Şi Cinping: Zorlu bir çocukluktan sınırsız bir hırsa

Komünist Parti lideri Şi Cinping 1988’de kırsaldaki tarım çalışmaları sırasında (Xinhua -AP)
Komünist Parti lideri Şi Cinping 1988’de kırsaldaki tarım çalışmaları sırasında (Xinhua -AP)
TT

Şi Cinping: Zorlu bir çocukluktan sınırsız bir hırsa

Komünist Parti lideri Şi Cinping 1988’de kırsaldaki tarım çalışmaları sırasında (Xinhua -AP)
Komünist Parti lideri Şi Cinping 1988’de kırsaldaki tarım çalışmaları sırasında (Xinhua -AP)

Şi Cinping 2012’de iktidara geldiğinde, gözlemciler onun düşük profili ve aile geçmişi nedeniyle Çin tarihindeki en ilerici Komünist Parti lideri olacağını tahmin ediyordu.
Bundan 10 yıl sonra, politikacılar ve uzmanların bu tahminlerinde yanıldığı görüldü.
Bugün iktidarını üçüncü döneme taşıyarak, Mao Tse-tung’dan bu yana Çin’in en güçlü lideri haline gelen Şi, bu tahminlerin aksine kendisinin acımasız bir hırsa sahip olduğunu ve muhalefete tahammül etmediğini gösterdi.
Şi’nin hayatı hakkında bir kitap yazan Alfred L. Chan’a göre, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Kongresi’nin sonunda parti Genel Sekreterliği’ne yeniden seçilerek üçüncü dönemi elde eden Pekin’in güçlü adamı, yalnızca ‘iktidarın çıkarına olan güç için’ savaşmıyor.
Chan AFP’ye verdiği demeçte, “İktidar için savaşıyor ve onu bir araç olarak gelecek vizyonunu gerçekleştirmek için kullanıyor” dedi.
Başka bir biyografi yazarı Adrian Geiges ise, “Çin için gerçekten bir vizyonu var ve onu dünyanın en güçlü ülkesi olarak görmek istiyor” yorumunda bulundu.
Geiges, uluslararası medyada ailesinin serveti hakkında söylenenlerin aksine, Şi’nin zenginleşme arzusuyla motive olduğunu düşünmüyor.
Biyografi yazarı, Şi’nin ‘Çin rüyası’ veya ‘Çin ulusunun büyük gençleşmesi’ dediği bu vizyonun merkezinde Komünist Parti’nin bulunduğunu ekledi.
‘Şi: A Study in Power’ kitabının yazarı Kerry Brown da, “Şi inançlı bir adam. Ona göre Tanrı Komünist Parti’dir. Dünyanın geri kalanının Şi hakkında yaptığı en büyük hata, bu inancı ciddiye almamak” dedi.


Şi Cinping, 15 Kasım 2012’de Komünist Parti’nin Genel Sekreterlik görevini kazanmasının ardından Pekin’deki Büyük Halk Salonu’nda el sallıyor (AP)

Şi’nin çocukluğu ÇKP’de böyle bir yükselişin habercisi değildi.
Devrimci bir kahraman olan ve başbakan yardımcısı olan babası Şi Zhongxun, Kültür Devrimi sırasında Mao tarafından hedef alındı.
Alfred L. Chan’a göre, Şi ve ailesi o süreçte büyük travma yaşadı.
Cinping bir gecede statüsünü kaybetti, üvey kız kardeşlerinden birinin bu zulümler nedeniyle intihar ettiği iddia edildi.
Kendisi sınıf arkadaşları tarafından dışlandığını dile getirdi.
Siyaset bilimci David Shambaugh’un söylediğine göre, bu deneyim ona ‘duygusal ve psikolojik bir kopukluk ve erken yaşlardan itibaren kendine güvenme duygusu’ kazandırdı.
Henüz 15 yaşındayken Şi, o dönemde kırsal kesimde zorlu koşullarda çalıştı, tahıl taşıdı ve bir mağarada uyumak zorunda kaldı.
Şi, bu zorlu dönemde ‘şok’ yaşadığını söyledi.
Bugün ise, o dönemlere uyuduğu mağara, yoksullara olan ilgisini göstermek için turistik bir merkez haline geldi.
Şi, 1992’de Washington Post’a yaptığı bir açıklamada, babasını ihbar etmek zorunda kaldığı oturumları anlatarak, “Anlamasan bile anlamak zorundasın. Bu daha erken olgunlaşmanı sağlıyor” ifadelerini kullandı.
Alfred L. Chan’a göre, “O zamandan beri risk almaya meyilli, ama aynı zamanda gücün keyfiliği konusunda da belirli bir takdiri var” yorumunda bulundu.
Babasının ‘mirası’ nedeniyle, Komünist Parti’ye katılma başvurusu, kabul edilmeden önce birkaç kez reddedildi.
Adrian Geiges’e göre, 1974’te bir köyde ilk parti lideri olan Şi, çok düşük bir seviyede başladı.
1999'da Fujian eyaletinin valiliğine, ardından 2002’de Zhejiang’ın parti liderine ve son olarak 2007’de Şanghay parti liderliğine yükseldi.
Şi’nin babası, Mao’nun ölümünün ardından 1970’lerin sonlarında itibarını geri kazandı ve bu onun konumunu güçlendirdi.
Şi, ilk karısından boşandıktan sonra, 1987’de kendisinden çok daha ünlü olan soprano Peng Liyuan ile evlendi.

Komünist Parti lideri Şi Cinping ve eşi Peng Liyuan Eylül 1989’da (Xinhua-AP)

ABD’de sürgünde yaşayan eski bir ÇKP üyesi olan Cai Xia, Şi’nin diğer kıdemli ÇKP liderlerine kıyasla daha az eğitimli olduğunu söyleyerek, ‘aşağılık kompleksine’ sahip olduğunu iddia etti.
Alfred L. Chan’a göre, Şi kendisini her zaman ‘devrimin varisi’ olarak gördü.
Şi, 2007 yılında partinin en yüksek karar alma organı olan Politbüro Daimi Komitesi’ne atandı.
Beş yıl sonra Hu Jintao’nun yerine geçtiğinde, o zamana kadar ki performansı, sosyal hareketler ve bağımsız medyayı bastırması, Sincan’daki insan hakları ihlalleri suçlamaları veya güçlü bir dış politikanın teşviki hakkındaki eylemlerinin tahmin edilmesine izin vermedi.
Kerry Brown, partinin önemi ve Çin’i yeniden büyük yapma misyonunun aşikar olduğunu vurgulayarak, “Ama aynı zamanda güç üzerindeki hakimiyetinin zayıflamasından korktuğu da açık” diye yazdı.
Adrian Geiges, “Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki sosyalizmin çöküşü büyük bir şoktu” diyerek, Şi’nin bu çöküşü siyasi açıklığa bağladığını vurguladı.
Geiges, “Çin’in bunları yaşamaması gerektiğine karar verdi ve bu nedenle güçlü bir liderle birlikte güçlü bir Komünist Parti liderliği istiyor” şeklinde bir değerlendirme yaptı.



Dalai Lama, halefinin Çin dışında doğacağını söyledi

 Dalai Lama (Reuters)
 Dalai Lama (Reuters)
TT

Dalai Lama, halefinin Çin dışında doğacağını söyledi

 Dalai Lama (Reuters)
 Dalai Lama (Reuters)

Tibet Budizmi’nin ruhani lideri Dalai Lama, yeni kitabında halefinin Çin dışında doğacağını belirterek, altmış yıldan fazla bir süre önce kaçtığı Himalaya bölgesinin kontrolü konusunda Pekin ile arasındaki anlaşmazlığın boyutlarını arttırdı.

Reuters tarafından incelenen ve bugün yayınlanan “The Voice of the Voiceless” (Sessizlerin Sesi) adlı kitabında Dalai Lama, dünyanın dört bir yanındaki Tibetlilerin, Dalai Lama'nın 89 yaşındaki ölümünden sonra da vakfının devam etmesini istediklerini yazıyor. Kitabı, Dalai Lama'nın halefinin Çin'in dışında olarak tanımladığı “özgür dünyada” doğacağını ilk kez belirttiğine işaret ediyor.

“Reenkarnasyonun amacı selefinin çalışmalarını devam ettirmek olduğundan, yeni Dalai Lama özgür dünyada doğacak ve böylece Dalai Lama'nın geleneksel misyonu- evrensel şefkatin sesi, Tibet Budizmi’nin ruhani lideri ve Tibet halkının özlemlerini somutlaştıran Tibet'in sembolü olmak - devam edecek” dedi.

14. Dalai Lama olan Tenzin Gyatso, Mao Zedong'un komünist yönetimine karşı başarısız bir ayaklanmanın ardından 1959 yılında 23 yaşındayken binlerce Tibetli ile birlikte Hindistan'a kaçtı.

Pekin, halefini kendisinin seçeceğinde ısrar ediyor ancak Dalai Lama, Çin tarafından atanacak herhangi bir halefin onurlandırılmayacağını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Çin, Tibet davasını canlı tuttuğu için 1989 yılında Nobel Barış Ödülünü kazanan Dalai Lama'yı “ayrılıkçı” olarak nitelendiriyor.

Dün düzenlenen basın toplantısında, kitapla ilgili bir soru üzerine Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Dalai Lama'nın “din kisvesi altında Çin karşıtı ayrılıkçı faaliyetlerde bulunan siyasi bir sürgün” olduğunu söyledi.

“Baskıcı Çin Komünist yönetimi”

Pekin geçen ay Dalai Lama'nın "doğru yola döneceğini" umduğunu ve Tibet ile Tayvan'ın Çin'in bölünmez parçaları olduğunu ve buradaki tek meşru hükümetin Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti olduğunu kabul etmek gibi koşulları yerine getirmesi halinde, geleceğini tartışmaya açık olduğunu duyurdu. Hindistan'da sürgünde bulunan Tibet Parlamentosu bu öneriyi reddetti.

Dalai Lama'nın ve Tibet davasının destekçileri arasında Tibet Budizmi'nin takipçisi Richard Gere ve ABD Temsilciler Meclisi eski Sözcüsü Nancy Pelosi yer alıyor. Takipçileri, özellikle geçen yıl geçirdiği diz ameliyatından sonra sağlığı konusunda endişeliydi.

Dalai Lama aralık ayında Reuters'e 110 yaşına kadar yaşayabileceğini söylemişti. Şöyle ekledi: "Tibet'te ve yurt dışında yaşayan birçok kıdemli keşiş ve Tibetli, benden Dalai Lama soyunun devamını sağlamamı istedi."

Dalai Lama'nın yetmiş yıl boyunca Çinli liderlerle olan ilişkilerini anlattığı kitap bugün ABD'de William Morrow ve İngiltere'de Harper Non Fiction tarafından yayınlanacak, Hindistan ve diğer ülkelerde ise HarperCollins tarafından basılacak. Temmuz ayındaki 90. doğum gününde verasetiyle ilgili ayrıntıları açıklayacağını söyleyen Dalai Lama, anavatanının hala “baskıcı Çin Komünist yönetiminin pençesinde” olduğunu ve Tibet halkının özgürlüğü için yürüttüğü kampanyanın ölümünden sonra bile “ne olursa olsun” devam edeceğini yazıyor.

Tibet hükümetine ve Hindistan'ın Himalaya kenti Dharamsala'da kendisiyle birlikte bulunan sürgündeki Tibet parlamentosuna Tibet davası için siyasi çalışmaları sürdürme konusunda duyduğu güveni ifade etti.

“Tibet halkı, anavatanlarının koruyucusu olma hakkından süresiz olarak mahrum bırakılamaz ve özgürlük istekleri baskı yoluyla sonsuza kadar bastırılamaz” dedi.

Dalai Lama, Tibet'e dönme umudunun “giderek daha az olası göründüğünü” kaydetti.