Suriye’de kolera yayılıyor

Sağlık felaketine karşı uyarılar yapılıyor.

Deyrizor’da koleradan etkilenen çocukların sayısı artıyor. (AP)
Deyrizor’da koleradan etkilenen çocukların sayısı artıyor. (AP)
TT

Suriye’de kolera yayılıyor

Deyrizor’da koleradan etkilenen çocukların sayısı artıyor. (AP)
Deyrizor’da koleradan etkilenen çocukların sayısı artıyor. (AP)

Suriye’de kolera salgını, başta rejimin kontrolündeki bölgeler olmak üzere farklı kontrol güçlerinin bölgelerinde büyük bir tehlike oluşturuyor. Salgının yerinden edilmiş insanların kaldığı, temiz içme suyunun yanı sıra diğer temel ihtiyaçların bulunmadığı aşırı kalabalık kamplarda yayılmasından endişe ediliyor.
Şam’daki Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistikler, Suriye’nin kuzey ve doğusundaki Halep ve Deyrizor’un en fazla kolera vakası görüldüğü bölgeler olduğunu gösterdi. Diğer yandan, rejim, hastalığın yayılmasını kontrol altına almak için uyguladığı katı önlemlere hız verdi.
Şam’daki Sağlık Bakanlığı’nın raporlarına göre rejim kontrolündeki bölgelerde ölü sayısı 44’e, vaka sayısı da 908’e yükseldi.
Şam Sağlık Bakanlığı’na göre Halep’te 558, Deyrizor’da 165, Haseke’de 68, Rakka’da 33, Lazkiye’de 28, es-Süveyde’de 19, Şam’da 11, Hama’da 10, Humus’ta 7, Dera’da 5, Rif Şam’da 2, Kuneytire ve Tartus’ta birer vaka kaydedildi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Erken Uyarı ve Müdahale Ağı (EWARN) Suriye’nin kuzey ve doğusunda rejimin kontrolü dışındaki bölgelerde salgının hızla yayıldığını bildirdi. Perşembe günü itibariyle vaka sayısı yaklaşık 14 bin 844’e ulaştı. Ülkenin kuzeybatısında toplam vaka sayısı bin 755, Barış Pınarı harekatı bölgesinde ise 374’e yükseldi.
Suriye Geçici Hükümeti’ne bağlı Sağlık Bakanlığı, Suriye’nin kuzeydoğu bölgelerinde kolera enfeksiyonu sonucu iki kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. Bakanlık, sağlık sektörü çalışanlarına, tesislerdeki ve toplumdaki şüpheli vakaları bildirme ve enfeksiyonu doğrulama olanakları sağlama çağrısında bulundu.
İdlib Sağlık Müdürlüğü yayınladığı bir açıklamada, rejim bölgelerinde ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgelerde koleranın yayılmasının ardından ‘alarm zillerinin çaldığını’ bildirdi.
Açıklamada, Suriye’nin kuzeybatısındaki insanların yaşadığı feci insani koşullara dikkat çekildi. Bu bağlamda, nüfusun aşırı yoğunluğu, kampların yaygınlaşması, temiz içme suyu temininin zorluğu ve kampların yakınında kanalizasyonunun bulunmasının gerekliliğine dikkat çekildi.
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Temsilcisi Yardımcısı Nejat Rüşdi dün Cenevre’de düzenlenen insani yardımlara yönelik çalışma grubunun toplantısına başkanlık ettiği sırada, Suriye’deki kolera salgının ‘bir felakete dönüşebileceğine’ yönelik uyarıda bulundu. Rüşdi açıklamasında “Acil yardıma ihtiyaç duyuluyor. Salgından etkilenen topluluklara sürdürülebilir ve engelsiz erişim sağlanması zorunlu bir durum” ifadelerini kullandı.
Rejimin kontrolü dışındaki kuzey bölgelerdeki kaynaklar, Suriye’nin doğusunda ve kuzeybatısında kolera hastalığının hızla yayıldığına ve acil tıbbi yardıma ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti. Kolera hastalığı enfeksiyonlarının hızlanmasının ana nedeninin kirli su, hijyen sıkıntıları ve sağlık malzemelerinin eksikliği olduğunu belirtti. En yüksek kolera enfeksiyonu oranlarının yoksul ve hastalığa karşı savunmasız bölgelerde kaydedildiği vurgulandı.

Aşı programı adımları
Diğer yandan destek koordinasyon birimi, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bir aşı programı taslağı sunmaya çalışıyor. Ancak tamamen aşıya güvenilmemesini de vurgulanıyor. Zira aşı pahalı ve bireysel enfeksiyona karşı koruma sağlasa da salgını ortadan kaldırmıyor. Bu noktada, bir varil içme suyunun fiyatının 20 bin lirayı aşması, temiz suya erişimi yoksul Suriyeli aileler için sıkıntı bir hale getirdiği için, kirli çevre ve suyun, toplumdaki çevre ve sağlık bilincinin derecesinin ve yaşam standartlarının da göz önüne alınması gerektiğini belirtiyor. Kaynaklara göre, bu koşullar hijyen davranışlarına olumsuz olarak yansıyor.
BM Genel Sekreteri Sözcüsü Stephane Dujarric daha önce, kolera vakalarındaki artışın Suriye genelindeki ciddi su sıkıntısından ve Fırat Nehri’ndeki düşük su seviyesi ve kuraklık benzeri koşullardan kaynaklandığını belirtmişti.
İlk kolera vakaları Deyrizor kırsalında tespit edildi. Vakalar Fırat Nehri’nin sularının kirlenmesi sonucu kayıtlara geçti. Raporlar, Suriye’de 5 milyondan fazla insanın içme suyunu Fırat Nehri’nden karşıladığını gösteriyor.
Dujarric, BM ortak kuruluşlarının ilaç, su, sanitasyon ve hijyen kitleri gibi kolera ile mücadele malzemeleri sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Su altyapısının tahrip olması veya zarar görmesinin, insanları güvenli olmayan su kaynaklarına yönlendirdiğine dikkat çekti.

UNICEF
UNICEF, bu hastalığın yayılmasıyla birlikte çocukların sağlığının da tehdit altında olduğu konusunda uyardı. Bu hastalığın yayılarak çocukların sağlığını tehdit ettiğini vurguladı.
UNICEF 10 Eylül’de Kolera salgının duyurulmasından bu yana, sağlık tesislerinde ve toplum düzeyinde tedaviyi desteklemek için salgından en çok etkilenen illerde 60 sulu ishal tedavi kiti dağıttı.
Geçtiğimiz iki haftada, ülke genelinde özellikle son derece hassas ve hastalığa karşı savunmasız topluluklarda 10 milyon kişinin güvenli ve temiz suya erişimini sağlamak, hastalığın yayılmasını önlemek ve sınırlamak için su kaynaklarında klor dozunu ve konsantrasyonunu artırmak üzere 408 ton sodyum hipoklorit sağladı.
UNICEF yaptığı açıklamada, sağlanan tedariklerin, sağlık tesislerini ve toplulukları desteklemek için sulu ishal 36 bin ilacın yanı sıra 350 bin kişinin su arıtmasına yardımcı olmak üzere su arıtma tabletlerini içerdiğini bildirdi.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.