ın Katar Devleti hükümeti ve halkının yanında durma konusundaki kararlı tutumunu ve egemenliğini etkileyen veya ulusal güvenliğini tehdit eden her türlü saldırıya karşı tam destek vereceğini yineledi.

Bakanlık ayrıca, uluslararası toplumun bu saldırgan uygulamalara son vermek için sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

Fas

Fas Dışişleri Bakanlığı, Fas'ın Katar Devleti ile "güvenliğini, toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının ve sakinlerinin huzurunu tehdit edebilecek her türlü duruma karşı" tam dayanışma içinde olduğunu teyit etti.

Cezayir

Cezayir Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, " İsrail işgalinin çok yönlü saldırılarını genişletmesi ve Gazze'ye yönelik saldırıları sona erdirmek için müzakere ekibini hedef alması, işgalcinin barışa eğilimli olmadığını, pervasızlığının ve kibrinin sınır tanımadığını ve dünya ülkelerinin bağlı olduğu en temel değerleri, kuralları ve normları umursamadığını tüm dünyaya kanıtlamaktadır" ifadelerini kullandı.

Açıklamada ayrıca: “Bu son derece tehlikeli durumda, uluslararası toplum, İsrail işgalcisini caydırmak, Filistinlilere karşı işlediği suçlara son vermek ve tüm bölgeyi sonsuz bir güvensizlik ve istikrarsızlık sarmalına sürükleyen gerilimin yükselişini durdurmak için tüm sorumluluklarını üstlenmenin acil gerekliliğini anlamalıdır” denildi ve uluslararası topluma “İsrail işgalcisini caydırmak ve Filistinlilere karşı işlediği suçlara son vermek için sorumluluklarını tam olarak üstlenme” çağrısı yaptı.

Suriye

Suriye Dışişleri Bakanlığı, bu saldırıyı uluslararası hukuka ve Katar Devleti'nin egemenliğine açık bir ihlal ve bölgedeki güvenlik ve istikrarı zedeleyecek tehlikeli bir tırmanış olarak değerlendirdi. Bunun, İsrail işgalinin uluslararası hukuk ve normları defalarca hiçe saydığının bir yansıması olduğunu belirtti.

Suriye, Katar Devleti, liderleri, hükümeti ve halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu teyit ederek, uluslararası toplumun bölgesel ve uluslararası barışı tehdit eden bu tür saldırgan uygulamalara karşı açık ve kararlı bir tutum sergilemesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler

Uluslararası düzeyde, BM Genel Sekreteri António Guterres, İsrail'in Doha'daki Filistinli Hamas liderlerini hedef alan hava saldırılarını, Katar'ın egemenliğine yönelik “bariz bir ihlal” olarak nitelendirerek kınadı.

Guterres gazetecilere şunları söyledi: “Ateşkesin sağlanmasında ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasında çok olumlu bir rol oynayan Katar'da İsrail'in saldırı düzenlediğine dair haberler aldık. Katar'ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik bu açık ihlali kınıyorum.”

Vatikan

Papa Leo, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısının sonuçları konusundaki endişelerini dile getirdi. Şarku’l Avsat’ın İtalyan haber ajansı ANSA’dan aktardığına göre, Papa Leo, "Şu anda çok ciddi bir haber var: İsrail, Katar'daki bazı Hamas liderlerine saldırıyor. Durum çok ciddi" ifadelerini kullandı. Leo, "İşlerin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Gerçekten ciddi" diye vurguladı.

Türkiye

Türkiye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırının İsrail'in “bölgede yayılmacı politikalar ve terörizmi bir devlet politikası olarak benimsediğini gösterdiğini belirterek, “ateşkes görüşmeleri sürerken Hamas müzakere heyetini hedef alması, İsrail'in barışa ulaşmayı değil, savaşı sürdürmeyi amaçladığını gösteriyor” ifadesini kullandı.

Türk Dışişleri Bakanlığı şöyle devam etti: “Bu durum, İsrail'in bölgede yayılmacı politikalar ve terörizmi resmi politika olarak benimsediğinin açık bir kanıtıdır.”

İran

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi ise devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, "Bu son derece ciddi suç eylemi, tüm uluslararası kural ve düzenlemelerin açık bir ihlali ve Katar'ın ulusal

Fransa

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail'in Doha'ya saldırısının “sebebi ne olursa olsun kabul edilemez” olduğunu belirterek, Katar ve Emir Şeyh Tamim bin Hamad Al Sani ile dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Macron, X hesabında savaşın bölgeye yayılmasına izin verilmemesi gerektiğini belirtti.

İngiltere

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, İsrail'in Doha'ya saldırısının Katar'ın egemenliğini ihlal ettiğini ve bölgede daha fazla gerilimi artırma riski taşıdığını söyledi. Starmer X'te yaptığı paylaşımda, “Öncelik, derhal ateşkesin sağlanması, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'ye yardımın büyük ölçüde artırılması olmalıdır. Uzun vadeli barış için tek çözüm budur” ifadelerini kullandı.

İrlanda

İrlanda Başbakan Yardımcısı Simon Harris, saldırıyla ilgili olarak, "Doha'dan şehre yönelik İsrail hava saldırıları olduğuna dair gelen haberlerden derin endişe duyuyorum" dedi. Harris, Katar'ın ateşkes sağlanması ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasında çok olumlu bir rol oynadığını belirtti.

"Bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırma tehdidinde bulunacak şiddetin daha da tırmanmasına ihtiyacımız yok" diyen Harris, "En önemli önceliklerimiz Gazze'de kalıcı ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması, yaygın insani yardım erişimi ve iki devletli çözüme giden bir yol haritasıdır" diye vurguladı. İrlanda Başbakan Yardımcısı, tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltma, diyalog ve diplomasiye katılmaya çağırdı.


ABD İsrail'in saldırısından önce Katar'ı bilgilendirdiklerini söylerken Doha bunu yalanladı

İsrail’in dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan saldırısında hasar gören bir bina (Reuters)
İsrail’in dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan saldırısında hasar gören bir bina (Reuters)
TT

ABD İsrail'in saldırısından önce Katar'ı bilgilendirdiklerini söylerken Doha bunu yalanladı

İsrail’in dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan saldırısında hasar gören bir bina (Reuters)
İsrail’in dün Doha'da Hamas liderlerini hedef alan saldırısında hasar gören bir bina (Reuters)

Beyaz Saray’dan dün yapılan açıklamada ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Katar'a İsrail'in Doha'ya düzenleyeceği saldırı hakkında önceden bilgi verdiği belirtildi. Ancak Katar Dışişleri Bakanlığı bunu yalanladı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, düzenlediği basın toplantısında gazetecilere, Başkan Trump'ın Özel Temsilci Steve Witkoff'a Katar'a İsrail’in saldırısını bildirmesi talimatını verdiğini ve Witkoff'un da bunu yaptığını söyledi.

Leavitt, ABD ordusunun İsrail'in saldırısından önce Trump yönetiminin diğer birimlerini bilgilendirdiğini belirtirken İsrail'in ABD ordusunu önceden bilgilendirip bilgilendirmediğini söylemekten kaçındı.

Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, “Katar'ın saldırıdan önceden haberdar olduğu yönündeki iddialar tamamen asılsızdır” dedi. Ensari, ABD yetkililerden birinin saldırıdan kaynaklanan patlamaların halen duyulduğu sırada telefon ettiğini açıkladı.

Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, saldırının ardından ABD Başkanı Trump’ın saldırıdan sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Âl-i Sani ile görüştüğünü ve Katar Emiri’ne ‘böyle bir şeyin kendi topraklarında bir daha olmayacağına’ dair güvence verdiğini söyledi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Trump'ın İsrail'in Katar'da Hamas liderlerini hedef alan saldırısının üzücü olduğunu ve bölgedeki barışı ilerletmediğini düşündüğü belirtildi.